PİRHA-Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne ilişkin bir açıklama yapan CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, İstanbul Sözleşmesi’nin feshinden sonra şiddet vakalarının arttığını belirtti. Nazlıaka, “Eğer İstanbul Sözleşmesi yürürlükte olsaydı ve uygulansaydı, şiddet uygulayan birçok fail caydırıcı cezalar alacaktı. İmza tarihinden bu yana öldürülen binlerce kadın bugün hayatta olacaktı, katiller “yatarım üç beş ay, çıkarım” rahatlığıyla hareket etmeyecekti” dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü nedeniyle “İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz” diyerek bir basın açıklaması yaptı. İstanbul Sözleşmesi’nin feshinden sonra kadına yönelik şiddetin arttığını belirten Nazlıaka; “Bizlere, ne giyeceğimizden, kaç çocuk doğuracağımıza kadar dayatılan bir hayat reva görüldü. Bizler, AKP’nin kadın cinayetlerini “fıtrat” ve “kader” söylemine mahkum ettiğinizi unutmuyoruz” dedi.
“HAKLI OLAN HER ŞEY İÇİN SAVAŞMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
Nazlıaka, 25 Kasım tarihine ilişkin Mirabel Kardeşler’e atıfta bulunarak; şunları söyledi:
“25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü, gücünü üç kız kardeşin bir diktatöre karşı verdiği onurlu mücadeleden alıyor. Tarihe “Mirabel Kardeşler” olarak geçen bu üç kadın; ülkelerinde demokrasiyi savundukları için vatan haini ilan edildiler ve defalarca hapse atıldılar. Bir 25 Kasım günü, Mirabel Kardeşler’in arabasını yolda durduran diktatörün yandaşları, kardeşlere önce tecavüz etti sonra da öldürüp uçurumdan aşağı attı. Vahşice katledilmeden önce Maria Mirabel’in şöyle demişti: “Belki bize en yakın şey ölüm ancak bu beni korkutmuyor. Haklı olan her şey için savaşmaya devam edeceğiz.”
“KADIN DÜŞMANI ZİHNİYETİ SANDIĞA GÖMECEĞİZ”
“Ülkemiz demokrasiden uzaklaştıkça, kadına yönelik şiddet hız kesmeden devam ediyor” diyen Nazlıaka, geçtiğimiz günlerde bir erkek tarafından İstanbul’da katledilen Başak Cengiz’i hatırlattı. Nazlıaka; “Kadınlar sırf kadın oldukları için öldürülüyor, şiddete uğruyor. 11 gün önce Başak Cengiz’i samuray kılıcıyla katleden katil Can Göktuğ Boz, “Birini öldürmeyi planladım, kadın direnemez diye onu öldürdüm” demişti.
Bizler, en temel hakkımız olan yaşam hakkımıza sahip çıkmak için direniyoruz. Kadınların can simidi olan İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece yarısı, tek adamın kararıyla çıkılmasını asla kabul etmiyoruz. İlk seçimlerde kadın düşmanı zihniyeti sandığa gömeceğiz ve ilk bir hafta içinde İstanbul Sözleşmesi’ni yeniden yürürlüğe koyacağız” dedi.
“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NİN FESHİNDEN SONRA ŞİDDET VAKALARI ARTTI”
Nazlıaka, İstanbul Sözleşmesi’nin fesih kararından sonra iletilen şiddet vakalarında artış yaşandığını belirtti.
“Eğer İstanbul Sözleşmesi yürürlükte olsaydı ve uygulansaydı; şiddet uygulayan birçok fail caydırıcı cezalar alacaktı. İmza tarihinden bu yana öldürülen binlerce kadın bugün hayatta olacaktı, katiller “yatarım üç beş ay, çıkarım” rahatlığıyla hareket etmeyecekti. Çocuğa yönelik cinsel istismarda bulunanlar, delil yetersizliği gerekçesi ile tahliye edilmeyecekti. Süreli nafaka ve aile hukukunda arabuluculuk gibi konular tartışmaya bile açılmayacaktı. Sözleşme her gün aşındırılmaya çalışılan haklarımıza koruyucu kalkan olacaktı” ifadelerini kullandı.
“ERKEKLER, ÖNCEKİ YARGI KARARLARINDAN CESARET ALDILAR”
Nazlıaka, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu süreçte, hakkında uzaklaştırma kararı bulunan birçok erkek, kız kardeşlerimizi hayattan kopardı. Nermin U. dört yıl önce boşandığı Mahir A.’ye yönelik “beni öldürecek” diyerek koruma kararı istediği karakoldan dönerken, sokakta aynı erkek tarafından öldürüldü.
Sivas’ta yaşayan 8 çocuk annesi 60 yaşındaki Mevlüde Parlak, yemek yapmadığı bahanesiyle evli olduğu Rahmi Parlak tarafından öldürüldü. İstanbul’da yaşayan 32 yaşında 2 çocuk annesi Ulviye Avağ, ikinci eş olma teklifini reddettiği bahanesiyle Mehmet Demir tarafından öldürüldü.
56 yaşındaki Behiye Çakır boşanma aşamasında olduğu Ali Çakır tarafından “500 TL nafaka istediği” bahanesiyle öldürüldü. TRT sanatçısı Hatice Kaçmaz’ı 15 bıçak darbesiyle katleden Orhan Munis’e “aşırı sevgi”den öldürdüğü gerekçesiyle “tutku indirimi” uygulandı.
Katiller, cinayeti işlemeden önce nasıl ceza indirimi alacaklarına ilişkin internet araması yaptılar. Yargılanırken bahanelerin arkasına sığındılar. Önceki yargı kararlarından cesaret aldılar.”
“KADIN CİNAYETLERİNİ, ‘FITRAT’ VE ‘KADER’ SÖYLEMİNE MAHKUM EDİYORLAR”
Nazlıaka, son olarak şunları söyledi:
“Bu ölümlerin ve şiddetin sebebi uygulanan politikalar değilmiş gibi, AKP Sözcüsü Ömer Çelik çıkmış “Toplumsal olarak kadın cinayetlerine karşı seferber olmamızın vakti gelmiştir ve dahi geçmektedir” diyor. Günaydın! Sanki 19 yıldır iktidarda olan onlar değil. AKP iktidarında kadına yönelik ekonomik şiddet de arttı; çalışabilir nüfustaki her 3 kadından ikisi işsiz. Her iki kadından biri kayıt dışı çalışıyor. Kadınlar eşit işe eşit ücret almıyor. Bizlere, ne giyeceğimizden, kaç çocuk doğuracağımıza kadar dayatılan bir hayat reva görüldü. Bizler, AKP’nin kadın cinayetlerini “fıtrat” ve “kader” söylemine mahkum ettiğinizi unutmuyoruz.”
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.