Alevi Haber Ajansi

‘Cumhuriyet kavramında demek ki eksiklikler var ki AKP bunun sonucu’-VİDEO

PİRHA – Siyasi faaliyetleri nedeniyle 12 Eylül askeri darbe sürecinde işkencelerden geçen Kamber Ateş, cumhuriyetin ilk yüz yılını yorumladı. Ateş, ikinci yüzyıl için ders çıkartmak adına tarih ile yüzleşilmesi gerektiğini vurgulayarak, “Cumhuriyet kavramında demek ki eksiklikler var ki AKP bunun sonucu” dedi.

Cumhuriyet, halkın ülke yönetiminde egemen olduğu bir devlet şekli olarak tanımlanır. Erkin tek elde toplanmasına karşı olan cumhuriyet anlayışı, Anadolu’da Osmanlı’nın tasfiyesi ile şekillendi. Saltanatın kaldırılması ile cumhuriyet ilan edildi. 100 yıl geçti. Türkiye, geride kalan 100 yılda “tek dil, tek din, tek kimlik” ile yönetildi.

100 yılda Aleviler, kırım, yok sayma ve asimilasyon uygulamalarıyla karşı karşıya kaldı. Alevi köylerine cami yapılmaya, çocuklarına zorunlu din dersi verilmeye devam edildi. Alevi sözcüğünün yasaklı olduğu 80 yıl boyunca Alevi toplumu, kendi varlığını korumak için yoğun bir çaba harcadı.

Aleviler, ikinci  yüzyıla eşit yurttaşlık, özgürlük, barış ve demokrasi özlemiyle giriyor. 1950’li yıllardan başlayarak örgütlenme çalışmalarına başlayan Aleviler, Sivas Madımak Katliamı sonrası hak, eşit yurttaşlık mücadelesini daha da artırdı.

Dergahları, ziyaretgahları, kutsal mekanları işgal altında olan Alevi toplumu, son olarak Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı eliyle dağıtılmak isteniyor.

12 Eylül 1980 Askeri Darbe sürecinde cezaevine konulan ve tam 11 yıl hapishanede tutulan Kamber Ateş ile cumhuriyetin ilk yüz yılını konuştuk.

“ULUSAL SİMGELERİ HEP İŞKENCE ARACI OLARAK KULLANDILAR”

29 Ekim kutlamalarının büyük bir coşkuya sahne olduğu Ankara’da adeta her sokak bayrak ve Atatürk resimleri ile kaplandı. Günlerce süren kutlamalar içerisinde Kamber Ateş’e hissettiklerini sorduğumuzda “Cumhuriyet kutlamalarında özellikle bayrak üzerinden bir süreç yaşanınca otomatikman 12 Eylül döneminin psikolojisine girdim. Bizler 12 Eylül’ü çıplak bedenlerimizle, nasıl yaşadığımızı unutmadık. Bize karşı özellikle ulusal simgeleri hep işkence aracı olarak kullandılar” cevabını verdi.

Kamber Ateş, 1981 yılında Mamak Askeri Cezaevi’nde yaşadıklarını hiç unutmadığının altını çizerek, “Açlık grevi örgütlediğimde taleplerimiz, faşistler ile koğuşların ayrılması gerektiği yönündeydi. O dönem ‘karıştır barıştır’ hikayeleri vardı. 1981’de koğuşlarda örgütlediğimiz açlık grevindeki taleplerimizden biri de İstiklal Marşı’nın işkence aracı olarak kullanılmaması konusuydu. Yani bugün de Atatürk, bayrak, vesaire egemenler ellerinde bir işkence aracı olarak kullanıyor. Bir de garip olan bir şey var; İsrail’de özgürlükler için sokağa çıkan kitleler, İsrail bayrağı taşıyor. Ne gariptir ki bizde de öyle. Bizde de özellikle sağ kesim, talepleri ile alana çıktıklarında ellerinde bayraklar oluyor, bu bana garip geliyor” dedi.

“CUMHURİYET KAVRAMINDA EKSİK VAR Kİ AKP BUNUN SONUCU”

Cumhuriyetin günden güne dinci bir yönetime evrildiğini anlatan Kamber Ateş, “14 ve 28 Mayıs arasındaki seçimlerde Mona Lisa’ya dahi türban takacak kadar zihniyeti ümmetçi kafaya karşı toplumda bir refleks vardı ama bu refleksi toparlayamadılar. Muhalif kesim bunu toparlamakta yeteneksiz davrandı. Cumhuriyet kavramında demek ki eksiklikler var ki AKP bunun sonucu. ‘Yurttaşlıktan ümmete geçişin neden ve nasıl olduğu, özel nedenleri nedir?’ sorusuna cevap veremiyorlar. Daha doğrusu muhalefet de o suça ortak oluyor” ifadelerini kullandı.

“TARİHLE ARTIK YÜZLEŞMEK GEREKİYOR”

Kamber Ateş, Aleviler açısından Cumhuriyetin ilk 100 yılını da değerlendirdi. Katliam ve baskıların cumhuriyet tarihi boyunca devam ettiğini belirten Ateş, şunları söyledi:

“Mesela cumhuriyetin ilk zamanlarına baktığımızda Fransız İhtilali’nden etkilenmiş bir yapı var. Bu ümmetçi anlayış haricindeki topluluklar ise daha çok gelişmiş, bilimde, sanatta, uygarlıkta mesafe kat etmişti. Bizim de buna uymamız gerekiyordu. Bir de tarihsel olarak ulus devletlerinin kuruluş aşamasında imparatorlukların ise parçalandığı bir döneme denk geliniyor. Ama bu cumhuriyetin kendi içerisinde de bir arızası var. Mesela Mustafa Suphi ve arkadaşları, Kurtuluş Savaşı’na geliyor ancak Karadeniz’de boğdurtuluyor. Bizim Alevi coğrafyası açısından ise Hasan Hayri Bey gibi bir kimlik var. Hayri Bey, Dersim Mebusu olarak padişahın meclisinde yer alan biri. ‘Sultan’ın kızılbaşları’ olarak tarif edilen bu insanlar, sonrasın cumhuriyet kurulacağı için gelip o ekibe katılıyorlar. Hatta cumhuriyet ilan edilirken Mustafa Kemal, ‘Efendiler, yarın cumhuriyeti ilan ediyoruz, herkes yöre kıyafetleri ile gelsin’ diyor. Hasan Hayri Bey de kendi coğrafyasındaki kıyafetler ile geliyor ve 2-3 sene sonrasında ise yanındakilerle birlikte idam ediliyor. Yani şimdi bizim aydınımız, öykünmeci ve cumhuriyetle yüzleşmek gibi bir sürece girmiyor. Mesela bizim coğrafyamızda bir kıyım yapılıyor, Hasan Hayri Bey de bunu dile getiriyor; Koçgiri bölgesinde büyük kıyımlar yapıldığını, insanların malına Topal Osman aracılığı ile el konulduğunu, o yüzden de orada yaşayan Alevi Kızılbaş kesimlerin, madem cumhuriyet ilan edildi durumlarının düzeltilmesini ve bu kıyıma son verilmesini istiyor. Sonuçta bir devlet aklı, ileri görüşler savunan, eşitlikçi bir düzen talebinde bulunan kesimin önderlerini idam ediyor. Yani bu cumhuriyet, bu halka ne etmedi ki! Yani bu tarihle artık yüzleşmek gerekiyor ama buradan bir intikam çıkartmak, yıkmak üzerine değil, özellikle ders çıkartmak adına bir şeylerin yapılması gerekiyor. Bu da tabii en başta Türk aydınlarının, sonra Kürt aydınlarının da görevi. Yaşadığımız şu an itibariyle Türk ve Kürt aydınlarının birbirinden epey uzaklaştığını görüyoruz. Bu uzaklaşmanın Türkiye açısından bir zarar olduğunu varsayıyorum.

“BUNLARIN HEPSİ NETENYAHU KAFASINDA OLAN İNSANLAR”

Cumhuriyette hatalar, eksikler nelerdir? Madem cumhuriyet bir eşitlik ideali ise bu eşitliğin sağlanması gerekiyor. Cumhuriyetin demokrasi, hak ve özgürlükler ile taçlandırılması gerekiyor ama ne yazık ki bu bilinçli şekilde yapılmıyor. Tabii burada birçok faktör de var. Şöyle bir bakarsanız dünyaya, sosyalist blok varken 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılması ile birlikte bir yerde kapitalist emperyal sistem bir kazanım elde ettikten sonra geldiğimiz bu süreç ve şu an seçilen liderlere bir bakın, bunların hepsi aşağı yukarı Netanyahu kafasında olan insanlardır. Burada kapitalizmin istemlerine, yani neokapitalist sistem dediğimiz, yani önünde ne kadar engel varsa kaldıran ve sistemleri de ona göre dizayn eden, bunun için de ne kadar çok Netanyahucu kafa varsa; işte Putin’e bakın, mesela kafası başka, Recep Tayyip’e bakın, kafa belli… Geçmişte her şeyin bir ahlakı vardı şimdi ise hiçbir şeyin ahlakı yok. O nedenle doğal olarak savaşın da bir ahlakı olmuyor. Şu an dünyada bir gerçeklik var, halkların budandığı, hakların baskı altına alındığı bir sürecin içerisindeyiz. Sonuç olarak dünya ölçeğinde halklar ve özgürlükler kapsamında hiç kimsenin güvencesinin olmadığı bir döneme giriyoruz.”

‘TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE’ SÖYLEMİNDEN NATO ÜYELİĞİNE!

Kamber Ateş, daha karanlık bir yüz yılın Türkiye’yi beklediğini de ifade ederek şu değerlendirmeyi yaptı:

“Önce ‘Soğuk Savaş’ deniliyordu şimdi ise kirli bir savaş söz konusu. Her türlü enstrümanı kullanabilecek, her türlü provokasyonun yapılabileceği bir dönemin içerisindeyiz. Güç savaşları içerisinde devletler, haklar ve özgürlükleri koruyacak bir yerde durmuyor. Zaten Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları dahi uygulanmıyor. Mesela Ortadoğu Projesi kapsamında bir BOP başkanı vardı. Türkiye’ye ‘NATO’da kuvvetsiniz ancak biz size ‘Irak’a gireceğiz’ diyoruz meclisiniz bunu reddediyor. Meclis kabul etse bile genel kurmayınız reddediyor. Genelkurmayınız kabul etse, anayasa mahkemeniz reddediyor. Bu nedenle kuvvetlerin tamamını bir kişide toplayalım, onunla çok daha iyi iletişim sağlayacağız’ dedi ve Türkiye’deki sistemi de bu hale getirdiler. Yani küresel güç odaklarının sistemlerine, ihtiyaçlarına cevap verecek mekanizmaları yaratmak ve ona uygun tipolojileri üretmek ve onlar üzerinden hayatlarını sürdürmek gibi bir amaç var. Yani bunlar tesadüfi gelmiyorlar.”

Eren GÜVEN/ANKARA

İLGİLİ HABERLER:

1-‘Cumhuriyetin birinci yüzyılında katliamlara uğradık, artık barışla, sevgiyle yaşayalım’

2- ‘Aleviler çok katmanlı bir dışlamaya maruz bırakıldı; farklılıklar bir potada eritildi’

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak