PİRHA – Halkların Demokratik Kongresi’nin (HDK) düzenlediği “Sosyalizm Yeniden” konferansı 8-9 Kasım 2025 tarihlerinde yoğun katılımla gerçekleştirildi. İki gün süren konferansta, dünyada ve bölgede tırmanan savaş ortamına, kapitalizmin derinleştirdiği eşitsizliklere ve halkların özgürlük mücadelesine dair kapsamlı değerlendirmeler yapıldı.
Konferansın açılışında yapılan değerlendirmelerde, Abdullah Öcalan’ın özgürlük mücadelesini siyaset zeminine taşıma yönündeki çağrısının, bölgede emperyalist savaşların ve soykırım tehditlerinin arttığı bir dönemde yeni bir politik çerçeve yarattığı belirtildi.
HDK, bu konferansı “halklar ve mücadeleleri arasında kurulması gereken sorumlu iletişim yönünde bir adım”olarak nitelendirdi.
“TARİHİMİZLE YÜZLEŞMEK GELECEĞİ KURMANIN KOŞULUDUR”
“Devlet, Demokrasi, Sınıf ve Sosyalist Yaklaşım”, “Tarihsel Deneyimler ve Demokrasi Pratikleri”, “Sosyalizm İçin Kurucu Perspektifler” başlıkları altında yürütülen panel ve forumlarda, kapitalizmin ve patriarkanın insanlığı derin eşitsizliklere, savaşlara ve kıyımlara sürüklediği vurgulandı.
Katılımcılar, kapitalist sistemin ortak varlığımızı ve yaşam alanlarımızı yok oluş eşiğine getirdiğini, bu nedenle sosyalizmin bugün her zamankinden daha güncel bir toplumsal ihtiyaç haline geldiğini belirtti.
Bildiride, insanlığın eşitsizliklerle bölündüğü çağlardan bu yana yürüttüğü mücadelelerin mirasının Paris Komünü’nden Ekim Devrimi’ne, ulusal kurtuluş hareketlerinden yeni devrim arayışlarına kadar uzandığı vurgulandı.
HDK, bu tarihsel deneyimlerin sermaye egemenliğinin yıkılabilir olduğunu gösterdiğini, ancak aynı zamanda hatalardan ders çıkarılması gerektiğini belirterek, “Tarihimizle ve mücadele geçmişimizle eleştirel yüzleşme, geleceği kurmanın koşullarındandır” denildi.
“SOSYALİZM ÇOĞULCULUĞU VE TABANDAN ÖRGÜTLENMEYİ GEREKTİRİR”
Konferansta öne çıkan diğer başlıklar arasında, sosyalizmin ezilenlerin çeşitliliğine denk düşen bir çoğulculuk üzerine inşa edilmesi gerektiği vurgulandı.
Bildiride, “Mücadelemizin birliği, birbirinin varlığını tanıyan, etkileşimle zenginleşen farklı toplumsal kesimlerin ve örgütsel geleneklerin ortak yürüyüşüyle mümkündür” ifadelerine yer verildi.
Bu çoğulcu modelin, mahalle, köy ve işyeri komünleri gibi tabandan örgütlenmiş doğrudan demokrasi birimleriyle, daha büyük ölçekli konfederal yapılarla iç içe geçerek somutlanabileceği belirtildi. Bu bağlamda Rojava Devrimi’nin ve demokratik konfederalizm deneyiminin güncel bir örnek teşkil ettiği vurgulandı.
HDK bildirgesinde, Marksizmin kapitalizmin çözümlemesinde ve antikapitalist mücadelelerin örgütlenmesinde tarihsel bir rol oynadığı belirtilerek, Marksizmin donmuş bir önermeler bütünü değil, pratiğin farklı düzeyleriyle etkileşim içinde değişen bir yapı olduğu vurgulandı.
“Var olan her şeyin acımasız eleştirisi” tutumunun, Marksizmin kendi kendisini de eleştiriye açık kıldığını belirten HDK, bürokratikleşmiş iktidar pratiklerinin Marksizme mal edilemeyeceğini ifade etti.
“FEMİNİZM LGBTİ+ VE EKOLOJİK HAREKETLER SOSYALİZMİN ASLİ BİLEŞENİDİR”
Bildiride, emek-sermaye çelişkisinin varlığını koruduğu, ancak patriarkaya karşı feminizmler ve heteronormativiteye karşı LGBTİQ+ hareketlerinin de özgürlük mücadelesinin asli bileşenleri olduğu ifade edildi.
Her coğrafyadaki ezilenlerin kendi özgün deneyimlerinin, evrensel bir mücadele ufku için vazgeçilmez olduğu vurgulandı.
Sonuç bildirgesinde, Kürt Özgürlük Hareketi’nin uzun yıllardır sürdürdüğü örgütlü direnişin, sadece bölgesel değil evrensel mücadele açısından da önemli bir deneyim olduğuna dikkat çekildi.
“YA SOSYALİZM YA BARBARLIK”
HDK, sonuç bildirgesini şu ifadelerle sonlandırdı:
“İnsanın insan tarafından sömürülmesinin insanlığı yok oluş eşiğine getirdiği bir çağda, yalnızca mümkün değil, aynı zamanda varoluşumuz için vazgeçilmez olan sosyalizmde ısrar ediyoruz.
Ya sosyalizm, ya barbarlık!
Sosyalizm mücadelesini en geniş kesimlerle birlikte yürütme irademizi bir kez daha ifade ediyoruz.”
HABER MERKEZİ
Yoruma kapalı.