PİRHA-Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar, kadın konferansında yaptığı konuşmada, nerede bir yıkım varsa orada AKP-MHP iktidarı ve onun 5’li çetesinin olduğunun altını çizerek, “Ancak nerede bir direniş varsa yine biliyoruz ki orada o direnişi örgütleyen, öncülük eden kadınlar vardır, kadın mücadelesi vardır” dedi.
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin (Yeşil Sol Parti) “İsyanımızla Örgütleniyor, Özgürlüğümüzü Savunuyoruz”, “Bi serhildan û rexistinê em azadiyê diparêzin” şiarı düzenlediği kadın konferansı başladı.
Makina Mühendisleri Odası Eğitim ve Kültür Merkezi’nde yapılan konferansa 400 kadın delege katıldı. Konferansın yapıldığı salona 17 Haziran 2021 tarihinde Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir İl Örgütü’ne yönelik gerçekleşen silahlı saldırıda katledilen Deniz Poyraz’ın posteri asıldı.
Konferans, özgürlük ve demokrasi mücadelesinde yaşamını yitiren kadınların anısına saygı duruşu ile başladı.
Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar açılış konuşmasında, kadın özgürlük mücadelesinin hiçbir dönem kolay olmadığına dikkat çekerek, “Kadın mücadelesinde yüzlerce yoldaşımızı yitirdik. Yitirdiğimiz her bir kadın yoldaşımızın mücadelesini omuzlayarak yolumuzu örmeye devam ediyoruz. Anıları önünde bir kez daha saygıyla eğiliyoruz. ‘Bedenim, emeğim, kimliğim, inancım, yaşamın benim’ diyen ve mücadelesinden bir adım geri durmayan tüm kadınlara selam olsun” diye konuştu.
Kadın özgürlük mücadelesini sindirmeye çalışanlara karşı bir arada olduklarını ve Üçüncü Yol’un inşaasını sürdürdüklerini ifade eden Uçar, konuşmasında şunları söyledi:
“Sevgili kadınlar; Kürde, kadına, işçiye, emekçiye, doğaya düşman bu faşist iktidarın çok boyutlu saldırılarına karşı çok boyutlu direnişi örgütlemek hepimizin sorumluluğundadır. Bizler için bulunduğumuz her yer bu anlamda bir mücadele alanıdır. Meclis de bu alanların bir parçasıdır. Ancak seçim sonrası da ifade ettiğimiz gibi 28’nci Dönem Parlamentosu biz kadınlar açısından en ciddiye alınması gereken bir yerde durmaktadır. Çünkü bu Meclis’te haklarımız ve kazanımlarımız üzerinden pazarlık yaparak AKP-MHP ittifakına katılan güçler var. Kürt halkının özgürlük mücadelesini tasfiye etmek üzerinden kurulan bir ittifak var. Bizler bu grupları 1990’lı yıllarda Kürtlere yönelik gerçekleştirilen saldırılardan, katliamlardan tanırız. Faili belli cinayetlerden biliriz. Konca Kuriş katliamından biliriz. Ancak bu güçler de bizleri, bizlerin mücadelesini, kararlığını çok iyi tanır ve bilir. Ne Kürt halkı ne kadınlar kurulan bu kirli ittifaka karşı mücadele etmekten tek bir adım dahi geri atmayacaktır.
“KİRLİ PAZARLIK YAŞAMA GEÇİRİLMEK İSTENİYOR”
Meclis kapandığı için şimdilik yapmak istediklerini yapamadılar. Ancak Meclis açıldığı gibi haklarımıza, kazanımlarımıza, yaşam alanlarımıza yönelik yeni saldırılar olacağının da farkındayız. Meclis kapanmadan hemen önce geçen Torba Yasa’yla denetimli serbestlik düzenlenmesi yapıldı. Bu sürenin uzatılması demek; ne kadar kadın katili, kadın ve çocuklara yönelik ne kadar şiddet ve istismar faili varsa hiç ceza almadan ya da çok az bir ceza sonrası serbest bırakılması demektir. 12 yaşındaki çocuğa istismardan tutuklanan Uşaki Tarikatı lideri ve onun gibi istismarcıların korunması serbest bırakılması demektir. Geldiğimiz aşamada haklarımız ve kazanımlarımız üzerinden kurulan kirli pazarlık yaşama geçirilmek isteniyor.
Değerli arkadaşlar; defalarca kez söyledik yine söylüyoruz. Savaş, şiddet ve tecrit politikaları ile tek adam rejimini inşa etmeye çalışan AKP-MHP faşist ittifakı ülkeyi büyük bir ekonomik krize sürüklemiştir. Yoksulluk, işsizlik ve emek sömürüsü derinleşerek artarken insanlar evlerine ekmek götüremezken ‘sorun ekonomik değil psikolojiktir’ demek halkın aklıyla dalga geçmektir. Tüm bu ekonomik krizin, yoksulluğun, işsizliğin temelinde savaş ve tecrit politikaları var demeye devam edeceğiz. Kürt halkına, onun kazanımlarına saygı duymak yerine savaş açmanın yarattığı bir sonuçtur bu. Sayın Abdullah Öcalan üzerinden yürütülen tecrit ve Kürt sorununda dayatılan çözümsüzlüğün bir sonucudur. Kadınlara, gençlere, işçilere, emekçilere değil Kürt ve kadın düşmanlığı üzerinden yürütülen savaşa, ranta, talana bütçe ayırmanın sonucudur.
Savaş politikalarına son verilmeden, Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış mutlak tecrit kırılmadan, Kürt sorununda demokratik çözüm gerçekleşmeden yaşanan bu kadın yoksulluğunun, işsizliğinin, cinayetlerin son bulması mümkün değildir. Bizler bu bilinç ve farkındalıkla savaş siyasetine karşı onurlu barış demekten bir an olsun vazgeçmeyeceğiz. Sayın Abdullah Öcalan üzerinden yürütülen bugün tüm cezaevlerine yayılan ve yaşamlarımız üzerinde bir rejim haline getirilmek istenen tecridi kıracak olan da bu salondan taşarak tüm kadınlara yayılan irademiz olacaktır.
“MÜCADELE VERMEKTEN ASLA VAZGEÇMEYECEĞİZ”
Kürt sorununun çözümü konusunda onurlu bir barıŞ, gerçek bir barış konusunda tek çözüm önerisi olan Sayın Abdullah Öcalan’dır. Bu kriz ortamında bizlerin yükselteceği barış politikalarının çok değerli bir yeri var. 2013-2015 yılları arasında hepimizin tecrübe ettiği çok kıymetli bir süreç vardı. Savaş durdurulduğunda hem istihdamın arttığı hem de işsizliğin azaldığı hem de refahın arttığını deneyimledik. Bunun mücadelesini vermek durumundayız. Bu ülkede savaşın hukuksuzluğunu savaşın dilini toplumuna dayatan bir AKP ve MHP var. Soralım; gerçekten Türkiye’deki Kürt sorunu çözümsüz mü? Kimsenin bu konu ile ilgili bir çözüm önerisi yok mu? Elbette İmralı’da uzunca bir süredir tecrit altında tutulan Sayın Abdullah Öcalan bu konuda çözüm üretti. Gerçek tablo şu; Kürt sorunu çözümü konusunda onurlu bir barış, gerçek bir barış konusunda tek çözüm önerisi olan Sayın Abdullah Öcalan’dır. Kendi cümlesidir ‘bana imkân verilirse bu sorunu bir hafta içerisinde çözerim’ diyor. 2013 yılında Sayın Öcalan’ın yayınladığı deklarasyonun bizim hafızamızda olmaya devam edecek. Bunun mücadelesini vermekten asla vazgeçmeyeceğiz.
Değerli arkadaşlar; iktidar devletin tüm gücü ve imkânlarıyla partimize yönelik gerçekleştirilen saldırılarda en sıcak gündem olarak önümüzde duruyor. Kobanê Kumpas Davası, HDP Kapatma Davası ile bizleri yıldırmaya sindirmeye çalışanlara inat buradayız demeye devam ediyoruz. Uydurma iddianamelerle, gizli tanık beyanları ile halkların iradesini yok sayarak bizleri siyasetin dışına itmek isteyenler tarihin hiçbir döneminde olduğu gibi bugün de başaramayacaklar. Partimizin çoğulcu yapısına, kadın özgürlükçü paradigmayı esas almasına, farklılıkları ile bir arada ortak yaşamı savunmasına, Kürt sorununda demokratik çözüm ısrarına yönelik açılan bu davalar en başta kadınlar nezdinde boşa düşürülmüştür. Tüm bu saldırılar karşısında direniş en meşru hakkımızdır. Kadın özgürlükçü paradigmamızdan da, Kobanê’’de kadınlar öncülüğünde gerçekleşen devrimimizden de asla ama asla vazgeçmeyeceğiz. ‘Rojava devrimi kadın devrimidir’ diyerek yolumuza devam edeceğiz. Her fırsatta Rojava’ya saldırmayı kendine esas edinen bu iktidarın Kürt halkının iradesine, statüsüne yönelik tüm saldırılara en büyük cevabı yine bu devrimi savunarak devam edeceğiz.
“İKTİDARIN RANT POLİTİKALARINA KURBAN EDECEĞİMİZ NE ORMANIMIZ NE DEREMİZ VAR”
Sevgili kadınlar; bizler şunu çok iyi biliyoruz ki; nerede bir yıkım varsa, nerede ormanlar yanıyor, ağaçlar kesiliyor, dereler, nehirler nükleer enerji santrallerine, HES’lere, JES’lere kurban ediliyorsa orada AKP-MHP iktidarı ve onun 5’li çetesi vardır. Ancak nerede bir direniş varsa yine biliyoruz ki orada o direnişi örgütleyen, öncülük eden kadınlar vardır, kadın mücadelesi vardır. Tıpkı Akbelen ’de, Cudi’de, İkizdere’de olduğu gibi. Kırılan, kesilen her bir ağaç doğayı nefessiz bırakırken, sermayedarların gücüne güç katmaktır. Dün olduğu gibi bugün de doğamızı, yaşam alanlarımızı savunmaktan bir an olsun vazgeçmeyeceğiz. Gün ekoloji mücadelesini en güçlü şekilde verme günüdür. Bu iktidarın rant politikalarına kurban edeceğimiz ne tek bir dalımız ne ormanımız ne de deremiz vardır.
Değerli arkadaşlar; seçim sonuçlarını tüm boyutları ile değerlendirme ve yeni dönem mücadele hattımızı belirliyoruz diyerek yeniden yapılanma sürecine girdik. Tüm bu süreci halkımızla, kadınlarla birlikte değerlendirdik. Tüm bu süreçte eleştiri özeleştiri mekanizmamızı esas aldık. Halkımızdan, kadınlardan aldığımız değerlendirmeler, eleştiriler ve öneriler doğrultusunda yeni dönem mücadele hattımızı örmenin yol ve yöntemlerini hep birlikte değerlendirdik. Bugün tüm bu süreçten açığa çıkan sonuçları konferansımıza taşıyoruz. Tüm bu süreçte bir partimizin demokratik siyasette ısrarını bir kez daha ortaya koymuştur. Kadın özgürlükçü çizgimizde ısrarımızın göstergesidir. Partimizi diğer sistem partilerinden ayıran biricik özelliğidir.
“KADIN MÜCADELEMİZ DAHA DA BÜYÜYECEK”
Özellikle şimdi, tam da şimdi yeni yapılanmayla, yeni mücadele hattıyla ve yepyeni bir solukla mücadelemizi yükseltme zamanı. Ülkenin içinde bulunduğu mutsuz ve umutsuz ruh halinin bize yansıması bir yana bize daha fazla mücadele bize daha fazla sorumluluk düştüğünü gösteriyor. Dünya deneyimleri çokça göstermiştir en karanlık, en umutsuz denilen dönemler aynı zamanda kadın mücadelesinin yükseldiği, bu mücadelenin öncü bir güç haline geldiği ve sonuç aldığı dönemler olmuştur. Baskıcı rejimlere karşı kadın mücadelesinin bir güç, bir umut olma misyonu vardır. Bugün her zamankinden daha fazla bu koşullardayız. Ve bu gücümüz var, kadın ittifakımız, kadın dayanışmamız var, kadın mücadelemiz büyüyor, daha da büyüyecek. Bu konferansımız bunun şiarı bunun startı olacak. Buna inanıyoruz.
Evet sevgili kadınlar; sözlerimi bitirmeden önce bir kez daha şunları vurgulamak istiyorum. Sözümüz var sevgili kadınlar. Beraber yol yürüdüğümüz ve bu mücadelede yitirdiğimiz yoldaşlarımıza sözümüz var. Taybet Ana’ya, Kader’e, Sibel’e, Arin’e, Seve’ye, Sakine’ye sözümüz var. Berfo Ana’ya, Perişan Ana’ya, Adalet Ana’ya sözümüz var. Katledilen her bir kadına sözümüz var. Yolumuz uzun yükümüz ağır. Ancak bu yolda karşımıza çıkacak tüm engelleri aşacak gücümüz ve kararlığımız var. Gün kadın özgürlük mücadelesini büyütme, yeni yaşamı hep birlikte örme günüdür.”
“GÜCÜMÜZÜ DEMOKRATİK, EKOLOJİK, KADIN ÖZGÜRLÜKÇÜ PARADİGMADAN ALIYORUZ”
Daha sonra söz alan Yeşil Sol Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Canan Çalağan ise, “Gücümüzü ‘demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigma’dan alıyoruz. Büyük kadın konferansımızı bu coşku, umut ve kararlılıkla başlatıyoruz. Kadın örgütleme mekanizmamızı en güçlü şekilde işletmenin yol ve yöntemlerini burada kararlaştıracağız. Bizler gücümüzü; emek, adalet, barış, eşitlik, demokrasi mücadelesi yürüten Kürt, Türk, Arap, Rum, Çerkez, Pomak, Roman, Ermeni, Acem, Süryani, Êzidî kadınlardan alıyoruz. Doğamıza açılan savaşa karşı ‘yerimizi, doğamızı, asla vermeyeceğiz’ diyen Akbelenli kadınlardan alıyoruz. ‘Bu iktidarın rant ve talan politikalarına vereceğimiz tek bir ağacımız, ormanımız yok’ diyerek Cudi’ye yürüyen kadınlardan alıyoruz. Yaşlı, çocuk, engelli bakımını kadınlara yükleyen sağlamcı politikalara karşı ‘engelsiz bir yaşam mümkün’ diyerek mücadelesini örgütleyen kadınlardan alıyoruz” dedi.
Konuşmaların ardından konferans basına kapalı devam ediyor.
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.