Alevi Haber Ajansi

Ali Rıza Aksoy ile Melüli Baba Nefesleri albümünü konuştuk-VİDEO

PİRHA- Hakikatçi geleneğin önemli temsilcilerinden Mikail ve Hatun Aksoy’un oğlu Ali Rıza Aksoy’un “Melüli Baba Nefesleri” albümü sevenleri ile buluştu. Aksoy ile hem son çıkardığı albümü hem de Melüli Baba’yı konuştuk. 

HABERİN VİDEOSU

Ali Rıza Aksoy, son albümü Melüli Baba Nefesleri ile çok önemli bir çalışmaya imza atıyor. Pek çok halk müziği sanatçısının okuduğu Melüli Baba’nın şiirleri böylece ilk kez derli toplu olarak bir albümde sevenleriyle buluştu. Melüli Baba, Maraş, Kayseri Sarız ve Malatya gibi yerleri de içine alana İç Toroslar bölgesinde yaşayan ve Hakikatçi Aleviler olarak bilinen Kürt Alevi toplumu için önemli bir isim. Ali Rıza Aksoy albümünde, yaşadığı dönemde ve daha sonra gelen pek çok Alevi aşığı etkileyen Melüli Baba’ya  hem bizzat kendi sesiyle hem de eserleriyle yer vererek kıymetli bir çalışma ortaya koymuş.

Ali Rıza Aksoy ile “Melüli Baba Nefesleri” albümüne ilişkin söyleşi gerçekleştirdik.

-Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Ben 1966 yılında Hatay’ın Kırıkhan İlçesi’nde doğdum. Babam aslen Maraş Elbistanlı, annemle de aynı köylüler. Oradaki tanışıklık ve birbirlerine karşı olan sevda sonucunda evlenip Hatay Kırıkhan’a göçmüşler. Bizim ailede çoluk çocuk hep orada dünyaya gelmişiz.

-Müziğe ilginiz nasıl başladı?

Müziğe çocukluğumdan beri ilgiliyim diyebilirim. Müzik ve sanat sonradan insanlara yerleşen bir şey değil. Doğuştan gelen bir durum denir ya sürekli, bizde de demek herhalde öyle olmuş ki çocukluğumuzdan beri müziğe, bağlamaya ve aşıklara karşı ilgimiz var idi. Bu anlamda ta çocukluğumuzdan bu yana gelen giden aşıklarımızdan etkilenirdim. Onları çok dikkatli dinlerdim. Benim için çok farklı bir anlama sahipti.

-Kendini daha çok deyişlerle, müzikle ifade eden Alevi kültürünün, müzik hayatınıza başlamanızda etkisi ne oldu?

Bizim eve, bizim yöremizin eserlerini seslendiren aşıklar sık sık gelirdi. İlk olarak tabi onlardan etkilenmiştim. Fakat bu zaman içerisinde İstanbul’a taşınmamız daha başka sanatçılarla falan tanışmak, daha başka üstatlara ulaşma şansı bulmak, onları dinlemek, daha da farklı müziklerin açılımıyla tabi bir birikim oluşuyor… Ama en önemli etken bizim felsefemizi, yolumuzu anlatan, deyişlerimizi en güzel yansıtan aşıklarımızdan etkilendim. Örneğin; İbrahim Erdem’den, Sarız Dallıkavak Köyü’nden Hacı Bayrak’tan keza bizim Kantarma dedelerinden, Tacım Dedeler, Ali Gül Dedeler daha ismini sayamadığım Mamo Geyik birçoklarını dinliyorsunuz. Hepsinden ayrı etkileniyorsunuz. Hepsi sizlere bir şey katıyor. Bunların sonucunda ortaya bir şey çıkıyor, bir ürün çıkıyor. Sizin zaten dünya görüşünüzün oluşmasında önemli bir etken oluyor bu. O da müziğinize, her şeyinize yansıyor.

-Son albümünüz Melüli Baba Nefesleri. Neden Melüli Baba?

Çocukluk yıllarımızda evimize gelip giden bu aşıklara büyük bir saygıyla bakıldığını o çocuk gözlerimizle bile görüp anlardık. Bu bize de yansırdı. Biz de o duyguyla o kültürle dinlerdik onları. Ama tabi çok fazla bir şey anlamazdık. Fakat büyüdükçe tabi biraz daha anlamaya başladık. İstanbul’a taşınınca gelen gidenler ilk yıllar azaldı. Yine tabi babamın hakikatli dostları hiç eksik olmadılar. Örneğin, İbreti Baba Haznedar’da bize yakın otururdu. Babamla sık sohbetlerde bulunurlardı. Erdem Baba aynı şekilde, rahmetle anıyorum devri daim olsun. Her zaman o geldiğinde sevinç, mutlulukla onu karşılardık. Hoş sohbetler yapılırdı. Buna bağlı olarak işte İsmail Baba, Turuşlu İsmail derler, yani benim yakinen bildiklerim. Melüli Baba’nın da bu sohbetlerde çok özel bir yeri vardı. Babamla da arkadaşlığı olan biriymiş.  Bu andığım aşıklar Melüli Baba’nın eserlerini çok okurlardı. Tabi onun eserleri işlendiğinde işte içeriği açılırdı, manalarının derinliğine inilirdi. Böylece Melüli Baba’yı daha yakından tanıma, anlamaya, sevmeye başladım. O nedenle bu da yapacağımız müziğe yansıdı. Hatta çok az bile kaldığını düşünüyorum. Melüli Baba’nın bir divanı vardır. O bile yetersizdir Melüli Baba’yı anlatmaya… Yapanların ellerine sağlık çok güzel yapılmıştır. Yani bu albüm bile çok yetersizdir. Melüli Baba’yı 15-20 nefesle tabi ki anlayan anlar ama daha da geniş kapsamlı araştırmalar ve çalışmalar yapılması gerektiği düşüncesindeyim. Naçizane şimdilik ben bu kadar yapabildim.

-Melüli Baba’nın eserleri, şiirleri daha önceki albümlerinizde de yer aldı. Bu son albümünüz ise tamamen onun şiirlerinden oluşuyor. Böyle bir albüm yapma fikri nasıl oluştu?

Melüli Baba’yla yapılmış bir video çekimi vardı. Sağolsun Süleyman Metin Dede’den rica ettim o da bizi kırmadı, verdi. Orada uzun bir sohbetleri var. Tabi sohbetleri albüme koymamız mümkün değildi. Fakat arada okuduğu 6 tane şiir ve kendi sesiyle okuduğu nefesler, kendi sesiyle okuduğu şiirler var. Onları aldık. Haliyle tabi yıllar içerisinde beni çok etkileyen Erdem Baba’nın selası o güzel sesinden dinlediğimiz beni bir hayli etkileyen o Erdem Baba’nın sesiyle olan eserleri vardı. Onları bir araya getirdim, getirmeye çalıştım. Yapabildiğim kadarıyla Melüli Baba’nın hakikatli felsefesini anlatabilen, bizlerin de daha rahat anlayabileceği eserleri biraraya getirdim.

MELÜLİ BABA’NIN KENDİ SESİNDEN OKUDU 6 ESER VAR

-Kaç eserden oluşuyor?

Albüm toplam 19 eserden oluşuyor. Melüli Baba 6 şiirini okuyor, 12 eseri ben okuyorum, 1 tane de annem ve babam seslendiriyor. Melüli Baba bu 6 şiiri  40 yıl önce kayda alınmış bir kasetten okuyor. Toplam 19 eserden oluşuyor ve 80 dakika albüm. Tabi hep böyle bir düşünce vardı; kültürümüzün en önemli aşıklarının, ozanlarının eserlerini bugüne taşıyabilirsek hem bu büyüklerimize bir gönül borcumuzu yerine getirecektik hem de kültürümüze bir katkımız olacaktı. Bu da benim naçizane bir katkım oldu yani.

“SÖZÜ VE ÖZÜ BİR YERDE TUTMAK GEREKİR”

-Peki albümünüzde neyi ön plana çıkarmak istediniz? Hepsi Melüli Baba’nın eserlerinden oluşuyor ama orada amaçladığınız tam olarak ne idi?

Şimdi bizim büyüklerimiz hep şunu derlerdi; “Sözü ve özü bir yerde tutmak gerekir.” Yani söz söylemek önemli değil de tutmak önemlidir. Bunu yapmak ve yaşamak. Hani Melüli Baba’nın yine bir nefesinden örnek vereceğim kısaca:

Hakikat şehrinin yoluna giren

Giren değil şehre varanlar mutlu

Rıza pazarında ikrar verenler

İkrar veren değil duranlar mutlu

O gizli esrara erdim diyenler

Postumu meydana serdim diyenler

Canımı canana verdim diyenler

Diyen değil canı verenler mutlu

Melüli’m riyalı yolculuk güçtür

Yalan dava çalmak bu da bir suçtur

Demirden leblebi kırması güçtür

Kırdım diyen değil kıranlar mutlu.

Şimdi  burada anlatım çok güçlü… Melüli Baba’nın büyük ustalığıyla. Burada şunu anlatmaya çalışıyor: Bir kişinin sözü ve özü bir olmalı. Melüli Baba da ömrü boyunca bu izden bir santim olsun ayrılmamış. Bu yolu çok güzel sürmüş bir mürşid-i kamil, büyük bir üstat, büyük bir zat gerçekten. Onun bize verdiği bir ilhamla Melüli Baba’nın ruhunu acaba ne kadar yansıtabiliriz diye küçük de olsa bir çaba göstermeye çalıştık.

“MELÜLİ BABA, HAKİKATÇİ ALEVİLİK’İN EN ÖNEMLİ TEMSİLCİLERİNDEN” 

-Siz de hakikatçi bir gelenekten geliyorsunuz. Melüli Baba’yı nasıl anlatırsınız?

Melüli Baba Maraş Afşin Kazası’nın Kötre Köyü’nde doğmuş. Babası Malatya tarafından gelmiş. Babasının yaptığı ticari işlerde Melüli Baba da onun hesabını kitabını tutar. Fakat babası o yörenin küçük çetelerinden, eşkıyalardan çalınan hırsızlık mallarını satın alıp satarmış. Melüli Baba da genç yaşlarda bu durumdan çok rahatsız oluyor, yani ruhu hakikatli bir ruh olduğu için, öyle doğduğu için asla yanlış bir adım atmak istemeyeceği için bu yolda babasına bu yönde karşı çıkar. Baba der, babalık böyle olmaz, evlatlık da böyle olmaz der. Gel düzelt der babası buna kızar. O zaman bu evi terk eder. Yapılan bu haksızlığa, yanlış işlere karşı çıkar. Üstelik hiç bir şeyi yoktur üzerindeki ceketinden başka. Babası da der ki ‘Peki git de gör. Ne hallere düşeceksin der.’ Yoluna gider. Yöresindeki Bektaşi usta, hakikatli, faziletli insanlarla, sohbetleriyle yaşamını sürdürür. Kendisi helalinden çalışıp helalinden yer. Kendi ifadesiyle der ki ‘şükür hiç bir şeyim eksik olmadı her şeyim de oldu. Ve ömür boyu da paranın pulun peşinden gitmedim’ der.

“TANRI İNSANIN VİCDANIDIR”

-Ermeni bir ailenin yanında eğitim görüyor yıllarca. Uzun yıllar sonra o Ermenilerin evi cezaevi oluyor ve yıllar sonra Melüli Baba da bu cezaevinde yatıyor. Bunu biraz anlatabilir misiniz?

İşkence görüyor orada evet. Küçük yaşlarda bilirsiniz Anadolu’da bizim üstatlarımız mesela Aşık Veysel gözleri görmediği halde eğitim almamıştır ama irfan sohbetlerine sözlü kültürle böyle bir aşamaya, yüksek seviyelere çıkmıştır. Melüli Baba’nın hem irfan sohbetleri durumu vardır hem de eğitimli bir kişidir. Çocuk yaşta Maraş’ta Ermeni bir ailenin yanına ailesi tarafından verilir. O aile de Ermeni bir aile, eğitim seviyesi yüksek ve evlerinin alt mahzeninde çok geniş kapsamlı bir kütüphane bulunmakta. Melüli Baba da bu kütüphane sayesinde, o eğitimli, kültürlü insanların sayesinde kendisini epeyce bir geliştirir. Birkaç dil bilir; Arapça, Farsça, üçüncüyü şuan hatırlamıyorum ama üç dil bildiğini biliyorum. Evin yaşlı annesi Melüli Baba’ya çok yakın dostluk gösterir. Melüli Baba’yı eğitme konusunda onunla çok sohbetlerde bulunur. Küçük dostum dermiş Melüli Baba’ya. ‘Tanrı insanın içine saklanmıştır, tanrı insanın vicdanıdır’ gibi böyle çok altı çizilecek önemli anekdotlar aktarmıştır. Orada ciddi bir eğitim almıştır Melüli Baba. Yani yazılı eğitimi orada tamamlamış olabilir diye düşünüyorum. Sözlü kültürü de yine kendi anlatımıyla bölgesinin faziletli yetişmiş üstat Bektaşi babaların sohbetleriyle kendisini geliştirmiş. Yani bu konuda bulunabilecek, çağımıza ait en donanımlı insanlardan birisidir diye düşünüyorum.

Sonraki olaylar;  torunu vurulduğu zaman bir iftira atılıyor. O zaman tutuklu kalıyor hatta benim albümümde yer alan “adil şahım sen davamı görmezsen, elinle yareme merhem olmazsan, böyle dar bir günde halim sormazsan, kınamaz mı seni eller efendim” diye başlayan dörtlüğü bu olan bir nefesi var. Onu da o yıllarda yazmış yani içerideyken. Cezaevine düştüğü zaman. Daha sonra 12 Eylül döneminde yine gözaltına alınıyor ve o zaman çok daha yaşlı. Ciddi bir işkenceye tabi tutuluyor. Fakat işkencedeki yiğitçe direnişi ve işkenceyi yapan üst rütbeli komutana karşı yüksek sesle tepkisi hala söylenir derler, oradaki yiğit duruşu. Her bakımdan çok farklı bir kişiliğe sahip yiğit bir üstattı.

“YARİN YANAĞINDAN GAYRİ HER ŞEY ORTAK”

-Melüli Baba’nın Hakikatçı Aleviliğe katkısı nedir? Onu diğer hakikatçilerden ayıran özelliği var mıydı?

Benim babamla Melüli Baba arasında ciddi bir yaş farkı vardı. 37 yaş büyüktü benim babamdan. Şimdi babamı dostları anlattığı zaman o kadar güzel anlatıyorlar ki acaba diyoruz biz bu babaya layık olabilir miyiz? O derece yoluna sadık, insanlığa faydalı olmaya çalışan, çok dürüst ve güzel bir insandı. Benim babam gibi birçok dostları Melüli Baba’nın eğitiminden geçmişler. Yani şimdi Melüli Baba’nın farkı burada ortaya çıkıyor. Orada çevre illerdeki birçok insanı eğitmiş. O insanlar son nefeslerine kadar Melüli Baba’yı yad ederek yaşamışlardır.

Bizim yedi ulu ozanımız var. Bin yılı aşkın birikmiş bir kültürümüz var. Yakın tarihimizde Hakikatçı Alevilerin önde gelenlerinden bahsedecek olursak 18 y.y. başlarında iki kardeş olan Arapoğulları’nı anmak lazım. Bunlar, yörelerinde yanlarından çalışmaya gelenleri kardeşleri gibi görüyorlar. Hani ilkel komünal düzen denir ya… Yarin yanağından gayrı her şeyiyle hep beraber gibi. Yani çok harika bir yaşam biçimi, hepimiz ne üretiyorsak ortak ekeceğiz, ortak biçeceğiz, ortak yaşayacağız, ortak yiyeceğiz. Fakat o dönemin yönetimi ‘bunlar bölücülük yapıyorlar, komünizm propagandası yapıyorlar’ diye suçlayarak  bunları tutuklarlar. Yargı önüne çıkarırlar. Bunlar avukat da istemezler. Çünkü kendilerine o kadar güvenirler ki. Kendilerini aslan gibi savunurlar. Çünkü felsefeleri, yolları çok sağlam. Yani canından vazgeçmiş yolundan vazgeçmemiş insanlar bunlar. Fakat mahkeme sonucu bunları Sarız’a sürerler. Sarız bölgesinde tabi uzun bir sürgünlük dönemi, haliyle oradaki halk da bunları çok sever. Sürgünlük döneminin bitimine yakın, bunlar tabi köylerine dönecekler. İnsanlar “Biz sizleri ne kadar çok sevdik, siz giderseniz biz ne yapacağız” derler. Arapoğulları derler ki  “Bizden sonra Mamo var burada, Şıh Mamo Cemiyeti” derler. Bu Kırkısrak bölgesinde kurulmuştur. O kırklar meclisinin devamını bizim Kırkısrak bölgesinin Şıh Mamo Cemiyeti gerçekleştirmiştir. Ve uzun zaman yaşamışlardır ta yakın tarihimize kadar. Bu ta Dallıkavak’tan Haydar Bayraklara kadar iner. Haydar Bayrak da o köyde gerçekten bir birlik sağlamış ve yaşamıştır. Çok önemli bir ailedir Bayrak ailesi. Bu meyanda Melüli Baba’nın amcası da oraya gidip gelir, Kırkısrak Şıh Mamo Cemiyeti’ne. Tabi Melüli Baba da sonraki kuşak olduğu için oradan bağlantı kurulur. Fakat Haydar Bayraklar, Aziz Baba var, Pazarcıklı Ali Baba var. Mücrimiler, İbretiler, bunların arasında Melüli Baba’nın bahsettiği gibi içimizde özel bir yere sahip, hepsi özel. Melüli Baba işte o hakikatli felsefesini döneminde en sağlam yaşayan, en sağlam yansıtan, icra eden, dostlarını da kendisinden daha genç olan insanları da eğitmiş olan ve o insanlar sayesinde birçok insanların irşad olduğu çok merkezde duran bir kişilik. Yani Melüli Baba, Hakikatçı Alevilerin bizim bildiğimiz son temsilcilerinden birisiydi.

“ÇOK GÜZEL YETİŞMİŞ GENÇLERİMİZ VAR”

-Bu tür müziklere olan ilgi eskiye göre daha az. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz türkülere, deyişlere olan ilgiyi, özellikle de gençlerin ilgisini?

Evet, şimdi çok güzel yetişmiş gençlerimiz var gerçekten. Bağlama çalmasına, icrasına, aşkına, yani yansıttığı duygulara ya da böyle yürüdüğü yola bakıyorsunuz çok güzel gençlerimiz var gerçekten. O da bize şevk veriyor gerçekten hoşumuza gidiyor. Tabi azınlıkta. İşte gönül ister ki bunlar çoğalsın. Bunlar nasıl çoğalacak. Melüli Baba, Erdem Baba bizleri etkiledi, biz de iyi işler çıkarabilirsek, bu işi doğru yaparsak bizden sonraki kuşaklar da etkilenecektir. Öyle zincirleme devam edecek. Ama yapılan gayretler çok azınlıkta dediğimiz gibi. Tabi biz çoğalması dileğiyle elimizden gelen katkıyı sağlamaya çalışıyoruz.

“MUHALİF TÜM BASIN YAYIN ORGANLARI KAPATILIYOR”

-Albümünüz çıkalı bir ay oldu. Biliyorsunuz OHAL’in ardından çıkartılan KHK’lerle çok sayıda insan mağdur edildiği gibi televizyon ve radyolar kapatıldı. Sizlerin bir nevi reklamınızı, albümünüzün tanıtımını yapabileceğiniz tüm mecralar neredeyse kapatıldı. Siz bu albümlerinizi nasıl tanıtabiliyorsunuz ya da tanıtabiliyor musunuz?

Evet çok haklısınız maalesef bu konu çok önemli bir yara özellikle bizim toplumumuz açısından. Eğer bizim toplumumuz kültürünü yaşayabilmesi, kültürünü insanlara duyurabilmesi günümüzde ancak sosyal medya, televizyon, radyolarla, gazete ya da sizin gibi gazetecilerle, dergilerle sağlanabiliyor. Ama çok kötü bir zamandan geçiyoruz. Yani bizim ülkemizin yönetimi maalesef bizim kültürümüze karşı son derece sert ve katı tutumlar içerisinde. Yani düşman demeyeyim ama düşmanlığa varacak derecede eylemler ve düzenlemeler yapıyorlar. Neredeyse yaşama hakkı tanımamaya çalışıyorlar. Bu anlamda tabi yüzlerce radyo, televizyon, gazete, dergi, önemli medya yayın organları kapatıldı. Yani muhalif neresi varsa kapatılıyor. Ülkemizin geldiği demokratik ortam sanırım 12 Eylül’den sonra en kötü zaman diye düşünüyorum. Bir 12 Eylül’de yaşanmıştı bu karanlık zamanlar. Bir de şimdi yaşanıyor. Bu durumun düzelmesi nasıl olacak. Yine toplumsal bir birlik ve beraberlik olmalı. Yani burada ayrı ayrı değil de küçük küçük topluluklar halinde değil de o toplulukların kesinlikle birleşerek seslerini daha gür çıkararak bir şeyler yapmalı. Bir şeyler yapması gerekiyor bence. Yoksa tabi ki şuan çok zor. Biz de bir ürün yaptığımızda en basit örneğini kendimden verecek olursam; doğru dürüst yayınlayacak bir kanalımız, bir mecramızı bulmakta güçlük çekiyoruz haliyle. Bu her alana yansıyor. Toplumumuzun her alanına yansıyor. Yani umarım bu gidiş biraz düzelir. Yoksa şu andaki gidişten hiç mutlu değiliz. Mutsuzuz işin gerçeği.

“HERKESİN EŞİT OLACAĞI BİR ORTAM İSTİYORUM”

-Ne olmasını isterdiniz? Nasıl bir şey sizi mutlu ederdi?

Bu insanlığı kurtaracak, yani insanlığı daha güzel yarınlara, hayatlara taşıyacak olan yine bu ‘Hakikatli Felsefesi’ne sahip çıkmaktan geçiyor bence. Dolayısıyla bu felsefe yaygınlaşırsa  demokratikleşme sürecine daha büyük katkıları olacağına eminim. Herkes mutlu olduğu gibi eşit yaşayabileceği ortam oluşsun, yönetim biçimi olsun. Bizim kimseye karşı bir kinimiz yok. Ancak bazı çevrelerin bize karşı düşmanlıları var. Umarım o çevreler de belli bir zaman içerisinde tutumlarını değiştirerek daha kardeşçe, daha barışçıl bir ortam sağlamaya yönelik düzenlemeler olur, insanlar daha da mutlu olur diye düşünüyoruz.

MELÜLİ BABA KİMDİR?

Melüli Baba Maraş’ın Afşin Kazası’nın Kötre Köyü’nde yaşadı. Melüli Baba’yı Melüli Baba yapan daha 18 yaşlarındayken Aleviliğin üst makamı olan 4. kapı yani ‘Hakikat Kapısı’nı anlayıp yaşaması ve yaşatmasıdır. Onu özel kılan, can gözünün açılıp bu gerçekleri görüp halka, çevresine ve tüm insanlara bunu sabırla anlatmasıdır. Bu anlatımla etrafını uyandırmış, aydınlatmış. Melüli Baba’nın  Maraş bölgesinde Hakikatçi Aleviler’e katkısına gelince; Melüli Baba da ehlibeyt yolundaki hakikat makamını hem ailesinde hem arkadaşlarıyla birlikte hem söylediği deyişlerle yaşamış, yaşatmış ve çevresine büyük bir aydınlık katmıştır. Maraş bölgesinde hakikatçilerin gelişmesini en büyük katkıyı yapanardan birisidir. Şundan çok iyi anlıyoruz, ondan sonra yetişen İbreti gibi, Erdem Baba gibi, Aziz Baba ki kendi arkadaşıdır aynı zamanda. Bir anlamda Melüli Baba’dan el almışlardır. Sonra Pazarcıklı Ali, bunların hepsi Melüli Baba’nın deyişlerini söyleyerek, onun gibi yaşayarak Maraş Bölgesi’nde Hakikatçı Alevilik’in kök salmasına katkıları olmuştur. Yalnız Maraş’a değil çevredeki diğer illere hakikatle uğraşanlara büyük bir cesaret vermiştir. Büyük bir zattır, mürşid-i kamildir.

Sevim KAHRAMAN/İsmet SEFER

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak