PİRHA- Alevi-Bektaşi Cemevi Başkanlığı projesinin ocak sistemi başta olmak olmak üzere, Alevi örgüt ve kurumsallaşmalarını boşa çıkarmayı hedeflediğini söyleyen DAD Genel Merkez Yöneticisi Asil Benler, “Mevcut ‘dedeleri’ maaşa bağlama, yeni ‘dedeler’ eğitme ve kontrol altına alınmak istenen cemevlerine gönderme gibi birçok plan devrede. Nakibüleşraf rolü üstlenip secere dağıtmaya başlamaları dahi gündeme gelebilir. Çünkü yakında ‘dede’ tayin etmeye yeltenilecek” dedi.
Türkiye’de Alevi inancının hala devlet tarafından tanınmadığı bir süreç yaşanıyor. Alevi toplumunun, zorunlu din dersinin kaldırılması, cemevine ibadethane statüsü verilmesi, eşit yurttaşlığı içeren yeni bir anayasanın yapılması, Alevilere karşı işlenen nefret suçlarının açığa çıkarılması ve nefret suçlarının önüne geçilmesi için hukuki tedbirlerin alınması, Alevilere karşı yapılmış kıyım, katliam ve asimilasyon uygulamalarıyla yüzleşilmesi, gerek kamu kaynaklarının ve gerekse kamu kadrolarının liyakat, adalet ve eşitlik ilkelerine göre dağılımının sağlanması gibi temel talepleri var. Ancak bu talepler hükümet tarafından yerine getirilmiyor, mahkeme kararları tanınmıyor.
Neredeyse tüm Alevi örgütleri, “Alevi Diyaneti” olarak adlandırılan Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’na büyük tepki gösterdi.
İki yıldır yüzlerce cemevini dolaşarak liste tutan, Aleviliği bir inanç olarak görmeyen ve kültürel bir öğeye indirgeyen AKP hükümeti, şimdi ise bir ekip oluşturup Alevi köylerini, cemevlerini ve dernekleri dolaşarak maaşlı dedeler, elemanlar arıyor.
Devletin bu girişimini değerlendiren Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Genel Merkez Yöneticisi Asil Benler; Cemevlerinden tutalım, ‘dedelere’ kadar Alevilik adına var olan her şeyi kurulan başkanlığa bağlamak ve buradan doğacak tek merkez eli ile Aleviliği denetime almak isteniyor, vurgusunu yaptı.
Benler, Alevileri sisteme entegre etme, hak arayışlarından mahrum bırakma ve oraya yönelmesinin önüne geçme adına gerek Diyanet eksenli merkezi hükümetler, gerekse de yerel iktidarlar/cemevi- kurum başkanlarının cemevlerinin politikasını belirleyen hale geldiği gerçekliğine bir kez daha işaret ederek bunun ciddi tahakküm ve bağımlılık ilişkileri geliştirdiğini ifade etti.
“ALEVİLİK BİR BÜTÜNEN RIZA TOPLUMSALLIĞI FORMÜLASYONUDUR”
PİRHA: Bugüne kadar Alevilerin ibadethanesi olan cemevlerini tanımayan, kamusal haklardan faydalanmasının önüne geçen AKP İktidarı/devlet tarafından kurulan Alevi-Bektaşi Cemevi Başkanlığı’nın, Alevi köylerini ve cemevlerine ‘ihtiyaç ziyaretleri’ neyi amaçlıyor?
ASİL BENLER: Sorunu öncelikle tarihsel ve toplumsal yanlarıyla tartışmak gerektiğine inanıyorum. Rêya Heq/Hak Yol Alevi inancı nasıl bir inançtır? Tarihsel süreç içerisinde hangi ihtiyaçlar temelinde ve hangi esaslar üzerinde şekillenmiştir? Ve ayrıca tüm bu düşünsel şekillenme dahilinde nasıl bir toplum tasavvuruna gidilmiştir? Bunlar önemli sorular olmakta.
Rêya Heq Alevi inancı doğal toplumdan süzülüp gelen tarihsel toplum akışının; Aryenik kültürel hatla birlikte eşgüdümlü olarak, dönemlerin mitolojik, dinsel, inançsal, ilmi ve felsefi düşünce formlarıyla sürekli kendisini yenileyip idealize edişinin oluşturduğu önemli bir sürek ve sentezdir. Merkezi devletçi uygarlığın tarihten bu yana geliştirdiği tüm egemenlik dayatmalarına karşı, gerek felsefi ve kültürel açıdan gerekse de fiziki olarak varlığını savunmuş ve “gelin canlar bir olalım” çağrısını daima diri tutarak direniş esaslı bir ‘kurtuluş teolojisi’ olarak dile gelmiştir.
Bu tarihsel arka plan ve devamında Alevilik üzerine yaptığımız okumalar bizlere şunu göstermektedir; Alevilik, anacıl toplumsal değerleri bağrında taşıyan, ocak sistemi ve tarım-köy toplumsallığı etrafında süre gelen komünalitesiyle varlığını devletleşmeye ihtiyaç duymadan sürekli ve özerk kılan, Hakk anlayışıyla her türden zalimliğe, yolsuzluğa karşı direniş refleksiyle cevap veren ve sonuç olarak tümden bir ifade ile dile getirecek olursak bir bütünen rıza toplumsallığı formülasyonudur.
“ÖZGÜRLÜKÇÜ, DEMOKRATİK DEĞERLERLE İNŞA EDİLMİŞ OLAN TOPLUMSALLIK DAĞITILMAK İSTENİYOR”
Bu konumlanış elbette ki devletçi uygarlık güçlerinin fiziki, ideolojik ve kültürel saldırılarını tarihten bu yana her daim beraberinde getirmiştir. Alevilerin güncelde dahi karşılaştığı her zorba hükümdarı, toplumsal hafızasını canlandırarak Nehak diye tanımlaması veya Muaviye ile eşdeğer görmesi tüm bu tarihsel gerçeklikten kaynaklıdır.
Güncelde de bu saldırıların sistematik bir biçimde devam ettiğini görmekteyiz. Aleviliğin tüm bu tarihsel arka planını ve hakikat felsefesini ters yüz etmeye, günün sonunda ise taşıdığı özgürlükçü, demokratik değerlerle inşa edilmiş olan inanç toplumsallığını tümden dağıtarak, İktidar İslam’ı içerisinde eritmeye ve bitirmeye çalışıyorlar. Bakanlık bünyesinde yürürlüğe konulan politikaları buralardan başlayarak okumakta fayda var.
“TEK MERKEZ ELİ İLE ALEVİLİĞİ DENETİM ALTINA ALMAK İSTİYORLAR”
PİRHA- Günceldeki durumu biraz açar mısınız? Bu proje nihai olarak neyi hedefliyor?
ASİL BENLER: Cemevlerinden tutalım, ‘dedelere’ kadar Alevilik adına var olan her şeyi kurulan başkanlığa bağlamak ve buradan doğacak tek merkez eli ile Aleviliği denetime almak istiyorlar. Bu müdahaleyi kabul etmemek gerek. Kabul edildiği oranda, zaten olabildiğince aşınmış olan toplumsal-inançsal bağlardan geriye hiçbir şey kalmayacaktır. ‘Alevisiz Alevilik’ tabiri bu açıdan önemli. Kaçınılmaz sonuç o olacak.
Çünkü biz bu iktidarın 21 yıllık döneminde Alevilere nasıl yaklaştığını gayet iyi deneyimledik. Alevi açılımlarından bugüne kadar gelen uzun bir süreç var. Hepsinde asıl dert Aleviliğe kendi durdukları iktidar İslam’ı yörüngesiyle tarif oluşturmak ve bu tariflere göre bir ‘Alevilik’ yaratmaktı. Yakın bir örnek olarak cemevine yapılan “ziyaret” gösterilebilir. Orada Alevi sembol ve değerlerine dahi tahammül edilmedi, yerleri değiştirildi ve kendilerine göre dizayn ettirdiler cemevini.
NAKİBÜLEŞRAF ROLÜ VE SECERELER
Yalnız şu an ki Alevi-Bektaşi Cemevi Başkanlığı projesinin daha özgün yanları da var. Başta Ocak sistemi olmak üzere, Alevi örgüt ve kurumsallaşmalarını da boşa çıkarmayı hedeflemekte. Mevcut “dedeleri” maaşa bağlama, yeni “dedeler” eğitme ve tamamen kontrol altına alınmak istenen cemevlerine gönderme gibi birçok plan devrede. Nakibüleşraf rolü üstlenip secere dağıtmaya başlamaları dahi gündeme gelebilir. Alevi kamuoyu haklı olarak ‘kayyum’ benzetmesi yaptı. Nakibüleşraf benzetmesi de yerinde bir benzetme olur. Çünkü yakında “dede” tayin etmeye yeltenilecek.
ALAADDİN KEYKUBAT HATIRLATMASI
Bu konu da Selçuklu hükümdarı Alaaddin Keykubat dönemi de benzerlikler içermekte. Şuan da gün yüzüne çıkan birçok secere de onun imzası ve “tasdiği” söz konusu. Fakat öte yandan Alevi mitolojisi ve hafızası bu dönemi Ocak kurucusu olan şahsiyetlerin, erenlerin aynı hükümdar tarafından fırınlara atıldığını, fakat yanmayarak bıyıkları buz tutmuş halde dışarı çıktıklarını dile getirerek işler. (Örneğin Axuçan, Kureyş) Burada mitsel ifade ile dile gelen bir mücadele ve direniş söz konusu. Bu tarihsel anekdot güncel meselenin amaçları ve bizlerin tutumunun ne olması gerektiğine dair önemli veriler sunmaktadır.
Bütün bunların toplamı olarak, iktidarın geçmişin ideolojik tortularından da ilham aldığını ve inkar tarifleri üzerinden hareketle Aleviliği şekillendirilmeye ve denetime almaya çalıştığını net bir şekilde söyleyebiliriz.
Bu politikalara karşı başta ocakzadeler olmak üzere tüm toplumumuz karşı çıkmalı, maaş ve maddiyat temelli geliştirilmek istenen bu asimilasyon projesine tenezzül etmeyerek, tutum almalıdır.
ALEVİLİK VE DEVLET DIŞI TOPLUM GERÇEKLİĞİ
PİRHA- Sizce Alevilik dıştan bir müdahaleye açık bir inanç mı? Yapılan müdahaleler nerden güç alıyor?
ASİL BENLER: Tüm Alevi kamuoyu hemen hemen otuz yıldır ‘Devletin Alevisi Olmayacağız’ sloganını alanlarda dile getirmektedir. İlk soruda özet olarak açıklamaya çalıştığımız vurgulardan yola çıkacak olursak, bu sloganın Aleviliğe uygun bir şiar içerdiğini belirtebiliriz. Çünkü Alevilik, A devlet B devlet fark etmeksizin devlet dışı bir toplumsal gerçekliğe tekabül ediyor. Bahsettiğimiz Ocak sistemi dahilinde ki komünalite ile kendine has ahlaki ve politik örgüleri var. Cem, civat, dar-didar ve dört kapı kırk makam bunlardan bazıları. Dolayısıyla olası bir dış müdahale tüm bu değerleri al aşağı eder.
Fakat Alevi kurumlarında özellikle ikircikli bir durum olduğunu tekrar tekrar dile getirmemek elde değil. Daha önce gerçekleştirdiğimiz bir sohbette ‘yerel diyanet’ vurgusu yapmıştık. Belediyelerin cemevleri üzerinden Aleviler ile kurduğu tahakküm ilişkilerine ve bu durumun siyasi ve inançsal açıdan fetva verebilecek düzeye çıkarıldığına dair bir vurguydu kısaca.
“DEVLETİN ALEVİSİ OLMAYACAĞIZ” SLOGANI
Bu ikircikli durum göz önüne alındığında, “Devletin Alevisi olmayacağız’ sloganının kimi çevrelerce aslında Aleviliğin devlet dışı toplum olma özelliği esas alınarak değil, devleti kimin yönettiğine dair bir slogan haline dönüştürüldüğü gerçeği açığa çıkmakta. Yani ‘benim savunduğum parti iktidarda ise sorun yok, yok eğer değilse filanca partinin yönettiği devletin Alevisi olmayız’ gibi bir muamma. Tabi ki bu durumun, İktidar İslam’ı ve Kemalist, laik, milliyetçilik arasında sıkışıp kalma gibi ideolojik bir arka planı da var.
“OCAKLARIN YERİNİ CEMEVLERİ, PİR ve ANALARIN YERİNİ BAŞKANLAR ALDI”
Bir diğer içsel soruna da değinmek gerekiyor kanımca. Tarım-köy toplumsallığı içerisinde doğal bir inanç olarak yaşanan Alevilik, kentleşme gerçekliği ile yüz yüze gelince süreç içerisinde içsel bir sınıflaşmayla karşı karşıya kaldı. Cemevlerinin kurgulanışını kentleşmeyle birlikte makul ve mütevazi bir yere koyabilecek olsak da, zamanla birileri tarafından Aleviliğin tam merkezine, yani ocakların yerine oturtuldu. Toplumsal yarılmayla birlikte açığa çıkan sınıflaşma, kendiyle beraber bürokratik başkanlar sınıfını da getirdi. Bu gidişata göre ocakların yerine cemevleri, Pir ve Anaların yerine ise başkanlar, bürokrasi ve onlara bağlı olan “dedeler” geçirildi peyder pey.
“OCAKLARIN ORTADAN KALKMASI ALEVİLİĞİ SALDIRILARA KARŞI SAVUNMASIZ BIRAKIYOR”
Ocaklar ilim irfan üreten, edep erkan öğreten mekanlardır. Binlerce yıl bu misyonu üstlenmiş ve hem Yol itikadini korumuş hem de pir-talip ilişkilerinin devamlılığını sağlamışlardır. Adeta Alevi hakikat bilgisini, yaşamla kurduğu güçlü bağlarla birlikte rafine ederek üreten, devamında ise toplumsal ikrarı sağlayıp, koruyan bir kurumsallaşmadan bahsediyoruz. Şimdi bu kadar hayati bir kurumun ortadan kalkması doğal olarak Aleviliği içten ve dıştan gelen saldırılara karşı savunmasız bırakacaktır.
Bu durumun açığa çıkmasında özellikle 37-38 Dersim Tertele sürecini önemle ele almak gerekir. O süreçte büyük ve trajik bir katliam yaşandığı gibi, aynı zamanda toplumsallığı bir arada tutan ocak sistemine de müdahale edildi. Hem de çok stratejik bir hedef olarak.
YEREL DİYANET BELEDİYELER VE TAHAKKÜM İLİŞKİLERİ
PİRHA- ‘Yerel Diyanet’ olarak tanımladığımız belediyelerin Aleviler ile ibadethaneleri üzerinden kurduğu ilişkilenme yöntemi hakkında başka neler söylenilebilir?
ASİL BENLER: Alevilik için bu kadar stratejik bir konumda olan ocaklara yapılan müdahaleler sonucunda açığa çıkan boşluk cemevleriyle doldurulmak istendi.
Özellikle belediyelerle imtiyaz ilişkilerine giren söz konusu başkanlar sınıfı, kendi anlayışlarına göre “dede” seçer oldu. Bu seçilmiş “dedeler”, Alevi hakikatindense, ‘Yerel Diyanet’ haline gelmiş olan belediyelerin ve onlarla uyumu asla elden bırakmayan kurum başkanlarının kulaklarına hoş gelen kelamlar yaymaya başladı. Sonuç olarak ise başta cemler olmak üzere her şey, ‘Hak için değil, seyir ve gösteri için olmaya başladı.’
“GELEN ELEŞTİLER’BURASI SİYASET YERİ DEĞİL’ DENİLEREK KESİLMEK İSTENDİ
Gelen eleştirilerin önü her daim “burası cemevi, siyaset yeri değildir” denilerek kesilmek istendi. Israr edenler çeşitli teşhir yöntemleriyle aforoz edildi. Adeta cemevleri üzerinde tekelleşme durumu oluştu. Çoğu kez cemevleri genel kurul seçimlerinde çıkan kavgalar bu işin önemli göstergelerinden. Çünkü yutkunarak söylüyorum, cemevleri belediyelere işçi aldırma kurumu veya ihale ve rant merkezi haline indirgendi adeta.
Şimdi açığa çıkan somut durum, aslında içsel olarak da Aleviliğin müdahaleye açık hale getirildiğini gösteriyor. Bugün iktidarın Aleviliğe müdahalesini eleştirir ve kabul etmezken, aynayı kendi yüzümüze tutarak “Ali’nin gözümüze görünüp, görünmediğine de” bakmamız gerektiği çok açık.
“BİR SÜRÜ ENKAZ VAR VE İSMİ SADECE CEM VAKFI DEĞİL!”
PİRHA: Kentlere göçün bu aşamada önemli bir yeri olduğunu mu söylüyorsunuz?
ASİL BENLER: Kentleşme olgusu ve Alevilik başlığını yeterince derinlikli tartıştığımızı düşünmüyorum. Tartışmayınca da bir takım pozitivist yıkıcı anlayışlar, modernist kof ilerlemeci belirlemeler ve başka din ve inançlara özenmeler gibi birçok faktör derin tahribatlar açığa çıkardı ne yazık ki.
Tüm bunların panzehiri, Aleviliğin dayandığı tarihsel değerleri esas alarak demokratik reformları gerçekleştirmekti. Fakat bahsettiğimiz modernist akıl ‘güncelleme’ koydu bu sürecin ismini. Menzilleri de daima Batı oldu. Ve sonuç ortada.
Ocak sisteminin önemsiz görülüp misyon olarak yerine cemevlerinin geçirilmesi, toplumumuzda ki sınıflaşma olgusu ve söz konusu hakim hale gelen sınıfın çeşitli küçük-büyük iktidar çevreleriyle kurduğu minnet ve menfaat ilişkileri, toplumsal değerlerimizi, belki ağır olacak ama pazarlama konusu yaptı çoğu zaman. İyi niyetli insanları tenzih ediyorum elbette, ama ne yazık ki durumun vahametini konuşmamız gerekiyor açık yüreklilikle. Artık Cem vakfını herkes ezberledi, neye nasıl hizmet ettiği ortada. Gerçekliğini anlatmaya devam edelim, fakat onu örtü olarak kullanmayalım artık, o örtü kalksın. Altında bir sürü enkaz var ve ismi sadece Cem Vakfı değil.
“BİZ NEREDEYİZ, ATEŞTE SEMAHA DURANLAR NEREDE?”
Tüm bunları söylerken somut ve güncel bir örnek vermek isterim. Onlarca cemevi ve kurum, Alevi Bektaşi Cemevi Başkanlığının kuruluş görüşmelerinde birçok noktada maddiyat temelli taleplerde bulundular. Çatılarının akmasını, boyalarının dökülmesini ve mevki-makam taleplerini dile getirdiler. Bunu AKP yetkilileri de itiraf etti, kendi gözlemlerimizde var. Tam da Madımak Katliamı davasında zaman aşımı durumu açığa çıkmışken, iki durumu yan yana getirelim ve düşünelim. Biz neredeyiz, ‘Ateşde semaha duranlar’ nerede?
“BURADA İKTİDAR, AYRICALIK VE İMTİYAZ YOKTUR”
PİRHA: Bahsettiğiniz tüm bu iç ve dış müdahalelere dair çözüm öneriniz var mıdır?
ASİL BENLER: Öncelikle çözümü can ve talip olma bilinciyle bir araya gelip, Cem toplumsallığı içiresinde bütünlüklü olarak tartışmamız ve bulmamız gerekiyor. Bu hepimizin kaçınılmaz görevi. Fakat birkaç hususu katkı amaçlı olarak buradan belirtebiliriz elbette.
Öncelikle Pir’in de Yola talip olduğunu vurgulayıp, sorgulama ve yaptırım hakkını açık ve net ortaya koyarak, bu hakkı talip olan halka veren bir inancımız var. Peygamber ve ümmet liderini statüleriyle meclisine almayıp, onu hiyerarşik tüm konumlarından arındırıp ancak Can olarak meclise kabul eden bir inanca sahip olduğumuzu yine hatırlamakta fayda var.
Tüm bu gerçeklikler Aleviliğin iktidara dair yorumunu anlamak için önemli veriler sunmakta. “El Ele, El Hakka” tabiri ve Çark-ı pervaz yorumu tüm kozmosu, özelinde ise mikro kozmosu, yani “kainatın aynası” olan insanı, bir döngüsel zaman hareketliliği içerisinde kavramımızı sağlar. Burada iktidar yoktur, ayrıcalık ve imtiyaz yoktur. Cümle varlık Hakkın suretlerindendir ve hareket içerisinde, semah halindedir. Özellikle beşeri boyut da sadece insan-ı kamil mertebesi vardır, oda hiyerarşik bir yükselme değil hakikat ilmi deryasına erişmenin ifadesidir. Hakikat nefsten azadedir, bir nevi “sıfıra yükseltmektir.” “Ölmeden ölmek” deyimi ile de ifade edilebilir.
ALEVİLİK VE ALEVİLER ARASINDAKİ UÇURUM
Şimdi böylesi bir inanca sahip olduğumuzu anımsarsak şu tahlil somut bir şekilde önümüze çıkıyor; öncelikle Alevi olduğunu söyleyen bizlerle, Alevilik arasında derin bir uçurum var. Buna yolumuz ikrarsızlaşma der. İkrardan düşmüşüz, düştüğümüz yerde Aleviliğin kırıntılarını arıyoruz. Hem de bulamayacağımızı bildiğimiz halde. İlk önce ikrara yükselmemiz gerek. Öncelikle bu durumu aşmanın yol ve yöntemlerini aramalıyız.
ÜÇLÜ İKTİDAR YAPISI: GENEL, YEREL VE İÇSEL İKTİDARLAR
Sorunuzla bağlantılı olarak üçlü iktidar yapısından bahsettik. Bu üçlü iktidar, yani birinci olarak devlet aygıtının zor ve ideolojik araçlarıyla donanmış olan AKP hükümetinin dayattığı genel iktidar. İkincil olarak genellikle CHP’li belediyelerde ifadesini bulan ve cemevleriyle kurduğu ilişkilerde tahakküm ve bağlılık oluşturan yerel iktidar. Üçüncül olarak ise, daha çok cemevi ve kurum başkanlarında ve bunlara bağlı olarak kimi “dedelerde” gözlemlenen içsel iktidar. Tüm bu bilgi-iktidar yapılanmalarına karşı Alevi felsefesinden aldığımız feyzle, demokratik siyasetin yöntem ve araçlarını kullanarak mücadele etme zorunluluğu önümüzde duruyor. Kaybedilen değerin, kaybedildiği yerde bulunma gerçeğini göz önünde bulundurunca da Ocak Sistemi örgütlenmesini tekrar inşaa etme göreviyle karşı karşıya olduğumuzu dile getirmek isterim.
“SONLANACAK TEK ŞEY ALEVİLİK OLUR, YÜZLEŞMEMİZ GEREKİYOR”
Bu olmaz ise genel, yerel ve içsel olarak tanımladığımız her üç iktidar kliği kendi “dedesini” yaratmaya ve kendi cemevini açmaya devam eder. Bu çok ucu açık bir süreç. Böylesi bir durumda bunun sonu yoktur. Sonlanacak olan tek şey burada Alevilik olur.
Doğal olarak da günün sonunda devlet aygıtıyla bütünleşmiş olan genel iktidar, daha sistematik ve daha koordine olmuş haliyle kurduğu başkanlık bünyesinde tüm üçlü iktidarın oluşturduğu dağınık ve parçalı denetimi tek elde toplar ve tüm itirazlarımıza rağmen ‘atı alan Üsküdarı geçer’. Acı ama gerçek, bununla yüzleşmemiz gerekiyor.
Ersin ÖZGÜL/İZMİR
İLGİLİ HABERLER:
1-‘İnce bir Sünnilik yaparak Alevileri asimile etmek amaçlanıyor’- VİDEO
2-‘Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı, toplumumuza ‘Alevisiz Aleviliği’ vaat etmektedir’
3-‘AKP üzerimizde at oynatıyor; bizi yok etmeye çalışan zihniyetle beraber olmayın’-VİDEO
4-‘Maddi teklifleri reddettik; biz Alevi köyleriyle iletişim sağlamalıyız’-VİDEO
5-‘AKP, Cemevi Başkanlığı’yla sinsice bir çalışma yapıyor, Alevileri avlamaya çalışıyor’-VİDEO
6-‘Cemevi Başkanlığı’nda görev kabul edenler inancına ihanet içindedir’-VİDEO
7-Baba Demir: Alevi kurumları birlikte hareket etmeli-VİDEO
8-Pir Mustafa Mısır: Ulularımız hiç biat etmedi, lokmanın peşine düşmedi!
9-‘AKP hükümetinin dedelere maaş projesi soykırım politikasıdır’-VİDEO
10-‘Maaşı kabul etmiyoruz; nefsine yenik düşen olursa düşkündür’-VİDEO
11-‘Devletten maaş aldığın zaman amir-memur ilişkisine dönüşür, maaş reddedilmeli’
12- ‘Cemevi Başkanlığı bir tuzaktır; maaşı kabul edenler onurlu değildir’-VİDEO
13- ‘Cemevlerini Diyanet bünyesine katmak ve içten fethetmek çabasındalar’-VİDEO
14-‘Alevi Pirleri ve Bektaşi Babaları sadece talipleriyle yol alır’-VİDEO
15-Çiçek: Dedelere, zakirlere maaşı devlet verirse ne inanç ne de yol kalır-VİDEO
16-‘Maaş bağlamanın altında yatan Alevi inancını yok etmektir’- VİDEO
17-‘Pirlerimiz yollarına sahip çıksınlar, kendilerini maaşa bağlamasınlar’-VİDEO
18-‘Gülsev Kaya: Biz ulufeyle, parayla, maaşla tarif edilecek bir geçmişe sahip değiliz’ – VİDEO
19-‘Büyükşahin: Alevileri kendi kirli işlerine ortak etmek istiyorlar ‘– VİDEO
20-‘Karaoğullarından: Maaşı kabul eden ‘Hınzır Paşa’lara geçit vermeyeceğiz’- VİDEO
21-Güleç: Hedefleri Alevi kurumsallaşmasının ulaşamadığı yerleri ele geçirmek – VİDEO
22-‘Alevilerin bu kötü gidişata bir an önce dur demesi lazım’
23-Sazcı: Dedelere maaş, makbul ve makul bir Alevilik yaratma girişimidir-VİDEO
24-‘Dedelere maaş teklif edilmesi Aleviler üzerinde dayatmayı yaratır’- VİDEO
25-‘Cemevi Başkanlığı’nın asimilasyonunu anlatmak için cemevlerine, köylere ulaşmalıyız’- VİDEO
Yoruma kapalı.