PİRHA- Zorunlu din dersine karşı 13 yıllık mücadele sürecinde uğradıkları fiziki saldırı, hakaret ve baskılara rağmen El ailesi açtıkları davayı kazandı. Anayasa Mahkemesi El ailesine 20 bin TL manevi tazminat ödenmesine karar verdi. Bu kararı kabul etmeyen El ailesinin avukatı davayı AİHM’ye taşıdı. Baba Hüseyin El, “İnsanlar korkmasınlar, yılmasınlar, dava açmaktan çekinmesinler. Bizler gibi zorunlu din dersini boykot etsinler. Korkarak bir yere varamayız” dedi.
Zorunlu din dersi dayatması ulusal ve uluslararası mahkemelerde alınan kararlara karşın sürüyor. Yürütülen kampanyalar ve hak talepleri on yıllardır görmezlikten gelinirken, AKP döneminde ‘dinselleştirilmiş’ eğitim modeline geçildi. Bunun sonucu olarak da Alevi öğrenciler nefret diline ve ayrımcılığa maruz kaldı, kalmaya devam ediyor.
Müfredatın bir bütün olarak dinselleştiğini belirten eğitimciler ve eğitim sendikalarının yanı sıra Alevi yurttaşlar da çocuklarının din derslerinin zorunlu olmasına karşı çıkıyorlar.
Diyanet İşleri Başkanlığı da (DİB), hem kendi programı dahilinde hem de Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği içerisinde, okuldan eve, sokaktan üniversitelere kadar bir çok alanda faaliyet yürütmeye devam ediyor.
ZORUNLU DİN DERSİNE KARŞI DİLEKÇE VERİLİYOR
El ailesi, 1938 Dersim Soykırımı’nda aile bireylerinden bazıları katledilen ve Eskişehir’e sürgün edilen ailelerden sadece biri. Eskişehir’e sürgün edilen El ailesi ne kadar geri dönmek istemişse de bu istekleri sürekli ret kararı ile karşılaşmış.
Eskişehir’de evlenen Hüseyin El’in kızının 4. sınıfa geçmesi ile zorunlu din dersi her Alevi ailenin olduğu gibi bu ailenin de gündemine girmiş. El ailesi, tek bir inanca hitap eden ve diğer inançları yok saymanın bir diğer aracı olan zorunlu din derslerini kesin boykot kararı almış. Uzun ve sancılı bir mücadele içerisine giren El ailesi 2009 yılında çocuklarının zorunlu din dersinden muaf tutulması için ilk elden İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne dilekçe vermiş.
TACİZ, HAKARET, KÜFÜR
Zorunlu din dersine karşı başlattıkları mücadelede bir karşı duruşla karşılaşan El ailesinin ilk sancılı süreçleri başlamış. Çocuğunun okuldaki arkadaşları artık kızı üzerinde psikolojik baskı kurmuş, okul idaresi ise zorunlu din dersine karşı dilekçe veren El ailesini ‘kötü örnek’ aile ilan ederek hedef haline getirmiş.
Okuldan caddelere, sokaktan markete kadar kendilerini gören bir çok kişinin sözlü tacizine, hakaretine maruz kalan El ailesi, artık tehdit edilmeye başlamış.
EVİ İŞARETLENEREK ATEŞE VERİLMİŞ
Hedef haline getirilen El ailesinin yaşadığı mahalledeki evin duvarına, ‘Ateistlere ölüm’ yazıları yazılmış. Bu gelecek tehlikelerin devam edeceğinin bir mesajı olmuş. Bu tehditten kısa bir süre sonra El ailesinin evi bir gece yarısı ateşe verilerek, katledilmek istenmişler. Birkaç dakikalık zaman içerisinde katledilmekten kendi imkanları ile kurtulan El ailesi için artık Eskişehir’de kalmanın imkanları ortadan kalkmış. Aile kısa bir süre sonra İzmir’e taşınmış.
“OKUL İDARESİ ÜZERİMİZDE BASKI KURMAK İSTEDİ”
Hüseyin El, diğer inançları ret eden bir noktada olan zorunlu din derslerinden muaf olmaya dair dilekçe verdiklerini ve 13 yıllık sürecin böylece başladığını belirterek, “Okullarda verilen zorunlu din dersi kabul etmediğim bir şeydi. Çocuğumun baskıcı, diğer inançları ret eden bir zorunlu din dersi almasını istemiyordum. Bu yüzden bir mücadele başlattım. Önce Milli Eğitim Müdürlüğü’ne çocuğumun zorunlu din dersinden muaf tutulması için dilekçe verdim. ‘Siz Müslüman değil misiniz? Neden din dersi istemiyorsunuz’ cevabı üzerine nüfus müdürlüğüne başvurarak çocuğumun kimlik hanesine Kızılbaş Alevi yazılması için dilekçe verdim. Kabul etmediler. Mücadeleye başladıktan sonra okuldaki arkadaşları ve okul idaresi çocuğumun üzerinde baskı kurmaya başladılar. Bütün notları pekiyi olduğu halde çocuğumu sınıfta bıraktılar. 2009 yılında Eskişehir yerel mahkemesinde zorunlu din dersine karşı dava açtık ve dava Ankara’ya taşındı. Önce haklı bulunduk, sonradan ise dava ret edildi. 2014 yılında dava Anayasa Mahkemesi’ne taşındı” diye konuştu.
“BOYKOT ETTİK, GERİ ADIM ATMADIK”
Kızının dersleri not ortalamasının en yüksek olanı pekiyi olduğunu ve buna rağmen okul idaresi tarafından sınıfta bırakıldığını söyleyen El şöyle konuştu:
“Bu baskı farklı şekillerde önümüze geldi. Çocuğumun müfredattaki bir dersten notunun oluşmadığını söylediler. Not oluşmadığı gerekçesiyle çocuğumu sınıfta bıraktılar. Çocuğumun dersleri pekiyi ve takdir alan bir çocuk. Ailemizin korkmadan sürekli zorunlu din dersini boykot etmesi onları sürekli rahatsız etti. İlk sınıftan üniversite son sınıfa kadar zorunlu din dersini boykot ettik ve çocuğumuza bu dersi aldırmadık. Dönemin İl Milli Eğitim Müdürü beni çağırarak, ‘Hangi cesaretle dava açıyorsun’ dedi ve yıldırmak istedi. Geri adım atmadık.”
“KIZIMI DÖVMÜŞLERDİ”
Çocuğu fiziki saldırılara kadar maruz kalan El, “Okul idaresi çocuğumu ‘kötü örnek oluşturduğu’ gerekçesiyle başka bir okula göndermek istiyordu. Kızım görme engelliydi ve bu engeli ile alay ediliyordu. Yanımda bile çocuğuma küfür ettikleri bile oldu. Hatta okul idaresinin bu saldırılarda payı olduğunu biliyorduk. Bir gün okulda kızımı dövmüşler ve geldiğinde gözü ve yüzü morarmıştı. Alevi toplumu için kızımı ateşe attım. Hiç korkmadık, korkmuyoruz.” ifadelerini kullandı.
“EVİMİZ İŞARETLENEREK YAKILDI”
Hedef haline getirilmelerinden sonra evlerinin duvarının işaretlendiğini ve evlerinin yakıldığını ifade eden El, “Yereldeki bir gazeteye bu durumu taşıdık. Alevi bir aileden geldiğimi ve zorunlu din dersi istemediğimiz için üzerimizde baskı yaratıldığını dile getirdik. Yerel gazete ise aksine bizi hedef alarak, provokatif bir başlıkla bizi haber yaptı. Bu haberden sonra küfür, hakaret ve fiziki saldırılara maruz kaldık. Bununla da yetinilmedi evimizin duvarına ‘Ateistlere ölüm’ tehditleri yazılmıştı. Bir gece ise evimiz yakıldı ve ölmekten son anda kendi imkanlarımız ile kurtulduk. Artık Eskişehir’i terk etmek zorunda kaldık. Ne Alevi kurumları ne de sol gruplar bize destek oldu. Karşımızda durdular. Ailemin daha fazla yıpranmaması için İzmir’e taşınma kararı aldım. Bu süreçte depresyon ilaçları kullanmaya başladık. Psikolojik tedavi görüyorduk” diye kaydetti.
“ANAYASA MAHKEMESİ HAK İHLALİ KARARI VERDİ; AİHM’YE BAŞVURDUK”
El, 13 yıllık mücadeleleri sonunda 2022 yılında Anayasa Mahkemesi’nin eğitim-öğretimde dini ve felsefi inançlarına saygı gösterilmesini isteme hakkının ihlal edildiğine hükmederek kendilerine 20 bin TL manevi tazminat ödenmesine karar verildiğini aktardı.
Bu kararı kabul etmediklerini ve davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşıdıklarını kaydeden El şunları söyledi:
“2012 yılında İzmir’e taşınmak zorunda kaldık. Narlıdere’de bir okula kaydını yaptırdık. Çocuğumuzun zorunlu din dersine girmeyeceğini, kabul etmeyeceğimizi söyledik. Okul müdürü kararımıza karşı durmadı ve zorunlu din dersi aldırmadık. Dava 2012 yılında Anayasa Mahkemesi’ne gitti. Sonuç için sanki kızımın okulu bitirmesini beklediler. 2022 Anayasa Mahkemesi’nden arayıp kızımın okulunu bitirip bitirmediğini sordular. Okul bittikten kısa bir süre sonra tazminata hükmedildi. Avukatımız bunu kabul etmedi ve AİHM’e başvuruldu. Dava halen devam ediyor.”
“KORKMAYIN, DAVA AÇIN, BOYKOT EDİN”
Hüseyin El, ailelere zorunlu din dersini boykot etme ve dava açma çağrısında bulunarak, “Zorunlu din dersi yaşam tarzına bir müdahaledir. İnsanlar korkmasınlar, yılmasınlar, dava açmaktan çekinmesinler. Bizler gibi zorunlu din dersini boykot etsinler. Korkarak bir yere varamayız. Bu, bizi bekleyen tehlikeleri daha da büyütür. Alevi kültürü tehlike altında. Bunların önüne geçmenin, inancımızı koruyabilmenin tek yolu örgütlenmek ve birbirimize sahip çıkmaktır. Korku bizi hiçbir yere vardırmaz. Alevileri tehlikeli bir süreç bekliyor. Aleviler bir yol ayrımında. İçimizdeki çelişkileri çözüp, güçlü bir örgütlülük sağlamalıyız” şeklinde konuştu.
Hüseyin El son olarak görme engelli kızına manevi olarak sahip çıkılması çağrısında da bulundu.
Ersin ÖZGÜL/İZMİR
Yoruma kapalı.