Alevi Haber Ajansi

17 Ağustos Depremi’nin yıldönümünde İMO uyardı: Kentsel dönüşüm kentsel kıyım oldu

PİRHA – TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Yönetim Kurulu, 17 Ağustos Depremi’nin 23. yıl dönümü nedeniyle yaptığı açıklamada, depremlerde genel olarak binaların yıkılma ve ağır hasar görmelerinin ana nedenlerini açıkladı. 

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası tarafından 17 Ağustos Depremi’nin 23. yıl dönümü nedeniyle İMO İstanbul Şubesi’nde basın açıklaması yapıldı. Açıklama İMO Yönetim Kurulu 2. Başkanı Nusret Suna tarafından yapıldı.

“Depremi Değil Ama Afeti Önlemek Mümkün!” diyen Nusret Suna, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’ni unutturmamak için siyasi iktidarların görev ve sorumluluklarını hatırlattı. Suna, “Bir doğa olayı olan depremin ülkemizde her defasında afete dönüşmesine bir türlü engel olunamıyor” diyerek 17 Ağustos 1999 Gölcük merkezli depremde 20 binden fazla insanın hayatını kaybettiğini, yaklaşık 113 bini yıkık ve ağır hasarlı olmak üzere toplam 365 bin binanın da hasar gördüğünü hatırlattı.

Nusret Suna, deprem konusunda sorunlar ve çözümü için yapılması gerekenlerin belli olduğunu belirterek şunları söyledi:

“2011 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe konan ve 2012-2023 yıllarını kapsayan ‘Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı’nda (UDSEP) alınan kararların uygulamaya geçirilmesi depreme hazırlık konusunda en önemli çaba olacaktır.

UDSEP`e göre başta okul ve hastaneler olmak üzere, Türkiye’deki bina envanterinin çıkarılması ve mevcut yapıların hasar görebilirlikleri ve riskleri esas alınarak gruplandırılması planlanmıştır. Oysa 2020 yılında TBMM`de kurulan Deprem Komisyonunun 2021 tarihli raporunda, 2017 yılı itibarıyla bitirilmesi gereken envanter ve riskli yapı tespiti çalışmalarının 2021 yılı itibarıyla nasıl yapılacağının yönteminin bile çıkarılamadığı anlaşılmaktadır.

Teknik ekiplerin gözlem ve değerlendirmelerinde, gerçekleşen depremlerde genel olarak binaların yıkılma ve ağır hasar görmelerinin ana nedenleri olarak;

  • Malzeme ile ilgili sorunlar,
  • Donatı detaylandırması ile ilgili sorunlar,
  • Alt kat kolonlarının göçmesi ile ilgili sorunlar,
  • Kısa kolon oluşumu ile ilgili sorunlar,
  • Tasarım, imalat ve kullanım aşamasındaki denetim eksikliği sorunları gibi ana hususlar tespit edilmektedir.

Teşhis bellidir. Deprem etkileri nedeniyle oluşan yapısal hasarlar büyük oranda yapıların inşası ya da sonrasındaki denetimsizlik nedeniyle ortaya çıkmaktadır.

Sağlıklı işleyen bir sistemde planlama, projelendirme, üretim ve denetim hizmetleri birbirinin tamamlayıcısı olarak düşünülmeli buna göre de İmar Kanunu başta olmak üzere Yapı Denetim Kanunu, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ve ilgili tüm Kanunlar ve bağlı yönetmelikleri kamu yararı ilkesi gözetilerek ve bütüncül bir anlayışla yeniden düzenlenmelidir.”

“KENTSEL DÖNÜŞÜM KENTSEL KIYIM OLDU”

“Devletin asli görevi sağlıklı, güvenli ve yaşanabilir kentler kurmak ve yaşanabilir bir çevre oluşturmaktır. Oysa bugün devlet eliyle ‘Kentsel Dönüşüm’ adı altında mühendislik, mimarlık ve şehir planlama disiplinlerinin teknik ve bilimsel gereklilikleri ile toplumun ihtiyaçları, sosyo-ekonomik yapısı dikkate alınmadan rant odaklı dönüşüm gerçekleştirilmektedir. Kentlerin tarihi ve doğal dokusu yok edilmektedir.

Bugün başta İstanbul olmak üzere kentlerimizde yenilenmeyi ve güçlendirilmeyi bekleyen onca yapı varken kentsel yenileme ve kentsel dönüşüm gayrimenkul piyasasının talepleri doğrultusunda hayata geçirilmektedir. Kentsel dönüşüm riskli yapıların dönüştürülmesi şeklinde değil, rant değeri yüksek bölgelerde yapılaşma olarak gerçekleşmektedir. Öyle ki boş arsalar üzerinde kentsel dönüşüm yapılmaktadır.”

“İMAR AFLARI ÖLÜME DAVETİYEDİR”

“Mevcut yapı stokumuzun belirsizliği bilinen bir gerçektir. Olası bir depremden nasıl etkileneceği bilinmeyen çok sayıda bina mevcutken üstüne bir de siyasal iktidarlarca çıkarılan imar afları can ve mal kayıpları tehdidini büyütmektedir.

Ülkemizde imar afları kaçak yapılaşmanın en önemli teşvik unsurlarından birisi olmuş, toplumun sağlıklı ve güvenli konutlarda yaşamasını belirsizliğe sokmuştur. Devletin bir binaya iskan ruhsatı vermesi vatandaşına o yapıda güvenle oturabileceği yönünde güvence sunması anlamına gelir. Oysa mühendislik hizmeti almamış bu yapıların, doğa olayları karşısında hasara uğramaları halinde sorumluluk bu kararı alan devletin, siyasi iktidarın üzerindedir.

Her seçim öncesi siyasi ikbal uğruna gündeme getirilen imar affı uygulamalarına son verilmeli, imar affından yararlanan yapılar denetlenmelidir.

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası olarak hem yetkili kurum ve kuruluşlara hem de tüm kamuoyuna seslenmek istiyoruz: Bu karamsar tabloyu el birliğiyle tersine çevirmemiz mümkündür. Biz İMO olarak tüm bilimsel-teknik birikimimizle, sahada edindiğimiz tecrübe ve yetişmiş kadrolarımızla, başta deprem olmak üzere doğa olaylarının afetlere dönüşmesini önleme konusunda görev almaya hazırız. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi sorunlar da bellidir, çözümleri de. Yeter ki çözüm için ortaya irade konulsun.”

PİRHA/ANKARA

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak