PİRHA- Avukat Aytekin Aktaş, Aleviliğin hükümet tarafından bir güvenlik sorunu, tehlike olarak görüldüğünü belirterek, “İçişleri Bakanlığı’nın ibadethane gezmesinin sebebi Aleviliği tehlike olarak görüyor olmasıdır. Aleviler tehlike değildir” dedi. Aktaş, Aleviliğin bir kültür, folklorik öğeye indirgenmesi değil de bir inanç olarak tanınmasıyla bütün problemler kendiliğinden çözülmüş olacak. Çünkü devlet kendi var olan hukuku gereği Aleviliği inanç olarak tanıdığı an ona anayasal haklarını tanımak zorunda kalacak” ifadelerini kullandı.
AKP yıllar önce sonuçsuz olarak rafa kaldırdığı sözde ‘Alevi açılımını’ yeniden masaya getirdi. İçişleri Bakanlığı yetkililerinin AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla Türkiye genelindeki birçok cemevini ziyaret ederek, fiziki ve maddi eksikliklerin tespiti ve karşılanması noktasında başlayan çalışmalar daha sonra genişleyerek sürdü. Beraberinde birçok tartışmayı da getiren bu faaliyetler, cemevlerinin “kültür merkezi” olarak tanımlanması, dedelere maaş bağlanması, cemevinin su ve elektrik giderlerinin karşılanması ve Diyanet benzeri “Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı” kurulması gibi başlıklar etrafında kamuoyuna yansıdı.
Aleviler; AKP ve Cumhur İttifakı’nın içinde bulunduğu krizden kurtulmak amacıyla bu adımları attığını ifade ederken; sorunların çözümü noktasında iktidarı samimi bulmadıklarını bir kez daha dile getirdiler.
Aleviler, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile kurulduğu duyurulan Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’na ve torba yasaya karşı ülkenin birçok yerinde alanlara çıkarak, “Eşit yurttaşlık talebimizden vazgeçmiyoruz” mesajı verdi.
Avukat Aytekin Aktaş, AKP iktidarının İçişleri Bakanlığı aracılığıyla gerçekleştirdiği ‘ihtiyaç’ ziyaretlerini, 2009 yılından beri devam eden açılım süreçlerinin seyrini, Alevi kurumlarının ‘kayyım’ olarak değerlendirdiği Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı hamlesini, torba yasadaki maddelerin eşitlik ilkesi/laiklik ilkesi/ din ve vicdan hürriyeti bağlamındaki hukuksal çerçeveyi, Alevi dedelerine kadro ile birlikte ‘kararnameli’ Alevilik oluşturulması planını, devletleştirilmek istenen Aleviliği bekleyen tehlikeleri, iktidarın Alevi asimilasyonunda yerel yönetimler eliyle kurduğu tahakküm ilişkilerini ve Alevi kurumlarının iktidarın bu hamlesine karşı nasıl bir karşı koyuşu örgütlemesi konularına dair PİRHA‘ya konuştu.
Aktaş, iktidarın İçişleri Bakanlığı eliyle gerçekleştirdiği maddi ihtiyaç ziyareti ile Alevilere ve Aleviliği asayiş/güvenlik konseptinde yaklaşıldığını belirterek, Alevilerin hak taleplerine yönelik düzenlemelerin İçişleri Bakanlığı bünyesinde yapılamayacağını kaydetti.
“ALEVİLİK HEDEFTE”
Alevi inancının Osmanlı’dan Cumhuriyet’e kadar hedef alınan bir inanç olduğunu söyleyen Aktaş, “AKP’nin 20 yıllık iktidarındaki siyasi ideolojisiyle Alevilere yönelik tutumunu gayet iyi biliyoruz. Evvela bunun her seçim sürecinden önce açılım adı altında gelmesi zaten Alevilerin bildiği aşina olduğu bir durum. Bu sıkıntı AKP’yle mi başladı? Yirmi yılla mı başladı? Hayır. Yani Türkiye Cumhuriyeti’nin başından itibaren Alevi problemi var. Osmanlı zamanından beridir var. Alevi katliamlarının tarihini yine hepimiz biliyoruz, dolayısıyla bu ülkenin kanayan yarası. Hem Osmanlı’dan hem de Cumhuriyet döneminin son iktidarına kadar herkes Alevileri hedef alıyor. Yani bütün totaliter halk düşmanı siyasi odakların Alevileri hedef almasının makul bir sebebi var. Çünkü Aleviler eşitçe, kardeşçe, özgürce hakça yönetenlerin şeffafça denetlendiği bir düzen yani rıza şehrini öngörüyor. Dolayısıyla da bütün muktedirler tarafından hedef alınıyor. Aleviler inançları, dünya görüşleri gereği her türlü gericiliğe, ayrımcılığa, hırsızlığa, yolsuzluğa karşı olduğu için ve tarih boyunca bütün kaba kuvvet sahiplerinin, bütün art niyetli hükümdarların hedefi olmuş ve binlerce katliama uğramış, can vermiş” diye konuştu.
“ALEVİLER GÜVENLİK SORUNU OLARAK TEHLİKELİ GÖRÜLÜYOR”
Avukat Aktaş, Alevilerin anayasal düzlemde kabul görmesinin devlet açısından bir güvenlik sorunu olduğunu söyledi. İktidarın İçişleri Bakanlığı eliyle gerçekleştirdiği ihtiyaç ziyareti ile Alevilere ve Aleviliğe asayiş/güvenlik konseptinde yaklaşıldığının altını çizen Aktaş şöyle konuştu:
“İlk defa AKP’nin yirmi yıllık iktidarında hiç aklına gelmeden nasıl olduysa, hangi sebeple olduysa cemevlerimiz hatırlandı. Ülkemizde Aleviler yaşıyormuş. Alevilerin, yarım yüz yıllık hızlı şehirleşmeyle ve Alevi hareketini de son otuz yıllık yoğun örgütlenmesiyle de beraber görünürlüğü hız kazandı. Artık inkar edilemez bir problem haline geldi. Hükümet de kendince özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ihlal kararlarından sonra Avrupa Konseyi’nin gözden geçirme raporundan sonra bir şey yapmak zorunda hissetti. İçişleri Bakanlığı aracılığıyla cemevlerini ziyaret etti. Alevilik bütün teorik tartışmaların dışında en kaba tabiriyle bir inanç. Alevinin kendi içinde farklı düşünce yolları var. Farklı sürekleri var ve hepsi toplamında müşteki bir inanca tekabül ediyor. Son dönemde ise Avrupa’da birkaç devlet Aleviliği inanç olarak tanıdı. Türkiye Cumhuriyeti devleti de bu somut gerçekliğe karşı bir pozisyon alma ihtiyacı duydu. Pozisyonunu nasıl aldı? Cemevlerine İçişleri Bakanlığı’yla geldi. Aleviler, iktidarca tehlike olarak görülüyor. Yani İçişleri Bakanlığı’nın ibadethane gezmesinin sebebi Aleviliği tehlike olarak görüyor olmasıdır. Aleviler tehlike değildir. Bu toprakların öz evlatlarıdır, asıl bileşenleridir. Dolayısıyla tehlike olarak addedildiğimizi biliyoruz ve bu kabul edilemez. Yani yöntem bir defa buradan yanlış. Devlet olarak bir inanç topluluğunu İçişleri Bakanlığı aracılığıyla ziyaret ederek not edip kaydediyorsun. Madem bir iş yapıyorsunuz, bari bunu doğru yapın. Bunun muhatabının İçişleri Bakanlığı’nın olması devletin Alevileri tehlike olarak görmesinin zaten birinci adımıdır.”
“ALEVİ SORUNU BOYA, ÇİMENTO İLE ÇÖZÜLEMEZ!”
Alevilerin hak ve taleplerini boya, çimento vs. gibi maddi taleplere indirgeyerek ‘yumuşak asimilasyon’ ile sonuç almaya çalışılmasının kabul edilmeyeceğini kaydeden Aktaş, şunları ifade etti:
“İçişleri Bakanlığı kimi belli kurumlara emrivaki giderek, bir şekilde cemevlerini ziyaret edip kendince sözde bir veri çalışması yaptığını söylüyor. Cemevlerinin ihtiyaçlarını not ediyor. Yani Alevilerin ihtiyaçları bugüne kadar bilinmiyor mu? Alevi kamuoyu şimdiye kadar eşit yurttaşlık talebini her alanda ve defalarca dile getirdi. Yani Aleviler lütuf da istemiyorlar. Öz bir eşit bir vatandaş olarak, eşit bir yurttaş olarak diğer yurttaşların sahip olduğu haklara Alevi inancı altında sahip olmak istiyorlar. İçişleri Bakanlığı’nın yaptığı görüşmelerden çıkarttığı sonuç cemevlerinin alt yapısı, imar çalışması, betonu, kumu, boyası vs. gibi ihtiyaçları olduğudur. Evet Aleviler ekonomik olarak geri planda bir toplumdur ve bunun da asıl sorumlusu bellidir. Bu politikanın gereği Aleviler ekonomik anlamda kısıtlanmıştır. Yapılmaya çalışılan ise Alevilerin satın alınmak istenmesidir. Alevilerin problemleri sadece maddi ihtiyaçlarından ibaret değil. Alevilerin cemevlerine maddi yardım yaparak, bütçeden cemevlerine lütufta bulunarak Alevi sorununu çözemezsiniz. Aleviler eşit yurttaşlık hakkında ısrarcılar. Bu da Alevilere cemevileri yaparak lütuf gibi birtakım maddi kaynak ayırmak değil, eşit yurttaşlık taleplerini görmekten geçer. Devlet, elbette Alevi kurumları ile hak ve taleplerine dair görüşür, öneri alır. Ama bunu olması gerektiği gibi icra etmiyor.”
“FOLKLORİK ÖĞEYE İNDİRMEKLE DEĞİL İNANÇ OLARAK TANIMAKLA BAŞLAR”
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden Türkiye’nin aleyhine sonuçlanan kararları hatırlatan Av. Aktaş, 2009 yılında başlayan sözde Alevi açılımları ile birlikte iktidarın bu son hamlesinden de Alevilerin lehine sonuçlar çıkmayacağını dile getirerek, “Görece önceki iktidarlardan farklı olarak AKP iktidarı adını koyup Kürt açılımıdır, Alevi açılımıdır gibi kendince politikalar geliştirdi. Halihazırdaki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden Türkiye’nin aleyhine ihlalle sonuçlanan kararlar var. Alevilerin haklı hak mücadelesi ve dik duruş mücadelesi sonunda somutlaşmış, nesnelleşmiş mutabık kalınmış ve reddetmenin mümkün olmayacağı talepler tekrar masaya yatırıldı. Noksanlarıyla, yanlışlarıyla öyle ya da böyle bir şekilde Alevilerin taleplerinin kayıt altına geçtiği bir çalışma oldu. Sonuç itibariyle elde var yine sıfır. Alevilerin taleplerinin hiçbirisi ciddiye alınmadı. Aleviliğin bir kültür, folklorik öğeye indirgenmesi değil de bir inanç olarak tanınmasıyla bütün problemler kendiliğinden çözülmüş olacak. Çünkü devlet kendi var olan hukuku gereği Aleviliği inanç olarak tanıdığı an ona anayasal haklarını tanımak zorunda kalacak. Diğer açılımlarla birlikte bu hamlelerinden de Alevilerin lehine bir sonuç çıkacağını düşünmüyoruz. Zaten açılımın kendisi yanlış saiklerle, yanlış enstrümanlarla ve yanlış kurumlarla yürüyüp yanlış sonuçlara varılıyor. Dolayısıyla eğriden doğru çıkmaz” ifadelerini kullandı.
Ersin ÖZGÜL /İZMİR
YARIN: Avukat Aytekin Aktaş, röportajın ikinci bölümünde Alevi kurumlarının ‘kayyım’ olarak değerlendirdiği Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı hamlesi ile birlikte torba yasadaki maddelerin eşitlik ilkesi/laiklik ilkesi/ din ve vicdan hürriyeti bağlamındaki hukuksal çerçeveyi ve Alevi dedelerine kadro ile birlikte ‘kararnameli’ Alevilik oluşturulması planını değerlendirecek.
Yoruma kapalı.