PİRHA – Sinema Yönetmeni Lisa Çalan, 37 kişiyle beraber İstanbul’da yaptıkları ilk toplantıda “Sanat için Özgürlük İnisiyatifi” adını verdikleri yeni bir örgütlenmeyi başlattıklarını söyledi. Çalan, Özgürlük için Sanat İnisiyatifi’nin 5-6 Ekim’de yapacağı etkinliğin temel hedefinin mevcut iktidarın politikaları olduğunu da ifade ederek, etkinliğin bir çalıştay ve konferans değil buluşma olacağını kaydetti.
Özgürlük İçin Sanat İnisiyatifi, 5-6 Ekim’de Şişli Nâzım Hikmet Kültür Merkezinde “Mevcut İktidarın Kültür Politikaları: Sansür-Otosansür Baskısında Kültürel Kapan” başlıklı bir çalıştay düzenliyor.
Yazar, hukukçu, akademisyen, sanatçı ve gazetecilerin yer alacağı etkinliğin 5 Ekim’deki programında “Kültürel Üretimde Baskının Biçimleri”, 6 Ekim’de ise “Kültür Sanatta İhlal ve Direniş Biçimleri” konulu oturumlar gerçekleşecek. Her oturumun ardından tartışmak için bir zaman da tanınacak.
Sinema Yönetmeni Lisa Çalan, Özgürlük için Sanat İnisiyatifi’nin 5-6 Ekim tarihinde İstanbul’da gerçekleştireceği “Mevcut İktidarın Kültür Politikaları: Sansür-Otosansür Baskısında Kültürel Kapan” konulu buluşmanın hedeflerini PİRHA’ya anlattı.
“TEKRAR BİRARADA OLMANIN ÖNEMİNİ FARK ETTİK”
Lisa Çalan, “Barışa Ses Ol” deklarasyonunda 600 sanatçının imzasının olmasının kendilerinde büyük bir enerjiye neden olduğunu, bunun da umuda dönüştüğünü söyledi. belirterek,
Çalan, Özgürlük için Sanat İnisiyatifi’nin nasıl kurulduğuna ve hedeflerinin neler olduğuna dair şunları söyledi:
“Bundan birkaç ay önce “Barışa Ses Ol” deklarasyonu yayınlandı. Bu çerçevede 600 küsür sanatçının imzası alındı. Çok uzun zamandır böyle bir ses çıkmamıştı ve bu bizde de büyük bir enerjiye neden oldu. Açıkçası bu enerji umuda dönüştü ve tekrar bir arada olmanın önemini fark ettik. Bir arada olurken de bu örgütlenme ağının içinde hem ses çıkarmanın kolaylığı hem de özgüveni artmış oldu. Haliyle bu şekilde de yola çıktık. İnisiyatifi bu enerjiyle birlikte kurma kararı aldık. Bu çerçevede yüz yüze görüşmeler aldık buradaki sanatçılarla. Öncelikle sanatçıları dinledik. Çünkü çok uzun zamandır kimse kimseyi dinlememişti. Mevcut iktidar neredeyse herkesi susturmuş, bir kapana sıkıştırmış ve geri planda tutmuştu. Bunu aşmak için dertleşme ihtiyacı hissettik ve herkesle ayrı ayrı görüşerek kim neler yaşadı, bu son 10 yılda bu yaşadıkları şeyler neye dönüştü ve sanatını ne kadar etkiledi, bunu ne kadar konuşabiliyoruz gibi meseleler üstünde durduk. Biz de bunu başlatırken ne yapacağız, neye dönüştüreceğiz, inisiyatifin adı ne olmalıyı hiç düşünmedik. Önce bir arada olmanın gücünü tekrar ortaya koymak için çalışma yürüttük. 37 kişiyle beraber İstanbul’da ilk toplantımızı yaptık ve hep beraber bu inisiyatifin adını koyduk. Sanat özgür bir ortamda en iyi yapılan manifestodur, eylem biçimidir, topluma ulaşmanın bir yoludur. Hep beraber isim olarak da ‘Sanat İçin Özgürlük’ dedik.
“KORKU MEKANİZMASINI YOK ETMEK GEREKİYOR”
Türkiye’de örgütlenme olmadan nefes alınamayacağını belirten Lisa Çalan, “Toplumun öncüleri, sanatçıları olarak ne kadar konuşmakta özgürüz, bunu ne kadar tartışabiliyoruz, hep beraber bunu göreceğiz ve bu yüzden de çağrımız odur ki, bu alanda emek veren bu alanda mağdur edilen herkesle bunu konuşmak, tartışmak gerekiyor. Çünkü bir sorunu tespit etmek yeterli olmuyor. Bir soruna çözüm de getirmek gerekiyor. Önce tüm bu korku mekanizmasını yok etmek gerekiyor. Sözünü söyleyebilecek o alanı ve dayanışma ağını yaratmak gerekiyor. Bu ülkede artık örgütlenmeden nefes alamayacağımızı çok iyi biliyoruz. Bir kişinin sesiyle on kişinin sesinin aynı olmayacağını artık net şekilde biliyoruz. Örgütlü olmayan her alan çürümeye mahkumdur. Bu süreçte birçok inisiyatif kuruldu, birçok platformlar kuruldu ama eylem biçimine geçmediği için kendi kendine çürüdü. Bu inisiyatifin temel amacı sözünü söyleyebilecek alan yaratmak, tepki biçimini eyleme dönüştürmektir” dedi.
“SESİMİZ DE DURUŞUMUZ DA SÖZÜMÜZ DE ÇOK HAKLI”
İnisiyatifin 5-6 Ekim’de yapacağı buluşmaya katılım çağrısı yapan Lisa Çalan, aynı zamanda buluşma hedeflerini de şöyle anlattı:
“Mesela Altın Portakal Film Festivali’nde geçen yıl bir film sansürlenmişti, bugün biz bu sansürü dile getiriyoruz. Orada bir sansür vardı ve bir özeleştiri mekanizması geliştirilmedi, bunu haykırmak gerekiyor. Çünkü örgütlü alan ne olacağını bilir ve bunun için ne yapması gerektiğini de bilir. İnisiyatifin temel hedefi ses çıkarmaktır ama çiğ bir sesten bahsetmiyorum, daha tok bir ses. Çünkü haklıyız. Hepimiz bu sürecin çok büyük mağdurları olduk ve sesimiz de çok haklı, duruşumuz da çok haklı, bu yüzden sözümüz de çok haklı. Sahalarda, toplumun içinde ve üretim alanlarında ortaklaşmak, ortak bir hedefte bütün olmak gerekiyor. Bu etkinliğin en temel hedefi mevcut iktidarın politikalarıdır.
“SANSÜR VE OTOSANSÜRE KARŞI NET BİR TAVIR SERGİLEMEK GEREKİYOR”
Mesela Kürdistan’ı ele aldığımızda ve Türkiye cephesini ele aldığımızda iki farklı sansür ve otosansür biçimi var. Bunun ayrımını görmeliyiz. Çünkü bizde kültürel soykırım mevcut. Biz nasıl bakıyoruz, Kürt sanatçılar buna nasıl bakıyor, bunu ele almak, bir de Türkiye’deki sansür ve otosansür biçimlerini tartışmak gerekiyor. Temel hedefimiz budur.
Ancak bu sadece sinema alanında değil, müzik, tiyatro, edebiyat alanları için de geçerli. Çünkü en fazla sansürlenen alanlardır bunlar. Bu yıl haberlerde çokça gördüğümüz üzere birçok müzisyen intihar etti. En az bir yıl içinde birkaç müzisyen konserleri iptal edildiği için, işsiz kaldıkları için, üretim alanları olmadığı için intihar etti. Bunu konuşmak, bunun net tespitini ortaya koymak gerekiyor. Her alanda, farklı disiplinlerde bu örgütlenme biçiminin sansür ve otosansürün karşısında nasıl bir mücadele biçimi olacağına dair net bir tavır sergilemek gerekiyor. Bir ifşa kültüründen bahsetmiyoruz. Bu sorunları hangi gücün yarattığını ve neye dönüştürdüğünü çok iyi biliyoruz. Bugün bir sinemacıyla konuştuğumuzda kültür bakanlığını tartışır, müzisyenle konuştuğumuzda bambaşka bir şey söyler; bunu netleştirmek, bizler kimler tarafından sansürleniyoruz ve neye dönüşüyoruz sorularını yanıtlamak gerekiyor. Tüm alt başlıklarımız bu sorularla şekilleniyor. Mesela cezaevlerinde kitap yazan kişiye sansür uygulanıyor. Tutsak yazarlara kendi yazdıkları kitaplar verilmiyor. Absürd bir durum ama bunu tartışmak gerekiyor. Dolayısıyla “buluşma” dememizin nedeni de budur. Bir çalıştay, konferans olarak değil. Tüm sanat disiplinleri olarak buluşup önce sorunu tespit etmemiz ve sonra mücadele biçimlerini netleştirmemiz gerekiyor. Bu sorunları dile getirmek, tartışmak ve bunun oluşturacağı enerjiyle hareket etmek bu süreçte çok önemlidir.”
İKİ GÜNLÜK ETKİNLİKTE NELER VAR?
*İlk günün programında Süreyya Karacabey, Özgürlük İçin Sanat İnisiyatifi adına açılış konuşmasını yapacak ve ardından “Sansür-Otosansürün Görünme Biçimleri” başlıklı ilk oturum başlayacak.
Karacabey’in kolaylaştırıcılığını yapacağı oturumda, “2000 Sonrası Türkiye’de Film Sansürü: Değiş(k)en Mekanizmalar ve Aktörler” başlığıyla Akademisyen Sonay Ban; “Dijital Alanda Sansür – Otosansür: Ekonomik ve Yasal Zemin” başlığıyla Yapımcı Yamaç Okur ve “Kültür Sanat Alanında Sansürün Değişen Biçimleri ve Otosansüre Evrilişi” başlığıyla Gazeteci Özlem Altunok sunumlarını yapacak.
*Günün “Kültür Politikaları ve Sansür” başlıklı ikinci oturumunda ise kolaylaştırıcılığı Diren Yurtsever üstlenecek. Bu oturumda “Kültür Politikaları ve Sanatta Sansür: Süreklilikler ve Kesintiler” başlığıyla Akademisyen Banu Karaca, “Çağdaş Sanat ve Katılımcı Kültür Politikaları” başlığıyla Sanat Kuramcısı ve Küratör Ezgi Bakçay, “Kürt Sinemasında Sansür ve Otosansürün Etkileri” başlığıyla ise Yönetmen Kazım Öz yer alacak.
*“Kürt Sanatında Sansür ve Direniş” başlıklı günün son oturumunda ise kolaylaştırıcılığı Nezahat Doğan üstlenecek. “Kürt Tiyatrosu: Sansür Değil Kıyım” başlığıyla Oyuncu Ömer Şahin, “Kürt Müziğinin Sansür-Otosansür Karşısında Direnme Biçimleri” başlığıyla Müzisyen ve Aranjör Nurhak Kılagöz ve “Yayıncılıkta Sansür ve Mücadele Biçimleri” başlığıyla da Ventus Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Serkan Eker bu oturumda konuşacak.
İkinci gün Füsun Çataltaş Üstel’in “Kültür Politikaları” başlıklı konuşmasıyla başlayacak ve forum programı yapılacak. Reyhan Hacıoğlu ve Sevinç Koçak’ın kolaylaştırıcılığını üstleneceği forumda “Hapishanelerde Üretim Zorlukları ve Sansür” başlığı altında Yazar Fırat Can ve “Hukuk ve Sansür” başlığı altında Hukukçu Fikret İlkiz deneyim aktarımı yapacak. Ardından mahpus yazar ve sanatçılardan ses kayıtları ve notlar yer alacak.
Forum içi çerçeve sunumlar kısmında ise “Sanat ve Kültürde Temsil Dolayımıyla Uygulanan Sansür” başlığıyla Akademisyen Hülya Uğur Tanrıöver, “Bağımsız Sanat ve Popüler Kültürde Kadın Temsili” başlığıyla Kültür-Sanat Yazarı Ayşen Güven ve “Queer Yaratıcılıkta İktidarın Çoklu Sureti” başlığıyla ise Editör, Küratör Aylime Aslı Demir konuşmalarını gerçekleştirecek. Programın sonunda buluşmanın sonuç bildirgesi açıklanacak.
Devrim FINDIK/İSTANBUL
Yoruma kapalı.