PİRHA – Ana Menşure Doğan, Alevilik’te kadının yerini ve Dersim’de yaşayan kadınları PİRHA’ya anlattı. Doğan, “Doğal bir yaşam içerisindeyiz, ruhumuz özgür. Bizi baskılayan inancımız yok. Alevilerin ilk güzelliği özgür iradeyle inanarak yaptığı şeylerdir” diye konuştu.
Dersim’de yaşayan Ana Menşure Doğan, bölgede yaşayan kadınları ve Alevilik’te kadının yerini PİRHA’ya anlattı. Ana Doğan, Doğal bir yaşam içerisinde, ruhları özgür bir şekilde yaşadıklarını, Aleviliğin baskıcı bir inanç olmamasından kaynaklı özgür irade temelli yaşadıklarını belirtti.
“RUHUN ÖZGÜRDÜR, DAĞINLA, DOĞANLA YAŞARSIN”
“Yalnız kadın veya yalnız erkek diye bir sınıflandırmaya karşıyım. Ama gerçeği göz önüne alınca toplumda gerçekten bir ayrımcılık oluyor maalesef” diye konuşan Ana Doğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Daha çok kendi yöremde Dersim’de kaldım ama gidip geldiğim yerlerde gözlemlediğim; Avrupa’da veya ülkenin başka şehirlerinde kadınlar daha özgür görünüyorlar, daha bilinçli hareket edebiliyorlar. Büyük şehirlerde eğitimli kadınların yürüyüşünden tutun haklarına sahip çıkma, girip giremeyeceği yere karar verme durumu var.
Ama bizim gibi kısıtlı yerden gitmiş isen büyük şehirlerde hareket alanımız bize göre daralıyor. Çünkü trafik yoğun, gürültü çok, insanlar çok. Küçük yerden gidince kendimizi küçük görmüyoruz tabi fakat çevre insanı tedirgin ediyor.”
Köyden büyük şehire giden kadınların ne yaşadığına dair konuşan Ana Doğan, şunları kaydetti:
“Köyden giden kadının ruhu özgürdür aslında. Çünkü Alevi köylerinde, erkekler baskı olayı uygulayıp şununla görüş, bununla görüşme, onu böyle yap gibi bir şey yok. Her şey doğal akış içerisinde gün geçer. Erkek veya kadın herkes işini, meşguliyetini bilir, kimsenin kimseden izin alma gibi bir durum yoktur.
Öyle olunca ruhun özgürdür. Kendini dağınla, doğanla, hayvanınla, yaşamın kısıtlı olabilir, ufkun belki çok geniş değil ileriye dönük bir şey yoktur belki ama ruhen huzurlusun. Çünkü biri seni kısıtlamıyor, biri sana çarpmıyor yürürken, kasıtlı yapamaz mesela, tanıdık çevredir, herkes birbirinin tanıdığıdır.”
“BİZDE BASKI, ZORUNLULUK YOK, RIZALIK VARDIR”
Bir Sünni köyünde yaşamadığını ama Erzurum’da kaldığını ifade eden Ana Doğan, “Erzurum’da okudum, orada şahit olduklarımdan yola çıkarak konuştuğumda insan sanıyor ki birileri dindar olduğunda daha vicdanlı daha iradeli, din inanç vicdan sahibi olmaktır. Ama yoldan geçen kadınlara laf atıyorlar, sakalını sıvazlarlar. Bizim de yemediğimiz çirkin laflar kalmamıştır. Hayret ederdim caminin önünde oturan insanlardı onlar” dedi.
Dersim yöresinden bahseden Ana Doğan şöyle devam etti:
“Bizim gençlerimiz yanından geçene laf atmaz öyle bir şey olmazdı. Baskı zorunluluk yoktur bizde. Rızalık vardır. Bir yaşamda rızalık varsa samimiyet olur, gönülden olur. Zorlama yok; öyle olunca herkes iradesi özgür olarak kötüye meyil etmez. Arkadaşlık olur, aşk olur fakat laçkalaştırılarak, gazetelerde görüyoruz bıçaklanmalar oluyor.
İnsan ilişkilerinde doğruyu bulmak lazım, kim kimi rahatsız ediyor, kim kim ezarar ver veriyor. İnançlara göre öyle diyorlar, hele şükür ki kitabımız yok.”
“GÜNÜN HER VAKTİNİ KADIN BİLİR”
Dersim’de yaşayan kadınların günlük hayatından örnekler veren Ana Doğan şunları belirtti:
“Doğal bir yaşam içerisindeyiz, ruhumuz özgür. Bizi baskılayan inancımız yok. Eskiden devletin kuralları köye ulaşmıyordu ama şimdi şehirdeyiz köyler boşaltıldı. Günün her vaktini kadın bilir. Köydeysen kapında mutlaka hayvanın vardır, kadın ilk kalkan ilk bismillah ile başlar, ama bu Kuran’daki bismillah mı; kim öğretmişse pirlerinden almış kendi kültürüne göre bısmillayi derler. Allahı anar. Her işini yaparken bısmillayi derler. Kadın sabah her şeyin duasını yapar. Güneşi bekler. Kışın da gölgesini nereye atar bilir. Güneşin doğduğu köşeye gider, güneşin doğuşunu anma adına gider öper ve duasına başlar. Duayla başlayan her can asla bir başkasına bugün birine kötülük yapacağım, insanlara karşı plan kurma yapmaz. Onu zorlayan kimse yok güne bısmillayi diye başlaması için.
“İNANCIMIZDA TEHDİT OLMADIĞI İÇİN ALEME İYİ İNSAN GÖZÜYLE BAKILIR”
Ana Doğan, “İnancımızın çok kurallarla, tehditlerle olmadığı için güne iyi insan gözüyle bakıyorsun, bütün aleme öyle bakıyorsun. Alevilerin ilk güzelliği özgür iradeyle inanarak yaptığı şeylerdir. İbadetlerimizde de böyledir; kadın erkek yaşlı genç çocuk farkı yok, can vardır. Kadın bir eşya değildir, ibadette ortak görüyorsan, kadını mal olarak göremezsin. Doğayı da yalnız benim içindir diye bencillik yapamazsın. Bir baskı, sahiplenme yoktur. Ama geleneklerde mesela; erkek önden gidiyor kadın bir adım geri. Bu inançta mı var hayır. Bedensel olarak farklar olabilir” diye konuştu.
“KADINA DANIŞILIR, RIZALIK ALINIR”
Günlük yaşamdan örnek veren Ana Doğan, “Mesela bir hayvanını satacaksan kadına sormadan kimse satmaz, kendi köyümde de öyle gördüm. Birine yağ mı satılacak; kadın rızalık gösterirse götürülür o yağ. Emek sahibidir kadın. Erkek de kavga etmez, ortak bir şekilde danışılır. Mesela şartlardan; çocuklardan ve iş, emekten dolayı şehre gitme erkeklerde olur. Ama zorla kadına iş yaptırma diye bir şey yoktur. Hayat kendiliğinden bir tempo içinde gidiyor” dedi.
“KURUMLARDA KADINA DAHA ÇOK YER VERİLMELİ”
Anaların posta oturup cem yürütmesi gerektiğini savunan ve Alevi kurumlarında kadınların aktif rol üstlenmesini savunan Ana Doğan şunları aktardı:
“Analık, çok ön plana çıkarılmamış, evet can diyoruz fakat görev dağılımında aktif somut bir görevlendirme yok. Günlük yaşamda evet saygıyı görürsün ama pir gibi posta oturup cem yürütme çok alışılmış bir şey değil. Ama yadırganır mı yadırganmaz. Burada bencillik diye düşünüyorum. Kurumlarda kadınlara daha çok yer verilmesinden yanayım. Hakkıdır çünkü. Sadece analara değil tabi, başka kadınlarımıza, toplum içerisindeki kadınlarımıza sorumluluk alabiliyorsa, o iradede ise verilmeli ve teklif edilmeli posta oturma.”
Hüseyin Yaşar SEZGİN/DERSİM
Yoruma kapalı.