PİRHA – DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, HDK konferansında yaptığı konuşmada iktidara yüklendi. Devlet Bahçeli’nin tokalaşmasıyla başlayan süreci işaret eden Hatimoğulları, “Aslında biz bu sürece ‘süreç’ demiyoruz. Esenyurt’a atanan kayyımla nasıl bir pratik izlemiş olduklarını göstermiş oldular. Bizler de mesajımızı bu anlamıyla almış olduk” diye konuştu.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel BaşkanI Tülay Hatimoğulları, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) 13. Kadın Konferansı’na katıldı.
İstanbul Sancaktepe Kadir Topbaş Kültür ve Sanat Merkezi’nde düzenlenen konferans, “Umutla yürür, isyanla büyür, direnişle kazanırız!” sloganıyla yapıldı. Konferansa ilgi bir hayli yoğun oldu.
“HİTLER DÖNEMİNİN BENZERİNİ YAŞIYORUZ”
DEM Parti Eş Genel Başkanı Hatimoğulları, konferansta yaptığı konuşmada Kürt sorununun çözümü konusunda atılan adımları ve kayyım politikalarını eleştirdi.
Hatimoğulları, konuşmasında şunları söyledi:
“Umutla ve dirençle yaşamı kendi ellerimizle ilmek ilmek dokuyacağımız bir sürecin içindeyiz. HDK, erkek egemen kapitalist sisteme karşı bütün ezilenlerin ve sömürülenlerin ortak mücadele cephesidir. HDK, partimizin de içinde olduğu kongredir.
Konferansımızda Türkiye ve bölgede kadınların durumunu en iyi şekilde analiz etmeye çalışacağız. Analizle yetinmeyeceğiz, önümüzdeki dönemdeki mücadele hattımızı ve pratiklerimizi de hep birlikte konuşacağız, planlamalarımızı da hep beraber konuşacağız. Şu bir gerçek ki biz bu coğrafyada her gün katlediliyoruz. Gün geçmiyor ki bir kadın katliamıyla uyanmayalım. En son IŞİDvari yöntemle kadınların boğazlarının kesildiğine tanıklık ettik İstanbul’un göbeğinde. Bütün bu cinayetlerin en büyük sebebi erkek egemen sistem ve bu sisteme çanak tutan mevcut rejimdir.
Son olarak da Meclis’e gelen 9’uncu Yargı Paketinde kadının kendi soyadını kullanmasının önüne geçmek istiyorlar. Gelmeyeceğine dair açıklamalarda bulunduğu halde iktidar partisi, şimdi 9’uncu Yargı Paketine bunu tekrar eklemiş durumdadır. Bizler şu an Hitler döneminin benzerini yaşıyoruz. Hitler’in ‘mutfak, çocuk, kilise’ üçlemesinin aynısını biz şu anda ne yazık ki Türkiye’de yaşıyoruz. Narinlerin, İkballerin, Ayşenurların, Rojinlerin ve erkek-devlet şiddeti sonucu kaybettiğimiz tüm kadınların yaşam hakkı için; bir daha ölmemek, bir daha öldürülmemek için hep birlikte mücadelemizi çok daha genişletmeye ihtiyacımız var.
“KADINLARIN YOKSULLUĞUYLA BİR KEZ DAHA YÜZLEŞMİŞ OLDUK”
DEM Parti ve DEM Parti Kadın Meclisi olarak yürüttüğümüz kampanyalarda biz kadınların yoksulluğuyla bir kez daha yüzleşmiş olduk. Aslında çok iyi bildiğimize, her birimizin kendi evinde ve kendi mutfağında hissettiğine kampanyamızda bir kez daha tanıklık ettik. Mevsimlik tarım işçilerinin yaşadığı sorunlara, ücretle ilgili sorunların yanında sağlık sorunlarına tanıklık ettik. Kadınların ev içi emeğinin nasıl sömürüldüğüne tanıklık ettik. Esnek, güvencesiz, merdiven altı ucuz işçiliğe bir kez daha tanıklık ettik. Bizler şiddete karşı mücadelemizi yürütürken, aynı zamanda emeğimizin hakkı için, eşit işe eşit ücret için ve güvenceli çalışabilmek için mücadele etmeye devam edeceğiz. Eminim ki bu toplantıda bunları çok detaylı bir şekilde konuşacağız.
“İÇ BARIŞTAN NEYİ KASTETTİĞİNİN ALTINI ÇİZİYORUZ”
Esenyurt, kent uzlaşasıyla, ortak iradesiyle belediye başkanını seçmişti. Belediye başkanı 2 oydan birini almış bir insan. Buna rağmen halkın iradesi bir kez daha tanınmadı. HDP belediyelerine, Kürdistan’taki belediyelere geçmiş dönemde kayyım atayan bu iktidar, CHP belediyelerine kayyım atamış oldu. Esenyurt halkı yalnız değildir. Kent uzlaşısıyla, toplum uzlaşısıyla, esasen toplumun kendi iç barışıyla elde ettiği bu başarıya tahammül etmeyen, kayyım atayarak halkın iradesini yok sayan, seçme ve seçilme hakkını yurttaşın elinden almaya kalkan bu iktidarın iç barıştan neyi kastettiğinin altını bir kez daha çiziyoruz. Ahmet Özer derhal serbest bırakılmalıdır ve kayyım da eski görevine gönderilmelidir. Halkı seçilmişler yönetmelidir, atanmışlar değil.
“KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜLMESİ ISRARIMIZDAN VAZGEÇMEYECEĞİZ”
Aslında biz bu sürece süreç demiyoruz, dememeliyiz de. Gelişmeler var. Devlet Bahçeli’nin gelip Eş Genel Başkanımızla tokalaşmasıyla iktidar bir sürecin başladığını iddia etti. Biz ise buna bir süreç diyemeyiz dedik. Elbette barışın parıltısının oluştuğu her yerde bizler barış için mücadele etmeliyiz. Barışı talep eden bir kongreyiz, bir partiyiz. Onurlu bir barış için mücadele ediyoruz. Kürt sorununun barışçıl ve demokratik bir şekilde çözülmesi için değil elimizi taşın altına koymayı, canımızı vermeye hazır olduğumuzu her fırsatta ifade ettik. Ama muhalefete, muhalif kesimlere boyun eğdirmeyi hedefliyorlarsa yanılırlar. Bunun mesajını da biz her daim verdik. Esenyurt’a atanan kayyımla nasıl bir pratik izlemiş olduklarını göstermiş oldular. Bizler de mesajımızı bu anlamıyla almış olduk. Ne olursa olsun, Türkiye’de çatışmasızlık sürecinin başlaması ve onurlu bir barışın inşa edilmesi için mücadele etmekten asla geri durmayacağız.
“DEMOKRATİK CUMHURİYETİ İNŞA EDECEĞİMİZ GÜNLER YAKINDIR”
İki bloktan da bu ülkeye fayda yok. Üçüncü Yol’un yolcuları olarak bizler, Demokratik Cumhuriyeti hep birlikte inşa edeceğimiz günlerin yakın olduğunu düşünüyoruz. Nesnel koşullar bu anlamıyla kesinlikle olgunlaşmıştır ve çalışmalarımızı bu anlamıyla sürdürmeliyiz. Bedenimize, emeğimize, kimliğimize saldıranlara karşı biz kadınlar birlikte güçlüyüz. “Jin, jiyan, Azadî” diyorum.”
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.