PİRHA- Mersin’de yapılan “Barış yolunda umut hakkı” panelinde konuşan DEM Parti Milletvekili Cengiz Çiçek, barış sürecinin şeffaf, adil ve sağlıklı yürümesi adına Abdullah Öcalan’ın umut hakkından yararlanması ve fiziki özgürlüğüne kavuşması gerektiğini belirtti.
Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Mersin ve Adana Şubeleri, “Barış yolunda umut hakkı” konulu panel düzenledi. Yenişehir Belediyesi Akademi Konferans Salonu’nda yapılan panele ÖHD’li avukatlar, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Mersin il ve ilçe yöneticileri ve kentteki sivil toplum örgütleri katıldı. Avukat Zelal Demiray’ın moderatör olduğu panelde ÖHD Mersin Şubesi Eş Başkanı Melek Saraldı ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Cengiz Çiçek konuşmacı olarak yer aldı.
ÖHD Mersin Şubesi Eş Başkanı Melek Saraldı, “Umut hakkı”nın ne olduğunu anlatarak, bu panelde “Umut hakkını” tartışacaklarını anlattı. Melek Saraldı, Türkiye’nin AİHM kararlarını uygulatmamak için büyük bir direnç gösterdiğine ve “Umut hakkı”nın bir yaşam hakkı olduğuna işaret etti.
“ÖCALAN MODERN ZAMANIN EN BÜYÜK TECRİTİYLE MUHATAP”
Zelal Demiray’ın “Umut hakkı” kavramını tanımlamasıyla başlayan panelde, Melek Şaraldı, umut hakkı kavramını hukuki açıdan değerlendirdi. Şaraldı, umut hakkının bir yaşam hakkı olduğuna vurgu yaparak, Türkiye’nin bu konuda AİHM kararlarını uygulatmamak için direnç gösterdiğini belirtti.
Ardından konuşan Cengiz Çiçek, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın yıllar boyunca tecrit ve izolasyon koşullarında tutulduğunu söyleyerek belirterek, modern zamanların görüp görebileceği en büyük tecrit ve izolasyon politikalarının muhatabı olduğunu dile getirdi.
“UMUT HAKKI YALNIZCA ÖCALAN ŞAHSINDA BİR MESELE DEĞİL”
“Umut hakkı”nın Kürt mücadelesi üzerinden tartışılması gerektiğinin altını çizen Çiçek, şunları söyledi:
“Varlığı inkar edilen bir halkın önce varlıksal hukukun kabul edilmesi yani varlığının kabul edilmesi, bedeninin kabul edilmesi gerekir. Bizim hani inkarcı dediğimiz ya da sömürgeciliği dediğimiz bir başka hukuka da götürüyordu. Tartışmalara bizi doğal olarak götürüyor ama düşünün bir halk 50 yıl boyunca sadece kolektif olarak ‘ben varım’ diye kendi mücadelesini yürütüyor ve kendi varlığını sisteme kabul ettiriyor. Bu hal varlık temelli bir hukuk tartışması. Belki şu anda bunun aşamasındayız tarihsel olarak. Yani Öcalan’ın ‘umut hakkı” tartışmasının sadece Öcalan’ın şahsıyla sınırlı bir tartışma olarak görmek yanıltıcı olur. Çünkü kendisinin özellikle bu konuda yani kişisel durumunu çok fazla önemsememesi nedeni de odur. Öcalan önemli bir özelliği de kendi kişisel hukukunu kolektif hukukun içerisinde bir yere oturtmasıdır. Kendi yurttaş hukukunu kendi ulusunun kendi halkının kolektif hukukunun yani o ulus hukukunun içerisine yerleştirmesidir. Abdullah Öcalan’ın temel amacı yani kendi deyimiyle elli iki yıllık maratonun, elli iki yıllık mücadelesinin temel amacı Kürt halkının hukuk kapısından içeri girmesidir. Varlığı, adı, bedeni inkar edilmiş bir toplumun, bir ulusun egemenlik alanından dolayı işaretlenen, ideolojik olarak da hani bir ideolojik baskı aleti olarak da görebilmiş.”
“SÜRECİN ŞEFFAF YÜRÜMESİ İÇİN ÖCALAN’IN ÖZGÜRLÜĞÜ ŞART”
Mevcut sürecin daha şeffaf ve adil yürümesi için Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması gerektiğine değinen Çiçek, “Daha kalıcı bir barış için Öcalan’a özgürlük alanı yaratmak kıymetli. Bütün hukuk düzeni Kürtler ve Öcalan söz konusu olduğunda rafa kaldırılıyor. Bu bir günde olan bir şey değil” dedi.
Umut hakkı ve barış için mücadele edilmesi gerektiğini ifade eden Çiçek, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Kürt halkının ve Kürt halkı şahsında bu coğrafyanın hatta bölge halklarının bütün ezilen kimliklerinin, halklarının, inançlarının, emekçilerinin, kadınlarının, ekolojistlerin bir bütün olarak resmi paradigmanın yok saydığı, düşman gördüğü bütün farklılıkların özgürlük olgunluğunu kalıcı bir şekilde tesis edilmesi için mücadele yürütmeli. Öcalan’ın özgürlüğü bu anlamda oldukça kıymetli.”
Panel, soru ve cevapların ardından sona erdi.
PİRHA/ MERSİN
Yoruma kapalı.