PİRHA-Yeşil Sol Parti, yaşam hakkı torba yasaya sığmaz diyerek, “Enerji demokrasisini, sosyal adaleti ve doğanın haklarını gözeten ve uygulamaya geçiren politikaların bir an önce kanunlaştırılmasını talep ediyoruz. Doğayla uyumlu ve sağlıklı bir toplumsal yaşamın, ekolojik prensiplerle inşa edilebileceğini biliyoruz. Bunun için tek eksiğimiz toplumsal irademizin siyasetin gündemine yansıması” vurgusu yaptı.
Haberin videosu;
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde alt komisyonda onaylanıp önümüzdeki günlerde Meclis Genel Kurulu’nda görüşmeye açılacak, “Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Torba Kanun Teklifi” tepkileri de beraberinde getirdi.
Muhalefet parti üyeleri komisyonda itirazlarını dile getirirken, çevre örgütleri de kendilerinin de dinlemesi gerektiğin belirtmiş ancak talepleri kabul edilmemişti.
Konuya dair, Yeşil Sol Parti, parti genel merkez binası önünde, PSAKD Genel Başkanı Gani Kaplan, ABF MYK üyesi Mustafa Çınar, HDP Ankara İl ve Çankaya İlçe YK üyeleri katılımıyla basın açıklaması düzenledi.
Basın açıklaması metnini polen ekolojisti Onur Yılmaz okudu.
“EKOLOJİK YIKIMIN VE TALANIN GİDEREK ARTTIĞI BİR DÖNEMDEYİZ”
Yılmaz, “Gerek ülkemizde, gerekse dünyada doğa katliamlarının, ekolojik yıkımın ve ulusal-uluslararası şirketlerce gerçekleştirilen talanın giderek arttığı bir dönemdeyiz” diyerek, şunları dile getirdi:
“Geçen yıl Kaz Dağları’nda Kanadalı bir şirketin altın madeni projesi için gerçekleştirilen ağaç katliamının sebep olduğu toplumsal üzüntü ve öfke hala dinmedi. Bu üzüntü ve öfkenin toplumun farklı kesimlerini bir araya getirmesi sonucunda halkın gücü sayesinde ilgili şirketin ruhsatını yenilemesinin önüne geçildi. Yine de son bir yılda bu kitlesel iradeye rağmen, maden ve enerji şirketlerinin çıkarları uğruna Türkiye’nin dört bir yanında doğa katliamlarına devam edildiğini gözlemledik ve gözlemlemeye devam ediyoruz: Nükleer santral için 650.000 ağacın kesildiği Sinop, Rus doğalgaz boru hattı ve 3. köprü gibi mega rant projelerinin tahribi altında can çekişen Kuzey Ormanları, 40 yıl ekonomik ömrü olan bir baraj için 10 bin yıllık tarihin yok edildiği Hasankeyf, çevre duyarlılığında simge olan buna rağmen yüzde 80’ine maden ruhsatı verilen Kazdağıları, imara açılmaya çalışılan doğal cennetler Salda Gölü, Munzur Gözeleri tüm itirazlara rağmen ısrarla sürdürülen Rant Kanalı Projesi ve daha niceleri… Şu an; ÇED raporlarında gerçek dışı ifadelerin havada uçuştuğu, ruhsat alanlarının ve proje kısıtlarının keyfi olarak aşıldığı, canlılara-doğal varlıklara zehir ve ölüm saçtığı herkesçe bilinmesine rağmen ilgili işletmelerin faaliyetlerine izin verildiği, üstelik faaliyetlerini bitirip çekip gittikten sonra ortada enkaz bıraktıkları, ormanların ve diğer ekosistem parçalarının Tarım ve Orman Bakanlığı ve Orman Genel Müdürlüğünce adeta babasının oğluna verilircesine tahsis edildiği, ülkenin kolluk kuvvetlerinin özel bir şirketin güvenlik birimiymiş gibi kullanılarak işletmeye kalkan yapıldığı, hatta insanları yerlerde süründürdüğü koşulları yaşıyoruz.”
Toplumda demokrasi ve hukukun gereklerini insan hakları prensiplerine dayalı olarak yerine getirmek, halkın sağlığı ve mutluluğunu korumak milletvekillerinin esas görevi olması gerektiğini belirten Yılmaz, “Buna rağmen doğa talanına karşı açıkça ortaya koymuş olduğumuz irademiz AKP’li milletvekilleri tarafından yok sayıldı” dedi.
“TÜM CANLILARIN YAŞAM HAKKINA YÖNELİK SALDIRILAR ARTARAK DEVAM EDİYOR”
5 Ekim tarihinde doğa talanının önünü vahşilik derecesinde açacak bir torba yasa teklifi AKP’li milletvekilleri tarafından meclis gündemine sunulduğunu hatırlatan Yılmaz, şunları aktardı:
“TBMM’nin ilgili komisyonunda onaylanan ve önümüzdeki günlerde Meclis Genel Kurulu’nda görüşmeye açılacak, “Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Torba Kanun Teklifi” ile ekonomik büyüme adı altında ekolojik yıkım ve talan dayatılıyor. Birçok kanunda değişiklik öngören bu torba kanun teklifi, havayı, suyu, toprağı, ormanları, gıdayı, yaban hayatını, tarım ve yaşam alanlarını sömürerek yok eden bir avuç maden ve enerji şirketine yeni imtiyazlar ve teşvikler sağlarken, tüm canlıların yaşam hakkına yönelik saldırıları, şu anki yağma düzenini ve denetimsizliği dahi fersah, fersah aşacak bir düzeye getirmeyi hedefliyor.
TÜRKİYE DÜNYANIN ATIK DEPOSU HALİNE GELECEK
Bu torba yasa onaylandığı takdirde; maden ve enerji şirketlerine vergi muafiyeti gelecek, asgari ücretlilerden zorunlu gelir vergisi alınırken, yaşam hakkını ihlal eden bir avuç maden ve enerji şirketi çeşitli vergilerden muaf tutulacak. Maden ve enerji şirketlerinin ruhsat alanları dışındaki faaliyet göstermelerinin önü açılacak, maden ve enerji şirketleri, faaliyet gösterdikleri ruhsat alanları dışına taştığında ve ekosisteme geri dönülmez zararlar verdiğinde cezasızlıkla ödüllendirilecek. Maden ve enerji şirketlerine ruhsat alanları dışında geçici tesis kurma hakkı tanınacak. Şirketlere tanınacak ‘ruhsat sahası dışında geçici tesis kurma hakkı’ ile ruhsat alanında dahi denetlenemeyen şirketlerin ruhsat alanı dışında gerçekleştireceği ekolojik yıkım ve talanın önü açılacak. Köylülerin arazilerine yok pahasına el konabilecek. Maden ve enerji şirketlerinin yatırım bölgelerinde yer alan araziler, tarım alanları ‘kamu yararı kararı’ olmaksızın dahi istimlak edilerek bu şirketlere peşkeş çekilecek… Köylülerin arazileri yok paraya şirketlere devredilecek. Türkiye dünyanın atık deposu haline gelecek, araba lastiği, orman ürünleri ve çöp yakarak elde edilen enerji ‘yenilenebilir’ sayılacak ve şirketler teşviklerden yararlanacak. Böylece Türkiye, dünyanın dört bir yanındaki lastik atıkları başta olmak üzere bir atık deposu haline gelecek. Havaya salınacak zehirli kimyasal atıklar geri dönülmez halk sağlığı sorunlarına neden olacak.”
“HEP BİRLİKTE SESLENİYORUZ, DUYUN BİZİ”
Yürütülen kampanyalar sonucunda 2 maddede değişiklikler yapıldığını ifade eden Yılmaz, şunları söyledi:
“Diğer yandan teklifin ilk halinde bulunmayan daha olumsuz bir düzenleme, teklif metnine eklendi. Bu süreç bize gösterdi ki, sesimizi birlikte ve daha etkili bir şekilde yükselttiğimizde sonuç alabiliyoruz. O yüzden bugün Türkiye’nin birçok şehrinde bu eş zamanlı basın açıklamasını yaparak meclise bir mesaj vermek istiyoruz: Doğa katliamının, ekolojik felaketlerin, biyoçeşitlilik kaybının, iklim krizinin ve sömürünün önüne geçmek için torba yasayı geri çek! Çünkü doğada ahenkli bir şekilde varlıklarını sürdüren canlıların yaşam hakkı torba yasaya sığmaz. Esasen, bu yasa teklifi, teklifi sunan milletvekillerinin de çok rahat ve açık bir şekilde belirttiği gibi, sadece özel sektör kurumlarının faaliyetlerini daha hızlı, kolay ve denetimlere takılmadan yapabilmelerini sağlamak amacını taşımaktadır. Biz ise enerji demokrasisini, sosyal adaleti ve doğanın haklarını gözeten ve uygulamaya geçiren politikaların biran önce kanunlaştırılmasını talep ediyoruz. Doğayla uyumlu ve sağlıklı bir toplumsal yaşamın, ekolojik prensiplerle inşa edilebileceğini biliyoruz. Bunun için tek eksiğimiz toplumsal irademizin siyasetin gündemine yansıması. Gündelik hayatımızın her anında yüzleşmek zorunda kaldığımız Covid-19 krizinin doğanın tahrip edilmesinden kaynaklandığını biliyoruz. Bu nedenle hep birlikte sesleniyoruz, duyun bizi, duyun ve bizlerle birlikte haykırın.”
“PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.