Alevi Haber Ajansi

‘Çocuklarımız bu yıl da cemaat ve tarikat düzenine teslim edildi’-VİDEO

PİRHA- Veli-Der ile Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, eğitim ve öğretim yılının sona ermesi nedeniyle sene sonu değerlendirmesi yaptı. Okunan basın açıklamasında “Akp iktidarı 2002 yılından bu yana eğitimde hiç değişmeyen üç temel hat izledi: dinselleştirme, piyasalaştırma ve işçileştirme adımları. Eğitime ayrılan bütçede bu politikalar doğrultusunda niteliksizleştirildi” denildi.

Öğrenci Veli Derneği ile Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, sene sonu eğitim değerlendirmesi yaptı.
Kartal Meydanı’nda yapılan eylemde “Çocuklarımızı tarikatlara teslim etmeyeceğiz. Gerici eğitime son.” “Çocuklarımız bu yıl da açlığa, işçiliğe, cemaat ve tarikat düzenine mahkum edildi.” pankartları açıldı.

Basın açıklamasını Veli-Der Yönetim Kurulu Üyesi Özlem Özden Tunca okudu. Tunca, eğitim süresi konusundaki tartışmalara değinerek şunları söyledi:
“Eğitimin kamusal, parasız, kapsayıcı, eşit olması hem çocuklarımız hem de ülkemiz açısından vazgeçilmez iken eğitim süresi tartışmaya açılmaktadır. Yoksulluğun artışı ve eğitimin paralılaştırılmasının, eğitimin bilimsel niteliğinin ortadan kaldırılmasının sonucu okul terkleri artmaktadır. Okul terkleri son 3 yılda bir buçuk milyonun üzerine (1 Milyon 578 bin) çıkmıştır.
Zorunlu parasız eğitim süresi tartışmalarına son verilmeli, çocukların en temel kamusal hakkı olan okul öncesi de zorunlu ve parasız olmalıdır.”

“KURAN KURSLARINDA FAALİYET, ÇOCUK HAKKI İHLALİDİR”

Özlem Özden Tunca, ÇEDES başta olmak üzere diyanet ve tarikatlarla yapılan tüm protokollerin sonlandırılması gerektiğini söyleyerek şöyle devam etti:
“STK adıyla tarikat yapılarına aktarılan kaynaklar, destekler geri alınmalı kamusal eğitim için kullanılmalı, özel öğretim kurumları ve tarikat okulları, yurtları kamulaştırılmalıdır!
Eğitim kamusal haktır. Meta değildir. Yurttaşlık hakkıdır. Parayla satın alınamaz. Eğitim 1739 Milli Eğitim Temel Kanunu’nda da belirtildiği gibi yalnızca kamu emekçileri, eğitim emekçileri eliyle gerçekleştirilebilir. Eğitimci niteliği taşımayan kişilerin okullarda, yurtlarda, STK adı altındaki tarikat yapılarının yerlerinde, 4-6 yaş Kuran kurslarında faaliyet yürütmesi eğitim hakkı, çocuk hakkı ihlalidir.
Çocuklarımız ideolojik ve ekonomik çıkarlar uğruna sistematik olarak sömürülmektedir. Bu günkü iktidar, sermaye ile kurduğu çıkar ilişkileri ve sermayenin talepleri doğrultusunda çocuk emeğini ucuz iş gücü olarak kullanmanın dozunu giderek artırmaktadır. TÜİK verilerine göre kayıtlı toplam çocuk işçi sayısı 2023 yılında 759 bin iken 2024 yılında 869 bine yükselmiştir. Bu sayıya MEB eliyle MESEM adı altında işçileştirilen çocuklar ve kayıt dışı çalıştırılan çocuklar dahil edildiğinde sayı 2 milyonu aşmaktadır. SGK kayıtlarına göre 2023 yılında 18 yaşın altında 45 çocuk iş cinayetlerinde hayatını kaybetmiştir. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi bildirimlerine göre son 12 yılda en az 764 çocuk işçi hayatını kaybetmiştir. MEB bu sayılarla yetinmemiş olacak ki, işverenlerin ara elaman temininde zorluk çektikleri iddialarına karşılık zorunlu eğitimin süresini tartışmaya açmakta, daha fazla çocuğun işgücü haline gelmesinin yollarını aramaktadır.
Okulda olması gereken çocukları işverenlere teslim eden MEB, adeta ‘çocuk işçi bulma kurumu’ gibi çalışmaktadır.”

KARMA EĞİTİM VURGUSU! 

Karma eğitimin bir tercih değil hak olduğunu söyleyen Özlem Özden Tunca, açıklamanın devamında şunları dile getirdi:
“Tercih adıyla bir hak tartışmaya açılamaz, kaldırılamaz. Karma eğitim hakkı pedagojik ve bilimsel bir gerçektir. Yalnızca 2013-2018 arası TÜİK verilerinde her 5 kadından birinin çocuk yaşta evlendirildiği verilerde yer almaktadır. Çocuk yaşta evliliklerin bu denli arttığı bir dönemde eğitim süresinin azaltılması, karma eğitimin kaldırılması çocuk yaşta evlilikleri daha da artıracaktır.
Karma eğitim hakkının kaldırılması açıklamalarına, karma eğitimin kaldırılma uygulamalarına son verilmelidir. Tüm eğitim kademeleri ve okul türlerinde karma eğitim bir an önce hayata geçirilmelidir.
8 Nisan tarihinde proje okullarına yapılan öğretmen atamalarının ve yönetici görevlendirmelerinin sonuçları açıklandığında tarihin en kapsamlı ‘öğretmen kıyımının’ yapıldığı da anlaşıldı. Bu uygulamanın ortaya çıktığı 2016 yılında nasıl ki ‘kamusal eğitim hakkımızdan sorumlu bir bakanlık okulları niteliksiz olarak adlandırılamaz, projeniz değiliz’ diyerek itirazımızı yükselttiysek bugün de bu haksız hukuksuz uygulamaya karşı çocuklarımız ve biz veliler günlerce okul önlerinde, bahçelerinde ve alanlarda eylem yaptık. Okullar kamu kurumlarıdır, kimsenin özel işletmesi değildir. Bu nedenle de, proje okul uygulamasına ve buralarda yaşanan öğretmen kıyımına karşı durmak geleceğimizi ve kamuyu savunmak demektir.
Sınav Ücretleri Kaldırılmalıdır! Her öğrencinin ilgi, yetenek ve becerileri doğrultusunda desteklendiği, okul türleri uygulamasına son verildiği, eşit, kapsayıcı, parasız, laik, bilimsel eğitime erişebildiği, toplumsal faydanın esas alındığı bir eğitim sistemi tüm çocukların, gençlerin en temel hakkıdır.

“ÇAĞ ATLADIK DEDİLER!”

Her yıl bütçede görüşmelerinde iktidar ve MEB tarafından, bütçede aslan payı eğitimin açıklamalarının bir aldatmaca olduğu iktidarın sorunları değil algıyı yönetme çabası olarak değerlendiriyoruz.
2016 yılında yüzde 13,3 olan MEB bütçesinin merkezi yönetim bütçesi içindeki payı her yıl düşerek 2024 yılında yüzde 9.9’a geriledi.
Türkiye’de 25 yıl önce, 1989-1990 eğitim öğretim yılında sadece iki ilde taşımalı eğitim vardı. Çağ atladık dediler, son 22 yılda 19 bin 708 köy okulu kapatıldı. Eğitimin temel ilkelerinden olan eğitime erişim ilkesi ortadan kaldırıldı, taşımalı eğitim ülkemizin her yerinde bütün illerde uygulanır hale geldi. Bir an önce kısa vadede tasarruf gerekçesi ile sınırlama getirilen taşıma işlemine geri dönülmeli. Uzun vadede ise köy okulları yeniden açılarak taşımalı eğitime son verilmelidir.
2025 eğitim-öğretim yılı sona erdi. Ancak milyonlarca çocuğumuz bu yılı karınları aç, zihinleri yorgun, umutları eksik tamamladı. OECD ülkelerinin büyük çoğunluğunda okul yemeği devlet tarafından sağlanırken, Türkiye hâlâ çocuklarını aç bırakmaya devam etmektedir.
Artan ekonomik kriz, yoksulluğun derinleşmesi ve kamusal sosyal politikalardaki yetersizlikler, bu yıl da en çok çocukları ve eğitimi vurdu. Bugün Türkiye’de yüz binlerce çocuk okula kahvaltı yapmadan, öğle yemeği olmadan gidiyor. 15 yaş altındaki her iki çocuktan biri yoksulluk riski altında yaşıyor. Bu durum yalnızca bir sağlık sorunu değil; çocukların eğitim hakkının, beslenme hakkının, insanca yaşama hakkının sistematik olarak ihlal edilmesidir.
2025-2026 eğitim yılı başlamadan önce, her okulda bir öğün ücretsiz ve sağlıklı okul yemeği uygulaması başlatılmalıdır.

DİNSELLEŞTİRME, PİYASALAŞTIRMA, İŞÇİLEŞTİRME

Akp iktidarı 2002 yılından bu yana eğitimde hiç değişmeyen üç temel hat izledi: dinselleştirme, piyasalaştırma ve işçileştirme adımları. Eğitime ayrılan bütçede bu politikalar doğrultusunda niteliksizleştirildi. Hepimize ait olan kamu kaynaklarının devlet okulları yerine özel okullara aktarılması ortak geleceğimize ve en önemli birlik zemini oluşturacak olan kamusal eğitime zarar vermektedir. Eğitim sadece bireysel fayda sağlamaz, toplumsal faydamız ve ortak geleceğimiz için en önemli kazanç ve yatırımdır.
Laik, bilimsel, kamusal ve karma eğitim mücadelesi çocuklarımızın ve ülkemizin geleceğine sahip çıkma mücadelesidir. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tüm çocuklarımızın laik, bilimsel eğitim hakkından sorumludur. MEB’i sorumluluğunun gereğini yapmaya; laik, bilimsel eğitim hakkını hedef alan uygulamalar biz öğrenci velileri tarafından unutmayacağını bilmenizi istiyoruz.
Tüm velilere çağrımızdır. Yalnız değilsiniz. Çocuklarınızın laik, bilimsel eğitim hakkını ihlal eden her uygulamada bize, Öğrenci Veli Derneği’ne ulaşın. Hukuki, demokratik tüm haklarınız için yanınızda olacağız. Hiçbir veli yalnız yürümeyecek. Hiçbir çocuk yalnız büyümeyecek.”

PİRHA/İSTANBUL

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.