PİRHA- Seyit Rıza ve yoldaşlarını anan DAD Genel Merkezi, Dersim’e yönelik güncelde tehditlerin ve nefret dilinin sürdüğünü belirterek, “Pir Seyid Rıza’nın diz çökmeyen duruşunu vasiyet olarak algılayan ve bu konuda ikrarlı olan torunlarının da tehditler, yönelimler ve asimilasyon politikaları karşısında diz çökmeyeceği bilinmelidir” dedi.
15 Kasım 1937 yılında Elazığ Buğday Meydanı’nda idam edilen Seyit Rıza, oğlu ve yoldaşlarını anan Demokratik Alevi Dernekleri (DAD), Dersim’in fiziki ve kültürel soykırım planlarının resmi belgeleri olan Tunceli Kanunu ve Şark Islahat Planı’na işaret ederek, Türk-İslam sentezi doğrultusunda Dersim’e yönelik kültürel soykırım politikalarının sempozyumlar, inanç mekanlarının zapt edilmesi, madencilik, HES projeleriyle coğrafyayı talan ve göçertme biçiminde aralıksız sürdürüldüğünü belirtti.
DAD açıklamasında Dersim Katliamını yöneten Umumi Müfettişlik sisteminin, işlevsellik açısından güncelde ‘kayyımlar’ ile yürürlükte olduğunu vurgulandı. Açıklamanın devamında ise İYİ Parti Başkanı Müsavat Dervişoğlu ve Bahçeli’nin Şeyh Sait ve Seyit Rıza üzerinden tüm ötekileştirilenleri tehdit eden açıklamalarına tepki veren DAD Genel Merkezi, tehditler ve asimilasyon politikaları karşısında diz çökülmeyeceğinin altını çizdi.
“KÖKÜNDEN KAZILMASI GEREKEN ÇIBAN!”
Demokratik Alevi Dernekleri’nin Seyit Rıza ve yoldaşlarının idam edilmesinin 87. yılında yaptığı açıklama şöyle:
“İdam edilişlerinin 87. Yıldönümünde Pir Seyid Rıza, oğlu Resik Uşen ve yol arkadaşları Wusênê Seydi, Aliye Mirzê Sili, Hesen Axa, Findiq Axa ve Hesenê Ivraimê Qijî başta olmak üzere, 1937-38 katliam sürecinde Dersim’de yitirdiğimiz tüm canları saygı ve bağlılıkla anıyoruz.
Dersim, kültürel yoğunlaşma ve tarihi açıdan taşıdığı toplumsal direniş damarı ile Kürt halkının öne çıkan güzide tarihsel yaşam alanlarından biridir. Raa/Rêya Heq-Hak Yol süreğine mensup Alevilerin serçeşme olarak nitelendirdiği en önemli merkezdir. Dersim coğrafyası aynı zamanda tarihsel süreç içerisinde Alevi Kürtlerin ve Ermenilerin barış içinde yaşayabildikleri bir coğrafya olmuştur.
Dersimliler kadimden bu yana kendi topraklarında özgün toplumsal hakikatleri ile yaşarken; Osmanlı’nın çeşitli dönemleri ile başlayıp, sonrasında gelişen ulus devletleşme sürecinde daha kapsamlı bir şekilde devam eden kültürel varlığının devamlı tehdit olarak görülmesi ve “kökünden kazınması gereken bir çıban” olarak nitelendirilmesi sonucu, Dersim’e dair raporlar, kanunlar, planlar ve askeri harekatlar düzenlenmiş, son aşamada ise 1937-38 tarihlerinde büyük bir soykırım harekatı tertiplenmişti.
TUNCELİ KANUNU: FİZİKİ-KÜLTÜREL SOYKIRIM BELGELERİ
Tunceli Kanunu, Şark Islahat Planı ve ortaya çıkan daha nice belge, aynı zamanda sistematik olarak düzenlenmiş fiziki ve kültürel soykırım planlarının resmi belgeleri olmaktadır.
Zehirli gazların kullanıldığı ve havadan yapılan bombardımanların eşlik ettiği askeri operasyonlarla Dersim’e çıkarma yapılmış ve tarifi çok zor olan ağır bir katliam yaşatılmıştır. Süngülenen bebelerin haykırışları, teslim olmayarak uçurumlardan kendini bırakan Dersimli kadınların çığlıkları tarihten günümüze ulaşan bir yankı olarak hala duyulmaktadır.
Soykırım harekatı sonuç olarak on binlerce katledilen Dersimli, yüzlerce yakılmış-yıkılmış köy, binlerce sürgün edilmiş insan, kendi toplumundan kaçırılarak el konulan Dersimli kız çocukları ve hala etkileri görülen büyük bir toplumsal travma bırakmıştır arkasında.
“KATLİAMI YÖNETEN UMUMİ MÜFETTİŞLİK VERSİYONU GÜNCELDE KAYYIMDIR”
Türk-İslam sentezi doğrultusunda Dersim’e yönelik kültürel soykırım politikaları günümüze yansıyan boyutları ile de aralıksız olarak sürdürülmektedir. Bu doğrultuda sempozyumlar yapılmakta, inanç mekanları zapt edilmekte, Dersimliyi Dersim’den göçertme politikaları inceltilmiş bir şekilde devam ettirilmekte ve Dersim’in doğası madencilik, baraj ve HES projeleri ile talana açılmaktadır.
Dersim katliamını yöneten Umumi Müfettişlik sisteminin, işlevsellik açısından günümüze aktarılan versiyonu olan kayyımlarında yürürlükte olduğunu vurgulamak gerekir. Umumi müfettişlikler ‘kuruldukları bölgede sivil, asker ve yargı üzerinde kesin otoriteye sahip olan bölgesel valilikler’ olarak tanımlanır. Kayyımlarda tıpkı benzer bir yetki ile donatılıp, atandığı bölgede ekonomik yolsuzluk, kültürel ve siyasi kırım politikalarına öncülük etmektedir.
DERVİŞOĞLU VE BAHÇELİ’NİN TEHDİTLERİ: DİZ ÇÖKMEYECEĞİ BİLİNMELİ!
Aynı zamanda 37-38 Tertele sürecinde olduğu gibi, günümüzde de Dersim’e karşı kin ve nefret dili de hala kullanılmaktadır. İyi Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu yakın zamanda, Seyid Rıza ve Şeyh Said’in idam edilişlerini anımsatarak başta Kürt halkı olmak üzere tüm ötekileştirilenleri tehdit edercesine bir söylemde bulundu. Devlet Bahçeli’de son grup toplantısında aynı düzlemde demeçler verdi.
Pir Seyid Rıza’nın diz çökmeyen duruşunu vasiyet olarak algılayan ve bu konuda ikrarlı olan torunlarının da tehditler, yönelimler ve asimilasyon politikaları karşısında diz çökmeyeceği bilinmelidir.
KATLEDİLENLERİ ANIYORUZ, HUZURLARINDA DARDAYIZ
“Bizim alnımızda kara bir leke yok, başını dik tut cigeram. Varsın Buğday meydanı bize Kerbela olsun” diyordu Pir Seyid Rıza. Evet alnımızda kara bir leke yok, başımızda dik! Varsın her yer bize Kerbela olsun! İkrarımız ve kimliğimizle yaşamak, bizler için asla taviz vermeyeceğimiz olgulardır. Bu doğrultuda 15 Kasım 1937’de idam edilerek katledilen Pir Seyid Rıza, oğlu ve yoldaşları başta olmak üzere, katledilen on binlerce Dersimliyi bir kez daha saygıyla anıyor, huzurlarında darda olduğumuzu dile getiriyoruz. “Bu derdi unutmayın” diyordu katliamı en derin duygularla yaşayan Dünya Ana. Kefensiz Yatanlarımızı Unutmadık, Unutmayacağız!
TALEPLER
Demokratik Alevi Dernekleri olarak, çağrı ve taleplerimizi bir kez daha tekrarlıyoruz;
1-)Pir Seyid Rıza ve yoldaşlarının mezar yerleri açıklanmalı ve Dersim’e nakledilmelerinin önünde ki engel kaldırılmalıdır!
2-)Katliamla yüzleşilmeli, Dersim ismi iade edilmelidir!
3-) Katliam sürecinde sürgün edilenlerin ve ailelerinden, toplumundan koparılan çocukların tam listesi açıklanmalı ve daha sonra ki akıbetleri kamuoyuyla paylaşılmalıdır!
4-)Arşivler açılmalı, Dersim halkından nitelikli bir özür dilenmelidir!
5-)Dersim’in dili ve inancı (Kürtçe’nin lehçeleri/Alevilik) üzerinde ki baskı, inkar ve asimilasyon politikalarından bir an önce vazgeçilmelidir!”
PİRHA/DERSİM
Yoruma kapalı.