Alevi Haber Ajansi

‘Zorunlu din dersleri; eğitim sistemindeki siyasal-ideolojik hedeflerin yansımasıdır!’-VİDEO

PİRHA- Milyonlarca öğrenci ana dilinde eğitimden yoksun ve zorunlu din derslerine tabi bir şekilde yeni eğitim yılını karşıladı. Zorunlu din derslerinin eğitim sistemindeki siyasal-ideolojik hedeflerin yansıması olduğunu söyleyen Eğitimci Bülent Karakaş, anadilinde eğitim alma hakkının da en insani hak olduğunu kaydetti. 

Proje okullarına yapılan atamalarda sürecin somut, ölçülebilir ve nesnel hiçbir kritere dayanmadığı, tamamen siyasi ve idari takdirle şekillendiği eleştirileri vardi. Bu projenin uygulandığı alanlardan birisi de İzmir olmuştu.

ÇEDES vb. uygulamalarla birlikte bu eğitim yılı da ‘zorunlu din dersi’ ve ‘ana dilin eğitim’ tartışmalarını da beraberinde getiriyor. Milyonlarca öğrenci ana dilinde eğitimden yoksun ve zorunlu din derslerin tabi bir şekilde yeni eğitim ve öğretim yılını karşıladı.

Din derslerinin içeriğinin Sünni İslam ağırlıklı olması sonucu uzun yıllar boyunca toplumun farklı kesimlerinden itirazlar yükseldi. Söz konusu ders içerikleri yerel ve uluslararası mahkemelerce de yasalara aykırı bulundu. Fakat Milli Eğitim Bakanlığı, din derslerinin tek bir dine yönelen ders olmadığını savunsa da veliler, bir bütün olarak din derslerinin müfredattan kaldırılması yönündeki talebini sürdürüyor.

Zorunlu din dersi dayatması ulusal ve uluslararası mahkemelerde alınan kararlara karşın sürüyor. Yürütülen kampanyalar ve hak talepleri on yıllardır görmezlikten gelinirken, AKP döneminde ‘dinselleştirilmiş’ eğitim modeline geçildi. Özelikle Kürtçe ana dilde eğitim önündeki engeller ülkedeki milyonlarca Kürt’ün temel meselesi. Kürtçe’nin lehçeleri “Yaşayan Dil ve Lehçeler” adı altında ortaokullarda seçmeli ders olarak okutulsa da bu konuda öğrencilere sınırlamalar getiriliyor ya da derslerin verilmesi engelleniyor.

Eğitim-Sen İzmir 6 Nolu Şube Başkanı Bülent Karakaş yeni eğitim döneminde proje okul atamaları, zorunlu din dersleri, ÇEDES uygulamaları ve anadilinde eğitim meselesine dair konuştu.

“KEYFİ KARARLA BİNLERCE İNSAN MAĞDUR EDİLDİ”

Proje okulu uygulamasının en son 8 Nisan’da yapıldığını ve yüzlerce eğitim emekçisinin kritersiz bir şekilde görevden alındığını ifade eden Bülent Karakaş, Eğitim-Sen olarak “Proje Okulları”nın durdurulmasına karşı dava açtıklarını belirtti.

Davanın reddedildiğini ve şu an uygulamanın devam ettiğini sözlerine ekleyen Karakaş, asıl amacın imam hatip okullarına çekilemeyen öğrencilerin, proje okullarına bu atamalarının gerçekleştirdiğini söyledi. Atamalara dair hiçbir kriterin olmadığını belirten Karakaş, “Kimilerinde hizmet puanının önde olduğu söyleniyor. Hizmet puanına göre yapıldığı söyleniyor. Ama böyle bir durum genel olarak yok. Sonradan 4 yıllık süreden hesaplanırken uzman ve başöğretmenlik sürelerinin dikkate alınmadığını gördük. Diğer taraftan iller arasında atamalar yapıldığında bunu hizmet puanına göre atadıklarını gördük. Kısacası MEB keyfi karar alarak yüzlerce, binlerce insanı mağdur etmiş durumda” dedi.

“TERCİH HAKLARIMIZ VERİLMEDİ, DAVALARIMIZ DEVAM EDİYOR”

Okullarda yaklaşık 50 bin öğretmenin süresinin dolduğunu dile getiren Karakaş, bunlardan dokuz bini görevlerine iade edilmediğini ve bunun da az bir sayı olmadığını hatırlattı. Kendisinin de mağdur edilen öğretmenlerden biri olduğunu aktaran Karakaş, “Dolayısıyla bu hiçbir kritere dayanmayan, keyfi ilişkiler sonucunda görevlendirilmeler söz konusu oldu. Bu neden biz Eğitim-Sen olarak  buna dava açmıştık. Bireysel davalar da açtık. Bazı yerlerde kazanımlarımız var. Yürütmenin durdurulması davasını da açtık. Yürütmenin durdurulması davası bazı illerde kabul edildi ama bazı illerde özellikle İzmir’de maalesef yürütmenin durdurulması davasını kazanamadık. Esas davalarımız devam ediyor. Biz kendi okulumuzda 4 yılı doldurduk ama başka okullara da tercih hakkı istedik. Onlara da tercih hakkı verilmediğini gördük. Dolayısıyla bizi oralara dağıtamadılar. Sadece kendi okullarımızda atamamazlık yapmadılar. Başka tercih ettiğimiz proje okullarına da atamadılar. Ayrıca sonuçlar açıklandığında şunu da gördük bazı yerlerde puanlar daha doğrusu kadro açıkları oluştuğu halde atama yapmadılar” diye konuştu.

Bakanlığın atama koşullarını yönetmeliğe göre hatırlatan Karakaş, MEB’in bu projeyi eline yüzüne bulaştırdığını ve çok sayıda eğitimcinin mağdur edildiğini anımsattı. Karakaş, yapılan atamaların kesinlikle iptal edilmesi kanaatinde olduğunu vurgulayarak, “Atamaların bir keyfiyete, liyakatsizliğe göre değil, yeniden ve kriterlere göre yapılması gerekiyor” şeklinde tepki gösterdi.

“SEÇMELİ AMA DİN DERSİNİ MUTLAK SEÇMEK ZORUNDASIN”

Zorunlu din derslerine de değinen Karakaş, konuyla ilgili bir çizelgenin yayınlandığını ve din dersi “seçmeli zorunlu din dersi” haline getirildiğini ifade etti. Karakaş, “Yani seçiyorsun ama din dersini mutlaka seçmek zorundasın. Bu şekilde iktidar kendi ideolojik hedefleri doğrultusunda eğitim yapılanmasına gitti. Burada da ayrıca bildiğimiz gibi ÇEDES ve benzeri projelerle yürütmeye çalışıyor. Bazı okullarda, ilçelerde bu ÇEDES Projesi’nin uygulandığını görüyoruz yapısı itibariyle. Dolayısıyla burada bir siyasi ideolojik hedef var. O da nedir?  Tekçi, bir mezhebe, bir dine, bir dile, bir ırka, bir eğitim sistemi yaratama çabası var. Dolayısıyla bu seçmeli din derslerinin zorunlu hale getirilmesi de bununla ilgili bir durum” dedi.

Ailelerin, çocuklarının bu din derslerine girmemesi için dilekçe verdiklerini hatırlatan Karakaş, ailelerin yaptığı başvurunun kabul edildiğini, fakat bu kararın bireysel olarak görülmesinden kaynaklı bir emsal teşkil etmediğini dile getirdi.

“ANADİLİNDE EĞİTİM SU GİBİ TEMEL HAKTIR”

Ana dilinde eğitim sorununa da değinen Karakaş, şunları ifade etti:

“Zorunlu din dersinin yanında anadilde eğitim sorunu var. Birleşmiş Milletlerin Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 30’uncu maddesin de zaten çocukların, azınlık çocuklarının kendi anadilinde eğitim hakkının olduğunu söylüyor. Bu da maalesef ülkemizde yıllardır kangren haline gelen bir sorun. Ülke bölünür paronayasıyla oluşturulan bir düşünce sistematiği var. Çocuklar kendi ana dillerinde eğitim aldıkların o düşündükleri anadilleriyle ilgili daha etkili daha performansı yüksek olduğunu hepimiz biliyoruz. Bunu pedegojik olarak da biliyoruz. Uzmanların zaten böyle açıklamaları da var. Dolayısıyla herkesin ana dilinde eğitim alma hakkı var. Biz Eğitim-Sen olarak tüzüğümüzde de bunu yazmışız. Kamusal, laik, bilimsel, demokratik, anadilde eğitimi savunuyoruz. Dolayısıyla anadilde eğitim hakkı bir su, bir yemek kadar haktır ve bu hakkın her zaman yanında olduğunu belirtmek isteriz.”

Ersin ÖZGÜL/İZMİR

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.