PİRHA- Serçeşme Dergisi Yazarı Rıza Çevik, “Yedi Aşık Ali’si” başılığıyla kaleme aldığı yazıda, “Sadece yedi ulu aşığımız değil her aşığımızın ve her bir canımızın dilinde Ali Şah-ı Merdan’dır. O’na yüklenecek her türlü vasfa layıktır” dedi.
Serçeşme Dergisi Yazarı Rıza Çevik, “Yedi Aşık Ali’si” başılığıyla bir yazı kaleme aldı.
Çevik, Kul Himmet, Pir Sultan Abdal, Şah Hatayi, Virani, Nesimi, Yemini ve Fuzuli’nin Ali’nin muhabbetini kendi izanında yaptıklarını, kiminin sadece Zülfikarlı Ali’den bahsederken kimisinin merdanlığından, kimilerinin veliyullahlığından ve kimilerinin de Hakk-ul yakîn Ali’den dem vurduklarını kaydetti.
Çevik, “Sadece yedi ulu aşığımız değil her aşığımızın ve her bir canımızın dilinde Ali Şah-ı Merdan’dır. O’na yüklenecek her türlü vasfa layıktır” dedi.
Çevik’in kaleme aldığı yazının tamamı şöyle:
“OĞLU HÜSEYİN, AŞKI UĞRUNA ŞEHİT OLMAYI ONDAN ÖĞRENDİ”
“Tek bir can vücud buldu Kabe-i Şerif’te; tuttu Muhammed’inin elini aslan pençeleriyle ve asla bırakmadı. Esed’ den Esedullah’ a giden yolculuk işte böyle başladı. Ali oldu, Turab oldu, Haydar oldu, Murteza oldu… Şeriatte Zülfikar kuşandı, Düldül’e bindi. Tarikatte Şah-ı Merdan oldu; hatemi sundu. Marifette erdi kemale; Şah-ı Velayet oldu, veliyullah oldu. Hakikatte ise O’ndan başka Hakk yoktu. Kevser’e mecra oldu; yol açtı akışına. İnancının ve peygamberinin aşkına düştü; aşık oldu. Kendinden sonrayı kendine aşık etti; maşuk oldu. Oğlu Hüseyin aşkı uğruna şehit olmayı O’ndan öğrendi.
“HER AŞIK ALİ’NİN İZANINI KENDİ MUHABBETİNDE YAPTI”
Maşuk Ali’yi methetmek, hikmetlerinden bahsederek O’nun muhabbetlerini yapmak ise aşık-ı sadıkların adeta hazinesi haline geldi. Bu bağlamda her aşık, Ali’nin muhabbetini kendi izanında yapmıştır. Kimi sadece Zülfikarlı Ali’den bahsederken kimisi merdanlığından, kimileri veliyullahlığından ve kimileri de Hakk-ul yakîn Ali’den dem vurdular. Aşık maşuğunu hayalinin erdiği son dereceye kadar yüceltebilir; bunda asla yanılsamam olmamıştır. Bu yüzden de İmam Ali’yi belleğimde anlamlandırırken, bulgularımı hep aşık-ı sadıkların manalarıyla bütünleştirmeye çalışmışımdır. Bu bağlamda örnek aldıklarım ise yedi ulu aşığımızdan başkası değildir.
Hak nasip eylese dergâha varsam
Bir dem divanında dursam ya Ali
Eğilsem dizine niyaz eylesem
Yüzüm tabanına sürsem ya Ali
KUL HİMMET: HER BİR EŞYADA ALİ VARDIR
Kul Himmet’ in Ali’si ile başladık erenler. Kul Himmet 16. yüzyıl aşıklarımızdan. Hemen her aşığın arzusu maşuğunun dergahına varıp halleşmek, hemraz ile sırlardan bahsetmek ya da onun sırlarını keşfetmektir. Kul Himmet de bu arzusunu dile getiriyor yukarıdaki dizelerinde. Niyaz edip yüz sürmeden ne ülfet ne işret ne de halvet olur maşuk ile. Maşuk Ali, pir Ali. Dergah Ali’ nin, Azim ve hizmet Kul Himmet’ in.
Arslanı gördüm meşede
Kırk mum yanar bir şişede
Yedi iklim dört köşede
Ali’yi gördüm Ali’yi
Kul Himmet’e göre Ali zahiren ve batınen ayandır. Her bir eşyada Ali vardır. Zahirinde gösterdiği yiğitliği ve yaşantısının kopyası olan kişiliği ile batınında var olan mucize ve kerametleriyle bir bütündür. O binbir donda baş gösterendir. Muhammed Mustafa’ya ‘ Ya Ali, doğumuna şahit olmasaydım, hikmetinin sırrına akıl erdiremezdim.’ dedirtecek kadar hikmet sahibidir. Bu hikmetlerini bir harf için köle oluşundan almıştır.
Nice yüz bin yıllar Kandilde durdun
Atanın belinden madere geldin
Anın için halkı gümana saldın
Bin bir dondan baş gösterdin ya Ali
Allah’ ın Aslanı sıfatıyla miraç yolculuğunda Muhammed Mustafa’ nın yoluna yatandır Ali. Kırklar meclisinde erkan süren post sahibidir. Tur dağında Musa’ ya görünendir…Bu özellikleri ile Ali, mürüvvet dilenilecek keremkanidir. O’ndan mürüvvet dilenmek, O’nun dergahına varıp eşiğine ve dizine niyaz etmek, O’nun cemalinde alemi seyredip salat etmek Kul Himmet’ in vazgeçilmezleridir.
Kırklar meclisinde sürdün erkânı
Münevver eyleyip açtın cihanı
Musa muhabbette görüptür seni
Ya Ali mürvettir, Mürvet ya Ali
Allah, Muhammed, Ali üçlemesini sıklıkla deyişlerinde görebildiğimiz Kul Himmet için Ali, Muhammed’den ayrısı gayrısı olmayandır. Çünkü onlar aynı nurdan yaratılmışlardır. Bu üçleme ile yolumuzun menzillerinden biri olan vahdet-i vücud gerçekleşmiştir. Ali kainattan evvel vardır ve tüm ruhlar kalplerine işlenen Ali’nin aşkı ile onurlandırılmışlardır.
PİR SULTAN ABDAL: ALİ ŞAH OLANDIR
Diğer bir aşığımız yine 16.yy’da yaşamış Pir Sultan Abdal. Pir Sultan Abdal da Ali ile özdeşleştirdiği alemi seyirdedir aşk hayatında. Maşuk Ali’nin muhabbeti dilinden düşmez. En çok üzerinde durduğu konu Muhammed Mustafa ile İmam Ali’ nin refikliğidir. Ali her yerde Muhammed ile beraberdir. Hakk habibinin ‘Edrikni’ dediğinde fizanda bile olsa carına yetendir Ali. Ali evliyanın, enbiyanın ve bilcümle velinin sırlarına aşikardır. Sırat köprüsünün geçiş bileti bile Ali’dedir Pir Sultan’a göre.
Pir Sultan’ım bu nefesi haklayan,
Evliyanın gizli sırrın saklayan,
Sırat köprüsü’nün başın bekleyen,
Birisi Muhammed, birisi Ali.
Pir Sultan’a göre Ali şah olandır. ‘Açılın kapılar Şah’a gidelim’ dediğindeki gayesi Ali ve onun yolunun engelleridir. (kapılar) Bağlılığı Ali evladına (on iki imamlara) ve niyazı yine Ali evladınadır. Ali mürüvvet dilenecek, günahları ve kusurları bağışlayacak yerdir.
Pir Sultan’ım tamam oldu sözümüz
On İki İmam’a bağlı özümüz
Muhammed Mehdi’ye var niyazımız
Kalma günahlara mürvet ya Ali
Pir Sultan’a göre Muhammed ile Ali’nin ruhları yaratılan ilk ruhlardır ve evveli olduğu kadar da ahiridir. İmam Ali dünyaya çok defa gelip gitmiştir; türlü donda, her zamanda var olan O’dur. Kerem sahibidir Ali.
Evvelin evveli Muhammed Ali,
Zâhir batın kerem Şah-ı Merdan’ın.
Tenimiz Muhammet, canımız Ali,
Cümle şad ü hurrem Şah-ı Merdan’ın
Ali merdandır. Her durumda sevenine yardım edendir. Yardımda sınır tanımaz Ali. Gahi rahman olur verir, gahi köle gibi pazarda satılır, gahi ekmeğini paylaşarak Hel eta’yı yaşar. Sırat köprüsünde olduğu gibi sorgu anındada oradadır. Taptuk Emre’nin Yunus’a ‘Bizim Yunus’ demesi gibi Ali de sıratta ve sorgu-sualde ‘bizim …’ diyendir.
Sorgucular geldi sual sormaya,
Yardımcımız Şah-ı Merdan Al(i)’ oldu.
Ali mürşittir. Yaşamı ve hikmetleri bizlere yol olmuştur. Ali ile Muhammed’in yolu budur. Hakka ulaşılmak isteniyorsa Muhammed’in rehberliğinde ve Ali’nin mürşitliğinde gidilmelidir.
Rehber Muhammet’tir, mürşit Ali’dir,
Al’aba ayn-ı cem Şah-ı Merdan’ın.
ŞAH HATAYİ: ALİ PİRDİR, HAYDARDIR, ZORDA OLANA YARDIM EDENDİR
Şah Hatayi’ de demanını tuttuğum başka bir aşık. 15. yüzyıl sonu 16. yüzyıl başlarını ömür biçmiş yüce hak. Hak Muhammed Ali üçlemesini en çok kullananlardan birisi. Bu da Allah’ın birliğinden, peygamberin risaletinden ve Ali’nin velayetinden vahdet-i vücuda erişmek anlamına gelir. Ali’yi vasfederken sözcüklerin ve dilin kifayetsizliğinden yakınır Hatayi. Ali haktır ve onu hak bilmeyen dinsiz, imansız, müslüman olmayan kafirlerdir.
Ali‟yi hak bilmeyenler kâfir-i mutlak olur
Dini yok imanı yok ol nâ-müselmandır bugün
Ali’yi yüceltmek için elbette dinin her enstrümanını kullanmıştır aşıklarımız. Hemen hepsinde Kuran ayetleri kesinlikle konu olmuştur. Ali İmran, Taha, İnsan surelerinde Ali anlatılmış, ya da Ali kasdedilmiştir bu aşıklarımıza göre.
Hel etâ‟da Hak sana çün sâki-i mutlak didi
Âb-ı Kevserden senin destindedir ya ‟kût u câm“
Ali kevser suyunun sakisidir çünkü (İnsan suresinde) yüce yaratıcı O’nu mutlak saki olarak adlandırmıştır. Ali, Allah’a mazhar olandır. Kibir, riyakarlık O’ndan beridir. Hatayi koskoca bir ülkenin hakanı olsa da Ali’nin kamberinin kamberine hizmet edecek kadar Ali’ye sevgi besler. Zülfikarlı Ali’den başlayarak yiğitlik, mertlik ve merdanlıklardan Sah-ı Velayet olmasına, veliyullahlığından rahman ve rahimliğine bir yolculuk içinde deyişlerinde Ali övgüsü vardır.
Ali pirdir, haydardır, kerrardır, zorda olana yardım edendir. Hayber fatihi Ali’dir. Dalından koparılan bir nergisi soldurmadan üçyüz yıl saklayabilendir…
Benim şahım Şahı Merdan Ali’dir
Sefiller carına yeten Haydar’ dır
Kapıyı Hayber’i şahadet parmağıyla
Kaldırıp asumana atan Haydar’dır
Elbetteki Ali’nin pirliği ve rehberliği O’na ‘bende’ olmayı gerektirir ki Hatayi konu ile ilgili her deyişinde Ali’nin kulu, hizmetçisi, askeri olduğunu söyler. Miraç yolculuğunu anlattığı miraçlamasında Ali Allah’ın aslanı olur, doksanbin kelam danışılan olur. Ali dilediğinde alemlere hükmetme gücüne sahiptir. Her türlü ilmi bilen, keramet sahibidir Ali. ‘La feta illa Ali la seyfe illa zülfikar’ düsturu diğer aşıklarda olduğu gibi Hatayi için de bilinen ve öğretisi benimsenmiş bir olgudur.
VİRANİ: DİN OLAN DA İMAN OLAN DA ALİ’DİR
- yüzyıl sonları ve 17. yüzyıl başlarında yaşayan ve Ali’yi methetmekte gerçekten ayyuka çıkan diğer bir aşığımız ise Virani’dir. Virani, Ali’yi manalandırırken daha çok Muhammed Mustafa’nın Ali hakkındaki sözlerini baz almıştır. Hemen her deyişinde bu sözlere atıflar dize olarak karşımıza çıkmaktadır.
Hakk’ı bilmek dilersen, bil Ali’yi,
Oku ilmin kapusı, Murtazâ’dur.
Evet Ali ilmin kapısıdır. Virani’deki Ali sevgisi onu rahman seviyesine kadar çıkarmıştır. Kainata ayna olan, cümle eşyada görünen rahmandan başkası değildir. Maşuk gözlüğünü taktığı zaman aşık ne sınır tanır ne de keşik. Sultan olan da, handan olan da Ali’dir.
Ali dindir Ali iman Ali Rahmet Ali Rahman
Ali Zebur Ali Tevrat Ali İncil Ali Kur’an
Din olan da, iman olan da, rahmet ve rahman olan da Ali’dir; hatta dört kitap Ali’dir. Dört kitapta methi edilen de Ali’dir. Kiminde ‘İlya’ kiminde ‘Ulya’ olmuştur adı. Evvel olan, ahir olan, zahiren ve batınen görünen her bir eşyada Ali vardır. O bir gizli hazinedir, bulunması ve bilinmesi gerekir. Her bir yönde, her bir durumda, her bir menzilde hak yolunda olandır.
Evvel âhir dilimizde harf-i bismillâh Ali
Zâhir ü bâtında gördük küntü kenzullâh Ali
Bismillah’ın harfi derken Virani başındaki ‘be’ (ب )harfinden bahseder. Bu harf tarikati simgeler; yay cem olmuş erenler ve alttaki nokta pir yani Ali’dir. Hatta Ali bu noktadan da ileri Fatiha suresindeki manalardır. Tarikati öğretendir Virani’ye. Her türlü müşkülünden Ali sayesinde kurtulmuştur Virani. Ali için nice divanlar, nice naatlar nice methiyeler dökülmüştür dillerinden.
Ali’dir ma’ni Seb’al mesani
Ali’dir dilimin divanı zahid
Velayet’in sahibi Ali’dir ve hakkın inayeti ancak velayetin şahı Ali’yi sevenedir. Onu sevmeyene, ona buğz edene lanetler okuyan nice dizeler inşa etmiştir Virani.
Her kim ki sever cân ile Şâh-ı Velâyet’i
Hakk’ın anadır çünkim bilesin inayeti
NESİMİ: ALİ EŞİ BENZERİ OLMAYAN BİRİDİR
Seyyit Nesimi de Ali ile Muhammed’i ayırmayan, onların lahmike lahmi, demmike demmi ve ruhike ruhu olduklarını beyan eden aşıklarımızdan birisi. Derisini yüzdürecek kadar Ali sevgisiyle besili bir mecnundur Nesimi. 14. yy sonlarından bizlere Ali’yi aktarıyor. Yüce hakkın alemleri yaratmasına sebep olan Muhammed ile Ali’dir diyor aşağıdaki dizesinde. Aynı etten, aynı kandan ve aynı ruhtan yaratıldıklarını beyan ederek Fatiha suresinin anlamını da onlara yüklüyor.
Ayet- i lev- lak ilen hem la- fetanın ma’nisi
Lahmike lahmi yerisiz ya Muhammed ya Ali
Ali, eşi ve benzeri olmayan birisidir. Onun kimsenin yardımına ihtiyacı yoktur. Böyle birisi ancak ‘rahman’dır ki Ali cümlenin rahmanıdır ve mahşer gününde şefaat edicidir.
Ali vahid Ali ehad Ali ferd ü Ali Samet
Ali’dir cümleye rahman Ali’dir şaf’ i mahşer
Hz. Muhammed dinin başıdır, Ali ise herkese rehber olandır. Nesimi’ de Ali’ nin evvel – ahir, zahir-batın varlığını söyleyenlerden. Ali aydınlık saçan bir güneştir, çünkü o yaratılanların içinde en nurlu olanıdır. Hatta bu nurdan yedi cihan aydınlanmaktadır. Ali, Allah’ın velisi ve aynı zamanda Alla’a kavuşmuş olandır. Ali Hakk-ul yakîn’ dır. Ali hem sultan hem süphanken kendi cennetinde rıdvan ve kevserin sakisi olarak da hizmette bulunandır.
Ali sultan Ali süphan Ali cennet Ali Rıdvan
Ali dindir Ali iman Ali’dir sak-i Kevser
Ali’dir ol veliyyu’llah Ali’dir mazhar-ı Allah
Ali nurundan ey va’llah münevverdir yedi kişver
Nesimi’ ye göre Ali her yönüyle kendini tamamlamış, eksiksiz biridir. Ali’nin rahmaniliği ve her şeye kadirliği ile velayet makamının başında olması ve evreni böylesi bir sultanlıkla yönetmesi sevgisinin ve ikrarının doğru yerde olduğunu kanıtlar ki Nesimi derisi yüzülse de bu rahatlık içindedir.
YEMİNİ: HER TÜRLÜ DERDİN DERMANIDIR ALİ
Yemini de baş döndüren bir malihulya ile Ali hayranlığını nakşetmiş deyişlerinde. 16. yüzyılda da yaşayan Yemini diğer aşıklardan farklı olmaksızın keramet sahibi ve velayet mülkünün şahı olan Ali, kurtuluşu gösteren ışıktır diyor aşağıdaki dizelerinde.
Hoş keramet madeni şahı velayettir Ali
Nuru Ahmet’tir yakin, şem’i hidayettir Ali
Tur dağında Musa ile konuşan Ali’dir. Hikmetleriyle aydınlatıcı, nuru ile ışık saçan, her haliyle örnek alınacak kamil ve ariftir Ali. İkrar verilmesi gereken, hakkın mucizelerine sahip bir veli ve nutkuyla ölüyü bile diriltebilen, her türlü derdin dermanıdır Ali.
Cemad’a dil verirsin emr-i Yezdan
Verir nutkun ölüye canı Hayder
Yemini’ye göre hakka giden doğru yol Muhammed ile Ali’nin yoludur. Bu yüzden de onları zikretmek bile ibadettir. Gerçek mürid olan Haydar’a ikrar verendir. Zikredilecek isim Ali ismidir.
Muhammed Ali’ye izzetini kıl
Onları zikretmek ibadettir bil
Sırf Ali değil onun evladı da babaları gibidir. Mürşitlik ve şahlık onlara mahsustur. Özünü üstad bağında yetiştirip Ali evladının hizmetkarı olabilenler ancak Allah’a kavuşur.
Yüzünü hak eyle Ali evladın ayağına
Özünü yetiştir üstadın bağına
Bir mürşid ola ki seni götüre Şah’a
Ki Şah seni yürütür ol Allah’a
Ali tanrının kelamını bilen ve onu söyleyendir. Gerekirse uğruna can verilecek kişidir Ali. Ali her açıdan olgunluğa erişmenin gıdasıdır. Bilgi istersen Ali’ye sor, güzel davranış ararsan Ali’ye bak. Ali etrafındakileri (kendine uyanları) kötülüklerden uzak tutandır.
FUZULİ: ALİ CÜMLE ALEMİ YÖNETEN MİHVERDİR
Maşuk Ali’yi methetmek Fuzuli gibi bir erin de dilinden kaçmaz. 15 – 16. yüzyıl aşığmız der ki: Ali varlık aleminin içinde en kusursuz olanıdır, mevladır. Her kim Ali’yi mevla bilir ve buna inanırsa eninde sonunda dertlerinden kurtulur, hidayete erer.
Yüz meşakkat çekse kam-ı dil bulur encam-ı kar
Her kimin alemde mevlası Şah-ı Merdan olur
Ali cümle alemi yöneten mihverdir. Cümle alem hükmüne tabi olmuştur. Murteza hükmüne tabi olanlar Nuh’un gemisine binenlerdir. Sırf Ali değil, Ali evladı da methi edileceklerdendir. Çünkü Ali’nin evladını metheden bile gufrana layık kimselerdir.
Dem vuram evsaf-ı evlad-ı Ali’den nitekim
Medh-i evlad-ı Ali müstevcib-i gufran olur
Ali Zülfikarın şahıdır. Ali istemeseydi cümle alem yaratılmazdı. Hakkın zamandaki eli, zat-ı sıfatı Ali’dir. Kainatta bu mertebeye ulaşmış başka kimse yoktur.
Onun şahadeti etmiş nübüvveti tasdik
Onunla kıldı Muhammed şeriatı sehman,
Çocuk yaşında Hak Habibini peygamber bilmiş ve dini yaymada Hz. Peygamber’ e yardımcı olmuştur. Onun sayesinde dinde adalet süreklilik kazanmıştır. Ali velilerin ve yiğitlerin şahıdır. Ali’nin hükmünün başı ve sonu yoktur ve her hükmü kalıcıdır. Zaman değişse de hükümdarlığı sürecektir.
O hakim-i ebedidir her hükmü bakidir
Zaman değişse de hükmü olur hemişe revan
Hakk katında Hızır ve İlyas gibi Ali’nin de makamı vardır. Ali’nin veliliği kesindir. Her mahlukatın Ali’ye sevgi beslemesi ve vasfedilmesi emri-i vacibtir. Kainatın işlerine Hüda’nın izni ile kılavuzluk edendir Ali.
Ali delalet eder kainatın işlerine
Buna icazet veripdir o Halık-ı Sübhan
Ali’nin velayetinin başlaması ile de kainatın düzenini sağlamak ve korumak Ali’ye verilmiştir. Mahşer gününe kadar olacak bütün işler Ali’den sorulur. O bir veli olsa da bütün evliyadan üstündür. Ali her türlü sırra vakıf olandır. Sadakatle Ali’yi yardıma çağıranın eli asla boş kalmaz.
Fuzuli, Ali’ ye bağlılığını ve O’nun evladına sadakatini Hadikatü’s Süeda’sında meydana tüm derinliği ile dile getirmiştir
Sadece yedi ulu aşığımız değil her aşığımızın ve her bir canımızın dilinde Ali Şah-ı Merdan’dır. O’na yüklenecek her türlü vasfa layıktır. Mesela 19. yüzyıl aşıklarımızdan Sefil Ali ‘Hem sakidir hem bakidir nur-u rahmanım Ali’ diyerek yukarıdaki açıklamalarımızı bir nevi özetlemektedir. Zamanımızın ve gelecek zamanın aşık-ı sadıkları kim bilir neler keşfedecek İmam Ali’ de? Oku, incele, ara, bul. Bel ki sen de Ali’nin küntü kenzinden bir mana öğrenecek ve Serçeşme’de bizimle paylaşacaksın. Aşk ile….”
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.