PİRHA – Bir Azmin Kırılgan Hikayesi Adı Meryem. 12 yaşında başlayan kas hastalığıyla, 37 yaşında eve mahkum olmuş bir kadın Meryem. Onu hayata bağlayan yaşama sevinci, güler yüzlülüğü ve mücadelesi. Meryem kadınların mücadeleci olmasını, kadınların artık dövülmemesini, tacize uğramamasını istiyor ve devletin de bu konudaki yasaları uygulaması için taleplerini yeniliyor.
Meryem Nazlı 42 yaşında, Sivas’lı Alevi bir ailenin kızı. Anne ve babasının akraba evliliği yapması sebebiyle önce kardeşi ardından kendisinde başlamış kas hastalığı. 12 yaşında başlayan kas hastalığıyla 37 yaşına kadar mücadele etmiş fakat zaman içinde yürümeyi de kaybedince tamamen eve kapanmış. Ellerini ve kollarını kullanamayan Meryem Nazlı, şöyle anlatıyor mücadelesini:
“Kas hastalığı ilerleyen bir hastalık, zaman içerisinde yürümemizi kaybettik, el kol da kullanamıyoruz şu an. 37 yaşına kadar kas hastalığıyla mücadele ettim. Çok zordu benim için, tedavisi olmayan bir hastalıktı. Bu mücadelede tek başıma kaldım, yalnızdım maalesef. Ailem pek duyarlı değildi bu konuda. Bilinçli de değillerdi. 37 yaşına kadar kendi çabamla hastalığın önüne geçmeye çalıştım. Kendi kendime bazı yöntemler buldum; ne yapabilirim diye. Çünkü kaslar olmadığı için vücut deforme oluyordu. Kaslar zayıf olduğu için ayak bileklerim falan. Bunların önüne geçtim. Şu anda fiziğimi koruduğumu söylüyor doktorlarım.”
HER ŞEY BİLGİSAYAR ALMAKLA BAŞLADI
Meryem Nazlı’nın hayatını değiştiren o dönem evlerine gelen noter memuru Ömer Sağlam’mış. Ona bilgisayar almasıyla aslında hayatı değişmiş Nazlı’nın. Daha sonra bağlanan engelli maşı, bakım parasıyla da maddi olarak rahatlamış hayatı. Daha sonra akülü arabanın hayatına girmesiyle dışarı çıkmaya başlamış Meryem Nazlı. Daha önceleri ekmeğini bile almazken dışarı çıkıp, ekmeğini alıp, faturalarını ödemeye ve maaşını almaya başlamış.
“ENGELLİLERE UYGUN EV BULUNMUYOR”
Meryem Nazlı engellilerin yaşadığı zorlukları şöyle anlatıyor.
“Kendi adıma konuştuğumda benim evim giriş katı olduğu için uygun ama uygun olmayan evler var, kendi adıma değil diğer engelliler adına konuşmak istiyorum; kendilerine uygun ev bulamıyorlar. Yeni yasaya göre engelli girişi olması gerekiyor binalarda. Müteahhitler görüntü verip ruhsat alıyorlar. Buraları kontrol etseler hiçbir engelli o rampalardan ne inebilir ne çıkabilir. Şimdi o yapılan yerlerde engelliler kullanamıyor. Çocuklar park gibi kayıyorlar. Asansör olmuyor binalarda. Ya da küçük oluyor araba sığmıyor. Sıkıntı çok. Sokaklarda rampalarda, yollarda, binalara giremiyoruz. Alışveriş yapamıyoruz. Alışveriş yerinde yeni gördüm rampa yapmışlar. Onlar da sanırım belediye değil kendileri yapmış sanırım. Kaldırımlarda çok sıkıntı var. Bizim buradan İsmet Paşa’ya giderken yol bozukluğundan geçemiyoruz. Şimdi büyükşehir yeniden yaptı, ama yaparken köşe başlarında engelli geçidi koymamış. Sol tarafta oluyor, sağ tarafta olmuyor. Kaldırıma çıkamayıp caddeden gidiyorum. Şimdi 3 karış kaldırım yüksekliği var. Aslında İstanbul’da genelde öyle, çok merkezi yerlerde kaldırımlar biraz olumlu. Ama bizim buralarda kaldırımlar çok yükseltilmiş. Sadece bizim için değil, yaşlılar zor yürüyor.”
KADIN OLMAK ZOR…
Engelli olmanın zor olduğunu söylüyor Meryem Nazlı, ama bunun yanında kadın kimliği daha da zorlaştırıyor diyor.
“Yolda laf atıyorlar, korkuyoruz peşimize düşecekler, panik oluyoruz. Yeri geliyor, yardım istiyoruz, arabaya binmemiz gerekiyor, bir erkeğin gücüne ihtiyacımız oluyor. Onlar yardım ederken nasıl duyguyla yardım ettiklerini ister istemez korkuyla düşünüyoruz. Sokakta korkuyoruz kadın olmaktan. Tacizleri, dayakları görüyoruz. Kimse engelli olmanı dinlemez ki. Engelli aracından atıp Pazardan aldığı eşyasını kaçırıyorlar. Aldığı engelli maaşını kaçırıyorlar” dedi.
“KADINLARI KORUYAN YASALARIN ÇIKARILMASI GEREKİYOR”
Meryem Nazlı taleplerini şöyle sıralıyor:
“Sadece engelliler değil bir de kadınlarla ilgili çalışmalar olması gerekiyor. Sözde kalıyor. Tabi daha çok taciz olayları beni çok korkutuyor. Bununla ilgili; kadınların korunması gerekiyor. Yasalar, caydırıcı yasalar çıkması lazım. Bunlar nasıl durdurulacak? Sokakta erkekleri gördüğüm zaman aklıma tacizler geliyor, tiksiniyorum, iğreniyorum bazen aklımdan geçiyor bakmak istemiyorum. Hiçbir şey yapmasalar bile gördüğün zaman yetiyor korku. Çocuk hakları arttırılmalı. Engellilerle de ilgili haklar da arttırılmalı. Bu yaşam koşulları, mimari engeller düzeltilmeli. Gerçekten bir engelliye, çocuğa, kadına zarar veren erkeklere gerçekten ağır cezalar verilmeli.
“ENGELLİ KADIN ARKADAŞLARIM MÜCADELECİ OLSUNLAR”
Engelli kadın arkadaşlarıma; mücadeleci olmalarını istiyorum. Kadın olarak kendilerini kısıtlıyorlar. Erkek farklı kadın farklı düşünmeyecek, belki erkeklerden daha üstün başarıya sahiplerdir. Kendilerine güvenmelerini istiyorum. Bu dünyaya erkekler değil kadınlar egemendir. Başarılı ve güçlü olmalarıyla. Ben de buna bir örneğim kadın olarak. Ayrıca kas hastası olarak.
Devletin alacağı önlemler çok fazla olmalı. Eşlerini tehdit ediyorlar, bu bilindiği halde korumaya almıyorlar. Olduktan sonra içeri alıyorlar, bunun bir anlamı yok öldükten sonra. Kadınlar hala ezilip dövülüyor. Kadın hakları var diyoruz ama hiçbir hak ortada yoktur. Yeterli değil çok düşük. İş hayatında, toplu taşımada sıkıntı yaşıyorlar. Gözümüzle şahit oluyoruz. Tacizlere uğruyorlar. Bunlar çok büyük sıkıntı, önlem alınması gerekiyor.”
“YAŞAM MÜCADELEMİ KİTAPTA TOPLADIM”
‘Bir Azmin Kırılgan Hikayesi Adı Meryem‘ kitabını yazan Meryem Nazlı, bu çalışmayı şöyle anlattı;
“Kitap düşüncem 2015’te oluştu. Hiç aklımda yoktu. Daha önce böyle bir hevesim de planım da yoktu. Okuyup devlet kadrosunda güvenilir olan bir iş amacımdı. Kendi ayaklarım üstünde durabilmekti. Ama KPSS’den 60 aldığım için kadroya işe almadılar. Ablamın rahatsızlığından dolayı üniversite sınavlarına girememiştim. Bırakmıştım mücadeleyi. Ablam toparlanınca sınav da kaçınca bir şey yapmam gerekiyordu. Ufak tefek başlamıştım, ağırlık verdim. Bu yaşam mücadelemi kitapta topladım.
MÜCADELE DEVAM…
Kitabın ismini arkadaşlarıyla bulan Meryem Nazlı, “Hani kırıldım ama yine kalktım, kırıldım, yıkıldım ama yine kalktım mücadeleye devam ettim. Oradan geldi bir azmin kırılgan hikayesi diye, adını da Meryem koyduk” dedi.
10 Kasım’da matbaadan çıkan ‘Bir Azmin Kırılgan Hikayesi Adı Meryem’ kitabı İstanbul Kitap Fuarında yerini buldu. Öte yandan, imza günleri, okullarda, sanat evlerinde ve daha birçok yerde tanıtımı yapıldı. Bir çok üniversitede ve dernekte de tanıtımı yapılacak.
Meryem Nazlı, türkü ve deyişlerle büyüdüğünü söylüyor. Nazlı, konuşmasına şöyle devam ediyor.
“37 yaşından sonra dışarıdan okumakla kendimi okumuş saymıyorum. O türküleri okumuştum, o kişiliği bana kazandırmışlardı. Türküleri dinlerken bir kulağımdan girip diğer kulağımdan çıkması gibi bir şey değildi benim için. Ben o türkülerin her sözünden bir şeyler öğrendim, bir şeyler kattı hayatıma. Tabi ki kültürümüz, özümüz çok önemli. Felsefemiz, yolumuz, inancımız, hoşgörümüz, insana sevgimiz, insanlar kucaklaşmamız, güçsüzlere sahip çıkmamız gerekir.”
“ALEVİ KURUMLARINDAN DESTEK GÖRMEDİM”
Nazlı, Alevi kurumlarına eleştiride bulunarak, onlardan bu süreçlerde destek görmediğini söyledi.
“Bu anlamda kurumlardan bir destek görmedim, çok üzgünüm. Yakınımda olan Alevi kurumlar da var. Daha önceki yaşadığım sıkıntılarda bilgileri olmasına rağmen, kayıplarım, acılarım olmasına rağmen hiçbir zaman ne kapımı açtılar ne hastanede ziyaret ettiler. Bunun dışında kitabım çıktı, sağır sultan duydu ama onlar duymadı. Onlardan daha çok destek almak isterdim ama maalesef alamadım, alamıyorum da.
Alevi kurumlarının felsefesini biliyoruz, o kurumlardan ricam gerçekten o yola layık olsunlar. O yola layık olarak o kurumları temsil etsinler. Haklı mıyım, haksız mıyım onu da size bırakıyorum. Dünya Aleviliğin düşüncesini bu şekil bilmiş; aydın, demokrat, insancıl, sevecen, dayanışması daha yüksek olan bir toplum diye biliyoruz.”
“SOKAĞA ÇIKMAYA KORKUYORUZ”
Meryem Nazlı son olarak 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü değerlendirdi ve önemli mesajlarda bulunarak şunları kaydetti.
“Her yıl kutlanan bir gün ama her yılda aynı şeyler konuşuluyor. Bundan sonra kadınlar dövülmesin, tacize uğranmasın, öldürülmesin, kız çocukları tacize uğramasın, engelli kadınlar sokağa güvenli çıkabilsin. Biraz da kendilerine güvenmelerini istiyorum. Kendilerini eve kapatmasınlar, çıksınlar. Devletimizden kadın haklarının gerçekten yasaları varsa bu yasaların uygulanmasını istiyorum. Sadece yasada kalmasın. Artık kadınlar korkusuzca sokağa çıksın. Acaba tacize mi uğrayacağım, gelen insan yumruk mu atacak, çantamı mı alacak, eşim mi beni öldürecek, gözüm mü moraracak, nerem kırılacak, sonuçta kadınlar bir insan, onların yaşama hakkı var. Bütün canlıların yaşama hakkı var. Her zaman fiziksel güçlü olan egemen olmuş bu dünyada. Ama öyle değil, farklı yönde egemen olsunlar. Güzellik, paylaşım, eşitlik yönünden egemen olsunlar. Huzur, sevgi, barış yönünden egemen olsunlar diyorum.”
Yoruma kapalı.