PİRHA – DAD Eş Genel Başkanı Kadriye Doğan, Demokratik Toplum ve Barış Çağrısı’nın Alevi kadınlar için çok değerli olduğunun altını çizdi. Doğan, Alevi kadınlarının, 40 yıllık mücadelenin içinde kendini bulduğunu ifade ederek “Demokratik toplum inşası, kadının kendini yeniden toplumsallaştırması ve kendini cins olarak yeniden inşasının da zeminini yaratıyor” dedi.
Abdullah Öcalan tarafından 27 Şubat’ta yapılan Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı ardından taraflar arasındaki görüşmeler devam ediyor.
PKK’nin 12 Mayıs’ta silahlı mücadeleyi sonlandırma kararını açıklaması ardından, demokratikleşme yolunda kamuoyunda bir beklenti oluşsa da hükümetten henüz bir adım gelmedi. Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, toplumun farklı kesimlerini dinlemeye devam etse de henüz demokratikleşme adına bir adım atılmadı.
40 yıllık çatışmalı süreç ardından taraflar bir araya geldi ancak, sekiz aylık istişare döneminde ne Kürt sorunu ne de Alevi sorununa dair hükümetten bir yol haritası belirmedi.
Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Eş Genel Başkanı Kadriye Doğan ile kadınların Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ne bakışını ve etkisini konuştuk.
“MAĞDURİYETİN EN AĞIRINI ALEVİ KADINLARININ KATLEDİLMESİNDE GÖRDÜK”
PİRHA – Savaşın etkisinin kadına yansıması nedir?
Kadriye Doğan: Kürt hareketinin, uzun yıllardır yürüttüğü varlık mücadelesinin artık bir barışa evrilme süreci geldi. Elbette ki yola çıkışta yaşadıkları mağduriyetler açısından kimliğin tanınması, dilin, inançların kabulü noktasındaki son noktayı tabii ki hukuksal zeminde gerçekleştirmek, bu zemine taşımak ve bunun için de demokratik mücadeleyi yükseltmek, işte Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nda son noktaya geldi.
Bu hareketin zaten çıkışından itibaren kadın özgürlükçü bir paradigması var. Temel dayanaklarından bir tanesi o. Bu gerçeklik üzerinden bugün kadınlar, barış ve demokratik toplumu bu anlamıyla en çok ve en güçlü sahiplenen kesim olarak öne çıkıyorlar. Elbette ki bununla birlikte bu mücadelenin verildiği coğrafyada uzun zamandır savaşların da deneyimlendiği bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Savaşların da en büyük mağduru kadınlardır. Onun için savaş istemiyoruz, barış istiyoruz, barış sesini yükseltiyoruz.
Fakat şundan da asla vazgeçmiyoruz; onurlu bir barış talebi var. Yani bugüne kadarki inkar üzerinden, kadının cinsinin görülmeyişi ve bu katliamların meşrulaştırıldığı bir zeminde kendilerini görmek istemiyorlar. Gerçekten kadının özgür, eşit ve toplumsal alanda kendini var ettiği bir zemini yaratmak istiyorlar. Alevi kadınlarının, bu mücadelede gerçekten sorumluluk almış bir yerde olduklarını kabul etmek lazım. Kürt hareketinin gelişmesinde ve şimdiki zemininde Alevi kadınlar vardır, var olmaya da devam ediyorlar. Gün itibariyle de biz, özellikle bu zeminin; Demokratik Toplum ve Barış Çağrısının Alevi kadınlar için de çok değerli, çok önemli olduğunu bulunduğumuz her alanda vurguluyoruz. Durmamız gereken yerin, Demokratik Toplum ve Barış Çağrısının güçleneceği ve tamamına erdirileceği bir zeminde olmamız gerektiğini vurguluyoruz.
Neden böyle düşünüyoruz? Savaş mağduriyetinin en ağırını yaşayanların kadınlar olduğunu, özellikle Suriye’de Arap Alevi kadınlarının kaçırılmasında, katledilmesinde gördük. En mağdur olan kesim olarak savaş sonuçlarını deneyimleyen bir kesimden; yani o sesi yakından duyduk, hissettik. O mağduriyetin acısını çok yaşadık. Hatta güç vermeye, onlara ses olmak için de alanlara çıktık, sesimizi çıkarmaya çalıştık. Onun için bu savaş zemininin durağan olmadığını, yani Suriye ile sınırlı kalmayabileceğini, Türkiye’ye de sıçrayabileceğini; barış olmadığı takdirde Alevi kadınlarının da IŞİD zihniyetinin kölesi olarak pazarlandığına tanık olduk. Gelecekte bunun Türkiye’de olmayacağı riskini düşünemeyiz. Yani bu zemini çok iyi algılamak lazım. Alevi kadınlarının, önümüzdeki süreci sahiplenmeleri ve bulunmaları gereken zemini çok iyi tespit etmeleri gerekiyor.
“ALEVİ KADINLAR, 40 YILLIK MÜCADELENİN İÇİNDE KENDİLERİNİ BULDU”
-Yıllardır süren çatışmalı ortam, kadın mücadelesini nasıl etkiledi? Özelde Alevi kadınlar bu süreçte ne yaşadı?
Alevi kadınlar bu 40 yıllık mücadelenin içinde kendilerini buldular. Bu mücadelenin varlığında emek ve mücadelenin sahipleneni oldular. Ama bunu Alevilik anlamında örgütleyip, inanç temelinde oraya bir güç veren olarak ne yazık ki aktarmada eksik kaldık. Gün itibariyle bunun eksiklerini hissediyor, yaşıyoruz. Alevi örgütlülüğünde kadının, kendini bir Barış Anneleri, Cumartesi Anneleri gibi bir zeminde demokratikleşme ve hak temelli bir mücadelede öncü rolü olmada gerekli misyonu üstlenmediğinin de farkındayız. Evet tek tek veyahut da bazı yapılar içerisinde bu düşünce, mücadele var. Fakat genel Alevi mücadelesinde, örgütlülüğünde bu zeminin güçlü olmadığını biliyoruz. Onun için önümüzdeki süreçte hem demokratikleşme, hem de inanç özgürlüğü temelinde görevimizi yerine getirmemiz gerekiyor. ‘Yol kadındır. Yol anadır.’ diyoruz. O misyonu üstlenip de topluma öncü olma, o Yol’u sürdürme temelinde yeterli bir örgütlenme, yeterli bir güç olma zeminini oluşturamadık. Genel anlamda her türlü sol mücadelede var olmakla birlikte inanç temelli bir vurguda eksik kaldığımızı vurgulamam gerekiyor.
“TOPLUMLARIN ÖZGÜRLEŞMESİ KADININ ÖZGÜRLEŞMESİYLE BAŞLAYACAK”
-Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nin kadınlara etkisi nasıl olacaktır?
Demokratik Toplum ve Barış Süreci’nden en çok yararlanacak kesimlerden biri kadınlardır. Egemen eril sistem, kadını, aile kavramı içerisinde hapsediyor. Türkiye ve Suriye’yi de göz önüne alacak olursak, IŞİD zihniyetinin ağır bastığı, kadınları sosyal alanda görmek istemeyen, kapı arkasına hapseden, sadece erkeğin hizmetinde görmek isteyen bir zihniyetin karşısında kadınların, özgür, eşit bir yaşama ulaşma durumu var. Hani ‘Eş yaşam’ diyoruz ya, işte özgür eş yaşamın inşa edilebileceği bir süreç olarak bakıyorum açıkçası. Demokratik toplum inşası, bu anlamıyla kadının kendini yeniden toplumsallaştırması ve kendini cins olarak yeniden inşasının da zeminini yaratıyor. Sayın Abdullah Öcalan da Demokratik Toplum ve Barış Çağrısı’nda en çok güvendiği ve en çok beklentide olduğu kesim olarak kadınları vurguluyor. Bu vurgusunun altında yatan neden, toplumların köleleştirilmesinin başlangıç noktası kadının köleleştirilmesiyle başlıyor. Toplumların özgürleşmesinin de temeli kadının özgürleşmesiyle başlayacak ve Kürt kadını, yani bugün özgür kadın hareketi, bunun fazlasıyla farkında. O misyonunu da yerine getirmek için mücadelesini yükseltiyor, yollara çıkmakta da tereddüt etmiyor.
“ALEVİ KADIN AĞININ OLUŞMASINA İHTİYACI VAR”
-Alevi kadınlar bu sürece ne tür katkılar sağlayabilir, neler önerirsiniz?
Alevi kadınlarının, bir an evvel kendi yollarına, inançlarına sahiplenen temelde yeni bir örgütlülüğe, bir araya gelmeye, yeniden tartışmaya ve Türkiye’de bir Alevi kadın ağının oluşmasına ihtiyacı var. Bunu aslında bu yaz nispeten başlattık ve bunun başka versiyonlarının da yavaş yavaş oluşmaya başladığını da görüyoruz. Yani bir kadın kampı, kadın çalıştayı, işte ocakzade anaların buluşması ve bu temelde inanç sahiplerinin kendi yollarına, inançlarına sahip çıkan ve bu temelde de bir örgütlülüğün ihtiyaç olduğu kesinlikle çok açık. Alevi kadınları, ‘demokratik, özgür eş yaşam’ denildiğinde; hani Alevi inancında ‘can hukuku’ dediğimizde tam da günümüzdeki özgür eş yaşamın kendi inançlarında var olduğunu ve bunu inşa ettiklerinde de toplumun demokratikleşmesine ve kadının özgürleşmesine çok ciddi katkı sunabilecekleri bir yerde duruyorlar. Bu bilinçle hareket etmemiz gerekiyor. Bunu yeniden örgütlememiz, hayata geçirmemiz gerekiyor.
Eren GÜVEN/İSTANBUL
İLGİLİ DOSYA
‘Alevi kadınlar barışın kurucu öznesi olmalıdır’
‘Kadınlar savaş sürecinden en çok etkilenen kesim, o yüzden barış sürecini kadınlar sahiplenmeli’
Gazeteci Esra Çiftçi: Alevi kadınların hafızası ve sözü bu sürecin asli unsuru olmalı
‘Alevi kadınlar, Barış Süreci’ne çok güçlü bir şekilde destek olmalı’
Ana Narin Gülçiçeği: Neden barış olmasın?
‘Demokratik toplum inşa edilirse devletin küçüldüğü, toplumun büyüdüğü bir süreç olacak’
Nilgün Mete: Hepimizin ihtiyacı barış; bu nedenle herkese görev düşüyor
Ana Yalıncakoğlu: Bu ülkede insanların haklarını gasp eden bir devlet sorunu var!
Gülten Kaya: İyileşmenin yolunu açacak olan kadınlardır!
Yoruma kapalı.