PİRHA- Derviş Cemal Ocağı pirlerinden Hasan Hayri Şanlı, cemevlerinde bilinmeyen ve doğru bilinen yanlışların uygulandığını belirterek, “Bizim görevimiz onlardan vazgeçmek. Doğruya gelmek, bilimsel bakmak. Doğruya dönmemiz, gerçeğe yönelmemiz lazım” dedi. İçimizdeki hocaların Sünni İslam anlattığını belirten Şanlı, Şiiliğin pirler ve toplum üzerinde yarattığı tahribata dikkat çekti.
Alevi inancı ve toplumu yüzyıllardır iktidarların kıskacı altında kırıma ve asimilasyonla karşı karşıya kaldı. Bu da inancın yürütülmesinde sıkıntınları beraberinde getiriyor. Hakim din anlayışına benzetilmek ve yok edilmek istenen Aleviliğin geldiği noktayı Ovacık Ziyaret (Jare) köyünde yaşayan 1944 doğumlu Derviş Cemal Ocağı’ndan Pir Hasan Hayri Şanlı PİRHA‘ya değerlendirdi.
“İNSAN BİRBİRİNİN YÜZÜNDE HAKK’IN CEMALİNİ GÖRÜR”
Talipin, mürşit tarafından yola kabul edilmesi sürecine değinen Şanlı, “Bu süreç içerisinde mürşit, eğitimin sonunda talibe bir bade verir. O badeyi içer, mest olur ve o süreç içerisinde Hakk’ın cemalini görür. Hakk dediğin; evren, ağaç, insan. Yani insan birbirinin yüzüne baktığı vakit Hakk’ı görür” dedi.
“ŞİA’NIN ALEVİLER ARASINA SOKTUĞU NİFAK BUGÜN HALA SÜRÜYOR”
Babasının pirlik dönemlerinden örnekler veren Şanlı, Şia’nın dedelerde ve toplumda yarattığı asimilasyonu şu şekilde ifade etti:
“Babam yolu, erkanı, cemi yapıyordu. Kuralları uyguluyordu ama isimler Arap’tı. Talipleri kavga ettiği vakit mahkemeye gitmiyordu, babama geliyordu. Babam gidiyordu, barıştırıyordu. Aynı babam kadınların kestiğini yemiyordu, bu yanlıştı. Demek ki oraya baktığımız vakit Şia’nın Alevi Kızılbaşların arasına soktuğu nifak, bugün aynı şekilde sürdürülüyor. Bugün gerek cemevlerinde, gerek başka yerlerde, bilinmeyen ve doğru bilinen yanlışlar uygulanıyor. Bizim görevimiz onlardan vazgeçmek. Doğruya gelmek, bilimsel bakmak. Ama bunu yapamıyoruz. Neden? Çünkü belli sorunlar var. Mesela dede kendisini kutsallaştırıyor. Olduğu yerde ‘çıralığımı ver gideyim. Hakkımı ver gideyim’ diyor. Dede böyle yapınca talip ne yapabilir. Dedeler bilinçisiz. Eğer dedelerin bilinçsizliğinden kaynaklanmasaydı, o gerçeği öğrenebilselerdi, böyle olmayacaktı.”
“İMAM CAFER ALEVİ DEĞİLDİR”
Eskiden dedeliğin babadan oğula geçen bir şey olmadığının altını çizen Şanlı, dedelik ve Şia bağlamında tarihsel referansları da vurgulayarak şunları söyledi:
“Dedeliğin kuralları var. Birincisi nesl-i sade olmak diyorlardı, ben ona katılmıyorum. İkincisi ilim ve irfan sahibi olmak. Üçüncüsü eline, beline, diline sahip olmak. Eğer bilgiliyse ama eline beline, diline sahip değilse, onun pirlik yapması mümkün değil. Ona rehberlik verilir, pirlik verilmez. Orada babanın oğulları arasında bir yetkiliyi seçmesi gerekir. Ama ben şimdi onları suçlayamam ki. Neden? Çünkü bu dağ başında eğitim yok ne yapabileceklerdi? Ondan sonra bir de hocalara, gerçek hocalara bakıyorsun. Sünni İslam anlatılıyordu. İmam Cafer Buyruğu diyelim. Ama o imam Cafer Buyruğu değil ki. O Şeyh Safi buyruğudur. İmam Cafer Alevi de değildir.
“DOĞRUYA DÖNMEMİZ, GERÇEĞE YÖNELMEMİZ LAZIM”
Bir din var ki sonu gelmez. Başlangıcı da yok. O doğal dindir. Doğal dinin başı yok ki sonu olsun. Yazılı olmayan, doğal ahlak kurallarını uygulayan Alevidir. Doğruya dönmemiz, gerçeğe yönelmemiz lazım. Pirin de okuması lazım. Mesela Hristiyan papazlar gidip eğitim veriyor. Bizim pirlerimiz niye eğitim görmüyorlar. Bazı kitaplar var. Okuyoruz. Onları okuduğum vakit bakıyorum ki tam tersi, demek ki asimilasyonu en fazla o kitaplar yapıyor. Mesela keramet gösterdi, havadan uçtu, bilmem ne yaptı. Bunlar asimilasyonun birinci sebebidir. Günümüzde asimilasyon yapmak için gelenlerin, içimize gelmesi için ayaklarının altına kırmızı halı sermişler. Bunun üzerine yürüyorlar.”
(Yarın 3. bölüm yayınlanacak)
Eyüp HANOĞLU/DERSİM
İLGİLİ HABERLER:
-‘Bugün sürdürülen yola Alevilik diyemem, Sünniliğin bir kolu gibi’-VİDEO
-‘Pirlik Nasır-ı Hüsrev’in Bedehşan’a gitmesinden sonra başladı’-VİDEO
Yoruma kapalı.