PİRHA-Kobanî Davasında savunma yapan Selahattin Demirtaş, “Hukuk tarihinde ilk yaşanıyor” diyerek “Mahkeme salonunda AKP-MHP, HDP’yi yargılamaya cüret ediyor. Bu davada gerçekte hakim ve savcı yoktur. Hakim koltuğunda Erdoğan, Bahçeli ve Soylu oturuyor; savcı koltuğunda ise yandaş medya ve trol ordusu var” ifadelerini kullandı.
Önceki dönem HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile MYK üyeleri başta olmak üzere 28’i tutuklu 108 kişi hakkında açılan Kobanî Davası Sincan Cezaevi Adliyesi’nde görülmeye devam ediyor.
Davanın 2. duruşmasında ilk söz alan Selahattin Demirtaş “Siyasetin kirlendiği, yolsuzlukların ayyuka çıktığı bir dönemde burada oluşumuz politik yargılamanın en bariz göstergesi” diyerek usule ilişkin itirazlarını dile getirdi.
“ASIL KOBANÎ DAVASI AÇILDIĞINDA SANIK BİZ OLMAYACAĞIZ”
Selahattin Demirtaş, daha önce reddi hakim taleplerinin yazılı olarak iletildiğini de vurgulayarak şu savunmayı yaptı:
“Kamuoyunda adlandırıldığı şekli şekliyle bu dava Kobanî Davası değildir. Bu davanın adı da içeriği de esası da HDP’ye yönelik kumpas davasıdır. HDP’ye yönelik bir siyasi intikam davasıdır. Günün birinde Kobanî Davası da açılacak ve gerçek sorumlular, sokakları provoke eden devlet ve hükümet yetkilileri, vali, kaymakam, emniyet müdürleri katliamı yapan yaptıran gerçek sorumlular ortaya çıkarılacaktır mutlaka. Ancak herkes emin olsun ki o gün sanık sandalyesinde oturanlar biz olmayacağız. Bize bu kumpası kuranlar başta olmak üzere asıl sorumlular yargılanacak ve tüm gerçekler ancak o zaman ortaya çıkacaktır.”
“BU KUMPASIN NEDENLERİNİ ORTAYA KOYACAĞIZ”
“Şimdi bütün kamuoyu şunu bilmeli ve emin olmalıdır ki bu salonda sanık sıfatıyla bulunan tek bir kişi bile Kobanî olaylarından sorumlu değildir, aksine Kobanî olaylarının en büyük mağduru HDP ve HDP’lilerdir. Bize bu kumpasın kurulmasının nedenlerini davanın ilerleyen aşamalarında tüm çıplaklığıyla ortaya koyacağız. Ancak şimdi şunu tekrar belirteyim; kumpasın temel hedeflerinden biri HDP’yi tasfiye etmek suretiyle Cumhur İttifakına seçim kazandırmak, diğeri de IŞİD’in Kobanî’de yenilmiş olmasının üzüntüsü ve öfkesiyle HDP’den intikam almaktır. Yoksa bu dava hakikat arayışı veya adaletin tecellisi için açılmış bir hukuki dava değildir. Davanın kendisi hedefleri ve amacı tamamıyla siyasidir. Hukukla uzaktan yakından alakası yoktur. Davanın esasına geçildiğinde bunları tüm delilleriyle elbette ortaya koyacağız.”
“HAKİM KOLTUĞUNDA ERDOĞAN, BAHÇELİ VE SOYLU OTURUYOR”
“Türkiye’de bugüne kadar çok sayıda siyasi dava görüldü. Birçok kumpas davasına da tanıklık ettim ancak sanırım dünya hukuk tarihinde ilk defa bir mahkeme salonunda bir parti yani AKP-MHP bir başka partiyi yani HDP’yi yargılamaya cüret ediyor. Bu davada gerçekte hakim ve savcı yoktur. Hakim koltuğunda Erdoğan, Bahçeli ve Soylu oturuyor; savcı koltuğunda ise yandaş medya ve trol ordusu var.”
“DAVA BOYUNCA KİMİN KİMİ YARGILAYACAĞINI GÖRECEĞİZ”
“Partiler birbirleriyle meclislerde, meydanlarda, sandıkta mücadele eder. En faşist düzenlerde bile cübbe giyip mahkeme salonlarında kendini doğrudan yargı yerine koyarak başka bir partiyi yargılamaya cüret edemezler. Ancak AKP-MHP pervasızlıkta, hukuksuzlukta sınırları bir hayli aştığından bugün mahkemede kendilerini hakim, savcı ilan ederek HDP’yi yargılamaya yelteniyorlar. Bu dava boyunca kimin kimi yargıladığını göreceğiz. Biz halkın iradesini bu kumpas yargılamalarda asla ezdirmeyeceğiz. AKP-MHP faşizmine de halk sandıkta gerekli cevabı verince esas sorumluların ve gerçek suçluların bağımsız yargı önüne çıkması, kumpasların parçası olan herkesin hukuk önünde hesap vermesi için elimizden geleni mutlaka yapacak, hukuki ve siyasi mücadelemizi sürdüreceğiz. Merak etmeyin diyorum tüm Türkiye toplumuna. Merak etmeyin devran dönüyor.”
“İDDİANAME BANA ŞU ANA KADAR TEBLİĞ EDİLMİŞ DEĞİL”
“İddianame ve ekleri bana şu ana kadar tebliğ edilmiş değil. İddianame cezaevi yönetimine tebliğ edilmiş bir CD halinde ve CD’yi hafta içi mesai saatleri dahilinde belli saatler içinde inceleyebileceğim cezaevi yönetimi tarafından karar altına alınmıştır.
İddianame 30 Aralık 2020 tarihinde mahkemenize Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iletildi. 31 Aralık resmi tatil Türkiye’de, mahkemeniz çalışmamış. 1 Ocak resmi tatil, mahkemeniz çalışmamış; 2 Ocak resmi tatil, 3 Ocak resmi tatil, mahkemeniz çalışmamış. 4-5-6 Ocak’ta mahkemeniz çalışmış 3 iş günü. Bu 3 iş gününün de mesai saatleri içerisinde tam gün duruşma yapıyorsunuz. Başka bir davanın duruşmalarını yapıyorsunuz. Yani gün içerisinde başka bir dosyada duruşma salonunda yargılama yapıyor heyetiniz. Yani 3 gün boyunca iddianameyi incelemiş ve bu 3 gün içerisinde de mesai saatleri dahilinde yargılama yapmış heyetiniz. Hangi iddianameden söz ediyoruz. 3 bin 530 sayfalık iddianame.
Mahkeme heyeti 3 gün içerisinde bu kadar kapsamlı dosyayı nasıl hazırladı, burada şaibe var.”
“ERDOĞAN’IN TALİMATININ GEREĞİNİ YAPIYORSUNUZ”
CMK’dan kaynaklı bir sürü hakkım var. Ama Recep Tayyip Erdoğan daha AİHM kararı açıklanmadan 40 gün önce diyor ki varsa -ona göre yok da- velev ki varsa diyor Demirtaş gibi bir teröristin hakkını koruyacak değiliz. Bizim yargımız da diyor bunun gereğini yapacaktır. Bizim yargımız dediği kim, sizsiniz! İşte iddianame elinize ulaştığı günden itibaren bu talimatın gereğini yapıyorsunuz.”
“ÖNÜNÜZDEKİ DOSYADA AİHM KARARI HALEN YOK!”
“Peki, AİHM’i bu kadar önemsemişsiniz, yazmışsınız birçok yerde ama çok ilginç değil mi halen resmi olarak AİHM Kararı dosyanızda yok. Siz nereden alıp okudunuz, bilmiyorum. Dosyada olmayan bir şeyi mahkeme heyeti okuyabilir mi? Tutanağa geçebilir mi? Geçemez. AİHM kararının resmi çevirisi mahkeme heyetiniz tarafından bir müzakereyle Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Dairesi Başkanlığından henüz istenmemiştir, dosyada yoktur. Ama buna dair 10 defa ara karar sunmuştur mahkemeniz dosyada olmayan bir karara dair. Çeviri yapmıştır sözde ama halen dosyada karar yok. Nereden okudunuz? A Haberden mi dinlediniz, ATV’den mi bilmiyorum. Sosyal medyadan mı baktınız, bilmiyorum. Çünkü yargılama dosyaya ilişkin olur. Hakimin önündeki dosyayla bağlıdır. Önünüzdeki dosyada AİHM kararı halen yoktur, siz AİHM kararına nasıl atıf yapabildiniz? Bu da ayrı bir muamma.
AİHM kararını değerlendirdiniz tamam, tutuklamayla ilgili kısım bizi bağlamaz dediniz. Orada bariz bir kasti işlem yaptınız, kasti yok saydınız ama başvurucunun yani benim Selahattin Demirtaş’ın derhal serbest bırakılması bizi ilgilendirmez dediniz tamam. Oraya da geleceğim ayrıca. Peki, AİHM Büyük Daire kararında sadece benim tahliyeme mi hükmediyor, karar veriyor. Hayır 5 ihlalden söz ediyor. En hafif yaptırım benim tahliyemdir. Karardaki en hafif yaptırım odur. ‘Sonuç itibariyle tahliye etmeniz lazım derhal’ diyor. Ağır ihlaldir diyor. Haksız tutuklama, siyasi amaçla tutuklama diyor. Uzun tutukluluk, siyasi amaçla tutukluluk diyor. AİHS 10. madde yani ifade özgürlüğü ihlali, seçme seçilme hakkının ihlali ve siyasi saiklerle diyor. Peki, diyelim tutuklama ve serbest bırakma sizi bağlamıyor, diğer ihlallerde mi sizi bağlamıyor? Yani şunu hiç düşünmedi mi heyetiniz ya? ‘Biz bu AİHM kararını alalım bir dosyaya koyalım arkadaş, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin hatta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarihinin en ağır ihlal kararı verildi diyor dairede ve bu başvurucu bizim dosyamızın sanığı Selahattin Demirtaş. Şu kararı bir alalım dosyaya koyalım, okuyalım. Çok ağır ihlal kararları var.–ki ben iddialardan söz etmiyorum, kesinleşmiş karardan söz ediyorum, çünkü siyasi amaçla tutuklamışsınız’ diyor AİHM-Ya bizim dosyamızın sanığı var” demediniz mi?”
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.