Alevi Haber Ajansi

‘Alevilerin yaşam hakkı mücadelesini sosyalistler, devrimciler görmeli’-VİDEO

PİRHA- DAD Mamak Şube Ana Fatma Cemevi tarafından 3’ncüsü düzenlenen ‘Kuşatılmış Aleviliği kadınlar konuşuyor’ paneli düzenlendi. Panelde, Aleviliğin bir doğa inancı olduğu vurgulanarak, cemlerin erkek ağırlıklı yapılması da eleştirildi. Alevilerin yaşam hakkı için mücadele verdiği belirterek, özellikle sosyalistlerin, devrimcilerin bunu görmeleri istendi. Avrupa’da Alevilerin mücadelesinin sonuç verdiği ifade edilen panelde, Alevi inanç merkezlerinin, dergahlarının müze yapılmasına tepki gösterildi. 

DAD Mamak Şube Ana Fatma Cemevi tarafından 3’ncüsü düzenlenen ‘Kuşatılmış Aleviliği kadınlar konuşuyor’ paneli düzenlendi.

Panele HDP Mamak İlçe Yönetim Kurulu üyeleri, Tuzluçayır Kadın Dayanışması, Kız kardeşim kadın derneği aktivistleri katıldılar.

Panele, Avrupa Alevi Kadınlar Birliği’nin Genel Başkanı aynı zamanda, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Yönetim Kurulu üyesi olan Nevin Kamilağaoğlu, Eğitimci-aktivist Sevgi Kişin’in konuşmacı olarak katıldı. Ana Fatma Cemevi Eş Başkanı Hülya Türkmen ise panelin moderatörlüğünü yaptı.

Türkmen panelin açılış konuşmasında şunları söyledi:

“Kuşatılmış Alevilik üzerine düzenlemiş olduğumuz üçüncü panelimizi kadınlarımızın bakış açısıyla ele alacağız. Yolun sahibi, sır olan, nur olan Ana Fatma’nın eli her daim üzerimizde olsun. Yolumuzu yolsuza, uğursuza, pirsize uğratmasın. Hızır’ın aklı, kemaleti bize ışık olsun, yol göstersin.
Yolumuz, erkanımız üzerinde sürdürülen inkar, ret ve asimilasyon politikalarının önüne geçmenin yolu, yolun gerçek sahipleri olan ana canlarımızın kadınlarımızın bu öğretinin özünü yani ikrarı, edebi, gelecek kuşaklara aktarmasından geçer. Hepimizin bildiği ve kabul edilen bir gerçeklik vardır. Her toplumu yaratan, o toplumun kadınlarıdır. Bir toplumun kadınları iyi, güzel ve doğru yaşıyorsa, o toplumun tamamı da iyi güzel ve doğru yaşar. Çünkü kadınlar toplumun doğurucu, yaratıcı ve yapıcı gücüdür. Alevi kadınlar öncelikle Alevi inancının güçlü köklerini bilmek kadar sistemin kadın ve erkekteki etkilerini çözümlemek durumundadır. Yaşanan özgürlükten uzaklığı bilince çıkararak köle kadın ve egemen erkek karakterlerine karşı verilecek mücadele, tam da Alevi inancının yaşam rengini yansıtacak bir gerçekliktir. Bunu yapamamak ise aslını inkâr etmek ve doğalında haramzade olmak anlamına gelir. İnançlarımıza, değerlerimize ve kimliklerimize en çok saldırının olduğu bir dönemde Alevi kadınlar olarak örgütlülüğümüzü geliştirerek aktif mücadeleye katılmamız kendisiyle birlikte birçok gelişmeyi yaratacaktır. Yaşam felsefesinde canlar arasında ayrım olmasa da bu gün erkek egemenlikle zihniyet yapılanmaları Alevilerin yaşamını da etkilemiştir.

“CEMLERİMİZ ERKEK AĞIRLIKLI”

Cemlerimiz erkek ağırlıklı olmaktadır. Ya da kadınların katılımı fazla olsa da etkin olamamaktadırlar. Bu Alevi kadınları açısından bir sorundur. Kadın özgürlüğü açısından da bir mücadele gerekçesidir. Yaşamın her alanında kadının etkin olması analık kültürünün tekrardan canlandırılmasıyla bağlantılıdır. Ocaklar Alevilikte kutsaldır, ziyaret yerleridir, geleneğin devam ettirilmesidir. Diğer yandan ateşin kutsallığını ocakla bütünleştirdiğimizde, ocağın sönmemesi ananın-kadının bu ateşi harlandırmasıyla bağlantılıdır. Ocağın anasız tütmeyeceğini, canlar arasında ayrımın hak yol’ da kabul edilemeyeceğinin bilinciyle alevi -kadın örgütlenmesini gerçekleştireceğiz. Hızır yardımcımız, Ana Fatma koruyucumuz, olsun diyoruz.”

Avrupa Alevi Kadınlar Federasyonu Başkanı Nevin Kamilağaoğlu, panel de yaptığı konuşmada, Alevi inancının kadın önderlerinin adının verildiği bir cemevinde olmanın sevincini yaşadığını belirterek,  “Türkiye’de bu bir ilk Ana Fatma cemevi. Diğer Alevi anaların adıyla anılan tek bir cemevi yok” dedi.

“ALEVİLERİN MÜCADELESİNİ GÖRMEYENLER KENDİNİ DEVRİMCİ OLARAK GÖRMESİN”

Avrupa’dan bilgi vermek istediğini belirten Kamilağaoğlu, şöyle konuştu:

“Politik nedenlerle Avrupa’ya gittim. Yaşamımın son 15 yılında Alevi örgütlerinin içerisinde çok aktif olarak çalışıyorum. Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyon Yönetim Kurulu üyesiyim. Avrupa Alevi Kadınlar Birliği’nin genel başkanlığını 8 senedir yapıyorum. Onun dışında aynı zamanda İsveç Alevi Federasyonu’nun Eş Başkanıyım. Çok fazla eleştirilere maruz kalmıştık. Bir sosyalist olarak Alevi örgütlerinin içerisinde mücadele etmek nasıl bir şey? Alevilikle dincilik mi yapıyorsun şeklindeki eleştirelere karşı ben herkesin her kesimden insanın Alevilere karşı çok büyük gönül borcunun olduğunu söylüyorum. Söylemeye de devam edeceğim. Çünkü Alevilerin yaşam hakkı mücadelesini görmeyen hiç kimse kendini sosyalist, devrimci olarak görmesin.”

Türkiye’de, Türkiye’nin en büyük inan gurubunu oluşturan Alevilerin hiçbir hakkının olmadığını belirten Kamilağaoğlu, “Son dönemlerde yaşam hakkı tehlikeye girmiş durumda. Bu aslında Türkiye’nin ayıbı. Biz Avrupa’da yaşayan milyonlarca Türkiye kökenli milyonlarca insan, yaşadıkları ülkelerde o ülkelerin kendi insanlarına karşı nasıl inanç özgürlüğünü savunduğunu, nasıl camilerin yapıldığını, nasıl cemevlerinin açılmasına müsade edildiğini, nasıl diğer inanç topluluklarına karşı kendi inançlarını özgürce yaşamaları için her türlü olanağın nasıl sağlandığını, bizler bire bir yaşıyoruz” dedi.

“AVRUPA’DA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ VAR”

“Avrupa’nın ortasında inanç özgürlüğü var, diğer inanç grubuna mensup Aleviler de kendi inançlarını özgürce ifade ediyorlar” diyen Kamilağaoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Türkiye’de çok büyük inanç grubu olan ve 25 milyon olan Aleviler kendi inançlarını özgürce yaşayamıyor. Bu gerçekten Türkiye’nin ayıbı. Bizler kendi inancımızı özgürce yaşamak istiyoruz. Hiç bir engelle karşılaşmadan. Çünkü inanç özgürlüğü bir insanın ana sütü gibi hakkı olan insan hakkıdır. Avrupa’da Alevi örgütlülüğü 80’lerde başlıyor, özellikle Almanya’da başlıyor örgütlenmeye. Aleviler çok korktukları için Almanya’da bile Alevi Derneği diyemiyorlar. Alevilerin üzerinde o kadar sindirilmişlik var ki 80’de Alevi adı koymuyorlar kültür evleri adıyla başlıyor Alevilerin örgütlenmesi. Arkasından süreç 93′ kadar devam ediyor. 93 Sivas Katliamı’ndan sonra Aleviler Avrupa’nın tüm ülkelerinde şaha kalkmış gibi her ülkede kendi adlarıyla, kendi kimlikleriyle, Alevi Kültür Merkezleri açılıyor. Çünkü artık susmanın kimseye bir faydası yok. Bir yanda genç insanlar, bir yandan Alevilik, katledilirken büyük bir katliam yaşanırken, Avrupa da insanların sessiz kalması mümkün değil. Avrupa’daki tüm Alevi Kültür Merkezleri, cemevleri açılmaya başlıyor. Şu anda 2018 yılında bizim bir konfederasyonumuz var. Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu. Konfederasyonun altında 12 ülkede örgütlü Alevi federasyonlarımız var. Onlardan birisi de İsveç Alevi Federasyonu. Danimarka, Hollanda, Almanya. Avrupa’nın 12 ülkesinde federasyonlarımız var, federasyonların altında 267 tane Alevi Kültür Merkezi cemevimiz var. Ayrıca konfederasyonda örgütlenen Avrupa Alevi Kadınlar Birliği, Avrupa Alevi Gençler Birliği var. Avrupa inanç kurumumuz var. Bir de akademisyenler kurulu kültür sanat kurumumuz var. Alevilik üzerine araştırma yapacak bilim, kültür kurumumuz var. Yani üstte konfederasyon onun altında bileşenleri 4 bileşeni, onun altında da federasyonlara bağlı derneklerimiz var. Avrupa’da durum bu.”

“AVRUPA’DA ALEVİLİĞİN AYRI BİR İNANÇ OLDUĞUNU SÖYLEDİK”

Yine Avrupa da çok önemli özel bir durum var. 93 sonrası Avrupa’da Aleviler yaşadıkları ülkelerin hükümetlerine müracaat ettiler ve dediler ki; Alevilik bir inançtır. Tıpkı Müslümanlık gibi, tıpkı Hristiyanlık gibi, tıpkı Yahudilik gibi tıpkı diğer dinler ve inançlar gibi. Alevilikte kendine özgü bir inançtır. Bizi kabul edecekseniz bizim diğer hiçbir inançlarla ilgimiz yok. Bunlar sadece kâğıt üzerinde olmadı yazıp hükümetlerin ellerine bırakmadık. Bizim toprağımız burası, binlerce yıllık Alevilik burada yaşandı. Biz Anadolu’yu temel aldık. Biz dedik ki Anadolu’da yaşadığımız bir inanç var hiçbir diğer inanca benzemiyor.

“İSVEÇLİ, FRANSIZ BİLİM İNSANLARI ALEVİLİĞİ İYİ BİLİYOR”

Biz buradaki kimliklerimizi götürdük. Bizi bırakın binlerce yıldır Bizans ve Osmanlı, bu tarafa Avrupa’da bilim insanları Aleviliği araştırmış. Bir Alman Aleviliği, senden benden daha iyi biliyor. Bir İsveçli, bir Fransız bilim insanı Aleviliği çok iyi biliyor. Bizim bilmemize hiç gerek yok.

Yârin İsveçli bir profesörle görüşeceğim. 6-7 ay farklı dergâhlarda araştırmalar yaptı. Biz bilim insanlarının verilerini aldıktan sonra götürdük dedik ki; bizim inancımız kendine özgü bir inançtır. Alevilik hiçbir inancın içinde dışında değil, yanında yöresinde değil, Alevilik kendine göre bir inanç Aleviliğin kendine özgü ritüelleri var.

“ALEVİLİK, KADIN VE ERKEĞİN İNANÇSAL RİTÜELİNİ YERİNE GETİRDİĞİ TEK İNANÇ”

Eğitimci Kadın Aktivist Sevgi Kişin de, “Cins ayrımın olmadığı kadın ve erkek yoktur. Cemlerimizde can vardır. Can cinsiyetin bittiği yerdir. Ortadoğuda Ezidileri çok iyi bilmiyorum ama kadın ve erkeğin inançsal ritüelini yerine getirdiği tek inançtır Alevilik” dedi.

“Aleviliğin Türkiye, Anadolu coğrafyasında ritüeliyle yaşananlar arasında ciddi bir fark var. Herkes Aleviliği kendine göre bir formata çekme ve değerlendirmeye tabi tutmaktadır” diyen Kişin, şöyle konuştu:

“Okuduklarımdan çıkardığım en doğru Aleviliğin, benim doğduğum köyümde ve şahit olduğum yaşadığım Alevilik olduğunu düşünüyorum. Alevilik İslamiyet’in dışında mıdır, içinde midir? Biz kendi köyümüzde böyle bir soru ile hiç muhatap olmuyorduk. Biz bu sorularla kendi köylerimizden, yaşadığımız, yaşam alanlarımızdan çıkıp farklı farklı yerlere gelince muhatap olduk.
Alevilerin kutsal mekânları cemevleri değil, bizim ziyaretlerimizdir. Bizim kutsal mekânımız bazen bir Munzur’dur, bazen bir dağdır, bazen bir taştır. Maalesef ki Alevi inancı başka bir yere taşınabilen bir inanç değildir. Siz o kutsallarınızı başka bir yere götürme şansına sahip değilsiniz. Cemevleri daha ziyade örgütlenme açısından her yerde kuşatılmış bir Aleviliğin örgütlenme, birbirini tanıma, birlikte olma derdinin olduğu bir yer olarak görüyorum. Daha ziyade kültür dernekleri diyebiliriz. Alevi inancının kendi ritüel Bingöl’de Hevser baba, Varto’da Grov babadır. Onlardan kopuyorsan, inançtan bir şekilde kopmuş oluyorsun.”

“BİZİM İNANÇ MERKEZİMİZ NEDEN MÜZE YAPILIYOR”

Hacı Bektaş dergâhı müze haline getirilmiştir. Bütün dinlerde ve bütün anlayışlarda müze şudur: O inançtan kimsenin kalmaması demektir. Ankara’da Hititlerin heykeli vardır, Hititlerin vardır, kalmamışlardır. Biz Aleviler varız, niye müze yapılıyor ki bizim inanç merkezimiz neden müze yapılıyor. Müze olması başlı başına bir hatadır. Var olan yaşayan bir inancın müze haline getirilmesi zaten yok sayılmışsındır. Maalesef biz Aleviler bu anlamda Cumhuriyete müteşekkiriz. Ama orayı inanç haline getirmiş.
Biz neden bu kadar susarak buralara kadar geldik? Cumhuriyetle birlikte tekke ve zaviyeler kapatıldı. Medreselerde Kürt âlimleri yetişiyordu, tekke ve zaviyeler Alevilerin inanç merkezleriydi. Onun dışından herhangi bir inanç merkezi kapatılmadı ama buna rağmen bütün Aleviler ömrü boyunca Cumhuriyete müteşekkiriz, sağ olsun diyoruz. Çünkü biz beyaz ölüm hiç görmedik. Osmanlı’da kılıçtan geçirildik, Osmanlıdan sonra ince ince beyaz ölüm bizi bu hale getirdi.”

“ALEVİLİK BİR DOĞA İNANCIDIR”

Kişin, “Alevilik bir doğa inancıdır. Canlı ve cansız tüm varlıkları kutsayan bir inançtır. Hakikaten de kapitalizmin, emperyalizmin bir tükenmişlik noktasına girdiği bir yerden yeni bir yaşam vaat ediyorsak bu yeni yaşamda tüm canlıları doğadaki her şeyi kutsayan bir Alevi inancı insanların birlikte yaşayabildikleri bir inançtır. Alevi referanslar böyledir. Uygulama maalesef birçok nedenle farklı farklı boyutlara taşınmıştır. Bunun birçok nedeni vardır” diye konuştu.

Cebrail ARSLAN/ANKARA

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak