PİRHA – Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası, özlük haklarının karşılık bulması talebiyle İstanbul’dan Ankara’ya yürüyecek. Sendika binasının yer aldığı sokak polislerce ablukaya alındı. Abluka altında yapılan açıklamada, “Özel sektörde çalışan öğretmenlerin büyük çoğunluğu her yıl ya istifaya zorlanmakta ya da sözleşmenin yenilenmemesi tehdidiyle karşı karşıya kalmakta ve iş güvencesinden yoksun bir şekilde çalıştırılmaktadır. Bu yürüyüş, eğitim emekçilerinin örgütlenerek karanlığı yardığı yürüyüştür” denildi.
Özel sektör öğretmenleri, mesleki haklarının iadesi için uzun yıllardır farklı eylemlerle seslerini duyurmaya çalışmakta. Kamuda çalışan öğretmenlere kıyasla çok daha kötü şartlarda iş üreten özel sektör öğretmenleri, taleplerinin karşılanması amacıyla İstanbul’dan Ankara’ya yürüyüş başlatıyor.
Kadıköy İlçesi’nden başlaması planlanan yürüyüşün 1 Temmuz’da Milli Eğitim Bakanlığı önünde son bulması öngörülüyor. 30 öğretmenin katılacağı yürüyüş, Sapanca, Bilecik ve Polatlı güzergâhı üzerinden sürdürülecek.
ÖĞRETMENLER ABLUKA ALTINDA!
İstanbul’da sendika genel merkez binası önünde bir araya gelen öğretmenler, önce basın açıklaması yapacaklarını belirtti. Ancak kolluk güçleri, öğretmenlerin olduğu alanı barikatlarla çevirdi. Yapılan müzakere ardından öğretmenler, eylemlerine devam edebildi.
İstanbul’da sendika genel merkez binası önünde bir araya gelen öğretmenler adına basın açıklamasını Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası MYK Üyesi ve Örgütlenme Sekreteri Hüseyin Aksoy okudu. “Bu yürüyüş bir umudun, bir inadın yürüyüşüdür!” diyen Aksoy, şu açıklamayı yaptı:
“Yalnızca bir hak arayışı için değil; öğretmenlik mesleğinin onurunu, bir toplumun geleceğini ve yıllardır gasp edilen emeğimizin karşılığını almak için buradayız.
Bizler, özel sektörde çalışan öğretmenleriz.
Yani bu ülkenin çocuklarını sabah karşılayan, akşam uğurlayan; onlara sadece bilgi değil umut, güven ve cesaret aşılayan insanlarız. Ama aynı zamanda bu ülkenin en güvencesiz, en düşük ücretli, en fazla baskı altında çalışan eğitim emekçileriyiz.
Bugün, buraya sadece birkaç talebi dillendirmeye gelmedik. Bugün burada yıllardır bastırılan, görmezden gelinen, susturulmaya çalışılan bir topluluğun sesini yükseltiyoruz. Ve artık bu sesi hiçbir güç bastıramaz!
Bizler, kolejlerde, kurs ve rehabilitasyon merkezlerinde, vakıf üniversitelerinde çalışan öğretmenler olarak yıllardır süregelen adaletsizliklere, eşitsizliklere ve güvencesizliğe karşı sesimizi yükseltiyor; artık yalnızca konuşmak değil, değiştirmek için yürüyoruz!
Bugün özel sektörde çalışan öğretmenler:
Haftada 45 saati aşan ağır çalışma yükü altında eziliyor,
Asgari ücret düzeyinde ya da daha düşük maaşlara mahkûm ediliyor,
Belirli süreli sözleşmelerle işsizlik tehdidiyle terbiye edilmeye çalışılıyor,
Sendikal faaliyetleri engelleniyor, örgütlenme hakları ellerinden alınıyor,
Mesleki saygınlıkları sistematik biçimde ayaklar altına alınıyor.
Kurumlar, yaz aylarında maaş ödememek için öğretmenlere yıllık sözleşme dahi yapmıyor. ‘Ücretsiz izin’ dayatmasıyla öğretmenleri açlığa ve belirsizliğe itiyor. Kurs merkezlerinde, sözleşmeyle birlikte zorla istifa dilekçeleri imzalatılıyor. Tam zamanlı çalışan öğretmenler, hukuksuzca ders saati ücretli gibi gösteriliyor ya da büro çalışanı gibi atanıyor. Bu usulsüzlüklerle anayasal haklarımız gasp ediliyor, emeğimiz görmezden geliniyor.
“ARTIK SORUNLAR GÖRMEZDEN GELİNEMEZ!”
Yapılan açıklamada, talepler şu şekilde sıralandı:
Taban maaş uygulaması derhal hayata geçirilmelidir.
2014’te elimizden alınan, kamu öğretmenlerinin maaşlarını esas alan taban maaş hakkımız geri tanınmalı. Özel sektör öğretmenlerini yoksulluğa ve patronların keyfi uygulamalarına mahkûm eden ücret politikalarına son verilmelidir.
Belirsiz süreli iş sözleşmesi temel istihdam biçimi olmalıdır.
Öğretmenlik, mevsimlik değil; süreklilik gerektiren bir meslektir. Ancak özel sektörde çalışan öğretmenlerin büyük çoğunluğu her yıl ya istifaya zorlanmakta ya da sözleşmenin yenilenmemesi tehdidiyle karşı karşıya kalmakta ve iş güvencesinden yoksun bir şekilde çalıştırılmaktadır.
Eğitim ve Güzel Sanatlar İşkolu kurulmalıdır.
Bugün özel sektörde çalışan öğretmenler, 10 No’lu Ticaret, Büro, Eğitim ve Güzel Sanatlar işkolunda yer almakta ve bu durum, bizleri fiilen grev ve toplu iş sözleşmesi hakkından mahrum bırakmaktadır. Bu işkolu, öğretmenlik mesleğinin özgün niteliklerini ve kamusal sorumluluğunu yansıtmamakta; öğretmenleri büro çalışanı gibi değerlendiren, haklarımızı kısıtlayan bir yapıya sahiptir.
Özlük haklarında kamu-özel ayrımı son bulmalıdır.
Bugün kamu öğretmenleri ile özel sektör öğretmenleri arasında ciddi bir hak uçurumu vardır:
- Maaşlarda devasa farklar,
- Yaz tatili hakkının gaspı,
- Sendikal baskılar,
- Yeşil pasaport
- İş güvencesinin olmayışı,
- Emeklilik, kıdem tazminatı, izin ve sosyal haklardaki eşitsizlikler…
Oysa biz aynı müfredatı uyguluyoruz. Aynı çocuklara, aynı sınıflarda, aynı kazanımlar için ders veriyoruz. Birimiz güvenceli, diğeri güvencesiz olamaz!
Artık bu sorunlar görmezden gelinemez!
Bizler yalnızca bir meslek grubunun değil, bu ülkenin eğitim geleceğinin taleplerini dile getiriyoruz.
Eğitim sisteminin taşıyıcısı olan öğretmenler ayakta duramazken, hiçbir reform, hiçbir program, hiçbir müfredat başarıya ulaşamaz.
“GELECEĞE YAPILAN BİR YÜRÜYÜŞ”
Bu yürüyüş, susturulmak istenen on binlerce özel sektör öğretmeninin ayağa kalktığı yürüyüştür.
Bu yürüyüş, eğitim emekçilerinin örgütlenerek karanlığı yardığı yürüyüştür.
Bu yürüyüş, ‘öğretmenlik kutsaldır’ deyip bizleri yok sayanlara karşı, mesleğimizi kutsallığın değil emeğin üzerinden savunduğumuz yürüyüştür.
Bu yürüyüş, çocuklarımıza güvenceli, onurlu bir gelecek bırakmak isteyenlerin yürüyüşüdür!
Vazgeçmeyeceğiz!
Geri adım atmayacağız!
Bu sesi hiçbir güç susturamayacak!”
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.