PİRHA- Manisa Turgutlu’da OSB’nin kuşattığı Çepnidere köyünde evler ve mezarlar toprak yığınlarının altında kalma tehdidi altında. Köylüler, tarım arazilerinin yok edildiğini ve Çepnidere’nin boşaltılmak istendiğini belirterek, ‘Alevi köyü diye mi böyle yapılıyor?’ diye sordu.
Manisa Turgutlu’ya bağlı Alevi köyü Çepnidere tarım ve hayvancılıkla uğraşırken, 2000’li yıllarda zehir saçan sanayi tesislerinin hedefi haline geldi. ‘Verimsiz arazi’ olduğu gerekçesiyle istimlak edilen ve arazileri ellerinden zorla alınan köylülerin neredeyse ekecekleri bahçeleri bile kalmamış. Verimsiz arazinin aksine topraklarının bölgenin en verimli arazileri olduğunu söyleyen Çepnidere köylüleri şimdi ise ekecek bir avuç bahçe bulmakta zorlanıyor.
Kimyasal gübre, kemik külü, çimento, plastik ambalaj, seramik, tarım ilaçları, kurşun, saçma gibi sektörlerin köy civarındaki organize sanayi bölgesine gelmesiyle Çepnidere köyü adeta zehir kuşatması altında. Ağır kokunun yayıldığı köyde, filtre takılmadığı için havada uçuşan zehirli partiküller adeta köye yağıyor.
TOPRAKLARI ALEL ACELE KARARLA VERİMSİZ İLAN EDİLDİ
Çepnidere köyünün 1. derece sınıf tarım arazisi olan toprakları 2005 yılında kamunun alel acele kararı ile 5. ve 7. derece toprak sınıfına düşürülerek verimsiz toprak ilan edildi. Bu karar sonrasında Çepnidere köyünün toprakları sanayi kuruluşları tarafından ucuza alındı. Ardından köy, hızla genişleyen organize sanayi bölgesiyle çevrildi.
ZEHİR SAÇAN FABRİKALARA ‘ÇED GEREKLİ! DEĞİL KARARI
Bölgede kanser ve astım vakalarının artışı kamuoyuna yansımıştı. Geçtiğimiz yılda kurşun ürünleri, alüminyum, saçma ve av malzemeleri üretecek birkaç fabrikanın Çepnidere yakınında açılması için ‘ÇED gerekli değildir’ kararı verilmişti. ÇED gerekli değildir kararı yargıya taşınmıştı.
TARİHİ KALINTILARI DA SÖKÜP ATTILAR
Köydeki mezarlıkların tahrip edildiğini aktaran yurttaşlar, bu durumun yalnızca tarım ve evleri değil, kültürel değerleri de tehdit ettiğini belirtiyor. Bölgede tarihi kalıntılar bulunduğu için Müze Müdürü ve jandarma tarafından inceleme yapılmış, ancak tespit edilen eserlerin korunması konusunda ilerleme kaydedilmediği ifade edildi. Kameramızı yansıyan ve kazı alanından çıkan tarihi kalıntı bir sütun ise tahrip edilelerek toprak yığını arasında bırakılmış. Köylüler, OSB’nin faaliyetlerinin hem kültürel mirası hem de yaşam alanlarını tehdit ettiğini söylüyor.
EVLER VE MEZARLARLAR TEHLİKE ALTINDA
Köy halkı, son yıllarda inşaat makinelerinin tarım alanlarına, mezarlarına ve evlerinin dibine kadar gelmesinden şikâyetçi. Her yağmur sonrası yollar çamurla kaplanırken, tarım ve hayvancılık faaliyetleri de ciddi şekilde etkileniyor.
Ayrıca toprak yığının döküldüğü alan neredeyse mezarlık ile birleşmiş durumda. Organize sanayi bölgesinin toprak döküm alanının mezarlığa 3 metre kadar girdiği ve yığının devam etmesi durumunda kimi mezarlıkların toprak altında kalacağı öngörülüyor.
“TOPRAK YIĞINI EVİMİ YIKACAK, TOPRAĞA GÖMÜLECEĞİM”
Evinin hemen yanına başına metrelerce yüksekilikte toprak yığını dökülen köy sakinlerinden Fahri Salman, yağmur sonrası gelişecek heyalanın evini tehdit ettiğini söyledi. Salman, “Organize müdürü bana önlemlerin alınacağını idareten bir kanal açılacağını söyledi. Bu kanal yolu pisletiyor ve bir işe yaramıyor. Yağan yağmur toprağı evime doğru sürüklüyor. Daha büyük bir yağmur yağsa bu kanal dolacak. Dolduğu zaman evim yıkılacak, canlı canlı toprağa gömüleceğim. Önlem alınmasını istedik. Halen önlem alınmıyor. Toprak dökmeye devam etmiyorlar. Ama toprak evimden 20 metre daha yüksek. Yetkililere gidiyoruz ama ilgilenen yok, kimse umursamıyor. Rüzgar olduğu zaman köy toz içinde kalıyor. Köyde neredeyse herkes kanser hastası oldu” diye konuştu.
“50 METRELİK SAĞLIK BANDI BIRAKILMADI, BÖYLE Mİ SAĞLIK KORUNUYOR?”
Çepnidere köyünden bir diğer yurttaş İsmail Ercan ise, binlerce dönüm organize sanayi arazisi olduğu halde toprak yığınının evlerin dibine yığılmasının bir art niyet taşıdığını ifa etti.
İsmail Ercan, Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’nda öngörülen esaslar ve kriterlere uygun olarak gerekli tedbirlerin alınmadığına ve 50 metre sağlık koruma bandı bırakılmadığına tepki göstererek, “Organize sanayinin binlerce dönüm boş duran yeri var. Biz burada mağdur oluyoruz. Birçok yer varken neden buraya yaptılar. 50 metre sağlık bandı var ve uygulanması gerekiyor. Ama o da köyün hemen dibi. Böyle mi sağlık korunuyor? Organizenin içindeki bazı fabrikalar, geceleri havaya bir şeyler salıyor. Kokudan duramıyoruz. Filtre takmıyorlar. Bunu kaç kere gündeme getirdik. Ama ilgilenen olmadı. Bizim arazilerimizi kamulaştırarak, aldılar. En az 10 bin dönüm arazimiz alındı. Organize köyün tamamını alacakmış” dedi.
“ALEVİ KÖYÜ DİYE Mİ BÖYLE YAPILIYOR?”
Ülker Özcan, toprak yığınlarının alt yapı boruları tıkadığı için kanalizasyon atıklarının toprak yüzeyine çıktığını ve hastalık saçtığını dile getirdi. Özcan, “Arazilerimize tütün ve buğday ekiyorduk. Topraklarımız ekmek teknemizdi. Maalesef devlet olarak karar alıp, dönümünü 150 bin liradan, istimlak ettiler. Mahkemeye verdik, 3-4 sene mahkemede uğraştık. O zaman parasıyla 300-400 bin lira para alanlar oldu. 60 dönüm yerimiz vardı, kardeşlerimden benim hisseme düşenle sadece emekli olabildim. Gelecek nesillere hiçbir şey kalmadı. Yerlerimize fabrikalar yaptılar. Satılan yerlere tonlarca toprak yığını yaptılar. Geçen yağmur yağdığında bu topraklar köyün yollarına aktı. Altyapı çalışmaz hale geldi. 2 yıldır, köyümüzün altyapısı yapılmıyor. Yerel yönetimleri de eleştiriyorum burada. 300 haneli köyün altyapısı olmadığı için yaşanılacak bir yer olmaktan çıktı. Buradan hastalık geliyor. Köyü kuşatma altına aldılar. Köyün 500 dönüm merası da Turgutlu mezarlığı olacak. Batı tarafımızda organize giderek yanaşıyor. Alevi köyü diye böyle yapılıyor?” diye sordu.
Ersin ÖZGÜL/MANİSA
Yoruma kapalı.