Alevi Haber Ajansi

Avukatlardan Musa Anter davası açıklaması: Cezasız bırakılan her suç bir yenisini çağırır-VİDEO

PİRHA – 20 Eylül 1992’de katledilen Musa Anter davasının duruşmasında bir kez daha erteleme kararı çıkmasının ardından hukuk örgütleri açıklama yaptı. Açıklamada, “1990’lı yıllardaki ağır insan hakları ihlalleri ile yüzleşmedikçe ve katliamların faillerini yargı önüne çıkarıp adil bir şekilde yargılamadıkça, aslında faili belli olan faili meçhul kalmaya devam edecek” denildi.

İnsan Hakları Derneği (İHD), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖİHD), Hafıza Merkezi ve Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), katledilişinin 30. yılında Musa Anter Davasına ilişkin basın açıklaması yaptı. İHD Ankara Şubede yapılan basın açıklamasında konuşan İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, “Bugün bir kez daha adalet aramaya devam ettik” diyerek  “Zaman aşımı” kavramının Musa Anter davası için kabul edilemeyeceğini vurguladı. Türkdoğan, “Zaman aşımı kavramıyla ilgilenmiyoruz” diyerek mahkemenin, duruşmayı erteleme yönündeki kararını eleştirdi.

“İLTİCA EDEN KİŞİYİ İSVEÇ ASLA TESLİM ETMEZ”

Musa Anter’in oğlu Dicle Anter ise “Bu dava Türkiye’deki hukukun aynası gibi görülmeli” diyerek şu konuşmayı yaptı:

“Cinayetin aydınlatılması durumunda birçok kirlilik de ortaya çıkacaktır. Etkin bir soruşturma yapılmadı. Abdulkadir Aygan ismi öne çıkıyor. Aygan, o grubun içerisindeki bir şahıs. Şu anda İsveç’te yaşıyor. ‘Aziz Turan’ ismi ile şu an biliniyor kendisi. Bugün Cumhurbaşkanı, Aygan’ın iadesini istiyor. Çünkü iltica eden kişiyi İsveç asla teslim etmez! Zamanında Aygan’ın ifadesi alınmalıydı. Bu gibi davalarda zaman aşımı olmamalı. Olumsuz karar çıkması durumunda AİHM’e gideceğiz.”

ASLINDA FAİLİ BELLİ OLAN FAİLİ MEÇHUL KALMAYA DEVAM EDECEK”

Yapılan konuşmalar ardından dört kurum adına ortak açıklamayı Esra Kılıç okudu. “Sorumluların cezalandırılmasını ısrarla talep ediyoruz” denilen metinde şu ifadelere yer verildi:

“Kürt gazeteci, aydın ve yazar Musa Anter, 20 Eylül 1992’de Belediye tarafından düzenlenen Kültür ve Sanat Festivali’ne katılmak üzere davet edildiği Diyarbakır’da silahla vurularak öldürüldü. 2000 yılına gelinene kadar cinayetin sorumlularının tespit edilmesini sağlayacak etkili bir soruşturmanın olmaması nedeniyle, Musa Anter’in ailesi 22 Şubat 2000 tarihinde AİHM’e başvurdu ve AİHM, 2007 yılında yaşam hakkının hem maddi hem de usul açısından ihlal edildiğine karar verdi. AİHM kararında olayın ardından ortaya çıkan ve Musa Anter’in öldürülmesiyle doğrudan ilgisi olan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 1998 tarihli Susurluk Raporu gibi bazı önemli delillerin yetkililer tarafından kullanılmadığını tespit etti.

AİHM kararından yıllar sonra, eski JİTEM tetikçisi Abdulkadir Aygan’ın itirafları, cinayetten 17 yıl sonra 2009’da soruşturmanın yeniden açılmasını sağladı. Abdulkadir Aygan (Aziz Turan) bir hatıratında Musa Anter cinayetinin JİTEM’in önde gelen kadrosu tarafından planlandığını itiraf etti. Bunun üzerine PKK itirafçıları Cemil Işık, Ali Ozansoy, Abdülkadir Aygan, Hamit Yıldırım ve Yeşil kod adıyla tanınan Mahmut Yıldırım hakkında tutuklama kararı verildi ve Hamit Yıldırım 29 Haziran 2012’de 20 yıllık zamanaşımı süresinin dolmasına çok kısa bir süre kala tutuklandı ve zamanaşımı sorunu 10 yıl daha ertelenmiş oldu.

2013 yılında cinayetten 21 yıl sonra Hamit Yıldırım ile Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım, Abdülkadir Aygan ve emekli Albay Savaş Gevrekçi hakkında Musa Anter cinayeti nedeniyle ‘kasten insan öldürmek ve halkı silahlı isyana teşvik etmek’ suçlarından yargılanmak üzere dava açıldı. Dava açıldıktan bir süre sonra 2015 yılında Ankara’ya nakledildi. Musa Anter Davası, 90’lı yıllarda Kürt illerinde JİTEM mensupları tarafından işlenen zorla kaybetme ve hukuk dışı infazlarla ilgili yürüyen ve JİTEM Ana Davası olarak anılan davayla; 2019 yılında ise Mahmut Yıldırım tarafından işkence edilerek öldürülen Ayten Öztürk Davası ile birleştirildi.

Abdulkadir Aygan’ın itirafları, soruşturmanın yeniden açılmasını sağladıysa da bugüne kadarki kovuşturma sürecinde bu itiraflar, kamu otoriteleri tarafından olayları çevreleyen koşullar hakkında hakikati ortaya çıkarmak, sorumluları tespit etmek ve cezalandırmak üzere değerlendirilmedi. Davaların birleştirilmesi; yargı makamlarının kovuşturmanın esasını, ağır insan hakları ihlallerini mümkün kılan örtülü ve sistematik yapıyı ortaya çıkaracak ya da hesap verebilirliği sağlayacak şekilde genişletmelerini sağlayamadı. Dolayısıyla Musa Anter cinayetinin faillerinin ortaya çıkarılması, yargılama makamlarının öncelikleri arasında yer almadı.

Anter Ailesi’nin vekili Av. Selim Okçuoğlu Musa Anter Davası’nın diğer davalardan (JİTEM Ana Dava ve Ayten Öztürk Davası) zamanaşımı süresine çok kısa süreler kalması ve birleşen diğer davaların henüz karar aşamasında olmamaları nedeniyle tefrik edilmesi için defalarca kez taleplerde bulunduysa da Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi her defasında tefrik taleplerini reddetti ve bu ret kararlarını, davanın sanıkları Abdülkadir Aygan ve Cemil Işık’ın henüz savunmalarının alınamamış olmasıyla gerekçelendirdi. Oysa bu kişilerle ilgili işlem yapılamamış olması yine Adalet Bakanlığı’nın uzun yıllardır mahkemeye cevap vermemesi nedeniyleydi.

Netice itibariyle Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada 20 Eylül 2022 tarihi itibariyle, uygulamada başvurulan 30 yıllık zamanaşımı süresinin dolmasıyla Musa Anter’in öldürülmesine ilişkin sanıklara yöneltilen suçlamaların düşmesi öngörülüyor.

“CEZASIZ KALAN HER SUÇ BİR YENİSİNİ ÇAĞIRIR”

Musa Anter cinayeti davası da dahil bu dönem işlenen devlet suçları ile ilgili açılan davalar, 1990’lı yıllarda devlet içerisinde gayrı resmi bir statüyle faaliyet gösteren Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele Birimi’nin (JİTEM) işlediği suçlar ve ağır insan hakları ihlalleri ile hesaplaşmak için çok önemli bir imkân sunmaktaydı. 2010’lu yılların başında haklarında güçlü iddianameler hazırlanan ve ağır hapis cezaları talep edilen, insanlığa karşı suç işledikleri iddiasıyla yargılanan, üst düzey rütbeli kamu görevlisi ve askerlerin bugün teker teker aklandığını görüyoruz.

Bu davanın da belirtilen şekilde sonuçlanması Türkiye’de kolluk kuvvetleri tarafından işlenen suçların cezasız kalması geleneğini devam ettirmesi anlamına geliyor. Cezasız bırakılan her suç bir yenisini çağırırken, 1990’lı yıllardaki ağır insan hakları ihlalleri ile yüzleşmedikçe ve katliamların faillerini yargı önüne çıkarıp adil bir şekilde yargılamadıkça, aslında faili belli olan faili meçhul kalmaya devam edecek.

Aynı akıbetin Musa Anter cinayeti bakımından da gerçekleşmemesi için yargı makamlarını davada etkili soruşturma yürütmeye ve hakikati ortaya çıkarma yükümlülüğünü yerine getirmeye davet ediyoruz.”

PİRHA/ANKARA

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak