PİRHA – Devlet görevlileri tarafından kaçırıldığı iddiası ardından 21 Ekim’de Ankara’da bir karakolda ortaya çıkan Mustafa Yılmaz’ın ailesi açıklama yaparak “245 gün karanlıkta yaşadık. Eşimin ‘saklandım’ demesi mantığa uymuyor” dedi.
Haberin Videosu
Mustafa Yılmaz, 19 Şubat 2019’da zorla kaçırıldıktan sonra 21 Ekim gecesi Ankara Karapürçek Karakolunda ortaya çıktı. Eşi Sümeyye Yılmaz, Mustafa Yılmaz ile görüştükten sonra konuya dair İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesinde açıklama yaptı.
Basın toplantısına Mustafa Yılmaz’ın eşi, anne ve babası ile CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu katıldı.
Basın toplantısı öncesi kısa bir açıklama yapan İHD Şube yöneticisi Fatin kanat, “İnsan kaybetme bu ülkenin yüzüne sürülmüş en ağır lekedir. 15 Temmuz sonrasında da benzer durumlar görüldü” dedi.
“245 GÜN KARANLIKTA YAŞADIK”
Kayıp Mustafa Yılmaz’ın eşi Sümeyye Yılmaz, eşinin ne gerekçelerle kaçırıldığı konusunda henüz net bir bilgi alamadığını ifade ederek şunları söyledi:
“Eşim Mustafa Yılmaz 1 Ekim 2018 tarihinde gözaltına alınıp tutuklanmış ve sonrasında da üyelikten 6/3 hükümle birlikte tahliye edilmişti. Eşim fizyoterapistti ve tahliye edildikten sonra kendine güç bela bir iş buldu. 19 Şubat 2019 sabahı, saat 07.30 sularında işe giderken darp edilerek ve başına beyaz torba geçirilerek Ankara’daki evimizin önünden siyah transporterla kaçırıldı. Eşimin akıbetini açıklamaları adına yetkilileri harekete geçirebilmek için ulusal ve uluslararası çok fazla kuruma başvurdum ancak bu süreçte adli ve idari kurumlara hiçbir şekilde adım attıramadım. Sivil Toplum Kuruluşları’nın desteğiyle sesimizi duyurabildik. Onların desteğiyle haklı olan mücadelemiz güçlendi. “Biz” diyorum çünkü bizler Şubat ayında sadece 15 gün içerisinde kaçırılan 6 aileydik. Hepimizin eşlerinin kaçırılma hikayeleri farklı, kaçırılma sonrası yaşadığımız hukuki süreçler benzerdi. Bugünlerde öğreniyorum ki eşlerimiz bırakıldıktan sonraki eşlerimizin fiziki görünümü ve yaşadığımız hukuki süreçler de benzer şekilde. Neden mi? Şöyle ki benim eşim de 20-25 kilo zayıflamış, beti benzi soluk ve cildi soğuktu. Bunların da yetersiz beslenmeden, karanlık ortamda uzun süre kalmaktan/gün ışığını yeterince alamamaktan ve kansızlıktan olduğunu düşünüyorum. Eşim de, ayrıca önceden bırakılan 4 aileye yapılan talepler ile aynı taleplerinin olduğunu ve yerine getirmemi istedi. Diğerlerinde olduğu gibi 8 ay boyunca kendisinin bir yerde saklandığını söyledi. Avukat istemediğini, kendisiyle ilgilenecek bir avukatın beni arayacağını söyledi. Bu benzerlikler kaçırılma olaylarının tek elden birileri tarafından yürütüldüğünü göstermektedir.”
“EŞİMİN SAKLANDIM DEMESİ MANTIĞA UYMUYOR”
“Eşimle ilgili birçok çelişki ve benim cevaplandıramadığım birçok sorum bulunmaktadır. Bunlardan bazıları şunlar: Eşim madem iletişim araçları olmaksızın saklandı o zaman onun için yaptığım bu girişimleri nasıl öğrendi? Diyelim ki bir şekilde öğrendi ve öğrenebilme fırsatı vardı o zaman biz böylesine derbeder olurken neden haber göndermedi? Benim tüm iletişim bağlarım açıktı ve eşim numaramı ezbere bildiği için bana ulaşabilirdi. Ayrıca eşim bizi habersiz bırakacak biri asla değildir. Bize ulaşabilecek fırsatı olsaydı bir şekilde mutlaka haber gönderirdi. Ancak benimle hiçbir şekilde iletişime geçilmedi. Biz 245 gün boyunca karanlıkta yaşadık, ki ona da yaşamak denirse. Şimdi de eşimin çıkıp da “Ben saklandım.” demesi inanın hiç inandırıcı değil ve buna inanmıyorum da. Eğer iddia edildiği gibi eşim saklandıysa (!) o zaman benim adli ve idari kurumlardan istediğim taleplerim neden etkili şekilde karşılanmadı? Eşim emniyet güçlerince aranıyordu, ben onlarla iş birliği içinde çalıştığımı ve eşimin bir an önce ortaya çıkarılıp yargılanmasını talep ettim. Ancak bu taleplerim karşılanmaksızın şu an eşimin “saklanıyorum” demesi akla mantığa sığan bir açıklama değildir. 245 gündür yaşadıklarımızı anlatan mantıklı bir gerekçe hiç değil. Eşim, hakkında arama kararı olduğunu nasıl öğrendi? Biz eşimle kaçırılmadan önceki akşam okulumla ve işle ilgili planlarımızı yaparken sonra bir anda ilham geldi de eşim saklanmaya mı karar verdi? Saklanmaya karar verdiyse bize neden haber vermedi? Eşim kaçırılmadan 42 gün önce yargılanmış ve dosyası şu an istinafta. Buna rağmen bir arama kararı olup olmadığını öğrenebilmesi mümkün müdür? Böyle onlarca çelişkili durum varken ben eşimin ‘saklanıyorum’ dediği ifadeye nasıl inanayım?
“EŞİMDE 20-25 KİLO KAYIP GÖZLEMLEDİM”
“Eşimin ortaya çıkarılması için bundan tam bir ay önce Sakarya Caddesi’nde farkındalık oluşturmak için eylem yapmak istedik ve akabinde kısa bir basın açıklaması yapacaktık. Ancak buna izin verilmedi aksine kendisinin emniyet amiri olduğunu düşündüğümü biri kişi eşim hakkında “O hain, hain O!, yurt dışına kaçtı, firar, devlet hainleri korumaz.” demişti. Eşime, kim ne hakla kesin yargı hükmü olmaksızın “hain” diyebilir? Eşim madem yurt dışındaydı şimdi neden Karapürçek Karakolu’nda ortaya çıktı? Devlet vatandaşının güvenliğinden mükelleftir. Bu, devlet olmayı gösteriyorsa eşimin güvenliğini, sağlamak için neden etkin ve etkili soruşturmalar yürütülmedi? Biz demokratik bir hukuk devleti değil miyiz? Ayrıca eşimin şu an istinafta olan bir dosyası varken neden gözaltına alındı? Büyük ihtimalle de eşim konuşmasın/süreçte yaşadıklarını anlatmasın diye tutuklanacak. Mükerrer bir gerekçe göstermeden mükerrer bir tutuklama söz konusu değildir. Bu bağlamda eşim hangi gerekçeyle tutuklanacak? Ben eşime bu konudaki durumu anlattığımda ve avukatımızın kendisini son derece iyi savunacağını söylediğimde eşim “avukatı istemediğini” ısrarla söyledi. Madem kendi kendine teslim oldu neden avukat istemiyor? Beni arayacak denilen esrarengiz avukatı nasıl buldu? Bu avukat kimdir ve madem eşimin vekaletini aldı? O zaman neden benimle iletişime geçmiyor? Tüm bu çelişkilerin ortasında büyük sorumluluk eşime atfedilmiş durumda görünüyor. Bir yandan yapmadığı şeyleri kabul etmesi bekleniyor diğer yandan da bizim sağlığımızla ilgili endişe ediyor. Ben “Eşin istemiyor.” denilerek susturuluyorum. Eşimin, avukatımı sadece birkaç dakika dahi görmesine fırsat verilmiyor. Nedeni ise “eşim istemiyormuş”. Bunlar topu eşime atma politikaları ve yine bir şekilde her şey kılıfına uyduruluyor. Bakın, karşımda mücadele ettiğim kişiler çok güçlü. Ellerinde bütün imkânları var. Eşimin kendi saklandığı iddiasını kanıtlamak için her şeyi yapabilme fırsatları var. Ben normal bir vatandaşım. Her şey ayan beyan ortadayken eşimin ‘saklanıyorum’ demesi ve hatta çektiyse de bununla ilgili video çekmesi eşimin gerçekten saklandığının delili değildir. Bunların tehdit altında yapıldığını düşünüyorum. Eşimle ilgili hukuki sürecin kaçırıldığı günden itibaren başlatılması gerekiyor, sadece gözaltına alındığı süreç itibariyle değil. Bu bağlamda adli ve idari kurumlara büyük sorumluluk düşmektedir. Ben buradan kendilerine sesleniyorum. En büyük insan hakkı ihlallerinden olan zorla kaybedilme vakasında mağdur edilen eşimin dosyasını kaçırıldığı günden itibaren başlayarak etkin ve etkili şekilde yürütmelisiniz.
“MÜCADELEME DAHA GÜÇLÜ DEVAM EDECEĞİM”
Zorla kaybedilme insanlığa karşı işlenen suçlar olup zaman aşımı yoktur. Bu suçlara ortak olmamalısınız. Ayrıca eşimle ilgili mücadeleme devam edeceğim. Nedeni ise eşimin dosyasıyla ilgilenen savcı ve polisler, eşimin artık güvende olduğunu ve kılına dahi zarar gelmeyeceğini bana söylediler. Bu durumda önceki endişelerimden daha az endişem olması nedeniyle mücadeleme daha güçlü şekilde devam edeceğim. Hak arama mücadelesinin uzun soluklu bir mücadele olduğunu bu süreçte öğrendim ve ben de bu mücadeleyi devam ettirmeyi düşünüyorum. Çünkü biliyorum ki sonuna kadar haklıyım ve susmanın, haklarımdan feragat ettiğimin göstergesi olacağının da farkındayım. Bu nedenle uzun soluklu mücadelemde herkesin desteğini bekliyor olacağım. Bu sürece dek bize destek olan herkese sonsuz teşekkür ederim.” diyerek sözlerini tamamladı.
“ÇOK TİPİK BİR KAÇIRMA VAKASI”
Daha sonra söz alan CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu Bu “ Çok tipik bir kaçırma vakasıdır” işledikleri suçu örtemeyecekler, duruşmalar bizden ve ailelerinden gizlendi dedi.
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.