PİRHA – Halk Bilimi Uzmanı Piri Er, “Hızır darda, zorda kalanların imdadına yetişen, tanrısal bir varlıktır.” diyerek Hızır’ı aynı zamanda Ali’nin zuhur etmiş hali olarak tanımladı. Er, aynı zamanda Hızır kültürünün İslam’dan önce de var olduğunu da işaret etti.
Araştırmacı Yazar Piri Er Pir Sultan Abdal Derneği Mamak Şubasi’nin düzenlediği ‘Alevilik inancında Hızır’ konulu panelde konuştu. Hızır’ın zorda kalanların imdadına yetişen tanrısal bir varlık olduğunu söyleyen Er, Hızır’ın aynı zamanda ‘Hz. Ali’nin zuhur etmiş halidir’ dedi. Piri Er sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şubat ayı Aleviler arasında Hızır ayı olarak bilinir. Bu ay kış mevsimi olması nedeniyle aynı zamanda görgü, müsahiplik, sorgu gibi temel Aleviliğe özgü pratiklerin de uygulandığı bir aydır. Hızır darda, zorda kalanların imdadına yetişen, tanrısal bir varlıktır. Aleviler başları darda kaldığında ‘Yetiş ya boz atlı Hızır’ diyerek çağırırlar. Ya da birinin işinin yürümesi için ‘Hızır yardımcın olsun’ deriz. Çok darda kalır da kurtulma isteği varsa o zaman da ‘Kul daralmayınca Hızır yetişmez’ denilir. Aleviler için Hızır bu denli kutsal bir varlıktır. “Hızır aynı zamanda Aleviler açısından Ali’nin zuhur etmiş şekillerinden biridir. Pir Sultan
‘Bin bir adı vardır adı Hızır,
Her nerede çağırsan orada hazır,
Ali padişahtır, Muhammed vezir,
Bu fermanı yazan Ali değil mi?’ diyor. Bazı kaynaklar da ‘Bu mülkün sahibi Ali değil mi?’ şeklindedir. ‘Her nerede çağırsam orada hazır’ söylemini yorumlayacak olursak eğer ‘Bunu kim yapabilir?’ diye sorarız. Tanrısal bir varlık yapar. Alevilerdeki ‘Ali’ kavramı tanrısal bir kavram çünkü Muhammet’i vezir yaptığınıza göre bunun üstündeki kavram padişahtır. ‘Hak Muhammet Ali’ üçlemesi içerisinde Ali’ye tanrısal nitelikler yükler. Bu Pir Sultan ve Hatayi’nin şiirlerinde de vardır;
‘Benim sevdiğimin şiirin sözleri, büyüdü sinemde haller oldu,
Karınca yükünü fil çekmez oldu, azdı zaman azdı ne çağlar oldu.
Ya Hızır ya Hızır ne çağlar oldu.
Nesimi yüzüldü, Mansur asıldı, Ali düldüle bindi, küffar basıldı,
Nice ulu sular arktan kesildi, aktı kör pınarlar, ne çaylar oldu,
Ya Hızır ya Hızır ne çaylar oldu.’
Burada aynı zamanda Hızır’a bir serzeniş de var. ‘Akmayan sular aktı, akan sular da kurudu’ diyor.”
“HIZIR İNANCI İSLAM’DAN ÖNCE DE VAR OLAN BİR KÜLTÜRDÜ”
Alevilikte temel hedefin kâmil insan olmaktan geçtiğini söyleyen Piri Er, Ali Nur Semahı’na işaret ederek şunları dile getirdi:
“Bu Aleviler için kutsal semahlardan biridir. Semahın sözleri Hatayi’ye aittir.
‘Her gördüğünü Hızır bil ki,
Muhammet’i hazır bil ki,
Can Hakka nazır bil ki,
Her gördüğünü Hızır bil ki,
Ali’ye Salman olasın.’
Ali’ye Salman olmak nedir? Özleri birleyerek kâmil insan olmaktır. İslami kaynaklardan beslenmiş bir kaynaktan anlatıya göre de Hızır’ın kaynağı şudur; Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin, bir gün hastalanırlar Hz. Muhammet Fatma’ya derki ‘Üç gün oruç tut, bu 3 gün boyunca da onlara yetecek kadar eve yiyecek gönder’ der. Ama akşam kapılarını bir yoksul derviş çalar, aç olduğunu söyler. Yiyeceklerini ona verirler bu 3 gün devam eder. Sonra Hz Muhammet ziyarete geldiğinde Hasan Hüseyin’in aç olduğunu görür, ‘Niye böyle oldu?’ der. Derler ki ‘Fakir derviş geldi, ekmeği ona verdik.’ Hz Muhammet Fatma’ya derki ‘Sizin evinize Hızır uğramış, evinizi bereketlendirmiş.’ Hızır oruçlarını İslami kaynağa bağlayarak açıklanan mitolojisinde budur. Demek ki Hızır kültürü inançları Hz Muhammet’ten öncede İslam’dan öncede var olan bir kültür. Çünkü Hz. Muhammet’te buna inanıyor.”
“HIZIR İLE HIDIR ELLEZ KAVRAMLARI KARIŞTIRILIYOR”
Alevi inancında tutulan oruçlara da açıklık getiren Piri Er, Hızır ile Hıdır Ellez kavramlarının da yanlış bilindiğine dikkat çekti. Piri Er sözlerini şöyle sürdürdü:
“Aleviler Ramazan ayında oruç tutmazlar. Aleviler, Muharrem ayında 12 gün, ayrıca 3 gün de karşılama orucu tutarlar. Bir de Şubat ayında tutulan oruç vardır. Şubat’ın 12 ya da 13’nde başlar. Bu yörelere göre farklılık gösterir. 3 ya da 7 gün tutan sürekler de vardır. Hızır ile Hıdır Ellez kavramı da birbirine karıştırılır. Aynıymış gibi görülür. ‘Hıdır Ellez’ kültürü Alevilik dışında da Anadolu coğrafyasında ve Balkanlarda yaygın olan bir uygulamadır. Tarihleri tamamen farklıdır. Hızır oruçları Şubat’ın 2. haftasında tutulur. Hıdır Ellez ise 6 Mayıs’a denk gelen tarihte kutlanır. Hıdır Ellez Mevsimlik bir bayramdır. İki kavramın da ortak olan motifi darda kalanlara yardım etme bolluk ve bereket motifleridir. Bu motiflerdeki benzer özellik kavramların karışmasına zemin hazırlamıştır. Ama tamamen farklı iki kültürüdür. Hızır’ı zamana ve mekâna sığdıramazsınız. O her yerdedir her andır. Hızır’ın etnik kimliği de yoktur. Her toplum onu kendinden bilir. Hızır şanstır, uğur ve kısmettir. Hızır bereket ve zenginliktir, Hızır doğadır, Hızır dertlilerin dermanı, hastaların şifasıdır. Hızır beklenendir. Aslında Hızır umudun öbür adıdır. Hızır’ı kendinizde bulacaksınız. ‘O gelir, bunu düzeltir’ anlayışı yanlıştır. Sonuçta o kavramı yaratan, ona o kutsiyeti veren, ona inanan ve onu en değerli varlığımız yapan yine biziz, yani insan. Her şeyin kaynağı insan olduğu gibi.”
Cebrail ARSLAN-Eren Güven/ANKARA
Yoruma kapalı.