PİRHA – Okullarda ‘değerler eğitimi’ dersini verecek öğretmenleri müftülüklerin belirleyecek olması ve devamsızlık yapan öğrencilerin ailelerine para cezası kararına eğitimcilerden tepki geldi. Öğretmenlerin kaygıları ‘Türkçü ve İslamcı’ ideolojinin öğrencilere dayatılacağı noktası oldu. Eğitimciler ayrıca, “Öğrenciler neden okuldan uzaklaşıyor? Sebepleri araştırılmalı” diye de sordu.
Haberin videosu
Milli Eğitim Bakanlığı, vakıf ve derneklerle imzalanan protokollere bir yenisini daha ekleyerek ‘değerler eğitimi’ adı altında verilecek dersler için müftülükleri yetkili kıldı.
Geçtiğimiz günlerde kimi okul öncesi kurumlara ve ilkokullara valilikler aracılığı ile gönderilen yazıda, “İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile İl Müftülüğü arasındaki işbirliği ile okul öncesi ve ilkokullarda kayıtlı öğrencilere değerler eğitimi verilerek milli, manevi, kültür ve ahlaki gelişmelerinin sağlanması amaçlanıyor” denildi.
ÇOCUKLARA ZİHİNSEL BASKI
Yaşananlara eğitimcilerden cevap gecikmedi. Eğitimci ve aynı zamanda Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu Eş Genel Başkanı olan Mehmet Bozgeyik, cumhuriyetin kurulmasından bu yana eğitim sistemine daima ideolojik anlamda müdahale edildiğini söyledi. Bozgeyik ayrıca uzun bir süredir Türk-İslam sentezi politikalarla çocuklara zihinsel baskı politikaları uygulandığını da ifade ederek şöyle devam etti:
“Ülkemizi farklı inançtan insanların yer aldığı bir ülke olarak tarif ediyoruz ancak hem anadilde eğitimle ilgili hem de inanç özgürlüğü ile ilgili hala çok yoğun baskılar var. ‘Çocukları nasıl daha iyi yetiştiririz’ konusu en temel gündemimiz olması gerekiyor ancak bunu kiminle, nasıl ve hangi araçlarla yapacağımız sorusu ortada. Özellikle AKP, 17 yıllık iktidarı boyunca hem eğitimin içerik boyutuyla birçok müfredat değişikliği yaptı hem de Müslümanlık sözleşmesi üzerinden eğitim sistemini daha fazla gericileştirdi. Türkiye’deki değerler eğitimine baktığımızda hem özgürlük hem barış hem de demokrasi kavramlarının çıkartıldığını görüyoruz. Çocuklarda bir zihinsel dönüşüm ve asimilasyona hizmet edecek düşünceleri olan Türk İslamcılık sosu ile donatılmış bir durum söz konusu. Pedagogların söylediği gibi soyut kavramlar oyun çağındaki çocuklara öğretilemez.
“MEB, SORUMLULUKLARINI DİYANETE DEVRETTİ”
“AKP, ‘cemaati tasfiye ettik’ açıklamasına rağmen bugün Milli Eğitim’de birçok sosyal proje adı altında başta Ensar Vakfı ve Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere çocukların zihinsel anlamda asimilasyonunu amaçlayan programları bizzat uyguluyor. Milli Eğitim kendi görev ve sorumluluklarını tarikatlara cemaatlere devretmiştir. Bir an önce bu protokollerin iptal edilmesi gerekir.”
Bozgeyik, okullarda devamsızlık yapan öğrenci ailelerine kesilecek para cezasını da eleştirerek AKP döneminde eğitimin piyasalaştırılıp, özelleştirildiğine işaret etti. Bozgeyik sözlerini şu cümlelerle sürdürdü:
“Çocuklar okula neden gitmiyor, önce bunun araştırılması gerekir. Çocuklar eğer okullarına devam edemiyorsa bunun hem ekonomik hem de psikolojik nedenleri vardır. Ekonomik sebeplerden dolayı birçok öğrenci, işçi olarak çalışmakta. Dünyada en fazla çocuk işçisinin çalıştığı ülkelerden birisi de Türkiye’dir. O sebeple cezalandırma yöntemi ile değil, ailelerin ekonomik sorunlarını çözerek, eğitim giderlerinin velilerin üzerlerinden alıp devletin bizzat anayasada da yazdığı gibi zorunlu ve parasız ilkesinden hareketle uygulaması gerekir. Aynı zamanda okullar çekim merkezi haline getirilip, insanlara kendi kültürü dışında zoraki bir şeyler yüklemeye çalışılmamalıdır. Bu sebeple ne kadar cezai işlem yapsanız eğitimdeki devamlılığı ortadan kaldıramazsınız.”
“ÇAĞDAŞ EĞİTİM SİSTEMİ DIŞINDA BİR YAPILANMA SÖZ KONUSU”
MEB kararlarına bir tepki de Eğitim Sen Özlük ve Hukuk Sekreteri Filiz Savaşkan’dan geldi. Yapılmak istenenlere karşılık YÖK’ün müfredattan kaldırdığı ‘Toplumsal cinsiyet eşitliği’ projesini hatırlatan Savaşkan, “Toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili bir takım çalışmalar olacaktı ama okullara hiç girmeden kalkmış oldu. Onun yerine ‘değerler eğitimi’ yani; iktidarın bakış açısına uygun dini değerler öne sürüldü” dedi.
“ÖĞRENCİYE OKULU SEVDİRECEK DEMOKRATİK ORTAM YARATILMALI”
Savaşkan, ‘Değerler eğitimi’nde insan hakları ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin yer almadığını belirterek “Tamamen dini motifler… Muhafazakar, milliyetçi değerlerle çağdaş eğitim sisteminin tamamen dışında bir yapılanma oluşuyor” dedi.
Savaşkan, ayrıca okula gitmeyen öğrencilerin ailesine verilecek olan para cezası kararını da eleştirerek şunları söyledi:
“Bunu çok çirkin ve yanlış buluyoruz. Öğrencilerin çoğunun anne-babası işsiz. Böyle bir ortamda devamsızlığa para cezası kesilmesini çok çirkin buluyorum. Uygulanabileceğini de zannetmiyorum. Onun yerine öğrenciye okulu sevdirecek, demokratik bir ortam yaratılması gerekiyor. Öğrenci ve öğretmenlerin okullarda, sosyal etkinliklerde konuşma özgürlükleri yok. Hukuk, felsefe ve sosyoloji dersine giren öğretmen arkadaşlar bunlardan şikayetçi. Öğrencinin sorduğu soruların çoğu geçiştiriliyor. Çocukların geleceğe yönelik umutlarının artırılması gerekiyor. Ülkemizde okumuş, aydın insanların sıklıkla cezaevine girdiği, yargılandığı ve baskı altında tutulduğu bir ortamda gençlerimizin okumaya özenmediğini görüyoruz.”
“ÇOCUKLARI ‘DİN’LE VE ÖBÜR DÜNYA İLE KORKUTUYORLAR”
Eğitim-Sen Ankara 2 No’lu Şube Başkanı Nusret Sulkalar da ‘değerler eğitimi’ doğrultusunda alınan kararları eleştirerek şunları söyledi:
“Değerler eğitimi, AKP’nin son 5-6 yıldır uyguladığı bir durum. 4 + 4 + 4 sonrasında değerler eğitimi adı altında zorunlu din derslerinin yanında bir de Hazreti Muhammed’in hayatı gibi seçmeli dersler yarattı. Şimdi de okullara hiç bir öğretmen kimliği olmayanları getiriyorlar. Hatta belki de camilerde imamlık yapan, hiç eğitimi dahi olmayan insanları da getirebilirler. ‘Değerler eğitimi’ adı altında çocuklarımıza gerici, biat, ümmet kültürünü dayatacaklar. Çocukları dinle, öbür dünya, cennet ve cehennem ile korkutuyorlar.”
Eğitimci Sulkalar, devamsızlığın önünü kesmek için para cezası uygulamasına da eleştiri getirerek şunları aktardı:
“Para cezası diye bir ceza olamaz. Veli, zaten bir şekilde eğitim öğretim ortamına çocuğunu gönderiyor. Veli, okulu isteyerek mi, yoksa istemeyerek mi seçiyor esas mesele o. Okulda demokratik ve laik ve çağdaş eğitim olması gerekir. Ayrıca öğretmenlerin de hoşgörülü olması şart. Okulun sevdirmesi gerek. ‘Yönetmelikleri biz yapar, tartıştırmayız. Yönetmelik çıkartalım bunu engelleriz’ hesabı doğru bir yaklaşım değil.
Öğrenci okula gelmiyor. ‘Eğitim ortamından çıkarsam açık liseye rahatlıkla kayıt yaptırıp lise diplomasını öyle veya böyle alırım’ diyor. Ama asıl mesele tabii ki öğrencilerimizin karma eğitim, yani bir arada öğrenim yapması gerekiyor.”
Eren GÜVEN- Cebrail ARSLAN / ANKARA
Yoruma kapalı.