PİRHA – HDP’li belediyelere atanan kayyımlara karşın 3 ilde süren Demokrasi Nöbetleri’nde 50 gün geride kaldı. Görevden alınan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Adnan Selçuk Mızraklı, “Alevi kurumlarından büyük katkı ve güç aldık” diyerek her kurumun, söz konusu eylemlere destek vermesi gerektiğini söyledi.
Haberin videosu
HDP’li Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir Belediyelerine atanan kayyımların ardından 19 Ağustos’ta başlatılan Demokrasi Nöbetleri devam ediyor. Eylemlerde 50 gün geride kaldı.
“ALEVİ DOSTLARIMIZIN DA GÜÇLÜ BİR DESTEĞİNİ GÖRDÜK”
Diyarbakır’da Lise Caddesi’nde yurttaşlarla birlikte nöbet tutan, görevden alınan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Adnan Selçuk Mızraklı, “Demokrasi mücadelesinde, irade gaspına karşı toplum, bir bütün olarak itirazını yükseltti. Alevi kurumlarından da güç aldık” dedi. Mızraklı ayrıca “Bu zor zamanlarda siyasetten, ideolojiden bağımsız olarak insanlık değerleri test edilir” diyerek şunları dile getirdi:
“Buradaki eylemle demokrasi ve hukuka inanan çevrelere de bir çağrı oluştu. Bu çağrı şuydu: Bu süreç, bu irade gaspı sadece Amed’de, Van’da ve Mardin’de yaşanmadı. Bu bir bütün olarak Türkiye’deki demokrasi değerlerinin, seçmen iradesinin ve hukuk rejiminin ortadan kaldırılmasıdır. Bu adeta bir gece yarısı darbesidir. Bu noktada Türkiye’deki birçok kesimden karşılık aldık. Geldiler ve dostluklarını bu kavgaya, mücadeleye olan yakınlıklarını ortaya koydular. Özellikle geçmişten bu yana gerek bir inanç grubu olarak gerekse de demokrasi değerleri ile beraberindeki insan hakları mücadelesinde ciddi katkısı olan ve bunu da her ortamda yapmaktan çekinmeyen Alevi dostlarımızın da güçlü bir desteğini gördük. Gerek kent içinde yaşayanlardan gerekse de kent dışından gelen Alevi kurumlarından büyük bir katkı ve güç aldık.
“VİCDANDAN YANA TUTUM ALMA GÜNÜDÜR”
Zor zamanlar adeta bir turnusol gibidir. Bu zor zamanlarda siyasetten, ideolojiden bağımsız olarak adeta insanlık değerleri test edilir. İnsanlığın 21. yüzyıla kadar biriktirdiği büyük hak kavgaları ile elde edilmiş değerlerdir. Bu değerlere sahip çıktıkça insanlık kendisini daha da ileriye taşır. Ama bu değerlere yabancılaştıkça insanlığın da adeta bir tür çürümeye doğru gittiğine tanık oluyoruz. Dünya çok farklı süreçlerden geçiyor. Acaba 1 Eylül 1939’da Nazi Almanyası Polonya’ya saldırırken bunun on milyonlarca insanın ölümüne, milyonların göçüne ve milyonlarca insanın sakat kalmasına ve hepsinin ötesinde insanlık değerleri açısından bu kadar yıkıcı durumların yaşanabileceğine kimse inanabilir miydi? Ama hepsi yaşandı. İçinde bulunduğumuz günlerde yine insanlığın moral değerleri ve bugüne kadar kazanmış oldukları değerler açısından da adeta bir turnusol işlevi görüyor. Burada etnisite ve inanç ayrımı kullanmaksızın bir bütün olarak insanlıktan adeta bir Kırklar Meclisi gibi çok farklı inançları, kimlikleri olsa bile bir arada ortak bir kaygı için bir araya gelmiş olanların tutumuna vurgu yapmak istiyorum. Şunu çok iyi biliyoruz; kaybedeceğimiz sadece kendimize dair bir şeyler olmayacaktır; bir bütün olarak ileride telafisi oldukça güç olan kayıpların yaşanabileceği bir sürecin arifesindeyiz. Bu noktada herkesin insanlıktan, vicdandan yana; ahlakın, insanlık değerlerinin korunduğu çerçeveden yana tutum alma günüdür. Buradakiler oldukça onurlu ve namuslu halktır. Bu namuslu, izzet-i nefsine saygı duyan, onuruna sahip çıkan duruşu her çevrenin geliştirmesi ve her kurumun burada bir duruş göstermesi gerekiyor. Hep zulme maruz kalmış ama hiçbir zaman zalimleşmemiş, her zaman erdemini korumuş olan bütün çevrelerden olduğu gibi Alevi kurumlarının da bu süreci bu çerçevede telâkki edeceğine inanıyor, yolumuz açık ve aydınlık olsun diyorum.”
Kemal ALKAŞ/DİYARBAKIR
Yoruma kapalı.