PİRHA- “70 yaşındayım, Türkiye’de hiçbir bakanın istifa ettiğini görmedim. Toplumun bir kesiminin çektiği acı diğer tarafı sevindiriyorsa oturup düşünmeliyiz. Biz ya ortak sevineceğiz ya ortak üzüleceğiz.”
Şahkulu Sultan Vakfı Başkanı Mehmet Çamur yerel seçimlere, Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıya ve tecridin kaldırılması için 170 gündür açlık grevinde olan DTK Eş Başkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in durumuna ilişkin Pir Haber Ajansı’na konuştu.
Seçimlerde farklı sınıflardan, katmanlardan ve inançlardan olan insanların bir amaç uğruna bir araya gelebileceğini belirten Çamur, “İnsanların birbirine gereksinimleri var. Farklı amaçları olabilir. O amaca ulaşılana kadar belirli noktalarda birleşerek o amaca ulaşma olanağına daha çabuk sahip oluruz” dedi.
“TOPLUM KORKMUŞ VE KORKUTULMUŞ”
Seçim sonuçlarını sevindirici bulan Çamur, “Toplum korkmuş, korkutulmuş. Artık sandıkta bir şey çıkmaz çıksa da bunu çeşitli yöntemlerle kendi lehlerine çevirebilirler diye insanların son dönemlerde artık sandıklardan da umudu kalmamıştı. Çünkü seçim akşamı bir buçuk saatte tek bir ajansta verilen bilgilerle seçim sonuçlanıyor. Muhalefet tarafından yapılan itirazların hiçbiri ciddiye alınmıyor. Ama şimdi iktidar kanadından yapılan itirazların hepsi gündeme alınıyor, görüşülüyor” şeklinde konuştu.
“DEMOKRASİ YAŞATILMALI”
Örgütlülüğün olmadığı, sendikal hakların olabildiğince kısıtlandığı, özgür bir toplumsal sözleşmenin olmadığı bir ortamda asgari müştereklerde bir araya gelerek demokrasinin yaşatılması gerektiğinin altını çizen Çamur sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dünyanın temel klasikleri, sosyalist klasikleri ve sosyalist dergileri özellikle 1960-70 yılları arasında yayınlandı. Bu toplum bir şeylere o zaman erişebildi. 1971 yılında o zamanın Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç ‘Sosyal gelişmenin hızı ekonomik gelişmeyi aşmıştır öyleyse bu sosyal gelişme durdurulmalıdır’ demişti. O dönemin başbakanı Süleyman Demirel ise, ‘Bu Anayasa lükstür’ demişti. Ve 61 Anayasasını budadılar. Ama tamamen yok edemediler. Yine demokratik özler taşıyordu. Sonra bir takım terör örgütlerini devreye soktular, uluslararası istihbarat devreye girdi. Türkiye’de aynı silahla sabah bir solcu ve yine öğleden sonra aynı silahla bir sağcı öldürülmeye başlandı. Din sömürüsü olabildiğince arttı. Toplum her gün 30-40 ölü ile uyanıyordu. Korkunç bir şeydi. Bu elbette ki rast gele bir olay değildi. Bu uluslararası bir işti. Kenan Evren yetki istemişti bu olayları durdurmak için. Süleyman Demirel ‘Hangi yetkiniz eksik ise verelim’ dedi. Ama yetkide istemediler olaylara seyirci kaldılar. Sonra geldiler 61 Anayasasında ne varsa tümünü yok ettiler. Anayasayı rafa aldılar yeni bir anayasa yaptılar. O anayasalar bu topluma dar geldi. Açık ve net bir şekilde tekelci, uluslararası işbirlikçi sermayenin çıkarlarını esas alan işler getirdiler.”
“ASKERİ DİKTA DÖNEMİNDE BİLE HUKUKUN OLDUĞUNU GÖRDÜM”
Çamur, “Askeri dikta döneminde bile hukukun olduğunu gördüm. Tamamen mi? Tabi ki hayır. Ama bugünkü gibi değildi. İnsanlar savunmasını yapabiliyordu. Hakimler nispeten özgürdü. Tabi ki yanlış bir sürü karar verdiler. Örneğin Erdal Eren’in yaşını büyütüp 17 yaşındaki çocuğu idam ettiler. Ama genel olarak baktığımız zaman o zaman hakimler nispeten göreceli olarak özgürdü, çokta karışmıyorlardı. Askeri mahkemelerdeki hakimlerin çoğu sivil hakimlerdi. Savunmanın, hukukun misyonları dikkate alındığı mahkemelerdi. Kenan Evren döneminden bahsediyorum. Ama günümüz koşullarında bu yok” diyen Çamur şöyle devam etti:
“90’lı yıllarda sevdiğimiz sevmediğimiz bir sürü Cumhurbaşkanı ve başbakan geldi geçti. Bunlardan nadir olanını sevdik. Ama yine o insanlar toplumu bugünkü kadar germedi. Demiri bu derece ısıtarak, toplumu kutuplaştırarak, birbirine düşman ederek sürekli bir gerginlik ortamı oluşturdular. Herkes terörist, herkes düşman, herkes zillet, herkes alçak, herkes şerefsiz söylemleri ile toplumu bu noktaya getirdiler.”
“DEMOKRASİ BİR EMEK İŞİDİR”
Demokrasinin bir emek işi olduğunu dile getiren Çamur, “Demokrasi toplumdaki farklı sınıfların çıkarlarını bir noktada dengelemeye dayanır. Elbette ki sonuçta burjuvazinin hükümleri geçer ama sen örgütlenmişsen o yasalardan kendine bir şey alabiliyorsun. 70’li yıllarda sendikalar gayet genel grev yapıyorlardı böyle sudan sebepler ile grevler ertelenmiyordu. Adamlar özgürce toplu sözleşmeler yapıyordu. Bu sendikal özgürlükleri getiren de bir askeri darbedir. 27 Mayıs Anayasası ile gelmiştir. Anayasa topluma bu hakları verdi. Ama inanın toplum bunu mücadele vererek almadı. Eğer gerçek anlamda toplum mücadele vererek bu hakları alsaydı kimse bu haklara dokunamazdı. Ancak tepeden verilen hak tepeden alındı. Bir askeri hareket bu hakları verdi bir askeri hareket o hakları tekrar senden aldı. Çünkü o haklara sahip çıkacak örgütlü gücün yok” diye konuştu.
“TÜRKİYE’DE HİÇBİR BAKANIN İSTİFA ETTİĞİNİ GÖRMEDİM”
Geçtiğimiz günlerde Ankara Çubuk’ta CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik yaşanan saldırılara ve linç girişimine tepki gösteren Çamur, şunları ifade etti:
“Bizim gibi laik, Cumhuriyetçi, demokrat görüşlere sahip olanlar sesini nerede duyurabiliyor? Ne kadar insan bir araya gelerek bir şeyleri protesto edebiliyor ve bir hak talebinde bulunabiliyor? Kemal Bey kalkmış bir şehidin cenazesine katılmış. İçişleri bakanı daha önce bildiri yayınlıyor ve valilere talimat veriyor. ‘Muhalefet partilerini şehit cenazelerine almayın’ diyor. Kemal Kılıçdaroğlu’na saldırı gününden sonra savunma bakanı çıkıp ‘teşekkür ediyor’ ve ‘mesajlar alınmıştır’ diyor. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise, ‘Sen orada 9.3 oy aldın niye gidiyorsun oraya?’ diyor. Ağır ithamlarda buluyorlar. Demokrasi ile yönetildiğini iddia eden bir ülkede böyle bir şey olmaz. Ana muhalefet liderine saldırı olacak ve buna çeşitli çeşitli gerekçeler uyduracaksın. Oysa hiçbir gerekçe uydurmadan evet bu ana muhalefet liderine yapılan saldırı topluma yapılmıştır. Onun İstanbul’da gösterdiği aday 4 milyon oy almış. Demek ki bir toplumsal tabanı var. Sen bunu yapamazsın buna. Burada sorumluların derhal istifa etmesi lazım. Ben 70 yaşındayım Türkiye’de hiçbir bakanın istifa ettiğini görmedim. Ama demokrasi olan ülkelerde en ufak bir tren kazasında bir kişi bile ölse oradan sorumlu bakan hemen istifa ediyor. Başbakan istifa ediyor. Bizde böyle bir şey göremedim.”
“HER HAK TALEBİ ŞİDDETLE BASTIRILIYOR”
Tecride karşı 170 gündür açlık grevinde olan Leyla Güven’in durumuna ilişkin de konuşan Çamur şunları dile getirdi:
“Bir Fransız düşünür, ‘Senin düşüncene katılmıyorum ama senin düşünceni özgürce ifade edebilmeni savunuyorum’ diyor. Herkes bizim gibi düşünmek zorunda değil. İnsanlar farklı düşünür. Her hak talebi şiddetle bastırılıyor hiç kimseye göz açtırılmıyorsa ve herkesi hain, düşman görüyorsak nasıl bu toplumda yaşayacağız. Herkes birbirine hain, satılmış, zillet derse nasıl bu toplumda bir arada yaşama kültürünü edineceğiz. Bir ulus demek kederde veya sevinçte ortak olan insanların topluluğudur. Eğer bir tarafımız kederlenirken bir tarafımız seviniyorsa burada ortak yaşama kültürü bitmiştir. Yurt toplumun tüm kesimleri ile savunulur. İnsanları ortak müştereklerde buluşturarak onun sorunlarına çözüm bularak her şey silahla olmuyor. Oturup konuları müzakere edip bunun çözüm yolu yöntemi nedir bulacaksın ve bulmakla sorumlusun. Ancak insanlar kendini ifade edemiyorsa, sorunlarına çözüm üretilmesine izin verilmiyorsa ne olacağını gördük. Uygar ülkelerde olduğu gibi sorunları masaya yatıracaksın, çözüm yollarını bulacaksın, toplumun çeşitli kesimlerinden görüş alacaksın bunları sentezleyeceksin ve toplum huzura erecek. Bu benim gibi düşünmüyor diye aydını alınırken sesini çıkarmıyorsan, sendikacısı alırlarken sesini çıkarmıyorsan sıra sana geldiğinde sana sahip çıkacak kimse kalmayacaktır. Onun için aklımızı başımıza toplayalım. Toplumun bir kesiminin çektiği acı diğer tarafı sevindiriyorsa oturup düşünmeliyiz. Biz ya ortak sevineceğiz ya ortak üzüleceğiz. Ama sorunlarımızı silahla değil demokratik yöntemler ile çözmeye çalışacağız. Demokratik yöntemler uzun ve sorunludur ama başka da yol ve yöntemler yok.”
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.