PİRHA – Garip Dede Dergahı Yönetim Kurulu Başkanı Celal Fırat, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Alevi sorununa ilişkin tutumunu eleştirdi. Mevcut soruna “İhtiyaç meselesi olarak bakmamak gerekir” diyen Fırat, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı “Osmanlı fetvalarında katilleri motive eden bu kirli politik anlayışla hareket eden sayın Erdoğan’ın tavrı yanlıştır, taraflıdır” sözleriyle eleştirdi.
AKP’li yetkililerin, cemevlerini dolaşması ve ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ankara’da Hüseyin Gazi Türbesi’ne gitmesiyle başlayan tartışmalar sürüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2 Eylül’de İstanbul’da yaptığı konuşmada “Allahsız, Muhammedsiz, Alisiz Alevilik olmaz. Sadece sapkın zevklerin üzerine bina edilmiş Alevilik de, Müslümanlık da, Türklük de, Kürtlük de olmaz” sözleri Alevi kamuoyunda eleştiri ile karşılandı.
“HER İNANÇ, GELENEK VE GÖRENEKLERİNİ KENDİ KARŞILASIN”
Garip Dede Dergahı Vakfı ve Alevi Dernekleri Federasyonu (ADFE) Başkanı Celal Fırat, Erdoğan’ın konuşmasına karşılık video mesaj paylaştı. “AKP iktidarının, cemevi ziyaretlerine ilişkin meseleyi artık ihtiyaç meselesi boyutunda görmemek gerekiyor” diyen Fırat, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı konuşmaların incitici olduğunu söyledi.
Celal Fırat, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ayrıştırıcı bir üslup kullandığını belirterek “Cemevleri Alevilerin ibadethanesidir. Bir yerleri fethetmenin mantığı da yok! Basit bir sözle bu hakkı Alevilere vermek lazım. Türkiye’de yaşayan her inanca ne veriliyor ise veyahut da her inanç kendi gelenek ve göreneklerini Avrupa’da olduğu gibi kendileri karşılasın” ifadelerini kullandı.
“ALEVİLERİ SAPKINLIKLA SUÇLAYIP KİTLENİZİ COŞTURAMAZSINIZ”
Celal Fırat konuşmasının devamında ‘Anlayış eksikliğiniz hoşgörüyü yok ediyor Sayın Erdoğan’ başlıklı bir metin okudu. “Aleviler hiçbir inançsal eylemini Sünniliğe göre ispatlamazlar” diyen Fırat, şunları söyledi:
“Sayın Erdoğan kitlesini coşturmak adına Alevileri sapkınlıkla suçlamıştır. Sayın Erdoğan, Sünni İslam’ın emir, tavsiye ve yasaklarına uymayan, namaz kılmayan, oruç tutmayan Alevileri sapkın göstermiş ve tanımlamıştır. Osmanlı fetvalarında hakim olan gericileri, yobazları ve katilleri motive eden bu kirli politik anlayışla hareket eden sayın Erdoğan’ın tavrı yanlıştır, taraflıdır. Alevilerin temel kabullerine, inancına, davranışlarına ve toplumsal değer yargılarına sevgi, hoşgörü ile değil anlayış eksikliği ile yaklaşan Sayın Erdoğan’a Alevi toplumunun cevabı şudur:
Anadolu coğrafyasında bizler hiçbir zaman silinememiş Hacı Bektaşi Veli, Pir Sultan Abdal, Yunus Emreler, Mevlanalar ve nice Alevi eren ve evliyası kadın toplulukların hoşgörüsüyle Şah-ı Merdan Ali’yi bu toplum, yaşamlarına dahil etmiştir. Ve bu toplum Ali’ye olan aşkını sözle, sazla anlatarak baş köşesine koymuştur. Bu sevgi sizin tanımınıza göre dinsel veya ırksal bir cümle değildir. Anadolu topraklarında yaşayan halkların sevgide buluşmasıdır. Bu sevgi dünyadaki birçok anayasadan daha özgürlükçü daha insancıl ve adildir. Barışı öğütleyen Alevileri sapkınlıkla suçlayıp kendi kitlenizi coşturamazsınız. Bizler şunu çok iyi bilmenizi istiyoruz; Aleviler inancını vahabi İslam mantığına göre teyit etmezler. Aleviler hiçbir inançsal eylemini Sünniliğe göre ispatlamazlar. Aleviler hizaya gelmezler ve en önemlisi Alevi toplumunun, sizin emir tavsiyelerinize ihtiyacı yoktur.
Bu nedenlidir ki Aleviliğin tanımını kirli bir terim haline getiremezsiniz. Siz bu davranışınızla Aleviliğe karşı önyargı ve ayrımcılığı çoğaltmaktasınız. Farklılıklara karşı tehdit algısını arttırarak Alevilere gözdağı veriyorsunuz.”
“ALEVİLERİN FARKLI OLMA HAKKI ELİNDEN ALINMIŞTIR”
Celal Fırat, Alevi toplumuna da çağrıda bulunarak şöyle devam etti:
“Eşit, özgürlükçü, laik değerleri temel alan bir anayasa ile yönetilmesini istediğimiz ülkemizin Cumhuriyet anlayış ve geleneğinin bittiğine maalesef bu sözlerle bir kez daha şahitlik ediyoruz. Sayın cumhurbaşkanının, ‘yeni devletimizi kurduk’ sözleri çok inançlı çok dinli ve çok kültürlü bir devlet anlayışının bittiğinin göstergesidir. Yeni kurulan bu devlet Alevilerin farklı olma hakkını, eğitime erişimini, kamusal alanda görünürlüğünü elinden almıştır. Toplumun farklı olana karşı gösterdiği hoşgörü kültürünü tamamen yok etmiştir.
Bu sürecin temel kaynağı din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır. İnsan gerçekliği üzerine kurulmuş sosyal, kültürel, siyasi adaleti sağlaması gereken devlet insanları, tanrı karşısındaki eylemlerini düzenleme bu görevleri tanımlama ve uygulamasına kalkışmıştır. Devlet adamları, siyasi parti mensupları, dinin gölgesinde kalarak akla, mantığa ve çağa uygun olmayan fetvaları meşrulaştırmışlardır. Devletin her yanlışını kutsayan, hak ihlallerine göz yuman din adamları, devletin gücünden yararlanarak farklılıkları yok saymışlardır.
Geçmişte olduğu gibi bugün de dönüştürülmek istenen, eşitsizliklerden kurtarılamamış, kamusal, siyasi, sosyal, ekonomik alanda ise özgür olmayan tek toplum Alevilerdir denilebilir.
“CUMHURBAŞKANININ CEMEVLERİ KONUSUNDAKİ TUTUMUNUN DOĞRU BULMUYORUZ”
Biz Aleviler olarak sadece şunu sormak istiyoruz; özgür bireylerin onayları ile oluşan toplumsal sözleşme olan bir Cumhuriyet Anayasası var. Bizler ‘bu anayasa toplumsal bir sözleşmedir’ diyoruz. Bu sözleşmenin parçası olan bireyler olarak özgür, eşit bir statü, hak ve adaletin sağlanmasını, bu kavramların vatandaşlık tanımı içine alınmasını istiyoruz. Hükümetin, Alevileri susturmak için pratik çözüm üretmesini ise şeyhülislamlık kurumunun devlet içinde geleneğinin devamına bağlıyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde Alevi Bektaşi ve Cemevi Daire Başkanlığı ya da Alevi Bektaşi Cemevi Başkanlığı gibi bir birim oluşturulması da bu geleneğin bir tekrarıdır. Dolayısıyla cumhurbaşkanının, cemevleri konusundaki tutumunu doğru bulmuyor, geçici idari düzenlemelerle eşit vatandaşlık hakkı sağlanamaz diyoruz.”
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.