PİRHA- Evde çalışan, emekli olan veyahut hem iş hayatını hem de sanat faaliyetlerini birlikte yürüten Mamaklı kadınlar, ‘Özgürlük Oyunu’ adlı tiyatro çalışmasında bir araya geldi.
Adem Atar’ın yazdığı ‘Özgürlük oyunu’ adlı senaryoyu sahneye hazırlayan Mamak’lı kadınlar, tiyatro sanatına nasıl yöneldikleri hakkında bilgi verdi.
Çığ Kültür Sanat Akademi’de bir araya gelen kadınlar, “Evde oturmayla kimse bir şey kazanamaz” diyerek sahne sanatlarına yönelmelerindeki gerekçeleri ve tiyatronun, hayatlarına ne katıklarını anlattı.
Mamak ilçesinin Tuzluçayır semtinde yaşayan kadınların kimi ev işçisi, kimi emekli, kimi de hem çalışıp hem de tiyatro çalışmalarında yer alıyor. Sabır Göktaş da bu grupta yer alan isimlerden birisi.
TİYATRO ÇALIŞMASINDAN ÇIKIP EV İŞÇİLİĞİNE…
1973 yılından beri Mamak’ta yaşadığını belirten Göktaş, ev işleriyle uğraştığını ve aynı zamanda tiyatroya katılma sürecini anlattı. Sahne sanatlarının kendisinde büyük bir mutluluk oluşturduğunu söyleyen Göktaş, duygularını şu cümlelerle anlattı:
“Arkadaşlarımla beraber güzel bir grup oluşturduk. Böyle bir karar verdiğim için çok sevinçliyim. Genelde derneklerin kültürel faaliyetlerinde bulunuyordum ama bu tiyatroda yaklaşık 2 yıldır çalışmaktayım.
Bu ilgi zaten içimde çoktan beri vardı. Arkadaşlarım böyle bir çalışmaya girmişlerdi ve bana da teklifte bulundular. Ardından seve seve katıldım. Gençliğimde tiyatroya çok ilgim vardı. Mesela ilkokulda kısa skeçler oynatılırdı, o dönemde dahi çok hevesliydim. Öğretmenlerimiz nedense bizi çok seçmezlerdi. O nedenle tiyatro hep içimde kalmıştı ve daha sonra tiyatrocu olurum diye hep isteğim olmuştu.
Mahallede komşularıma tiyatro çalışması yaptığımı söylüyorum, bana diyorlar ki ‘gidiyorsun ama para veriyorlar mı?’ Neden para alayım diyorum onlara. Para için bu işi yapmadığımı söylüyorum. Keyifli ve sevdiğim bir uğraş olduğunu söylüyorum. Burada kendimi geliştiriyorum. Tabii bu çalışmalarımızı zor şartlar altında yapıyoruz. Çünkü buradan çıkıp eve gidip yemek yapıp bir de ayriyeten tiyatro metinlerine çalışmamız gerekiyor. Yani bir koşturmayla geçiyor.”
“TİYATROYA OLAN SEVDAM SONRADAN OLUŞTU”
Şahturna Çolak ise 52 yaşında tiyatroya gönül veren bir diğer isim. Tiyatroya hep merakının olduğunu belirten Çolak, aynı zamanda şiir yazımı konusunda da uğraş sergiliyor. Bir bütün olarak kültür sanat faaliyetlerine ilgi duyduğunu belirten Şahturna Çolak, ilk kez dahil olduğu tiyatro çalışmasına dair şu açıklamayı yaptı:
“Tiyatro sevdam aslında hiç yoktu, sonradan oluştu. Tiyatro izlemeye öyle çok gitmişliğim de yoktu. Ev kadınıydım ve ardından özel sektörde çalışmaya başladım. Ondan dolayı da pek tiyatroya gitmişliğim olmadı. Tiyatrocu bir akrabamızın oyununa gitmiştim yıllar önce. Sonrasında da arkadaşlarımızın oyununu izlediğimde ‘Beni de ekibinize alır mısınız?’ diye mesaj attım. Sağ olsun arkadaşlar hemen beni çağırdılar. Şu anda oyunumuz gümbür gümbür ilerliyor. Oyunda ise ‘Suçsuz’ isimli bir karakteri canlandırıyorum. Suçsuz olduğumu bir türlü mahkemelere anlatamıyorum.”
“SANATSAL FAALİYETLER İNSANI PSİKOLOJİK OLARAK DİNLENDİRİR”
Evde çalışan kadınlara da mesaj veren Şahturna Çolak, “Tüm kadınlar sosyalleşsin, sanata her türlü etkinliğe yönelsinler. Kadınlar içine kapanmasınlar. Tiyatro, resim, güzel sanatlar gibi etkinliklere kadınların katılmasını isterim. Çünkü evde kalmak bir çözüm değil. Şu anda ben hem çalışıp hem de tiyatroda zaman geçiriyorum. Sanatsal faaliyetler insanı rahatlatır ve psikolojik olarak dinlendirir. Bunun yansıması da çevreye güzel olur. Böylesi ortamlara herkesin katılmasını isterim” şeklinde konuştu.
“KADINLAR EVDE OTURMASINLAR”
Kibriye Odabaşı da ev işçiliğinin yanı sıra, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nin semah ekibinde de yer alıyor. Yaklaşık 50 yıldır Mamak’ta yaşadığını anlatan Odabaşı, tiyatroya olan ilgisini ise şu sözlerle anlattı:
“Tiyatro ile ilk tanışmam, köylerde yapılan yöresel etkinlikler ile oldu. Önceden gençler heybe atıp kapı kapı dolanırlardı. Bulgur, yağ gibi şeyler toplarlardı. Erkeği gelin yapıp devenin üstünde kapı kapı dolaşıp bir tür tiyatro oynanırdı. Zaten çocukluktan beri tiyatroya ilgim var. Sosyal de bir insanım. Derneklerin semah çalışmalarında, korolarda, etkinliklerde yer alıyorum.
Ev Kadınları da evde oturmasınlar. Eğer ‘sıkıldım, daraldım, bunaldım’ derlerse kendilerini dışarıya atsınlar. Ben de çok bunalan bir insandım. kendimi dışarıya attım ve şu an çok mutluyum.”
“EVDE OTURMAYLA KİMSE BİR ŞEY KAZANAMAZ”
46 Yaşındaki Şahturna Buğdaycı da 1995 yılından beri Mamak’ta yaşadığını ve aylık ‘Kadın toplantıları’ yaptıklarını belirtti. Tiyatro çalışmalarında kadına yönelik şiddet konusunun irdelendiğini belirten Budaycı’nın aktarımı ise şöyle:
“En son toplantınızda kadınlara yönelik şiddet hakkında konuşuyorduk. ‘Bu konu üzerine ne yapabiliriz, bu şiddeti nasıl gündeme getirip çözüm üretebiliriz?’ diye toplantıda kadınlarla ilgili bir tiyatro yaparsak iyi bir ses getireceğini düşündük. ‘Kaç Bahar kaç’ isimli bir oyun oynadık. O oyunda Bahar, her türlü şiddete uğruyor. Polise, savcıya, herkese sığınıyor ancak bir türlü şiddete çözüm bulamıyordu. Biz de bunu anlattık ve çok da iyi bir ses getirmişti. 2 yıldır arkadaşlarla tiyatro çalışmaları içerisindeyiz ve bu yeni dönem oynadığımız oyun da hapishanedeki kadınların hayatları ile ilgili. Bu cezaevindeki kadınlardan kimisi iftiraya uğramış, kimisi de gerçekten bir suç işlememiş.
Kadınlar olarak şunu dile getiriyoruz; kadınlar özgür oldukça dünya daha güzel olur. İstiyorum ki tüm kadınlarımız artık evi bırakıp dışarıya çıksın. Şu son döneme bakarsak ortaçağ karanlığına doğru gittiğimizi düşünüyorum. Kadınların bir şekilde dışarıda ses getirmelerini istiyorum. Evde oturmayla kimse bir şey kazanamaz. Aslında buradaki arkadaşlarımın da hepsinin başında bir sıkıntısı var ama buraya gelip daha çok kadınların hayatını canlandırmaya çalışıyoruz. Oysa kadınlarımız alana çıkıp, üzerlerine düşeni yapsa bence dünya daha güzel olur. Tiyatro da insanı insana insanca anlatma sanatıdır.”
Eren GÜVEN/ANKARA
Yoruma kapalı.