PİRHA- Türkiye’nin yakın tarihine sokağa çıkma yasakları, cezasızlık politikaları ve sivillerin hedef alındığı karanlık bir dönem olarak geçen 2015–2016 süreci, geride onarılması güç yaralar bıraktı. Bu dönemin hafızalara kazınan en ağır insan hakları ihlallerinden biri ise Şırnak’ın Silopi ilçesinde yaşandı.
19 Aralık 2015’te, 11 çocuk annesi 57 yaşındaki Taybet İnan, evinin önünde keskin nişancı ateşiyle vurularak katledildi. İnan’ın cenazesi, ilan edilen sokağa çıkma yasağı nedeniyle 7 gün boyunca sokakta kaldı; ailesi ve çocukları annelerinin cansız bedenine günlerce ulaşamadı.
Silopi’de sokağa çıkma yasağının sürdüğü günlerde meydana gelen olayda Taybet İnan, evinden çıktığı sırada açılan ateş sonucu yaşamını yitirdi. Olayın ardından yapılan otopside, İnan’ın vücuduna 10 öldürücü kurşunun isabet ettiği tespit edildi. Aradan geçen 9 yıla rağmen failler tespit edilmedi; dosya cezasızlıkla sonuçlandı, hiçbir kamu görevlisi yargılanmadı.
Sokağa çıkma yasağının devam etmesi nedeniyle Taybet İnan’ın cenazesi 19–26 Aralık 2015 tarihleri arasında bulunduğu yerden alınamadı. Ailesi ve çocukları, annelerinin cansız bedeninin sokakta kalmasına tanıklık etmek zorunda bırakıldı. Çocuklarının, keskin nişancı tehdidi nedeniyle cenazeye yaklaşamadığı, evin penceresinden ve uzaktan annelerini korumaya çalıştıkları, zaman zaman beyaz bez sallayarak yetkililerden yardım istedikleri kamuoyuna yansıdı. Ancak bu çağrılar karşılık bulmadı.
Cenaze, ancak 26 Aralık 2015’te, yasağın kısmen gevşetilmesinin ardından alınabildi. Bu süreç, Türkiye’de ve uluslararası kamuoyunda sivil yaşamın doğrudan hedef alındığı sokağa çıkma yasaklarının sembol olaylarından biri haline geldi. Taybet İnan’ın öldürülmesi, çatışmalı süreçlerde sivillerin korunmadığını gösteren en çarpıcı örneklerden biri olarak hafızalara kazındı.
2015 Ekim ayında başlayıp 2016 Nisan ayına kadar süren sokağa çıkma yasakları boyunca başta Şırnak, Cizre, Silopi, Nusaybin ve Sur olmak üzere birçok kentte ağır hak ihlalleri yaşandı. Siviller yaşamını yitirdi, yerleşim alanları yıkıldı, binlerce insan zorla göç ettirildi. Taybet İnan’ın ölümü ise bu sürecin en görünür ve en ağır simgelerinden biri oldu.
İnsan hakları savunucuları, Taybet İnan davasının yıllardır cezasızlık politikalarıyla örtbas edildiğine dikkat çekiyor. Böylesi bir olayın dünyanın başka bir yerinde yaşanması halinde güçlü toplumsal tepkilere yol açabileceğini vurgulayan hak savunucuları, Türkiye’de ise bu tür ölümlerin büyük ölçüde sessizlikle karşılandığını ifade ediyor.
Kadın hakları savunucuları, Taybet İnan’ın ölümünün yıl dönümünde yaptıkları açıklamalarda, savaş ve çatışmalı süreçlerin sona erdirilmesi çağrısını yineledi. Açıklamalarda, “Artık savaş istemiyoruz, kimsenin ölmesini istemiyoruz. Bu acılara katlanacak halimiz kalmadı” denildi.
Hak savunucuları, Taybet İnan’ın unutulmayacağını ve davasının takipçisi olmaya devam edeceklerini belirterek, cezasızlık politikaları sona erene ve kalıcı barış sağlanana kadar mücadeleyi sürdüreceklerini vurguladı.
HABER MERKEZİ
Yoruma kapalı.