PİRHA-2018 seçim sistemiyle bugünkü seçim sistemi arasındaki farkın milletvekilliği dağılımında yaşandığını vurgulayan Kamuoyu Araştırmacısı Can Selçuki, “İttifakların toplam oy oranının bir önemi kalmadı, bir seçim bölgesinde her parti kendi oy oranı nispetinde D’hondt algoritmasına göre milletvekili alıyor. Dolayısıyla görece düşük destekli partilerin milletvekili çıkarabilmesi için mutlaka liste ortaklaşmasına gitmesi gerekiyor” dedi.
Türkiye bir taraftan deprem felaketinin ortaya çıkarmış olduğu sorunlarla boğuşurken, diğer taraftan 14 Mayıs’ta yapılacak seçime kilitlenmiş durumda.
4 Cumhurbaşkanı adayı seçime girmeye hak kazanırken, tüm partiler ve ittifaklar milletvekili seçimlerine hazırlanıyor.
Emek ve Özgürlük İttifakı, seçimlere ortak girme kararı alırken, Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve EMEP bazı illerde ittifak içinde ayrı listeler halinde girmeyi planlıyor.
TİP’li yetkililer, “Güçlü ve daha etkili olduğumuz illerde kendi amblemlerimizle seçime girelim” önerisinde bulunurken, HDP Yeşil Sol Parti ile ve her ilde seçimlere girme kararlılığında.
Değişen seçim yasasıyla 14 Mayıs’ta yapılacak seçimde yüzde 7’ye inen baraj fiili olarak ortadan kalkarken, ittifak bileşeni partilerin oyları ittifak bileşenlerine yansımayacak.
Sosyal, yazılı ve görsel medyada yoğun bir tartışma devam ederken, Kamuoyu Araştırmacısı Can Selçuki, konuya dair değerlendirmede bulundu.
D’hondt sisteminin 1961’den beri uygulandığını aktaran Can Selçuki, “Yasamada istikrarı sağlamak için büyük partileri avantajlı kılan bir sistem. Yeni seçim kanununa göre bir partinin bulunduğu ittifak barajı geçerse o parti de geçmiş oluyor. (değişen bir şey yok.) Yeni seçim kanunundaki en önemli değişim: Milletvekilleri önceden iki turlu dağıtılıyordu. Bir seçim bölgesinde milletvekilleri önce ittifakların toplam oy oranına göre sonra her ittifakı oluşturan partilerin oy oranına göre ittifakı oluşturan partilere dağılıyordu. Şimdi ittifakların toplam oy oranının bir önemi kalmadı, bir seçim bölgesinde her parti kendi oy oranı nispetinde D’hondt algoritmasına göre milletvekili alıyor. Dolayısıyla görece düşük destekli partilerin milletvekili çıkarabilmesi için mutlaka liste ortaklaşmasına gitmesi gerekiyor” dedi.
2018 seçim sistemiyle bugünkü seçim sistemi arasındaki farkın milletvekilliği dağılımının kuralının olduğunu vurgulayan Can Selçuki, şunları ifade etti:
“Şimdi eski sistemde oylar verildikten sonra milletvekilleri önce ittifaklara göre dağılıyordu. Yani Cumhur İttifakı bir seçim bölgesinde aldığı toplama göre, Millet İttifakı aldığı toplama göre HDP de aldığı oya göre milletvekili sayısı alıyordu. HDP ittifak içerisinde olmadığı için kendi vekil sayısını taşıyordu. Daha sonra Cumhur İttifakı diyelim ki bir seçim bölgesinde on tane koltuk aldı. Sonra bu on koltuk AK Parti ve MHP arasında yine D’hondt sistemi kullanılarak paylaştırılıyordu. Aynı şekilde Millet İttifakı içerisinde CHP, İYİ Parti, Saadet arasında aldığı milletvekili sayısını buradan alıyordu.
Şimdi ne avantajı vardı bu seçim sisteminin? Örneğin Saadet herhangi bir seçim bölgesinde tek başına vekil çıkartamasa da Millet İttifakı’na sağladığı oy katkısı nedeniyle Millet İttifakı’na toplamda milletvekili sayısı kazandırabiliyordu ve bu milletvekili sayısı CHP’ye veya İYİ Parti’ye gelebiliyordu. Aynı şekilde örneğin MHP bir seçim bölgesinde tek başına milletvekili çıkartamasa da ittifaka yaptığı katkıdan dolayı buranın milletvekili sayısını arttırabiliyordu ve dolayısıyla AKP- MHP’ye bunun milletvekili sayısı olarak dönüşü oluyordu. Zaten baktığınız zaman Cumhur İttifakı’nın maksimum milletvekili sayısına veya Millet İttifakı’na, maksimum milletvekili sayısına katkısı bulunuyordu. Yeni sistemde ne oldu? Artık milletvekilleri ittifakların toplam oyuna göre dağıtılmıyor. Dolayısıyla 2018’deki seçim kanunuyla 2023’teki seçim kanunu arasındaki en temel fark milletvekili dağılımı yapılırken daha önce ittifakların toplam oyunu, sonra partilerin münferid oylarına göre hesaplanırken, şimdi partilerin mülkiyet oylarına göre hesaplanması, aradaki fark budur.”
Diren KESER/PİRHA
Yoruma kapalı.