PİRHA- Seyit Sabun Ocağı evlatlarından Mehmet Seyitalioğlu, Avrupa’da Alevi hakikatinin kabul görmesinin hem yapılan çalışmalara hem de o ülkedeki hukuk ve özgürlüklerin toplamında ortaya çıkan bir gerçeklik olduğunu ifade etti. Seyitalioğlu, “Doğru şekillenmiş, temelinde Hakk’ı esas alan, hiçbir zaman biatı kabul etmeyen bir değer olduğu için gelecek bizimdir” dedi.
Almanya’nın Kuzey Ren Vestelya Eyaleti Parlamentosu’nda alınan kararla Alevilere kamu tüzel kişiliği verildi. Böylece Aleviler Almanya’da bir inanç toplumu olarak en üst seviyeden tanınmış oldu.
Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF) Başkanı Hüseyin Mat’ın belirttiğine göre, Aleviler Almanya’da bu tarihi kararla; kiliseler hangi haklara ve yetkilere sahiplerse, cemevleri, Aleviler de aynı haklara ve yetkilere sahip oldular ve Alevi inancı ve değerleri Almanya’da devletin teminatı altına, anayasal güvenceye alınmış oldu.
Konuya dair PİRHA’ya konuşan Seyit Sabun Ocağı evlatlarından Mehmet Seyitalioğlu, demokrasi, hak, hukuk, eşit yurttaş olma bilinci toplumsallaştıkça bir yerlere gelinebileceğini belirtti.
“AVRUPA’DA İNANÇLAR HERHANGİ BİR KURUMUN VE DEVLETİN GÜDÜMÜNDE DEĞİL”
Seyitalioğlu, Avrupa’da Alevi hakikatinin kabul görmesinin hem yapılan çalışmalara hem de o ülkedeki hukuk ve özgürlüklerin toplamında ortaya çıkan bir gerçeklik olduğunu ifade ederek, “Bu kazanım özünde toplumun geçtiği tarihsel süreçten kaynaklı bir demokrasi olgusudur. Avrupa’da şunlar anlaşıldı ki inançlar herhangi bir kurumun ve devletin güdümünde değil” dedi.
“BİATI KABUL ETMEYEN BİR DEĞER OLDUĞU İÇİN GELECEK BİZİMDİR”
Alevilerin kendilerini, özgürce karar vereceği, biçimlendireceği, ritüellerini yaşatacağı bir ortam var ederek biçimlendirdiğinin altını çizen Seyitalioğlu, şunları ifade etti:
“Avrupa’daki canlar bir araya gelerek, güç birliği yaparak böyle bir kazanımı yaşamsallaştırmışlardır. Avrupa’daki bu kazanım bir gün Türkiye’de de olabilir mi? Umutsuz, karamsar değilim ama bu nereden geçer? Türkiye’nin demokratikleşmesi ve kendi talebimiz olan bu inancın yaşamsallaşması için bir defa devletin bu bütün dinlerden elini çekmesi gerekir. Ankara’da birilerinin emriyle yazılmış bir hutbe yazılarak illere, müftülere göndererek okutulacak durumdan kurtulması gerekir. Kendi özgünlüğünde ‘yol bir sürek binbir’ inancının ve kültürünün gerektirdiği şekilde yaşatması en doğalıdır. Türkiye’de bu olur mu? Olması mümkündür. Ne zaman ki biz demokratik hak ve özgürlüklerin yaşamsallaştırırsak mümkün olur. Çünkü doğru şekillenmiş, temelinde Hakk’ı esas alan, hiçbir zaman biatı kabul etmeyen bir değer olduğu için gelecek bizimdir. İnanıyorum ki yarınlar bizim olacak. Sünni’si ile Alevi’siyle, Hanifi’siyle, Hristiyan’ıyla bütün inanç mensupları farklı bir arada yaşayacağı ve hoşgörünün hayat kazanacağına inanıyorum. Zira bizim tarihimizde var.”
Diren KESER/MERSİN
Yoruma kapalı.