PİRHA – Süleyman Özkan, “Kültürümüzün simgesi” olarak ifade ettiği bağlama yapımı için 50 yıl emek verdi. Enstrüman olarak bağlamanın dünü ve bugününü değerlendiren Özkan “Bağlamayı çoban değneği gibi tutan sanatçılarımız var, onlara kızarım. Bağlama bir gönül aletidir, ihtimamla koruyup gezdireceksin” diye konuştu.
Mamak ilçesi, Tuzluçayır semtinde küçük bir atölyede bağlama imalatı yapan Süleyman Özkan, zanaatında 50 yılı geride bıraktı. Bağlama imalatının yanı sıra müzik icracısı da olan Özkan, “Ozan Özkani” mahlası ile şiirler yazıp beste de yapmakta.
Bütün tahsilini Ankara’da yaptığını belirten Süleyman Özkan, aynı zamanda kamudan emekli. “Bağlama yapım işine kamudaki görevime başlamadan evvel başlamıştım” diyen Özkan, Malatyalı Mehmet Ali Alpay usta ile tanışma ve ardından gelen serüveni şu sözlerle anlattı:
“Babam Hasan Özkan da aşıktır. Doğdum ve onun güzel nağmeleri ile büyüdüm. Zaman içinde başka güzel üstatları da tanıdık. Babam Hasan Özkan’ı çevresindeki insanlar çok severlerdi. Bir gün bir topluluk içinde benden birkaç yaş büyük bir dost ile diğerleri babamdan söz ediyorlardı. Babamın birçok enstrüman çaldığından bahsediyorlardı. Sonra bana dönüp ‘Süleyman sen ne çalıyorsun?’ diye sordu. O anda çok üzüldüm.
Babam, daha evvel bizi bağlama çalıp öğrenmemiz konusunda zorlamıştı. ‘Bu bizim kültürümüz’ şeklinde sözleri olmuştu.
O gün arkadaşımdan o soruyu alınca çok utandım. Ardından eve gittim, defteri bir kenara attım ve bağlamayı elime aldım. Ama bağlamayı bir türlü tutamıyorum; sürekli kucağımdan düşürüyorum. Babam da aletlerine çok özen gösteren biri. Eski bağlamalarda kılıf yoktu, siyah bir bezin içinde, altını düğümle bağlayıp asarlardı. Bağlamasını indirip çalmaya çalışıyordum ama akort sürekli bozuluyor. Yapayım derken telini kırıyorum. Bu arada babam bakıyor ki sazın kılıfının altındaki düğüm değişmiş. Bağlamanın telini kırdığımda Mehmet Ali Alpay ustanın yanına değiştirmek için koşuyordum. İşte böylece bir serüven başladı. Böyle gidip gelirken ağaç işlerine de zaten ilgim vardı. Bu arada bağlamanın nasıl yapıldığına dair de bir merakım oluştu.”
“İLK BAĞLAMAMI DUVARA ASTIM VE SEVİNÇTEN BİR HAFTA UYUYAMADIM”
Süleyman Özkan, ilk bağlamasını yapma sürecini ise şu sözlerle anlattı:
“Eskiden kışlık yakacakları ardiyelerden kütük halinde alırdık. O ara kömürlüğe indim bir küçük çam kütüğü buldum. Onu babamın keseriyle şekillendirdim. Ardından Mehmet Ali Alpay’ın dükkanına giderek bir takım aletlerle tıraş ettim. Erzincanlı Hüseyin Tavşancı isimli daha eski bir usta vardı. Mehmet Ali Alpay da dükkanını ondan satın almıştı. Benim bu yapmaya çalıştığım bağlamaya şöyle bir bakıp ‘Ulan oğlum sen daha evvel bu işi yaptın mı?’ diye sordu. İlk defa yaptığımı söyleyince ‘aferin sende iş var’ deyince bana da bir şevk geldi. Artık o gün o mesleğin içinde kendimi buldum. Kısacası ilk bağlamam çam kütüğünden, budakları olan bir enstrüman oldu. Bitiminde onu yatak odamda başucuma astım ve sevinçten bir hafta uyuyamadım.
Bir arkadaşım, yaptığım bağlamayı kendisine satmam konusunda ısrar etti. Ben de satın almasın diye çok yüksek rakamlar söylüyorum ancak hemen parayı önüme koydu ve sazı kapıp gitti. Bunun üzerine çok üzüldüm. Sonrasında Mehmet Ali Alpay, beni kendi yanına çağırıp ‘Gel sen bu işi beceriyorsun, bana yardım et’ dedi. Ardından iş büyüdü, çevre genişledi ve o arada yüksekokulu da bitirmiş oldum. Bu arada araştırmacı yanım da vardır. Kim daha güzel yapıyor diye bilimsel yanlarını da araştırarak halen çalışmalarım devam ediyor. Bir de geriye baktım ki bu işte 50 yıl olmuş.”
BİLİMSEL ÇALIŞMANIN ÖNEMİ!
Süleyman Özkan, günümüz bağlama imalatında yeni teknikler geliştiğine de vurgu yaparak bilimsel çalışmanın önemine değindi. Özkan “Yeni buluşlara açık olan, bilimsel çalışanlar bu enstrümanı şüphesiz ki daha güzel yapıyor. Evvelden reçineden olan komalak cila kullanırdık. İspirto katıp kıvamına getirir elimizle günlerce sürerdik. Bu cilayı oyma teknelere kullanırdık. Şimdi ise yaprak tekneler daha çok gündeme geldi. Onlar da ise komalak cila uygun düşmüyor. Araştırmalar sonucunda polyester cila daha uygun oluyor. Tabii polyester cilanın zahmeti tozu daha çok” diye konuştu.
“BAĞLAMA BİR GÖNÜL ALETİDİR”
Süleyman Özkan, enstrüman olarak bağlamaya günümüzde verilen değeri de yorumladı. “Bu bir kültür meselesi” diyen Özkan, “Doğadan harcı alıp onu kendi amacımıza göre dönüştürüyoruz. Bağlamayı çoban değneği gibi tutan sanatçılarımız da var, onlara kızarım. Bağlama bir gönül aletidir, ihtimamla koruyup gezdireceksin. Çünkü o bağlamaya bir yığın emek verilmiştir. Bağlama kültürümüzün simgesidir. Bin yıllardır Anadolu’nun kültürünü yansıtır” dedi.
“TAM HAKKINI VE DEĞERİNİ BULMUYOR”
Özkan bağlamanın gerekli kıymeti bulmadığını da ifade ederek sözlerini şu cümlelerle sürdürdü:
“Bağlama genelde Alevilerin kullandığı bir müzik aletidir. Yeni gençlerimizde çok iyi icra edenler var. Ben bağlamayı kutsuyorum ancak tapmıyorum. Günümüzde değersiz bir eşya gözüyle bakanlar da var. Yani sözün özü tam hakkını ve değerini bulduğunu zannetmiyorum. Bağlama için emek vermiş birçok dedelerimiz, ozanlarımız, üstatlarımız var. Eski çağlardan günümüze bu güzel kültürü getirmişler ancak devletin belli bir politikası var. Var etmeye değil yok etmeye çalışıyorlar.
Bizim her şeyimizde bağlama var. O nedenle bu bağlama cenaze erkanlarında da olabilir. Bizler her şeyimizi bağlamayla çalıp dile getiriyoruz. Aslında bağlama geniş, evrensel bir çalgıdır. Dünya enstrümanı haline gelebilir, geliştirilebilir. Bu da bilimsel olarak çalışmalar sonucunda gerçekleştirilebilir. Benim de bu konuda tasarladığım birkaç projem var. Örneğin sazın gövdesinden dahi ses ararlar. Neşet Ertaş da uzun sap kullanırdı. La sap… O da kendi atalarından gördüğü melodileri göğüse 5-6 perde atarak çalardı. Şimdi ben çalışmalarımda o göğüsteki sesleri sapa topladım. Enstrümanda genetik değişiklik yaptım. Ama henüz piyasaya bundan bir tane sunamadım. Ama bu düşüncemi açtığımda karşı çıkan bazı dostlarım da var. Ama zaten güzellik, karşı çıkmalar sonucunda ortaya çıkmaktadır.”
Eren GÜVEN/ANKARA
Yoruma kapalı.