PİRHA-Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Genel Başkanı Cuma Erçe, kongre sürecini ve önümüzdeki döneme dair yol haritasını PİRHA’ya anlattı. Rızalık alarak yola çıktıklarını belirten Erçe, 2 Temmuz anmalarını tüm ülkeye yayacaklarını ifade etti.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD)Genel Kurulu 7-8 Mayıs’ta yapıldı. İki listenin yarıştığı kongrede Cuma Erçe ve listesi seçimi kazandı.
PSAKD Genel Başkanı Cuma Erçe, kongre sürecine ve gelecek döneme dair nasıl bir yol haritası hazırladıklarına ilişkin PİRHA‘ya değerlendirmelerde bulundu.
Erçe, rızalık alarak yola çıktıklarının altını çizerek, “Bildiğiniz gibi esasen iki yıl önce yapılması gereken genel kurulumuz, pandemi koşulları nedeniyle iki yıl sonrasına kalmıştı. Dolayısıyla biz çalışmalarımızı iki buçuk yıl önce başlatmıştık. Bu çalışmalar tabii bölgelere, şubelere ulaşmamızı biraz daha kolaylaştırdı. Kendimizi ifade etmek, kendimizi anlatabilmek için zaman da bize yardımcı oldu. Bugüne kadar yapılan, alışılagelen çalışma yöntemlerinin dışına çıkmak istedik. Yani her zaman söylediğimiz örgütü tabana yaymak, karar organlarını, karar süreçlerini tabana yaymak ifadesini ne yazık ki genel kurullarımızda çok gösteremiyorduk” dedi.
Genel kurullar dendiğinde genel başkanın kim olacağına odaklanan bir örgüt yapısının olduğunu belirten Erçe, “Dolayısıyla her çalışmamızda, her gittiğimiz yerde en sık karşılaştığımız iki soru vardı; ‘Aday mısınız? Adayınız kim?’ sorusuyla karşılaşmıştık. Halbuki biz meselenin bir genel başkanlık meselesi olmadığını, meselenin çok daha derin bir mesele olduğunu, dolayısıyla örgütü tabana yaymak gerektiği noktasında tabanı ikna etme çabası içerisine girdik” diye konuştu.
“BİRLİK ÇABALARI, DELEGASYONDA ÇOK BÜYÜK BİR İZ BIRAKTI VE BU SANDIĞA YANSIDI”
Erçe, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Genel başkanın belirlediği ya da genel başkan adayının belirlediği bir listeyle genel kurula girmek yerine şubelerimizin, üyelerimizin, delegasyonumuzun bölgeyle eş güdümlü belirlediği yöneticilerin kendi arasından oluşturduğu görev dağılımı sonucunda bir şey yaratmak, yeni bir yapı yaratmak için çaba harcadık. Bunu tabii örgütlerken eski alışkanlıklardan kaynaklı elbette ki zorlandık, yeniyi anlatma oldukça zor oluyor. Fakat örgüt bunu kavradı, sahiplendi. Her bölge kendi temsilcisini, kendi GYK üyesini her bölge kendi içinde özgürce ve demokratik ortamda seçti. Çünkü örgütün buna ihtiyacı vardı. Birlik çabasına, bir birlik çağrısına ihtiyacı vardı. Bununla da yetinmedik, örgüt içerisinde aktivist olan, ismi öne çıkan, adaylıkta adı geçen arkadaşlarımızın tamamını bir araya getirip bir birlik çağrısı yaptık.
Genel kurul salonunda göstermiş olduğumuz birlik çabaları, bir arada tutma çabaları, örgütü gerçekten koruma, kollama çabamız delegasyonda çok büyük bir iz bıraktı ve sonuç itibariyle de bu sandığa yansıdı. Arada çok ciddi bir fark oluşarak delegeler bizden yana bir rızalık verdiler. Tabii bunu yaparken de aslında bize olan güvenlerini ifade ettiler ama bir de mesaj verdiler bize. Bu mesajın farkındayız. Söylediklerinizin takipçisi olacağız. Burada kürsüde aktardığınız şeylerin takipçisi olacağız dediler ve zaten genel kurul sonrasında gösterilen ilgi bunu yansıtıyor.”
“GÜÇLÜ BİR BİRLİKTELİĞİ YARATMAK İÇİN BÜTÜN ALEVİ KURUMLARIYLA BİR ARAYA GELECEĞİZ”
Alevi kurumlarındaki dağınıklığı giderecek her yolu deneyeceklerini dile getiren Erçe, “Alevi kurumlarının bu birbirleri arasındaki açı farklarını giderecek her türlü yolu deneyeceğiz. Gerçekten güçlü bir birlikteliği yaratmak için bütün Alevi kurumlarıyla bir araya geleceğiz. Yetmedi bütün yöre dernekleriyle bir araya geleceğiz. Yani bütün dernekleri bir araya getirip bu çıkışı umarım bu 2 Temmuz’da yaparız. Sadece Sivas’ta güçlü bir miting yapmakla kalmayıp herkesin bulunduğu yerde bu yapılan anmaları mitinge çevirecek bir pozisyon yakalamasını isteyeceğiz” diye belirtti.
“ALEVİ KURUMLARI SEÇİMLE YÖNETİLMEZ”
Rızalık olgusunun Aleviler ve kurumları açısından çok önemli olduğuna işaret eden Erçe, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bugüne kadar olan kısım şuydu; seçim kazanmak için her yol mubahtır meselesi vardı. Bu çok yazık bir şey gerçekten. Sadece genel başkanı tanıyan, dolayısıyla tüm yükü, tüm sorumluluğu genel başkanın üstüne yıkan bir yaklaşım söz konusuydu. Bunu da tersine çevirerek kime oy veriyorsunuz, tanıyın. Yarın kimden hesap soracağınızı bilin diyerek yönetim kurullarında görev alan tüm arkadaşları kürsüye çağırdım. İşte rızalık bu biçimde oluşuyor. Dolayısıyla delege kimi seçtiğini ve niye seçtiğini bilerek oy kullandı. İşte sadece seçimi şu kazansın ya da seçimi biz kazanalım demek için bir çaba içerisine girmedik. Bundan sonra yapılacak olan Alevi kurumlarının genel kurullarına kesinlikle bizim bu çabamızın, bu tarzımızın etkisi olacağını düşünüyorum. Ben daha ileri giden şeyler söyledim mi? Söylüyorum da Alevi kurumlarında seçim olmaz. Alevi kurumları seçimle yönetilmez. Yönetimlerle yönetim denilen olgu, Alevi kurumlarına çok yakışan bir olgu değil. Alevi kurumlarında dayanışma, birlikte yönetmek vardır. Alevi kurumlarında herkes eşittir.”
“AŞURE AŞURE OLMA ÖZELLİĞİNİ YİTİRİP ÇORBAYA DÖNÜŞTÜ”
Devletten ve siyasi partilerden bağımsız bir tutum alınması gerektiğini aktaran Erçe, “Alevi toplumunun kendi lokmalarıyla var ettiği değerler inanın başkalarının verdiklerinden çok daha kıymetlidir. Ama son zamanlarda ne yazık ki belediyelerin ve devletin sağladığı, valiliklerin sağladığı aşure lokmaları çorbaya dönüştü. Yani aşure aşure olma özelliğini yitirip çorbaya dönüştü. İşte biz bu haliyle Alevi kurumlarını yeniden ayağa kaldıracaksak, özümüze dönerek kaldırabiliriz. Yani kendi felsefemize, kendi inancımıza dönerek orayı tekrar yakalayabilirsek bunu sağlayabiliriz. Aksi takdirde bize iki torba çimento, dört tane tuğla verenin kulu kölesi oluruz” ifadelerine yer verdi.
“ZORUNLU DİN DERSLERİ MESELESİ SADECE ALEVİLERİN MESELESİ DEĞİLDİR”
Erçe, önümüzdeki döneme dair yol haritasını da paylaşarak, şunları söyledi:
“Zorunlu din dersleri meselesi sadece Alevilerin meselesi değildir. Eğitimdeki gericileşme, bu ülkede eğitimde bilimsel yol ve yöntemlerin dışına çıkma meselesi bütün çocukları ve bu ülkenin geleceğini tehdit etmektedir. Dolayısıyla kendisini ben laikim, çağdaşım, bilimden yanayım diyen herkesin dahil olması gereken bir süreçtir. Ne yazık ki ana dilinde eğitim meselesi konusunda da benzer bir yaklaşım söz konusu. Ana dilinde eğitim dendiği zaman birçok kesim sadece Kürtlerin meselesiymiş gibi algılıyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kapatılması, lağvedilmesi meselesi. Gerçek anlamda kendisini ben Atatürkçüyüm, ben laikim, ben çağdaşım diyen tüm kesimlerin meselesi olduğunu düşünüyorum. Niçin? Diyanet İşleri Başkanlığı bu ülkede şu anda Osmanlı’daki Şeyhülislam’ın görevini yürütüyor. Yani Diyanet İşleri Başkanlığı inanılmaz bir bütçenin üstünde oturuyor. Ve bu ülkeyi Diyanet İşleri Başkanlarının verdiği fetvalarla yöneten bir hükümet anlayışı söz konusu. Niçin sadece Alevilerin meselesi olsun? Sivas Madımak Müzesi’nin utanç müzesine dönüştürülmesi sadece bizim talebimiz olamaz. Sadece Alevilerin talebi olamaz. Bu bir insanlık meselesidir. Dolayısıyla eğer orada insanlığa yönelik işlenen bir suç varsa oranın bir utanç müzesi olması gerekiyorsa bunu en çok dostlarımız istemeli. Dolayısıyla herkes vicdanını ortaya koyması gerekiyor. Ben yol haritası derken, öncelikle buradan başlamamız gerektiğini düşünüyorum.”
Diren KESER/MERSİN
Yoruma kapalı.