PİRHA-Prof. Dr. Vedat Bulut, Covid-19 aşısıyla birlikte dünya ülkelerinin bir tür krize girdiğini ifade ederek “Kapitalizmin bu aşıları ne kadara satacağı küresel krizin sadece bir ayağı. Tüm insanlık ayağa kalkıp sırtlarından zengin olan birkaç bin asalağın ellerinden haklarını almadığı sürece bu salgınlar, bu krizler, bu savaşlar dinmez” yorumunu yaptı.
Dünya çapında Covid-19 aşısıyla ilgili tartışmalar sürerken, Dünya Sağlık Örgütü’nden (DSÖ), aşı adaletsizliği hususunda uyarı geldi.
En az 42 ülkede Covid-19 aşılamalarının başladığını aktaran DSÖ başkanlığı, ülke ismi vermedi, ancak Avrupa Birliği’nin, Pfizer ve BioNTech ile ortak geliştirdiği aşıdan 300 milyon ilave doz aldığı biliniyor.
Avrupa Birliği ülkeleri, Birleşik Krallık, İsviçre, ABD ve İsrail gibi gelişmiş ülkeler toplu aşı kampanyalarında başı çekiyor. Nüfusunun neredeyse yüzde 15’ini iki hafta içinde aşılayan İsrail, aşılama çalışmalarında dünyada ilk sırada bulunuyor.
Türkiye ise aşıya ulaşım konusunda listenin altında kalan ülkeler pozisyonunda. Henüz 3 milyon adet aşı alınsa da bunun öncelikle kimlere ve nasıl yapılacağı konusunda bir netlik yok.
“İktidar üyeleri, torpilliler çok önceden aşılandı” iddiaları da bir yanda dururken aşı hususunda merak edilen birçok konuyu Türk Tabipler Birliği Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut ile konuştuk.
“SÜREÇTE ŞEFFAF OLUNMASI ÇOK ÖNEM TAŞIYOR”
PİRHA- Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Türkiye’nin 50 milyon doz aşı için anlaşmaya vardığını açıkladı. 3 milyon dozluk, ilk gelen aşılar şu an ülkede. Bu aşılar kullanılmaya başlandı mı? İlk kimler aşılanacak?
PROF. DR. VEDAT BULUT: Henüz aşılamalara başlanmadı. Bu tür ürünler milyonlarca kişiye uygulanacak, bu nedenle Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) laboratuvarlarında toksikoloji (zehirli bir madde barındırıyor mu) ve pirojenite testleri (ateş yükselmesi yapıyor mu) gibi testler yapılıyor. Bu süreç deney hayvanlarında yapıldığı için 2-4 hafta gibi bir süre alır. Bu testlerde sorun yoksa Acil Kullanım Onayı (AKO) sonrasında uygulanmaya başlayacak. Bu onayın verilmesi için Faz-3 çalışmalarına ait bir grup verinin elde olması gerekli. Koruyuculuğu yeterince yüksek ve yan etkileri az veya kabul edilebilir düzeyde (güvenilirlik) olduğu kararı verilirse AKO almış olacak. Bu onayın bağımsız bilim kurullarınca alınması süreçte şeffaf olunması çok önem taşıyor.
İlk olarak 1. risk grubu denilen 65 yaş üstü bireyler, sağlık çalışanları, eşlik eden diğer hastalıkları (comorbidite: KOAH, astım, yüksek tansiyon, aşırı kilo) olan bireyler aşılanacak.
3 milyon haricindeki aşının ne zaman geleceği konusunda bir bilgi mevcut mu?
Bu konuda tam bir bilgi olmamakla birlikte, 10 milyon aşının Ocak ayı içerisinde, 20 milyon aşının Şubat ayı içerisinde, geri kalanlarında mart ayında getirileceği tahmin edilmektedir.
“TÜRKİYE’NİN İHTİYACI OLAN AŞI DOZ MİKTARI EN AZ 120 MİLYON”
Dünya ülkeleri arasında Türkiye’nin aşıya erişme konusundaki önceliği ne olur dersiniz?
Türkiye COVAX platformuna gereksinim bildirmedi. 44 kadar ülke isminin açıklanmasını kabul etti. 190 kadar ülke, gelişmemiş ve gelişmekte olan ülke olarak bu platformun şemsiyesi altında aşıya ulaşacak. Türkiye; İngiltere, ABD, Almanya gibi ülkeleri 1 ay kadar geriden izleyecek gözüküyor. Türkiye’nin ihtiyacı olan aşı doz miktarı en az 120 milyon. Türkiye’nin aşı kampanyasını Aralık 2021’e kadar tamamlayabileceğini öngörüyorum. Bu konuda sağlık altyapısı ve insan kaynakları açısından nispeten sorunsuz olan Almanya, İngiltere Güney Kore ve Fransa’da haziran ayı sonunda tamamlanır.
“4 MİLYON İNSANIN KAYBEDİLECEĞİNİ TAHMİN EDEBİLİRİM”
Dünya nüfusunu henüz koruyacak aşı üretimi söz konusu değil. O evreye gelene dek küresel çapta can kaybı konusunda bir öngörünüz var mı?
Virüs mevcut patojenitesini (hastalık oluşturma yeteneği) ve virulansını değiştirmezse, bu hızıyla devam ederse, dünya nüfusunun (2020-2021 yıları toplamı) 200 milyon kadarının enfekte olacağını ve toplamda 4 milyon insanın kaybedileceğini tahmin edebilirim. Maalesef yoksul ülkeler daha çok etkilenecek, yoğun bakım yatakları ve solunum cihazları yetersiz olan ülkelerde ölüm yüksek olur. Gerçek rakamlarınsa bu rakamın iki katı olduğunu tahmin ediyorum. Pek çok ülkede sağlık kayıtları yetersiz veya bir takım ulusal güvenlik gibi saçma nedenlerle veriler şeffaf paylaşılmıyor.
“PANDEMİ YOKSULU VURUYOR”
Türkiye nüfusu 83 milyona yakın. Ülkede mevcut 3 milyon aşı var. 50 milyon daha gelecek. Fakat Bakan Koca, “İsteyen herkes ücretsiz aşı yapabilecek” dedi. Gözden çıkarılan o 33 milyonluk nüfus kim dersiniz?
“50 milyonluk satın alım aslında 25 milyonluk nüfusa yeterli. Çünkü aşı rapeli (aşının tutması için tekrarlanması) var, yani 28 gün arayla iki defa yapılmadan yeterli koruyuculuk sağlamıyor (getirilen aşı için bu da aslında belirsiz çünkü verileri henüz yayınlanmadı). Türkiye’de 1. 2. ve 3. öncelikler belirlenirse toplumsal bağışıklık için en az toplumun %70’i aşılanmalı. Bu da 60 milyon kadar bir nüfus. Yani 120 milyon doz aşı gerekiyor. Geri kalan nüfus tahminen 20 yaş altı gençler ve çocuklar olur. Onlarda ölüm oranı çok düşük ve çok yüksek oranda asemptomatik (belirti vermeden) atlatıyorlar. Elbette tıbben etik olan tüm nüfusu aşılamaktır. Çünkü ölümler bizler için rakamlardan ibaret değil. Tıp mesleği için kaybedilen her hasta bir candır. Kaybedilmemesi için çaba gösterilmeli. Bu durumda 170 milyon kadar bir doz aşı gerekir. Bu toplumda kayıtlı göçmen ve kayıt dışı göçmen sorunu da göz ardı edilmemeli. Özellikle tutukevlerinde yaşayan mahpuslar, yaşlı bakım evleri, göçmen kampları da öncelenmeli. Pandemi yoksulu vuruyor. Dar gelirli yurttaşlar da aşı planında öncelikli ele alınmalı.”
Hekim olarak aşının koruyuculuğu konusunda endişeniz var mı?
Söz konusu edilen aşının Faz-3 sonuçları yayımlanmadan bir şey söylemek tıbben doğru ve etik olmaz. Aşının TİTCK laboratuvarlarında testleri sürerken umarım bu sonuçlar da raporlanır ve şeffaf bir şekilde paylaşılır. Bizler de inceledikten sonra kamuoyuyla ve basınla bilgilerimizi görüşlerimizi paylaşırız. Çin’den gelen Sinovac aşısının Faz-3 çalışma ayakları olan Çin, Endonezya ve Türkiye 18-59 yaş aralığında sağlıklı gönüllülerde oldu. Brezilya verileri çok önemli. Çünkü orada 65 yaş üzeri deneme grubu da var. Aslında Asya, Avrupa ve Afrika ayakları olmalıydı ve bu yaş grubu da Faz-3 de yer almalıydı. Bilimsel olarak bu böyle. Bu bütün verilerle, açıklanırsa eğer, koruyuculuk üzerine söz söylenebilir.
Türkiye’nin kendi Covid-19 aşısını üretme ihtimali nedir?
“İnaktif aşı ve diğer aşı ürünlerinin elbette Türkiye’de üretimi mümkün. Ancak 20’den fazla çalışmanın Faz-3 denemelerini yaptığı dönemde sadece bir aşı çalışması Türkiye’de Faz-2 yapacağı söylendi. Bu çalışmalar bu hızla giderse temmuz ayı öncesi bir yerli üretim zor görülüyor. Türkiye’de iyi üretim koşulları (GMP) sağlayan iki üretim tesisi olduğunu öğrendim. Bunların üretim kapasiteleri hakkında elimde bilgi/veri yok. 50 milyon doz sonrasını yerli aşı olarak planlamışlarsa bunun sonuçlarını da ancak izleyerek göreceğiz.
“BU KRİZLER, BU SAVAŞLAR DİNMEZ”
Aşı konusu küresel bir kriz haline dönüşür mü?
“Aşı konusu zaten küresel bir krizdi. Pandemiden önce de diğer aşıların yoksul ülkelere yeterince ulaşması sağlanamadı. Bu nedenle diğer pek çok endemik hastalıktan ölümler var. Bu ölümlerin toplamı COVID-19 pandemisiyle kıyaslanamayacak kadar fazla. Örneğin açlıktan, gıdasızlıktan günde 25 bin insan ölüyor. Yılda bu 10 milyon insana yakın kayıp demek. Şu an COVID-19 ölümleri 2 milyonun altında. Aslında dünyada insanlık pek çok trajediye gözünü kapamış olarak yaşıyor. Sadece kendi ülkesi sorun yaşadığında, ölümlerle karşılaştığında o özel konuya odaklanıyor. Bu COVID-19 aşısına geldiğinde daha farklı bir gelişme beklemiyorum. 1978 yılında Alma Ata’da bir uluslararası toplantı yapılmıştı ve tüm ülkeler 40 yıllık bir planla tüm insanlara eşit ve ücretsiz sağlık sağlayacağız diye söz verdiler ve bildirgeye imza koydular. Hepsi sahtekar çıktı. Ülkeler sorumluluklarını yerine getirmedi. Bu sağlanamadı. Kapitalizmin bu aşıları ne kadara satacağı küresel krizin sadece bir ayağı. Aşının soğuk zincirde taşınamadığı yoksul ülkeler bile var. Tüm insanlık ayağa kalkıp sırtlarından zengin olan birkaç bin asalağın ellerinden haklarını almadığı sürece bu salgınlar, bu krizler, bu savaşlar dinmez.
Eren GÜVEN/ANKARA
Yoruma kapalı.