PİRHA – Koronavirüs sürecine dair PİRHA’ya konuşan Demokratik Kadın Hareketi’nden Gül Demir, “İnfaz düzenlemesi ile hafızalarımızdan asla silinmeyecek kararlar bize tekrardan hatırlattı ki kazandığımız haklarımızı yetkili merciler üzerinden değil, birlikte örgütlü mücadelemizi büyüterek var edeceğimizdir” ifadelerini kullandı.
Koronavirüs salgını sürecine ilişkin PİRHA’ya konuşan Demokratik Kadın Hareketi’nden Gül Demir, “Erk egemen anlayışın bu kadar yükseliş yapmasının tek nedeni virüs karşısında pasifleşen erkliğin kadın üzerindeki güç hegemonyası ve acizliğinden başka bir şey değildir” ifadelerini kullandı.
“SIĞINMA EVLERİ KAPATILDI, KADINLAR EVLERİNDE KATLEDİLDİ”
Demir, “2019 yılının sonlarında, Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan koronavirüs salgını, 2020 Mart ayı sonu itibariyle 200’den fazla ülkeye yayıldı ve dünya çapında 30.000’den fazla insanın yaşamını kaybetmesine neden oldu” diyerek kadınların süreçteki yaşamına dair şunları söyledi:
“Türkiye’de ilk koronavirüs vakası 11 Mart 2020 tarihinde görüldü ve 23 Mart 2020’de vakaların tüm Türkiye’ye yayıldığı açıklandı evde kal çağrısıyla birlikte Adana’da olan 3 kadın sığınağından biri kapatıldı. Diyarbakır’da belediyelere bağlı kadın sığınma evleri, koronavirüs salgını gerekçesiyle başvuruları durdurdu. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun (TKDF) derlediği verilere göre, koronavirüs salgını süresince fiziksel şiddet yüzde 80, psikolojik şiddet yüzde 93, sığınma evi talebi yüzde 78 arttı. Aydın’da trans birey Eduard Grosu evinde katledildi, şüpheli A.O. aranıyor. Avusturya eski Dışişleri Bakanı Karin Kneissl kocası Wolfgang Meilinger’in kendisine şiddet uyguladığı gerekçesiyle şikayetçi oldu. Kocaeli’de Mustafa Y. karısı Kiraz Y.’yi öldürdü. Kastamonu’da İlhan Pelenk komşusu Gülten Temir’i öldürdü.”
“ERK EGEMEN ANLAYIŞIN ŞİDDETİ HER ZAMANKİNDEN FAZLA OLARAK KENDİNİ GÖSTERİYOR”
Sürecin, kadınların görülmeyen ev içi emeklerinin daha fazla artmasına neden olduğunu belirten Demir, “Bununla birlikte gelişen erk egemen anlayışın tahammülsüz şiddeti yine her zamankinden fazla olarak kendini gösteriyor” dedi.
Demir, “Deyim yerindeyse bir kriz döneminden geçiyoruz. Yalnızca sağlık alanında değil ekonomik olarak da bir açmadın içerisindeyiz. Belirli bir kesim kendi yetersiz koşulları içerisinde çaresizliğe, ölümle burun buruna yaşamaya terk edilmiş durumda. Yaratılan bu olumsuz atmosferde kapitalist güçlerin fırsata çevirme hamlelerini görüyoruz. Örneğin infazlar eşitsizlik, örneğin ücretsiz iznin yasalaşması. Peki bunların partiyarkal sistemi nasıl beklediğine gelecek olursak. Kapitalist ve partiyarkal sistemin birbirini güçlendirmek iki direk olduğu gerçeği gün yüzüne çıkıyor” diye konuştu.
“PANDEMİ SONRASI BİR İŞÇİ VE KADIN MÜCADELESİ DALGASI KAÇINILMAZ”
Salgın sürecinde ilk olarak kadınların işten çıkarıldığının altını çizen Demir, şöyle devam etti:
“İlk işten çıkarılanlar kadınlar. Özel alanlara itiliyoruz. Şiddetin tam kucağına yani. Elbette bu süreçteki çalışmalar yeterli değil. Olsaydı kadınların maruz bırakıldıları cinsi, ekonomik ve sosyal mağduriyet tırmanmazdı. Ancak söylemekte yarar var ki kriz dönemlerinde derinleşen çatlaklardan biri işçi sınıfı ile burjuvazi ve egemenler arasında, bir diğeri de kadınlar ve partiyarkal sistemin arasındadır. Elbette kapitalist hegemonyanın doğa talanını bu çatlakların en başına koymak gerekiyor. Kısacası öyle görünüyor ki dünyada ilan edilen pandemi sonrası bir işçi ve kadın mücadelesi dalgası kaçınılmaz. Yani zulmün olduğu yerde isyan meşrudur. Hem işçi sınıfı hem de kadınlar yaşananları sineye çekmeyecek deneyimlere sahiptir.”
“YAŞANANLAR, VAR OLANIN DAHA GÖRÜNÜR KILINDIĞININ GÖSTERGESİDİR”
Toplumun tüm katmanlarını olumsuz etkileyen krizin en çok da kadınları etkilediğini belirten Demir, “Ev içi iş yükünün ve sömürüsünün katmerleştiği, cinsel istismar ve saldırıların attığı, şiddetin diğer yönlerinin (fiziksel, psikolojik, ekonomik, sözlü) daha fazla görünür olduğunu gösterdi bize. Bu yaşananlar yeni bir şey değil, var olanın daha görünür kılındığının göstergesi olmuştur. “Evde kal, evde hayat var, hayat eve sığar “cümleleriyle bu saldırılar biz kadınların karşı karşıya kaldığı tablonun açık göstergesi oldu” dedi.
“‘HUZUR KENTİ’NDE HUZURU BULAMAYAN BİZ KADINLAR OLUYORUZ”
Dersim’de yaşananlara değinen Demir, “Dersim’de yaşayan biz kadınlar da bunlardan muaf olmadık olmuyoruz. “Huzur kenti Tunceli” diye propaganda edilen ve bunun üzerinden özel bir saldırı furyasından en fazla etkilenenler yine bu “huzur kentinde” huzuru bulamayan biz kadınlar oluyoruz. Sadece son süreçte yaşananları dikkate aldığımız da tablo daha görünür oluyor” dedi ve şöyle devam etti:
“SALDIRIYI YAPANLARIN DEVLET MEKANİZMALARI TARAFINDAN KORUNDUĞUNU BİLİYORUZ”
“Munzur Üniversitesi öğrencilerinin yaşadığı cinsel istismar ve cinsel saldırılar, üç aydan fazladır kayıp olan ya da kaybedilen Gülistan Doku, ev içinde, sokakta, iş yerinde biz kadınlara yönelik artan cinsel, fiziksel sözlü ve psikolojik saldırılar, Ovacık, Hozat ve Pertek’te yaşanan cinsel istismar ve cinsel saldırılar nasıl bir huzur şehrinde olduğumuzun göstergesidir.
Yine bu eril anlayış ve saldırıları yapanların devlet mekanizmaları tarafından korunduğunu da biliyoruz, tanık oluyor ve yaşıyoruz.”
“HUZUR KENTİ TUNCELİ’NİN DURUMU: ESMA, GÜLİSTAN VE DAHA NİCELERİ”
Baraj gölünde cansız bedeni bulunan Esma Kılıçaslan’ın durumuna da dikkat çeken Demir, “En son cansız bedenine ulaşılan Esma Kılıçaslan, Dersim’de kadınlara nasıl bir huzur olduğunu gösteriyor. Belki intihar belki başka bir durum ama Esma’yı bu noktaya getiren neydi? Huzur kenti Tunceli’nin durumunun bir yanı Gülistan, Esma ve daha niceleri. Dersim’de kadın olmak hem eril anlayışa hem o eril anlayışın en önemli mekanizması olan erk sistemin biz kadınlara dayatmış olduğu tüm saldırıları, bugün salgınla ev içinde yaşanan her türlü saldırıları daha pervasız hale getirmiştir” diye konuştu.
Demir, “İnfaz düzenlemesi ile hafızalarımızdan asla silinmeyecek kararlar bize tekrardan hatırlattı ki var ettiğimiz haklarımızı yetkili merciler üzerinden değil birlikte örgütlü mücadelemizi büyüterek var edeceğimizdir” diyerek sözlerini tamamladı.
Hüseyin Yaşar SEZGİN/DERSİM
Yoruma kapalı.