Alevi Haber Ajansi

Cumartesi Anneleri: Alevi- Kürt düşmanlığını bırakın! -VİDEO

 PİRHA-Cumartesi Anneleri eylemlerinin 982’nci haftasında Galatasaray Meydanı’na kayıplarının fotoğrafları ve karanfillerle geldi. Kayıp yakınları tüm kayıplar için meydana karanfiller bıraktı. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in ‘90’lı yıllarda işlenen siyasi cinayetler mertçeydi’ sözlerine tepki gösteren Hanife Yıldız, “Ben bir anne olarak size mertçe getirdim. Siz benim evladımı kalleşçe yok ettiniz. Meral Hanım sen kim oluyorsun? Mertlik kim sen kim? Bırak Kürt düşmanlığını bırak Alevi düşmanlığını bırak halk düşmanlığını” dedi.

Cumartesi Anneleri, 1995 yılından bu yana gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi .

Abluka altında tutulan Galatasaray Meydanı’na gelen Cumartesi Anneleri ve insan hakları savunucuları eylemin 982. haftasında yapılan açıklamayı Cumartesi Anneleri adına metni İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri okudu.

Yoleri,  eylemlerinin 982. haftasında, hukukun temel değerlerine olan inancı sarsan, toplumun huzur ve barışını tehdit eden cezasızlık son bulmadan hukukun üstünlüğü korunamayacağına ve herkes için adil bir yargı sistemi sağlanamayacağına işaret ederek, Abdullah Canan için adalet istedi.

 “AİHM TÜRKİYE HAKKINDA MAHKUMİYET KARARI VERDİ”

Yoleri, Abdullah Canan‘a dair şunları ifade etti:

“Abdullah Canan, Yüksekova’da yaşayan bir iş insanıydı. 17 Ocak 1996 sabahı Hakkâri’ye gitmek üzere Yüksekova’daki evinden ayrıldı. Tanık beyanlarına göre Yüksekova – Van karayolunda askerler tarafından otomobili durdurularak gözaltına alındı. Askeri bir araçla Yüksekova Dağ Komando Taburu’na götürüldü. Ailesi yerel ve ulusal tüm makamlara başvurarak, Canan’ın bulunmasını istedi. Ancak Canan’ın gözaltına alındığı inkâr edildi. 21 Şubat 1996 tarihinde Abdullah Canan’ın ağır işkence görmüş cansız bedeni köylüler tarafından bulundu.

Canan Ailesi, Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak, Abdullah Canan’ın öldürülmesinden sorumlu olduğu gerekçesiyle Yüksekova Dağ Komando Tabur Komutanı Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul aleyhine suç duyurusunda bulundu. Yüksekova taburunda görev yapan itirafçı Kahraman Bilgiç, savcıya verdiği ifadede; Abdullah Canan’ın taburda işkence ile sorgulandığını, Tabur Komutanı Binbaşı Yurdakul’un talimatı ile Bölük Komutanı Yüzbaşı Nihat Yiğiter tarafından silahla öldürüldüğünü detaylarıyla anlattı. Albay Kamber Oğur, Yüksekova Savcılığına başvurarak, gözaltına alındığı inkâr edilen Abdullah Canan’ı o dönem tabur karargâhındaki revirde gördüğünü söyledi.
Kahraman Bilgiç, Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul, Yüzbaşı Nihat Yiğiter ve Üsteğmen Bülent Yetüt hakkında Diyarbakır DGM Savcılığı’nca soruşturma açıldı. Bu kişiler, Abdullah Canan’ı tasarlayarak öldürmekle suçlandı. Hakkâri Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada, ailenin ve tanıkların iddiaları yeterli ve inandırıcı bulunmadı. 12 Kasım 1999 tarihinde sanıklar hakkında beraat kararı verildi. 2 Nisan 2001 tarihinde de Yargıtay 1. Ceza Dairesi beraat kararını onadı. (Karar No: 2001/1226)

Bunun üzerine Canan Ailesi, 1 Aralık 1997 tarihinde AİHM’e başvurdu. AİHM, “Aralarında askeri personelin de yer aldığı tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere Abdullah Canan’ın gözaltında öldürüldüğü mahkememizce saptanmıştır.” tespitinde bulundu. Türkiye’nin iç hukuktaki yaklaşımını şaşkınlık verici olarak değerlendirip oy birliği ile mahkûmiyet kararı verdi. (Başvuru No:39436/98)

“ADALET İSTEMEKTEN VAZGEÇMEYECEĞİZ”
Gözaltında kaybedilişinin 28. yılında devletin, Abdullah Canan’ın gözaltında kaybedilmesindeki sorumluluğunu üstlenmesi, fail ve sorumlular üzerindeki koruma kalkanı kaldırılarak yeniden yargılanıp cezalandırılmaları sağlanması çağrısında bulunan Yoleri, “Kaç yıl geçerse geçsin Abdullah Canan için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten; devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz” dedi.

“BİZ, MUM IŞIĞIYIZ BU ÜLKENİN GELECEĞİYİZ”
Bu hafta eyleme Abdullah Canan’ın oğlu, kardeşi ve torunu katıldı. Canan’ın oğlu Vahap Canan yapılan açıklamanın ardından şunları kaydetti:
“90’lı yıllarda babamızı yitiren biri olarak söylüyorum. Mertçe dediğiniz 90’lı yıllar ve öncesindeki cinayetler geleceğimize bir ipotekti. Bunu Türkiye kamuoyu önünde tekrarlıyorum. Yüksekova çetesini aklamaya çalışanlar vardı. Bunu tekrar kamuoyu önünde lanetliyoruz. Bizi 10 kişilik bir grupla buraya sıkıştırmaya çalışıyorlar. Bu da doğru bir şey değildir. Binlerce kayıplarımız var. Biz Cumartesi İnsanları olarak bu kayıpların yıllardır sesiyiz, sesi olmaya da devam edeceğiz. Bizden sonra gelecek nesiller de bu hak arayışından kesinlikle vazgeçmeyecektir. Dünya karanlıklarının tamamı birleşse bir mum ışığını söndüremez. Biz, mum ışığıyız bu ülkenin geleceğiyiz. Bu ülkenin mağduruyuz. Mağdur edildiğimiz için katil Mehmet Emin Yurdakul’u tekrar nefretle lanetliyorum.”

“MERAL HANIM MERTLİK KİM SEN KİM?”
28 yıldır gözaltında kaybedilen oğlu Murat Yıldız’ın akıbetini soran Hanife Yıldız, Meral Akşener’in ‘90’lı yıllarda işlenen siyasi cinayetler mertçeydi’ sözlerine tepki gösterdi. Oğlu Murat’ı karakola kendi elleriyle götüren ve bir daha oğlundan haber alamayan Hanife Yıldız, “Ben bir anne olarak size mertçe getirdim. Siz benim evladımı kalleşçe yok ettiniz. Meral Hanım sen kim oluyorsun? Mertlik kim sen kim? Bırak Kürt düşmanlığını bırak Alevi düşmanlığını bırak halk düşmanlığını. Lanet olsun sizin siyasetinize de başkanlığınıza da. Sizin siyasetiniz de başkanlığınız da başınızı yesin. Yeter artık gençlerin başını yediniz.” diyerek tepki gösterdi.

Dilan ŞİMŞEK- Devrim FINDIK / İSTANBUL

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak