PİRHA – “Tarihsel Süreçte ve Günümüzde Alevi Asimilasyonu” konulu panelde Osmanlı arşivlerinden örneklerle Alevi inancına yönelik baskı politikalarına ışık tutuldu. Alevilere yönelik nefretin, Osmanlı İslam anlayışından kaynaklandığını söyleyen akademisyen ve yazarlar, erkanlardaki değişimlere de dikkat çekti.
62. Ulusal 36. Uluslararası Hacı Bektaş Veli Anma Törenleri ve Kültür Sanat Etkinlikleri kapsamında, ‘Tarihsel Süreçte ve Günümüzde Alevi Asimilasyonu’ başlıklı panel yapılıyor.
Üç gün sürecek Hacı Bektaş Veli Anma törenleri kapsamında yapılan panelde, “Tarihsel Süreçte ve Günümüzde Alevi Asimilasyonu” başlığı ele alındı.
Hacıbektaş Kültür Merkezi’nde yapılan panele katılım bir hayli yüksek oldu.
Panelin moderatörlüğünü Abbas Tan yaptı. Antropolog Tan, devlet asimilasyonuna dikkat çekerek “Son yıllarda üniversitelerde araştırmalar yapılıyor ancak ne öğrenci ne de öğretim görevlileri Alevi değil. O çocukların doktora tezleri üniversite arşivlerine giriyor ve geçmişte Osmanlı’nın yaptığını şimdi Cumhuriyet döneminde tekrar yaşıyoruz. Bir süre sonra arşivlere bakarak ‘Alevilik budur’ diyecekler. Bir başkasının, bizi tarif etmesine gerek yok. Biz neysek oyuz. Bizi böyle kabul etmek zorundasınız” dedi.
“OSMANLI ZİHNİYETİ DEVAM EDİYOR”
Abbas Tan’ın açılış konuşması ardından Akademisyen Yalçın Çakmak, sunumunda şiddet ve asimilasyona tarihsel örnekler vererek başladı. Çakmak, şu bilgileri paylaştı:
“Osmanlı belgelerinde ‘Aleviler mum söndürür, kötü yaratılışlı’ gibi tabirler kullanılıyor. Osmanlı devleti, Kızılbaşlık diye bir olgu olmasaydı bu topraklar bu kadar Sünni olur muydu? Kızılbaşları ‘Mürted’ yani ‘dinden çıkanlar’ diye tarif ediyorlar. Bugün Alevilere bu denli nefret duyulmasının nedenlerinden bir tanesi de Osmanlı İslam anlayışının bu şekilde olmasıdır. 19. Yüzyılda yazılan bir fetvada bile aynı nefreti görebiliyorsunuz. Bu şiddet sarmalı bugün de sürüyor. Sivas’ta yaktılar mesela. IŞİD de yaktı. Yani şiddetle terbiye etmeye çalışıyorlar.
Osmanlı döneminde ‘Bunların inançlarını değiştirmeliyiz. Çocuklarını sıbyan mekteplerinde eğiteceğiz. Köylerine camiler açacağız’ deniliyor. Bu yapılanlar tanıdık geliyordur. Cumhuriyet döneminde de yapılmakta. Bu siyaseti yapıyorlar ama sonra bir raporda ‘Minarelere leylekler yuva yaptı, cami içlerini de ahır yaptılar’ deniliyor.
Bugüne baktığımızda ise ‘bunların çocuklarını asimile edeceğiz’ zihniyeti aynı kodlarla devam ediyor.”
“HAKK’A UĞURLAMA ERKANINDA DEĞİŞİMLER SÖZ KONUSU”
Panelin bir sonraki konuşmacısı Akademisyen Gani Pekşen oldu. Pekşen, Alevi inancının gününüzde “dejenere olduğunu” anlatarak hazırladığı sinevizyon ile örnekler sundu. Pekşen, Alevi örgütlerinin yeteri kadar toplumu bilgilendiremediğini de söyleyerek “Eğer ABF gibi kurumlar, kendisine bağlı kurumları sorgulasaydı yeteri kadar kopuşlar olmayabilirdi” dedi.
Pekşen, “Alevilik, aklı ve bilimi kendine rehber edinen, doğayı can olarak gören, varlığın birliğine inanıp kendine özgü dili, sanatı, edebiyatı erkanları olan bir inançtır. Bugün Pir Sultan’a ait olmayan nefesler var. Sorgulamadan söylenen nefesler bunlar. Semahlar, Hakk’a uğurlama erkanlarında da değişimler söz. En fazla bozulma ise Hakk’a uğurlama erkanlarında görülmekte” diye konuştu.
İÇ ASİMİLASYON VE DEVLET BASKISI!
Araştırmacı yazar Piri Er ise Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı üzerinden yürütülen asimilasyona değinerek şunları söyledi:
“Bugün asimilasyon adına kendi kurumlarımızdan bir vakfımız, Alevi İslam Din Hizmetleri Başkanlığı’nı kurdu. Bir dede ise cemlerde dua okuyup namaz kıldırdı. Günümüz cumhurbaşkanı 2013’te diyor ki ‘Cemevleri kültürel mekanlardır. İslam’da mescit camidir’. 2014’te Alevi sivil toplum örgütlerinin düzenlediği bir programda ise ‘Alevi kardeşlerimiz, cemevlerine ibadethane diyorsa benim itirazım olmaz ama şahsi görüşüm böyle bir yasa, statü İslamiyet’te bölünmeye sebep olur’ diyor. 9 Kasım 2022 tarihindeki Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı kuruluyor. Cumhurbaşkanı dediğini yapıyor! Götürdü cemevlerini Kültür Bakanlığı’na bağladı. Kimi Alevileri mutlu ediyor, hem de Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kırmızı çizgisini aşıyor! Bu başkanlık, bugüne kadar 1586 cemevinin 350’sine yardımda bulunmuş! Bu başkanlığın toplamda 53 personeli var. Diyanetin ise 140 bin. Devlet hastanelerinde ise 130 bin çalışan var. Neden doktora gidiyorsunuz ki?”
PİRHA/HACIBEKTAŞ
Yoruma kapalı.