Alevi Haber Ajansi

Ablası konuştu: Şehit demek kolaya kaçmak

İstanbul Beşiktaş’ta 44 kişinin hayatını kaybettiği saldırının sekiz sivil kurbanından tıp öğrencisi Berkay Akbaş’ın ablası Selin Akbaş, kardeşine ‘şehit’ denmesinin kolaya kaçmak olduğunu belirterek, “19 yaşındaki çocuğun bu şekilde öldürülmesi normal değil” diye konuştu.

Hürriyet’ten Mesude Erşan’a konuşan abla Selin Akbaş, kardeşini şöyle anlattı: “Her insan kardeşini güzel cümlelerle anlatır ama benim kardeşim gerçekten çok güzel bir çocuktu. Sevgi dolu bir ailede büyüdük. Bana ‘ablam’ derdi. ‘Ablam’ derken hissederdim sevgisini. Hep tam bir aile olduk. Birlikte yemek yer, gezer, tatil yapardık.”

“BENİM MASUM KARDEŞİM GİTTİ”

Hacettepe Tıp Fakültesi’nde 6’ncı sınıf öğrencisi olan intern doktor Selin Akbaş, “İnsanlar bilsin ki kardeşim Berkay terör yüzünden gitti. Hiç uğruna. Unutulmasın, adı yaşasın” derken, ‘şehit’ sözünün de kolaya kaçmak olduğunu söyledi.

Akbaş, şunları kaydetti: “Benim masum kardeşim gitti. 19 yaşında bir çocuğun kime, nasıl zararı olabilir ki? Herkese dokunan, sevgi dolu bir insandı kardeşim. Sokakta yürümekten korkar hale geldik. Bir şeyler yapılması gerekiyor. ‘Kader, şehit’ denilmesi kolaya kaçmak. Ve bu beni kahrediyor. Kardeşimi sadece tesadüfen oradan geçmesi yüzünden katlettiler. ‘Sekiz sivilden biri’ demek, sonra unutmak korkunç. Adı yaşasın. İnsanlar unutmasınlar Berkay’ı. İnsanların bunu normalleştirmesini istemiyorum. 19 yaşındaki çocuğun bu şekilde öldürülmesi normal değil çünkü.”

“BİLİNÇLİ BİR ÇOCUKTU”

Abla Selin Ankara Fen Lisesi, Berkay Ankara Gazi Anadolu Lisesi’ni kazanınca anneleriyle Ankara’da yaşamaya başlammışlar, babaları Salim Akbaş’sa işi gereği Sinop’ta kalmaya devam etmiş. İki kardeş Berkay’ın üniversiteyi kazanmasının ardından annesi Sinop’a dönünce ev arkadaşı da olmuşlar.

Selin Akbaş, kardeşiyle geçen günlerini şöyle anlattı: “Genelde evi toplayan abla olur derler ama yeri geldi Berkay benim arkamı topladı. Çok güzel geçindik bu dönem içinde. Bana en iyi arkadaş Berkay’dı. Büyüdükçe onu kendime daha yakın hissettim. Son bir iki yıldır can dostum, sırdaşım olmaya da başlamıştı. Düştüğüm noktada o beni kaldırdı. Birbirimize hep güvendik ve destek olduk. İyi ki Ankara’dan bir tıp fakültesi yazdı ve orada kaldı.”

Kardeşinin çok isteyerek tıp eğitimi aldığını belirten Akbaş, şöyle devam etti: “Tıp eğitimi çok zor. Altı yıl boyunca benim de çok ‘Of, yeter, bırakacağım artık’ dediğime tanık oldu. Hepsinde yanımdaydı ve buna rağmen ‘Ben tıp istiyorum’ derdi. Hayatı çok çalışmakla geçti. İdealleri vardı. Bu uğurda çalıştı, başka şeye de zaman bulamadı. Ama bunun eksikliğini de hissetmezdi. Boyu 1 metre 92 santimetreydi. Ama sporla uğraşmak yerine çalışmayı tercih etti. Çok sevdiği tıpta ikinci senesiydi. Bir gün bile pişman olmadı. Ne yazık ki çok uzun kalamadı… İnsan sevgisiyle doluydu. Herkese karşı iyiydi. Kimse için kötü bir şey söylemez, yardımcı olabildiğinde mutlu olurdu. Bilinçli bir çocuktu. Olayları takip eder, araştırır, sorar, yorumlardı. Barışçıldı. ‘İnsanlara yardım edeceğim ben’ derdi.”

CERRAH OLMAK İSTEMİŞ

Akbaş’ın anlatımına göre Berkay cerrahiye ilgi duyuyordu: “Ameliyatları anlatınca heyecanlanıyordu. ‘Nasıl yani, nasıl olabilir’ diye soruyor, ameliyat videolarını izliyordu. Eminim çok iyi cerrah olurdu. Okulca bir köye gitmişler, halkın tansiyonunu, şekerini ölçmüşlerdi. O bile kendini doktor gibi hissettirmişti ona. Eve gelip insanların yüzünü güldürdüklerini heyecanla anlatmıştı, ‘Bana teşekkür ettiler’ diye.”

ÜÇ KEZ PLANLAYIP ERTELEMİŞLER

Kardeşinin Dolmabahçe’deki patlamadan bir gün önce cuma günü, iki ay boyunca hazırlandığı önemli ve zor bir sınava girdiğini anlatan Selin Akbaş, Berkay’ın İstanbul gezisine çıkışını da şöyle anlattı: “İstanbul’a sekiz sınıf arkadaşıyla birlikte, ailesi olmadan ilk kez gidecek ve iki gün kalacaklardı. Daha önce de üç kez planlamış ve ertelemişlerdi. Bu kez gidebileceği için çok heyecanlıydı. Benden İstanbul’da gidebilecekleri yerlerin listesini istedi.”

Kardeşiyle vedalaşmasına rağmen bir kez daha görmek istediğini söyleyen Akbaş, “İçime sinmedi, son bir kez daha göreyim dedim. İçime doğmuş. Odamdan çıktım, kapıya koştum. Berkay’a ‘Bak ben geldim, benimle de vedalaş’ dedim. Bir alt kata inmişti. Çıktı, öptü beni, sarıldı. Cumartesi günü de telefonla konuştuk. Aslında telefon görüşmesinde bana Anadolu yakasında kalacağını söylemişti. Demek ki arada fikir değiştirdiler” dedi.

“ULAŞAMAYINCA ANLADIK”

Berkay ve arkadaşları iki ayrı taksiye binmişti. Berkay’ın içinde olduğu taksi Vodafone Arena’nın yanından geçerken bomba patladı. Diğer taksideki arkadaşlarından biri anneyi arayarak haber verdi. Bu arada aile telefonla Berkay’a ulaşmaya çalışıyordu.

Selin Akbaş, “Arkadaşı Berkay’ın ağır yaralı olduğunu söyledi. Hastaneleri aratarak bulmaya çalıştık. O gece korkunçtu. Bir türlü bulamadık nerede olduğunu. Ulaşamadıkça içten içe durumu anladık. Ama kabul etmek istemedik. Berkay nerede olsa bize ‘iyiyim’ diye haber verirdi mutlaka” dedi.

“İKİ KARANFİL BIRAKARAK BİTMİYOR”

Daha önce oğlunun ‘şehit’ olmasını istemediğini sözleriyle gündeme gelen baba Salim Akbaş’sa sözlerini yineleyerek şunları söyledi: “Asfalta, kan gölünün içine iki karanfil bırakarak, lanet okuyarak terör bitseydi biterdi. Ama bitmiyor. Asli görevini yapması gerekenler gerektiği gibi yapmıyorlar. Devletime, bayrağıma, ülkemi ayakta tutan tüm değerlere saygılıyım. Ama değerleri dejenere edenlere karşıyım. Oğlumun tabutunu örten bayrak verilirken bile birileri ‘Almaz’ demiş. Benim bayrakla derdim yok ki. Oğlum o bayrağın altında özgürce doktorluk yapmak istiyordu. Birileri mani oldu, birileri de çanak tuttu, ben bunları lanetliyorum.”   (N.M)

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak