PİRHA- Avukat Seyit Sönmez Maraş Katliamı dosyalarına erişmek için avukat, mağdur avukatı sıfatlarının ardından, son olarak sanık avukatı olarak başvurdu. Her defasında çeşitli bahanelerle talebi reddedilen Sönmez’e bu kez Maraş Katliamı dosyasının ‘devlet sırrı’ olduğu yanıtı verildi. Sönmez ise verilen yanıta, “Hukuken açıklanmayacak birşey. Çünkü bir yargılanma yapılmış, 36 yıllık yargılanma bitmiş, siz bunu devlet sırrı olarak söylüyorsunuz. Yargılanmaların en büyük özelliği alenidir. Yargılama açık yapılır. Günümüzde de devlet sırrı olarak değerlendiremezsiniz. Yani şunu demek istiyorlar: Bu dosyayı istemeyin” diyerek tepki gösteriyor.
Seyit Sönmez Maraşlı bir avukat. Maraş’ta katliam döneminde Alevi Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Yörükselim Mahallesi’nde doğup büyümüş. Fakat üniversite yıllarına kadar Maraş’ta nasıl bir katliam yapıldığından, arkasında kimlerin olduğundan bihabermiş. Çünkü kendisine annesi de dahil kimse katliam sürecinden bahsetmemiş. Bu durumu katliam sonrası travmaya bağlı olarak, korkunun da getirdiği koruma duygusuna bağlıyor. Zira annesi okuldan eve geç gittiği zamanlarda yollara düşüyormuş o vakit.
Sönmez, Maraş Katliamı davasına neden müdahil olduğunu şöyle anlatıyor:
“Ailelerimiz katliam hakkında konuşmadılar. Hala da konuşmazlar. Hep bir koruma içgüdüsü ile hareket ettiklerini geçmişe dönüp baktığımda anlıyorum. Çünkü ben okuldan 5 dakika geç gelsem annem koşa koşa arkamdan gelirdi. Bize anlatılmayan bir korku vardı. Daha sonra üniversitede hukuk okuduktan sonra siyasallaşmaya, bilgilenmeye başladım. Maraş’ta bir katliam yaşandığını da öğrenmiş oldum. Bir şekilde müdahil olmak istedim. Çünkü okumalarım neticesinde aslında katliamı yapanların cezalandırılmadığını, görünenden duyduklarımızdan çok öte bilgiler olduğunu düşündüm. Bir şekilde müdahale etmek istedim.”
Yine okumaları sırasında kayıp mezarların olduğunu öğrenen Sönmez, onlara ulaşıp bir dava haline getirip tekrar bir tartışma ortamına, bir bellek oluşturmaya hizmet edebileceği hedefiyle kayıp mezarları arama yoluna gidiyor.
“KAYIP MEZARLARININ YAKINLARI BANA YARDIM ETTİKLERİNİ DÜŞÜNÜYORLARDI”
Katliamın mağdurlarının yakınlarından vekaletname alarak işe başlayan Sönmez ilginç bir noktayı da yakalıyor. Gerisini de şöyle anlatıyor Sönmez:
“Kayıp mezarlarla ilgili Maraş’taki bu travmanın büyüklüğü kayıp mezarlar meselesi ile ortada. Ben ailelere “sizin annenizin babanızın mezarları kayıp” dediğimde, bana yardımcı olabileceklerini söylemişlerdi. Bu ilginç bir nokta. Yaşananların insan üzerindeki etkisini çok iyi anlatıyor. Çünkü o kadar ötelemişlerki yaşadıklarını. Bana yardım ettiklerini düşünüyorlardı. Halbuki ben onlara yardım etmek istiyordum. Sanki kendilerinden bağımsız bir olguydu.”
Maraş Belediyesi’ne başvurduklarını ama sonuç alamadıklarını belirten Sönmez, daha sonra mezarların kimin tarafından kaybedildiğini öğrenmek ve sorumluları cezalandırmak adına savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını, ancak yargısal sürecin bir sonuç vermediğini belirtiyor. Yargı sürecini, Anayasa Mahkemesi’ne taşıyan Sönmez’e verilen cevap da oldukça ilginç.
Kararda, katledilenlerin yakınlarının eski Türk Ceza Kanunu’nda belirtilen zamanaşımı süresi geçtikten sonra ilgili makama başvurduklarına vurgu yapılarak, “Başvurucular mezar yerlerine ilişkin bağlantılarını 2013’e kadar resmi olarak sürdürmemişler ve bu konudaki sıkıntılarını ortaya koymamışlardır. Dolayısıyla başvurucuların iddialarıyla ilgili başvurularını takip etmek için gerekli özeni göstermedikleri anlaşılmaktadır” denildi.
Avukat Seyit Sönmez
“221 KLASÖRLÜK DAVADA, EN FAZLA 50 KLASÖR DÖNEMİN AVUKATLARININ ELİNDE”
Daha sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar giden süreçten de sonuç almadıklarını kaydeden Sönmez, “Çünkü uzun yıllar geçmiş. Türkiye’deki yargı çok inceleme gereği duymadı. Daha doğrusu bu keyfiydi. Böyle işlerde insiyatif almak isteyen hakimler savcılar yok. Olan da zaten cezalandırılıyor, sürgün ediliyor, görevden alınıyor. Daha sonra ne yapabiliriz diye düşünürken dava dosyasının da kamunun elinde olmadığını öğrendik. 221 klasörlük davada 20-30 belki 50 klasör o dönemki avukatların elinde. Bu da büyük bir eksikliktir. Beş yıldır bunun mücadelesini veriyoruz.”
Kayıp mezarların tahmin edilenden daha fazla olabileceğine dikkat çeken Sönmez, bunu korkup çekindiklerinden dolayı söylemeyen ailelerin olabileceğini dile getiriyor. Sönmez kayıp mezarların kimlere ait olduğunu ise şu cümlelerle ifade ediyor:
“Belkide yine kayıp mezarlar var ama yine aynı sebepten dolayı bunu söylemeyen aileler de olabilir. Kayıp mezarlar aslında şehirde öldürülen kişiler, katliamı Yörükselim’de yapmayı planlıyorlardı. Çok büyük bir Alevi-Kızılbaş Kürt nüfusu vardı. Orada büyük bir direniş oldu. Pek bilinmez. Direniş olduğu için, Yörükselim’deki halk örgütlü olduğu için oraya giremediler. Oraya giremedikleri için kenar mahallerindeki, ya da şehrin ortasındaki örgütsüz Alevileri öldürdüler. Onlar şehirde yaşadıkları için cenazelerini gömme şansları vardı. Ama Yörükselim Mahallesi’nde ve Serintepe Mahallesi’nde çok yoksul Alevi aileler vardı. Hamallık, tablacılık, inşaat işleri yapıyorlardı. Maraş’ın Kaşanlı köylerinden gelen çoktu. Bu aileler katliamla birlikte, arkalarına bile bakmadan, kamyonlarla kaçmak zorunda kalmışlardı. Kayıp mezarlar o ailelerin mezarları. Daha çok Kaşanlı köyünden gelen insanların mezarları. Ben 18-20 kadar olduğunu düşünüyorum. Tabii konuşmayan, aramayan insanlar da olabilir.”
“GENELKURMAY ARŞİVİNDE HÜCRE GİBİ BİR YERDE, BAŞIMDA RÜTBELİLERLE İNCELEME YAPTIM”
Maraş katliamı davası dosyalarına 5 yıldır ulaşamadığını belirten Sönmez, yıldırma politikalarına rağmen yılmayarak, bulabildiği bütün yolları deneyerek dosyalara ulaşmaya çalışmış. Durumu kabullenmeyen Sönmez dava dosyası inceleme talebi sırasında neler yaşadığını şöyle anlatıyor:
“Teknik anlamda: Bu bir dava dosyasıdır. Dava dosyası taraflara, mağdur, sanık, onların avukatlarına verilir. Alır fotokopisini çekersiniz. Çünkü yasal mevzuat böyle. Ama beş yıldır maalesef vermiyorlar, kaçırıyorlar. Ben mastır yaparken, dosyayı incelemek istediğimi söylemiştim. Fotokopi vermediler. Bu anlaşılabilir. Çünkü o zaman taraf değildim. Sadece bir avukat olarak dosyayı incelemek istediğimi söylemek istemiştim. Genel Kurmay Kara Kuvvetleri’nin arşivine gittim. Çünkü dosya, sıkıyönetim mahkemelerinde yargılamalar yapıldığı için Genelkurmay‘ın arşivinde. Oraya gittiğimde beni bir avukata yakışmayan bir şekilde karşıladılar, hücre gibi bir yerde, 3 tane rütbeli karşısında bir iki klasör dosya getirdiler. Dosyanın bu olduğunu söylediler. “Bunu inceleyin diğerlerini getirelim” dediler. Ama ortada bir hukukçuya yardım eden bir durum yoktu. “Sen niye geldin buraya, amacın ne” gibi bir yaklaşım vardı. Tabii o şartlarda incelemek mümkün değildi. Bir 15-20 dakika kalıp çıkmak zorunda kaldım. Daha sonra mezarları kaybedilen aileler adına mezar başvurusu yaparken aynı zamanda dosya başvurusu da yaptım. Çünkü onların yakınları öldürülmüştü, müdahil olmuşlardı. Önce çok saçma bir gerekçeyle vekaletnamede 3 liralık baro pulunun olmadığını söylediler. Tabii bu cevap süresi 6-7 ayı buluyordu. Hallettik pulu. Başvuruyu yaptıktan sonra 70 bin liralık bir fotokopi ücreti talep ettiler. Yurtdışında kampanya yapıldı bu masraflar için. İngiltere’de yaşayan Aleviler bu parayı temin edeceklerini söylediler. Genelkurmay Başkanlığı’na tekrar bir başvuru yaptım. Tabii aradan 5-6 ay süre geçtiği için, fotokopi ücretleri değiştiği için tekrardan bir başvuru yaptım. Bu sefer “evet siz mağdur yakını olabilirsiniz ama bu dosyada daha önce taraf olmadığınız için size veremeyiz” gerekçesini gösterdiler. Ama daha önceki iki başvurumda verebileceklerini söylediklerini aktardım onlara. Aynı zamanda inciticiydi de bu. Anneniz babanız katledilmiş. Onlar zaten mağdur. Nasıl müdahil olacaksınız dosyaya.”
“DAVA DOSYASI ÖZEL HAYATA MÜDAHALE OLUR, DENİLEREK VERİLMEDİ”
Aynı başvuruda sadece mağdur ailelerin yakınlarına karşı bir skandal karar yok, aynı zamanda sanıklar lehine verilen skandal bir görüş de söz konusu. Zira dava dosyasında çok sayıda sanık, tanık ve mağduru ilgilendiren evrakın bulunduğu belirtilerek, “Açıklanması hâlinde kişilerin özel ve aile hayatına, şeref ve haysiyetine, mesleki ve ekonomik değerlerine haksız müdahale oluşturacak bilgiler içeren ifade, beyan ve belgeler bulunabileceği” için talep Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’nun da kapsamı dışında bırakıldı.
Bu karara “Bir yerde bir yargılanma yapılırken orada özel yaşamdan bahsedemeyiz. Biz oradaki insanların özel yaşamını araştırmıyoruz. Dava dosyasını istiyoruz” diyerek tepki gösteriyor Sönmez.
ÖZEL HAYAT İHLALİ ‘DEVLET SIRRI’ NA EVRİLDİ
Elinde son argüman olarak sanık avukatı olarak başvurmayı da deneyen Sönmez, “Elimizde bir tek şey kalmıştı. Çünkü avukat olarak vermediler, mağdur avukatı olarak vermediler, bir de sanık avukatı olarak isteseydik vermek zorunda kalacaklardı . Onu yaptık. O dönemde davada yargılanan-tabii davada tüm sanıkları yargılamadılar, doğruları da yapmadılar- Aleviler de vardı. Devlet davayı karşılıklı çatışma diye kurgulamıştı. Ali Karahan isimli bir amcamız var. O da bir çok insanı Namık Kemal Mahallesi’nden kamyonlarla kurtarmış bir amcamız. O da yargılanmış. Onun adına başvuru yaptım. Sanıktı çünkü teknik olarak, geçen hafta cevap verdiler. Maraş Dosyası “devlet sırrıdır” istemeyin vermeyiz dediler. Hukuken açıklanmayacak birşey. Çünkü bir yargılanma yapılmış, 36 yıllık yargılanma bitmiş, siz bunu devlet sırrı olarak söylüyorsunuz. Yargılanmaların en büyük özelliği alenidir. Binlerce yıllık hukuk tarihinin sonucudur. Yargılama açık yapılır. Günümüzde de devlet sırrı olarak değerlendiremezsiniz. Yani şunu demek istiyorlar: Bu dosyayı istemeyin“ diyor.
“ÇABALARIMIZ DEVAM EDECEK, ÇÜNKÜ BU DİRENİŞ ARACINA DÖNÜŞTÜ”
Maraş Katliamı dosyasının önemine dikkat çeken ve dosyanın basit bir dosya olmadığına vurgu yapan Sönmez Maraş Katliamı’nın 12 Eylül’e giden yolda döşenmiş en önemli taş olduğunu belirtiyor. Dosyada ilk defa tüm konuşmaların kayıt altına alındığını, bu nedenle bir dönemin sadece yargısal hukuksal ve bürokratik belgeleri dışında, bir dönemin siyasal, sosyolojik değerlendirmelerini barındırdığına dikkat çekiyor.
Sönmez ayrıca dosyada o dönemin MİT raporları, meclis tutanakları olduğunu ve bu bilgilerin tartışılmasını istemedikleri için dosyayı vermediklerini düşünüyor ve ekliyor, “Ancak biz bu başvuruyu 2002-2010 yılları arasında yapmış olsaydık, yani AKP’nin liberal görüldüğü günlerde, Alevi, Kürt, Çerkez, Çingene açılımı yaptığı günlerde yapsaydık alabilirdik diye tahmin ediyorum. Ama şimdi iktidarın en ufak bir hak aramanın önüne geçmek gibi bir misyonu var. En ufak hak aramayı kendisine yapılmış ölümcül bir müdahale gibi görüyor.”
200 AVUKAT ADINA BAŞVURU
Başvuruyu Çağdaş Hukukçular Derneği, Özgür Hukukçular Derneği’nin katkılarıyla, 200 avukat adına yaptığını belirten Sönmez, bir dahaki başvuruyu daha çok avukatla yapacaklarını, çünkü bu durumun bir direniş aracına dönüştüğünü kaydediyor. Sönmez son olarak, “Bundan sonrası ne olabilir diye tahmin ediyorum. Bir avukat olarak ben bunu talep ettiğim zaman: devlet sırrını ele geçirmeye çalışıyorum diye düşünüp hakımda soruşturma açılabilir. Bu durum yasal değil, ve bu hukuki bir mücadele. Bunun mücadelesini sürdüreceğiz” diyor.
Elif SONZAMANCI
Yoruma kapalı.