PİRHA – Hakikat ve Adalet Merkezi, “Zamansız Suçların Zamanaşımı olmaz” başlıklı sempozyum düzenledi. Zaman aşımının inkar olduğuna vurgu yapılan sempozyumda devletin sorumluluklarını yerine getirmediği de ifade edildi.
Hakikat ve Adalet Merkezi, “Zamansız Suçların Zamanaşımı Olmaz” başlıklı sempozyumu Anarad Kültür binasında düzenlendi.
“Hukuki siyasi ve tarihsel bağlam” başlığıyla yapılan ilk oturumuda Türkiye İnsan Hakları Davalarına Destek Projesi (TLSP) üyesi Saniye Karakaş, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) üyesi Serdar Tekin ve Goldmist University Of London öğretim görevlisi Yeşim Yaprak Yıldız ile Avukat Hülya Dinçer konuşmacı olarak yer aldı.
“YARGI, DAVALARI BİLEREK ZAMAN AŞIMINA UĞRATIYOR”
İlk oturumda söz alan Hülya Dinçer, Türkiye tarihinde süreklileşen katliamlara vurgu yaparak, faillerin cezasız kaldığına işaret etti. Bu cezasızlığın hukuki taktiklerle yapıldığını belirten Dinçer, “Türkiye’de cezasızlık politikası artık kurumsallaştı. Özellikle yargı, çoğu davayı bilerek zaman aşımını uğratıyor. Madımak Katliamı bunun en büyük örneğidir. Yargı, yaşanan bu katliamları izliyor. Türkiye buna rağmen taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri hiçe sayıyor. Türkiye taraf olduğu bu sözleşmelere uyması gerekirken, bu cezasızlık politikası 1980’den beri sürüyor. Türkiye’de hukukun işlenmesi için mücadele edilmesi gerekir. Adalet mücadelesini hukukla sınırlamak doğru değil. Yeni müdahale tarzları geliştirmeli ve ona göre yol alınmalı” diye konuştu.
“ÇARESİZLİK, DIŞLANMIŞLIK, HAYAL KIRIKLIĞI”
Cezasızlık politikasının mağdurlar üzerinde yarattığı etkiye dair konuşan TLSP üyesi Saniye Karakaş da, cezasızlık kültürünün başka ülkelerde mağdurlar üzerinde psikolojik sorunlara yol açtığını ifade etti. Karakaş, şu konuşmayı yaptı:
“Şili’de yapılan araştırmada devlet tarafından kaybedilmesi mağdurlar üzerinde korku, tiksinti ve terk edilmişlik gözlenmiyor. Yugoslavya’da yapılan araştırmada ise öfke, kızgınlık, intikam gibi sorunlar gözlemleniyor. Türkiye’de çaresizlik, dışlanmışlık, hayal kırıklığı olarak saptanmıştır. Bu bize, hukuka güveninin kalamadığını gösteriyor. Türkiye’de hakim ve savcılar, yaşanan katliamlara ve failler yönünde hareket etmesi, mağdurların kendilerine ayrımcılık yapıldığını düşünüyor.”
“ZAMANAŞIMI BİR İNKAR POLİTİKASINA DAYANIYOR”
Yeşim Yaprak Yıldız ise ulus devlet tarihinin kahramanlık dolu yanlarının anlatıldığını belirterek, yaşanan katliamların üzerini örtmek için böyle bir gerekçenin yaratıldığına dikkat çekti. Yıldız devamla, “Bunun altında yatan birçok katliamların olduğunu biliyoruz. Kürtlere yönelik yapılan katliamlarda bunun en bariz örnekleridir. Örneğin Dersim Katliamı bunun bir gerçeğidir. Devlet bunu terörle mücadele adı altında meşrulaştırıyor. Zamanaşımı bir inkar politikasına dayanıyor” diye belirtti.
CEZASIZLIĞA KARŞI MÜCADELE
Sempozyumun “Cezasızlığa karşı mücadele: Uluslararası Örnekler” başlıklı ikinci oturumunda Hukuk ve Sosyal Çalışmalar Merkezi (CELS) Direktörü Marcela Perelman, Tarihin Belleğin Kurtarılması Derneği (ARMH) Başkanı Emilio Silva ve avukat David Roberts yer aldı.
ARMH Derneği Başkanı Emilio Silva, yaptığı konuşmada 1938’de Pedro Franko döneminde dedesinin katledildiğini belirterek, dedesini bulmak için bu süreci giriştiğini anlattı. 20 yıllık araştırmalar sonucunda binlerce toplu mezar bulduklarını belirten Silva,“Bulunan sonuçlarla mahkemelere başvurduk. Askeri dönemde işlenen suçlara karşı mahkemeler af yasasının olduğunu söylediler. İspanya adaleti bunları ortaya çıkarmıyordu, mücadelemiz sonucunda bunları topluma duyurduk. Diktatör Pedro Franko’nun yaptıklarına ayna tutuyoruz. Faillerin yargılanması için buradaki yargı sürekli cezasızlık kararı veriyor. İspanya mahkemeleri Franko için dava açmıyor. Biz buna ilişkin davaları Arjantin’de açtık. İspanya’nın, katliamların üzerini örtmek için binlerce girişimi oldu. Şuan ki mevcut hükümet, yapılanları hiçbir şekilde kabul etmiyor. Fakat biz bu durumu değiştirdik diyebilirim. Artık çoğu kamu kurumunda bu sessizliği yıktık. Artık insanlar bu konuda bilgi sahibi” diye belirtti.
TÜRKİYE’DEN MÜCADELE DENEYİMLERİ
Sempozyumun son oturumu olan “Türkiye’den Mücadele Deneyimleri, Direnç ve Dönüşüm” başlıklı üçüncü oturumunda konuşmacı olarak Yeni Yaşam Gazetesi Köşe Yazarı Dicle Anter, Hakkari İnsan Hakları Derneği (İHD) Şube yöneticisi Eren Baskın, İnsan Hakları Derneği (İHD) üyesi Sebla Arcan, Şehriban Metin, Abdulaziz Altınkaynak ve Şiyar Kamaz yer aldı.
Musa Anter’in oğlu Dicle Anter, babası Musa Anter’in davasının zaman aşımına uğradığını belirterek, cezasızlık politikasına dikkat çekti. Babası ile yaşadığı anılara değinen Anter, “Babamın bir gazetede çıkan fotoğrafını hiç unutamadım. ‘Musa Anter ve arkadaşları idamla yargılanıyor’ unutamadığım anlardan bir tanesi. Babamla son anım babama yurtdışından makale gönderdim. Babamla birlikte çalışmak için fakat o gün onu katlettiler” dedi.
“DARBE KOŞULLARINDA YAŞIYORUZ”
İHD Üyesi Sebla Arcan ise, 30 yıllık İHD mücadelesinde 800 kişinin hikayesini bildiğine yer verdi. Arcan devamla şöyle konuştu:
“Cumartesi Anneleri toplumsal harekete geçmediği için toplumsal bir talep dönüşmüyor. Biz hala darbe koşullarında yaşıyoruz. Toplumun bunu talep etmesi gerekir. Yani hakikati toplumsal bir eyleme dönüştürmeliyiz. Çünkü bu insanlar yakınlarını kaybettiler. Yakınlarını bulmak istiyor. Bir inkar ve cezasızlık durumu var. Cumartesi Annelerinin cezasızlığa karşı bir adalet arayışı var. Bu devletin meşrutiyetini sarsıyor.”
Kaynak: MA
Yoruma kapalı.