Alevi Haber Ajansi

DEM Parti Grup Başkanvekili Koçyiğit: Bu çağrı ülkenin demokratikleşmesine dönük bir çağrı-VİDEO

PİRHA-DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, PKK’nin Abdullah Öcalan’ın çağrısına uyarak silah bıraktıklarını belirterek, “Çağrı ‘Az devlet, çok toplum’ diye bunu formüle ediyor. Bu çağrı Alevilere yönelik değil, bu çağrı Alevileri kapsamıyor ya da bu çağrı sadece Kürtlere yönelik diye algılamanın kendisi çok sorunlu bir yaklaşım olur. Demokratik bir Türkiye’de; Alevilerin eşit yurttaşlık sorunu aşılır, Alevilerin inancı tanınır, ibadeti tanınır ve bu anlamda bütün sorunlar aşılır” diye konuştu.

PKK lideri Abdullah Öcalan’ın, Halkların Özgürlük ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) vekilleri tarafından 27 Şubat Perşembe günü İstanbul’daki İstanbul’da yapılan bir Hotel’de gerçekleştirilen “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” toplantısında okundu.

“Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nın yankıları sürerken, Kürdistan İşçi Partisi (PKK), örgüt lideri Abdullah Öcalan’ın silah bırakma ve kendini feshetme çağrısı ardından 1 Mart Cumartesi gününden itibaren geçerli olmak üzere ateşkes ilan ettiğini duyurdu.

Konuyla ilgili Pir Haber Ajansı’na (PİRHA) konuşan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın yaptığı ‘Barış ve Demokratik Toplum” bildirgesi hakkında değerlendirmelerde bulundu.

“İNKAR EDİLEN BİR MESELE YENİDEN BİRİNCİ GÜNDEM OLMAYA BAŞLADI”

Uzun süreden beridir Kürt Sorunu üzerinde büyük bir sessizliğin hakim olduğunu, 2015’ten sonra AKP’nin “Kürt Sorunu yoktur” dediğini belirten Koçyiğit, “1 Ekim’den sonra Kürt sorunun var olduğu, çözülmesi gerektiğinin, bu toprakların barışa ihtiyacı olduğu üzerine bir gündem oluşmaya başladı ve bütün Türkiye bu konuya konuşmaya başladı. Bu çok önemli bir gelişme; ret edilen, inkar edilen, çözüldü denilen bir mesele yeniden kamuoyunun gündeminde birinci gündem olmaya başladı. 27 Şubat Deklarasyonun ülke tarihi açısından önemli bir deklarasyon, Kürt sorununun gelinen aşamasında yeni bir başlangıç. Yüzyılın çağrısı olarak da ifadelendirebileceğimiz nitelikte bir çağrı oldu; bütün ezberleri bozan, yeni bir başlangıca, değişime, dönüşüme kapı aralayan çok önemli bir çağrı. Demokratik cumhuriyetin inşasına, Kürt sorunun demokratik çözümüne kapı aralayan çok önemli bir çağrı” dedi.

“BU ÇAĞRI ÜLKENİN DEMOKRATİKLEŞMESİNE DÖNÜK BİR ÇAĞRI”

Abdullah Öcalan’ın yapmış olduğu deklarasyonun sadece PKK’yi kapsamadığını kaydeden Koçyiğit, “Bu çağrı aslında ülkenin demokratikleşmesine dönük bir çağrı, o anlamıyla hükümete de topluma da siyasete de çok büyük sorumluluklar yükleyen bir çağrı. Birçok kesime yapılmış bir çağrı. Herkes kendi bulunduğu alandaki sorumluluğu üstelenerek bu sorun çözülebilir, gelişebilir, derinleşebilir nihayetinde çözüme doğru evrilip çözüm aşamasına gelebilir. En başta bu çağrıdan bağımsız olarak devletin atması gereken adımlar var. Bugün demokratikleşmenin önündeki bütün engelleri kaldırma sorunu sorumluluğu en nihayetinde devletin atması gereken bir sorumluluğu hükümette ve devletedir. İçinde yaşadığımız ülke koşullarına baktığımızda bütün temel hak ve özgürlüklerimizin askıya alındığını, gerçek anlamda bir baskı politikasını ülkenin bütün alanlarında görmek mümkündür. Neredeyse ülkenin bir açık cezaevine girdiğini tanık oluyoruz” diye konuştu.

 “KÜRT SORUNU DEMOKRATİKLEŞMEMENİN BİR SONUCU”

Kürt sorununun demokrasiden bağımsız ele alınamayacağının altını çizen Koçyiğit, Bugünkü demokratikleşme sorununu da Kürt sorunundan bağımsız ele alamayız. Bunlar iç içe geçmiş birbirini besleyen durumlardır. Bugün Türkiye’de demokratikleşmemenin nedeni olarak Kürt sorunu gösteriliyor ama aynı zamanda Türkiye’nin demokratikleşmemesinin bir sonucu. Bu yüzden birbiriyle bağlantılı konular. Ancak demokratik bir ülkede bu sorunlar konuşulabilir, tartışılabilir. O yüzden bunun talebini hepimizin sesini yükseltmemiz gerekiyor” şeklinde ifade etti.

“ABDULLAH ÖCALAN’IN SAĞLIK KOŞULLARININ DÜZELTİLMESİ GEREKİYOR”

Koçyiğit, çözüm sürecinin ilerleyebilmesinin önündeki belli başlı sorunların çözülmesi gerektiğini hatırlatarak şu açıklamayı yaptı:

“Türkiye’de çözüm sürecinin ilerleyebilmesi için PKK’nin sağlıklı iletişim kurabilmesi amacıyla Abdullah Öcalan’la temas kurması gerekiyor. Bunun için Abdullah Öcalan’ın çalışma koşullarının düzeltilmesi gerekiyor. Özgürlük şartlarının sağlanılabilmesi için temel bir gündem var, hükümetin bu konuda hızlı bir şekilde çözüm geliştirmesi gerekiyor. Bir diğeri cezaevlerinde tutulan hasta tutsaklar var. Hasta mahpusların amasız, fakatsız hızlı bir şekilde cezaevinden çıkarılması yönünde adım atması gerekiyor. Tedavilerinin ve sağlık haklarına erişimin çözümü için hızla çözüm sağlanması gerekiyor.

TCK VE TMK’NİN YENİDEN DÜZENLENMESİ GEREKİYOR

Bir diğer sorun da infaz hukukun düzenlenmesi yönünde adım atılmalı. Oradaki ayrımcı uygulamaların ortadan kaldırılması Türk Medeni Kanun’un (TMK) ve Türk Ceza Kanunu’n (TCK) yeniden düzenlenmesi, orada Kürt sorunu nedeniyle ortaya koyulmuş bütün maddelerin ayıklanması yönünde bir sorumlulukla karşı karşıyayız. Bu konuda en önemli sorumluluk da meclise düşüyor. Meclisin de hızla Kürt sorunun kalıcı çözümü için elini taşın altına koyması, inisiyatif geliştirmesi ve ne yapılabilir tartışmasını yürütüp bunun pratikleştirmesi gerekiyor. 10 siyasi partinin kayyımla ilgili verdiğin bir yasa teklifi var ve bu konuda da en hızlı şekilde kanunlaştırılması ve bu kayyım garabetinden bir an önce kurtarılması gerekiyor.”

“ÖCALANIN ÇAĞRISI, KÜRTLERİN HAKLARINDAN VAZGEÇTİĞİ ANLAMI TAŞIMIYOR”

Öcalan’ın ulus devlet sistematiğinin halklara, inançlara, toplumsal kesimlere eşitlik, özgürlük ve mutluluk getirmediğini söyleyen Koçyiğit, “O anlamıyla demokratik ulus devleti perspektifini geliştirdi. O yüzden bugün ki çözüm formülasyonunu da deklarasyonu da bütün görüşmelere ortaya koyduğu yaklaşımı da demokratik ulus perspektifi, Demokratik Cumhuriyet Paradigması ekseninde okumak gerekiyor. Kürtlerin hiçbir haklarından vazgeçmesi, Kürtlerin taleplerinden vazgeçmesi söz konusu değil. Türkiye’nin ve bölgenin demokratikleşerek Kürtlerin de demokratik zemin içerisinde, bütün haklarını kullanabilecekleri bir sistem yaratmak istiyor Sayın Öcalan.”

Sadece deklarasyon üzerinden bir okuma yapmak, bir deklarasyondan şu ana kadarki Kürt sorunun her başlığına dair bir çözüm tartışması çok eksik bir tartışma olacağını vurgulayan Koçyiğit, şunları ifade etti:

“Deklarasyonun bir önemi var o da Sayın Öcalan kendi örgütü ile olan ilişkisini ve kendi örgütüne dair yaptığı bir temel çağrıyı içeriyor. Devlete demokratikleşme çağrısı yapıyor, aynı zamanda siyasete ve topluma da demokratikleşme sürecinin bir parçası olması, bunun mücadelesini yürütme çağrısı yapıyor.

ÖCALAN, BİR SİSTEM TARTIŞMASI YÜRÜTÜYOR

Kürt sorunu bağlamında yürütülen bir tartışmada ve bir deklarasyonda özel olarak Aleviler vurgusu yapılmaz; içinde inançlar vurgusu var, halklar vurgusu var, toplum vurgusu var, demokratik toplumun esas alınması gerektiğine dair vurgu var. Bu herkesi içeriyor, Alevileri de içeriyor. Sayın Öcalan asla sadece Kürtlere dair bir tartışma yürütmüyor, bir sistem tartışması yürütüyor. O sistem tartışmasının özüne, temeline demokratik toplumu koyuyor. ‘Az devlet, çok toplum’ diye bunu formüle ediyor. Bu çağrı Alevilere yönelik değil, bu çağrı Alevileri kapsamıyor ya da bu çağrı sadece Kürtlere yönelik diye algılamanın kendisi çok sorunlu bir yaklaşım olur. Demokratik bir Türkiye’de; Alevilerin eşit yurttaşlık sorunu aşılır, Alevilerin inancı tanınır, ibadeti tanınır ve bu anlamda bütün sorunlar aşılır.

GÖRÜŞME İMRALI HEYETİYLE SINIRLI KALMAMALI; BİRÇOK KESİMİN DE GÖRÜŞME YAPMASI GEREKİYOR

Bizim temennimiz, beklentimiz, talebimiz ilk elden yapılması gerekenlerin hızla yapılmasıdır. Kamuoyuna hem MHP Lideri’nin hem Sayın Cumhurbaşkanı’nın verdiği mesajların ilk elden olumlu olduğunu ifade edelim. Kürt sorununun çözümüne ve deklarasyona sahiplenen bir yerde duruyorlar. Silah bırakıp bırakmamak bu tartışması bunu bir yönüdür, çok önemli bir başlığıdır. Gerçekten demokratik bir toplum nasıl kurulur tartışmasını hep beraber yürütmemiz gerekiyor.

Bu baskı rejimi, 12 Eylül Anayasası ortadan nasıl kaldırılır bunu hep beraber tartışmamız gerekiyor. Toplumun tartışması gerekiyor, meclisin tartışması gerekiyor, siyasetin bunu tartışması gerekiyor ve bu tartışmanın da ilerlemesi, ilerledikçe de aşama kaydetmesi gerekiyor. Hali hazır da görüşme trafiği devam ediyor, edecektir de. Ama bu nasıl bir takvim içerisinde olur henüz bu kamuoyuna deklere edilmiş değil. Biz de bundan sonra ki aşama açısından kendi açımızdan bir program açığa çıkardık. O nedenle bekleyen değil, gerçekten çözümü ilerletmeye çalışan, nihayete erdirmeye çalışan bir pozisyonumuz var. Kendi cephemizden üzerimize düşen bütün sorumlukları yerine getiriyoruz, hükümetin de hızla adım atması için görüşmeler yapılıyor. Nihayete ulaşması için heyetin de heyet dışından birçok kesimin de Sayın Öcalan ile görüşme yapması gerekiyor. Sadece heyetin gidişi üzerinden bir tartışma ve talebimiz yok. Gidebilecek en geniş kesimlerin, gazetecilerin, aydınların, yazarların, başka siyasi partilerin Sayın Öcalan ile görüşmesi ve çözüme katkı sunmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum.”

Kamber YILDIZ/ANKARA   

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.