Alevi Haber Ajansi

HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın savunması

PİRHA- HDP eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş, tutuklu olduğu ana davanın üçüncü duruşmasında dün hakim karşısına çıktı. Demirtaş, ‘terör örgütü kurma ve yönetme’, ‘örgüt propagandası’ ile ‘suç ve suçluyu övme’ iddialarıyla 142 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanıyor.

Bugünde devam eden duruşma, Demirtaş’ın mahkemenin ara karar vermesi talebinin değerlendirilmesi üzerine 17 Mayıs 2018 tarihine ertelendi.

Demirtaş ilk günkü savunmasından satırbaşları şöyle:

Ben daha önceki celselerde de belirttim; konuştuğum, yaptığım, eylediğim hiçbir şeyi inkar etmem. Fazlasını burada söyleyeceğim, eksiğini söylemeyeceğim. Öyle korkacak, çekinecek hiçbir şey yapmadım. Faaliyetlerimin tamamı konuşmalarımdan ibarettir. Ama kumpas, tuzak olanları da anlatmam gerekiyor.

500 sayfa değil, ben beş milyon sayfa konuşma yaptım. Onların hepsini de savunacağım. Ama kumpas ve tuzakların da benim üzerime mal edilmesine asla rıza göstermeyeceğim, mahkemeniz bugün FETÖ’cüleri kumpas tuzakla yargılıyor. Şike davası, Ergenekon Davası, Balyoz Davası ve benzeri davaların tamamı sahte delil üretme diye düşürüldü. Ama aynı iktidar döneminde bir cumhuriyet savcınız sahte delili, üretilmiş delili benim dosyama koydu ve benim tutuklanma gerekçem yaptı. Halen dosyamda duruyor, tutuklanmamın gerekçesi olarak duruyor. Kararı alan hakim tutuklu FETÖ’cü, soruşturmayı yürüten savcı tutuklu. Dinlemeyi yapan polis FETÖ’cü tutuklu. Çözümü yapan tutuklu. Peki bu FETÖ’cüler herkese kumpas yaptılar da bize çok mu dürüst davrandılar? Nasıl FETÖ’nün oluşturduğu delillerle bir milletvekili tutuklanabilir. Bu kumpasa nasıl boyun eğilir. Bunu anlamakta zorlanıyorum.

Bu şekilde algıyı oluşturmak için biz çaba sarf ederken Cemaat’in hakimi, savcısı, polisi elindeki yetkiyi kullanarak istihbarat topluyordu, Milli Güvenlik Kurulu üyelerinin önüne varıncaya dek. Çünkü MGK toplantılarında bu istihbarat raporları bütün üyelere dağıtılır. Devlet, asıl orada güvenlikle ilgili önemli kararlar alır.

Deniyordu ki, ‘Siz çözüm süreci adı altında bir şeyler yapıyorsunuz, -2008 de dahil olmak üzere- arayışlar yapıyorsunuz, ama bunlar da alttan böyle siyasi faaliyetler yürütüyorlar. Hükümet buna göz yumuyor, hükümet bunların üstünü örtüyor.’ Hem hükümeti zor durumda bırakmak, çözüm sürecini yürütemez hale getirmek için, bizim demokratik siyaseti geliştirmemizin önüne geçtiler.

Şimdi, bundaki amaç beni cezalandırmak değil. Asıl o dönem bu fezlekeler, daha doğrusu fezlekeye dönüşmeden önce istihbarat raporları olarak MGK üyelerinin önüne gidiyordu. Başbakanın, Cumhurbaşkanının önüne. Amaç sıkıştırmak. Ordu ile asker ile yargı ile hükümeti bir şekilde karşı karşıya getirmek, Hükümetle bizi karşı karşıya getirmek. Amaçları buydu.

Geçen celsede DTK’yi uzun uzun anlattım. Bu celsede sadece atıf yapayım geçeyim diye uzun uzun anlatmıştım geçen celsede de. 2007’de ben milletvekili seçildikten kısa bir süre sonra DTK kuruldu. Yani ben siyasete girdiğimde DTK vardı. Partim DTK’nin kurucu üyesiydi. O dönem partim adına da eş genel başkanlar, grup başkanvekilleri, DTK’nin faaliyetlerine, çalışmalarına katılırdı. Konuşmalar yapardı. Çalıştaylar yapılırdı. Bunların hiçbiri de gizli saklı değildi. Şimdi çözüm süreci kapsamında gerek Oslo’da gerek İmralı’da PKK yönetimiyle, Öcalan’la yapılan görüşmeler kapsamında demokratik siyasete alan açılması, silahın bırakılmasını kolaylaştırır, cesaretlendirir. Halkta da fikirlerini özgürce söylediği için yargı baskısı altında kalmadığı izlenimi oluşturdukça, halkı da daha motive eder. Bütün bunlar konuşulan şeylerdi.

“AKİL İNSANLAR ÖCALAN’IN ÖNERİSİYDİ”

Oslo sürecinin içinde değildim, ama DTK Öcalan’ın talimatıyla kuruldu, Öcalan’ın talimatıyla bütün faaliyetleri yürüttü demek gerçekten savcılara da yakışmıyor. Şimdi devletin huzurunda yapılan görüşmeler, kayıtla yapılan görüşmelerdir; sen onları alıp çarpıtıp bunlar talimattır diye ifade ediyorsun.

İmralı’da yapılan görüşmelerde benim katıldığım bir toplantıda akil insanlar konuşuldu. Akil insanlar grubu oluşturulmalı denildi. Bu, Öcalan’ın önerisiydi. Ne bizim ne hükümetin önerisiydi. Kim hayata geçirdi, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan. Akil insanlar komisyonu kurdu, ilk toplantısını kendisi Dolmabahçe’de yaptı. Burada tutanakları var, okuyayım size.

Akil insanlar Öcalan’ın önerisiydi. Suç mudur? Kötü mü yaptı? Hayır, bir çözüm sürecinde PKK’yi ikna etmenin yolu konuşulurken, makul öneri yapıldığında da buna doğrudan terör faaliyeti demek işte o çözüm sürecini bitiren kumpasın kendisiydi. Öcalan dedi mi demedi mi, o dönemde yoktum, olsaydım bilseydim burada da söylerdim. Ben İmralı sürecinin içindeydim. Hem heyet olarak Kandil’e hem İmralı’ya gidiyorduk. Bu Öcalan’ın önerisiyle kuruldu bunu bilmiyorum. Ben siyasete girdiğimden beri DTK vardı. Legal çalışmalar yürüttü. Faaliyeti açıktı.”

“6-8 EKİM’DE YAPTIĞIM ÇAĞRI YÜZÜME OKUNSUN”

Demirtaş duruşmanın ikinci gününde, “Şimdi ben savunmama başlamadan önce, bu 17 bin 772 sayfa ek deliller içerisinde, Selahattin Demirtaş olarak benim 6-8 Ekim’de yaptığım çağrının yüzüme okunmasını istiyorum” dedi. “Savunmama öyle başlayayım. Ben bulamadım çünkü. HDP Genel Merkezi’nin sosyal medya hesabından yaptığı çağrıdan bahsetmiyorum. Savcı, Demirtaş çağrı yaptı diye iki tane gazete kupürünü dosyaya koymuş olduğuna göre, bu konuda benim çağrımla ilgili delile ulaşmıştır mutlaka. Çağrım nerede, çağrımın yüzüme okunmasıyla savunmama başlayayım.”

Söz konusu çağrının 6 Ekim 2014’deki HDP MYK toplantısı sonrasında HDP’nin Twitter hesabından saat 20.00-21.00 sularında yapıldığını vurgulayan Demirtaş, Kobane için dayanışma gösterilerinin çağrıdan çok önce başladığına ve çağrı sonrasındaki 24 saat boyunca da gösterilerde şiddet yaşanmadığına dikkat çekti:

“O saatte Türkiye’de, daha doğrusu 25 gündür Türkiye’nin her yerinde devam eden protestolar vardı. Zaman zaman gerilimler oluyordu, ama hiçbir şiddet eylemi yoktu. Yakma, yıkma, öldürme, yaralama hiçbir şey yoktu.”

6 Ekim akşam saatlerinde Adıyaman, Batman, Diyarbakır Bismil, İstanbul Avcılar, Beşiktaş, Kartal, Kocamustafapaşa, Sarıgazi, Zeytinburnu, Eskişehir ve Van’da yapılan Kobane gösterilerine ilişkin medyada çıkan haberleri paylaşan Demirtaş, bu eylemlerde bir şiddet olayı yaşanmadığının altını çizdi.

6 Ekim akşamı ve gecesi yapılan yürüyüşlerden sonra 7 Ekim öğle saatlerinde gösterilerin azaldığını belirten Demirtaş, “Sabah öyle çok yoğun bir gösteri falan olmadı. Küçük gösteriler oldu, 7 Ekim günü” dedi.

Demirtaş, bu seyri değiştiren iki olaydan birinin Muş Varto’da bir kişinin polisin açtığı ateşle hayatını kaybetmesi olduğunu, diğerinin ise aynı gün saat 14:00 sularında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Antep’de yaptığı konuşma olduğunu söyledi:

“7 Ekim günü, Muş Varto ilçesinde öğlen saatlerinde, 14:30 gibi, bir haber basına düştü; ‘Bir kişi, polisin açtığı ateş sonucunda hayatını yitirdi.’ 25 yaşında, Hakan Buksur. Kobani olaylarının ilk şiddet eylemidir. Katledildi… Biz açıklama yapmışız, aradan neredeyse bir güne yakın bir zaman geçmiş, hiçbir şiddet olayı yok. Gösteriler de durulmuş neredeyse. Fakat bakın aynı saatte, biri daha açıklama yapıyor. Ayın 7’si, yine 14 suları. Gaziantep’te, mülteci kampında konuşma yapıyor. Diyor ki ‘Kobani düştü düşecek.’ Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan.”

“Altındaki provokasyonları anlatmak için bunları söylüyorum. Cumhurbaşkanı bunları istedi falan da demiyorum” diyen Demirtaş, “Yanlış anlaşılmasın, öyle savcının yaptığı gibi, savcı benim üstüme atsın, ben de onun üstüne atayım değil. Ama ortada bir toplumsal infial varsa onu yaratan bu açıklamadır. Bizim açıklamamız değildir” dedi.

7 Ekim’de Muş Varto’da 25 yaşındaki genci öldüren kişinin hâlâ tespit edilemediğini belirten Demirtaş, “Hani diyorlardı ya ‘güvenlik görevlileri sivil mi öldürür?’ Öldürür, öldürmez 15 Temmuz’da gördük” dedi. “Kimdirler bunlar, gördük. Parlamentoyu bombaladılar, Kızılay’ı bombaladılar, köprüyü bombaladılar. Bu insanlar Varto’da HDP’li 25 yaşında bir genci mi öldürmeyecek?”

6-8 Ekim olayları sırasında Van’da araçları ateşin içine iten bir polis panzerinin görüntüleri olduğunu ve bu görüntülerin mahkemede izlenmesini istediğini belirten Demirtaş, 7 Ekim öğleden sonra provokasyonların farkına vardıklarını ve İçişleri Bakanı ile koordinasyon halinde, bütün şiddet eylemlerini durduracak, provokasyonları durduracak tedbirleri almaya çalıştıklarını söyledi.

“İçişleri Balanı Efkan Ala gelsin, şurada anlatsın. Kendisi dürüst bir insandır tanıdığım kadarıyla, herhalde hiçbirini inkâr etmez” diyen Demirtaş, Ankara milletvekili Sırı Süreyya Önder aracılığı ile görüştükleri Efkan Ala’nın, “Bizim kontrol edemediğimiz güvenlik güçleri var” dediğini belirtti.

“11 EKİM’DE SİSTEMATİK BİR SUÇLAMA KAMPANYASI BAŞLATILDI”

Olayların sonrasında üç gün boyunca kendilerine bir suçlama yöneltilmediğini, 11 Ekim’de ise sistematik bir suçlama kampanyasının başlatıldığını söyleyen Demirtaş, bunun 48 gün sürdüğünü belirtti:

“Ayın 8’inde bizi suçlayan yok, çünkü gece gündüz temastayız. 9’unda bizi suçlayan yok. Bırakın suçlamayı, beraber hareket ediyoruz. İmralı’dan not getiriyoruz, birlikte okuyoruz, koordine ediyoruz, şiddeti durdurmaya çalışıyoruz, suçlayan yok. Ayın 10’u oluyor suçlayan yok. Ayın 11’inde pattadanak bir açıklama yapılıyor: ‘Demirtaş’ın açıklamasıyla sokağa dökülen halk 54 kişiyi katletti. Katil Demirtaş…’ … Tam 48 gün sürdü, 48 gün. Hepsi arşivdedir burada. 48 gün, 763 tane makale benim ismimle yazıldı, ‘Katil Demirtaş…’ Sabah, Yeni Şafak, Takvim, Akşam, bilmem ne. ‘Katil Demirtaş.’ ‘Demirtaş’ın çağrısıyla sokağa çıkanlar…’ ‘Demirtaş Yasin Börü’nün katili…’ … Hiç kimse de çıkıp ‘Ya arkadaşım Demirtaş’ın çağrısı nerede?’ demedi. ‘Demirtaş’ın yaptığı çağrıyla, Demirtaş’ın yaptığı çağrıyla…’ Bakın HDP MYK’nın tweet’iyle bile demiyorlar artık. ‘Demirtaş’ın çağrısıyla’; o yüzden size soruyorum, dosyanızda var mı Demirtaş’ın yaptığı çağrı? Sokağa çağırdı, ‘Çıkın birbirinizi asın, kesin’ dedi. Dedi ya dedi, sokağa çağırdı…”

“BÜYÜK BİR ASPARAGAS”

6-8 Ekim olaylarının kendi çağrısı üzerine yaşandığı iddiasının “büyük bir asparagas” olduğunu belirten Demirtaş, hayatını kaybedenlerin yüzde 90’ının HDP’li olduğuna da dikkat çekti:

“Böyle bir şey yok. ’6-8 Ekim: HDP, Demirtaş’ büyük bir asparagastır, yalandır, illüzyondur. Ortada olan gerçek şudur; katledilmiş, vahşice ve sinsice katledilmiş 52 insanımız var, yüzlerce yaralı var, yakılmış yıkılmış işyerleri, evler var. Bunların yüzde 90’ı HDP’lidir. Yani doğrudan HDP’li kitle hedeflenmiştir. HÜDAPAR’lılar da provokasyon için vahşice katledilmiştir. Olayların en yakıcı kısmı budur. Bu gerçektir. Provokasyon olduğu gerçektir. Ama geri kalan her şey illüzyondur, sahtedir. AKP eliyle, talimatıyla medya aracılığıyla yaratılmış bir algıdan ibarettir.”

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak