Alevi Haber Ajansi

Mehmet Çelik: Suriye’de Aleviler için çember daralıyor: Çözüm halkın öz örgütlenmesinde!

PİRHA- Suriye’de süren katliama dair konuşan Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Hatay İl Eş Başkanı Mehmet Çelik, Alevilere yönelik saldırılar, zorla yerinden etmeler, infazlar ve kolektif cezalandırma pratikleri; HTŞ’nin üzerinde yükseldiği Selefi-cihatçı zihniyetin doğrudan sonuçları olduğunu vurgulayarak, “Bu gidişata karşı gerçek ve kalıcı tek seçenek, halkların kendi öz örgütlenmelerini güçlendirmesi; barış, demokrasi ve eşitlik temelinde ortak mücadele zeminlerini büyütmesidir” dedi.

Suriye’deki Aleviler uzun süredir katliamlarla karşı karşıya ve bu durum son günlerde daha da derinleşti. Alevi toplumu ise birçok merkezde yaptığı açıklamalarla, ulusal ve uluslararası kuruluşları ile devletleri soykırıma karşı harekete geçmeye çağırıyor.

Suriye’de süren katliama dair konuşan Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Hatay İl Eş Başkanı Mehmet Çelik, Suriye’de yaklaşık on beş yıldır süren savaş, iktidar dengelerindeki her değişimle birlikte en ağır bedeli yine halklara ödetildiğini ifade etti.

Mehmet Çelik, Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) öncülüğünde Şam’da kurulan şeriatçı iktidar düzeni, özellikle Aleviler, Hristiyanlar ve Dürziler açısından yalnızca bir rejim değişikliği değil, doğrudan yaşamsal bir tehdit anlamına geldiğini belirterek, “Türkiye’de yaşayan Arap Aleviler de bu süreci büyük bir kaygıyla izliyor. Çünkü HTŞ’nin ideolojik kodları, örgütsel pratiği ve sahadaki uygulamaları, Alevileri, Hristiyanları ve Dürzileri hedef alan rövanşçı bir katliamcılığa işaret ediyor” diye konuştu.

“YALNIZLAŞTIRMA VE SİYASAL İRADESİZLEŞTİRME YOLU İZLENİYOR”

HTŞ’nin Şam’ı ele geçirmesi, Suriye iç savaşında yeni bir evreyi temsil ettiğini dile getiren Çelik, şunları söyledi:

“Ancak bu evre, Aleviler açısından bir “normalleşme” değil, tersine güvencesizliğin derinleşmesi anlamına geliyor. Alevilere yönelik saldırılar, zorla yerinden etmeler, infazlar ve kolektif cezalandırma pratikleri; HTŞ’nin üzerinde yükseldiği Selefi-cihatçı zihniyetin doğrudan sonuçlarıdır. Bu zihniyet, Alevileri yalnızca siyasal bir rakip değil, “meşru hedef” olarak tanımlayan bir yok etme perspektifi üretmektedir. Bugün Suriye’de Aleviler maddi, manevi ve yaşamsal bir kuşatma altındadır. Bu kuşatma yalnızca silahlı saldırılarla değil, korku, yalnızlaştırma ve siyasal iradesizleştirme yoluyla da derinleştirilmektedir.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin askeri ve toplumsal olarak örgütlü yapısı, Kürtler ve bölgede yaşayan diğer halklar için önemli bir savunma hattı oluşturuyor. Bu yapı, yalnızca askeri değil; aynı zamanda toplumsal, siyasal ve kültürel bir öz örgütlenme deneyimi sunuyor. Ancak Aleviler ve Dürziler açısından benzer düzeyde bir iç örgütlenmeden söz etmek bugün mümkün değil. Bu durum, söz konusu toplulukları dış güçlerin “korumasına” bel bağlamaya zorlayan tehlikeli bir boşluk yaratıyor.”

“DIŞ GÜÇLERE BEL BAĞLAMANIN BEDELİ HER ZAMAN AĞIR OLDU”

ABD, Rusya gibi küresel, Türkiye, İran ya da İsrail gibi aktörlerin bölgedeki varlığı, halklar açısından güvenlik değil, yeni bağımlılık ve kırılganlıklar ürettiğine dikkat çeken Çelik, “Bu güçlerin her biri, Suriye’deki gelişmelere kendi jeopolitik çıkarları doğrultusunda yaklaşmakta; halkların güvenliği ise pazarlık unsuru haline getirilmektedir. Dolayısıyla Aleviler için geleceği bu güçlere yaslanarak güvence altına almak mümkün değildir. Tarihsel deneyimler, dış güçlere bel bağlamanın bedelinin her zaman ağır olduğunu defalarca göstermiştir” dedi.

“ŞEYH GAZAL’IN ÇAĞRILARI, ALEVİ TOPLUMUNU EDİLGEN BİR MAĞDURİYET KONUMUNDAN ÇIKARDI”

Şeyh Gazal Gazal’inin çağrısını hatırlatan Mehmet Çelik, şunları ifade etti:

“Şeyh Gazal Gazal’ın HTŞ’nin Şam’ı ele geçirmesinin yıldönümünde Alevilere yönelik katliamlara dikkat çekmek amacıyla yaptığı 5 günlük boykot çağrısı, yalnızca bir protesto eylemi değil; Alevi toplumunun kendi iradesini ortaya koyma girişimi olarak da önem taşımaktadır. Boykot sonrasında yaptığı açıklamalar, korkuya teslim olmayan, öz örgütlenmeyi ve toplumsal dayanışmayı, çoğulculuğu merkeze alan bir siyasal yönelimi işaret etmektedir. Gazal’ın çağrıları, Alevi toplumunu edilgen bir mağduriyet konumundan çıkarıp, kendi geleceğini kurabilecek bir özne haline getirme potansiyeli taşımaktadır.

Şeyh Gazal Gazal’ın en dikkat çekici yönlerinden biri, yalnızca Alevilere seslenmekle yetinmemesi; Suriye’deki diğer halklar ve toplumsal dinamiklerle ilişki kurmaya açık bir perspektif sunmasıdır. Bu yaklaşım, mezhepçi ve etnik bölünmeler üzerinden iktidar kurmaya çalışan cihatçı yapılara karşı, halklar arası dayanışmayı esas alan çoğulcu bir Suriye fikrini güçlendirmektedir. Aleviler, Dürziler, Kürtler, Hristiyanlar ve diğer toplumsal kesimler arasında kurulacak yatay ilişkiler, yalnızca savunma değil; ortak bir demokratik gelecek inşası açısından da hayati önemdedir.”

“Suriye’de yaşananlar, Türkiye’deki Arap Aleviler açısından “uzak bir kriz” değildir” diyen Mehmet Çelik, “Tarihsel, kültürel ve toplumsal bağlar nedeniyle bu tehdit doğrudan hissedilmektedir. Bu nedenle Türkiye’deki Arap Alevi kurumlarının, Suriye’deki Alevi toplumunun öz örgütlenme çabalarıyla daha güçlü bağlar kurması; uluslararası kamuoyunda bu katliam politikalarına karşı daha görünür bir mücadele hattı örmesi büyük önem taşımaktadır. Bu gidişata karşı gerçek ve kalıcı tek seçenek, halkların kendi öz örgütlenmelerini güçlendirmesi; barış, demokrasi ve eşitlik temelinde ortak mücadele zeminlerini büyütmesidir. Şeyh Gazal Gazal’ın çağrıları, bu yönde atılmış cesur ve tarihsel önemde adımlar olarak değerlendirilmelidir” ifadelerini kullandı.

PİRHA/HATAY

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.