PİRHA- Yazar Turan Eser Alevilerde akademik eğitimin önemine dikkat çekti. Eser, “Bu kimliğin bir de akademik tarihi var. Bu akademik eğitim, ilk dergah, tekke, ocak örgütlenmesine kadar dayanır. Hem 4 kapı 40 makam öğretisi, hem ocak örgütlenmeleri hak mektebi idi. Buralar Aleviliğin öğrenildiği akademik bir makamdır” dedi. Eser, Delil Eğitim Akademisi’nin tarihten gelen mirasın yeniden inşası olduğunu kaydetti.
Haberin Videosu
Almanya Aleviler Birliği Federasyonu (AABF) tarafından bir süredir hazırlıkları sürdürülen Delil Eğitim Akademisi’nin açılışı geçtiğimiz günlerde Diesburg-Essen Üniversitesi’nde yapılan bir etkinlikle gerçekleşti.
Yıllardır Alevi örgütlenmesinde yer alan, Delil Eğitim Akademisi bünyesinde çalışmalar sürdüren Yazar Turan Eser ile Delil Eğitim Akademisi’nin neden gerekli olduğunu, tarihte Alevi kimliğine olan yönelimler ile günümüzdeki karşılığını konuştuk.
“ALEVİLİĞİN BİR DE AKADEMİK TARİHİ VAR”
Alevi toplumunun asırlardır süregelen hak temelli bir mücadelesi olduğuna vurgu yapan Eser, “Dolayısıyla Delil Eğitim Akademisinin açılmış olması Alevi öğretisi, Alevi mücadelesi, Alevi toplumunun tarihten bugüne getirdiği belleğin toparlanması açısından önemli” diyor.
Bunun gerekçelerini ise Eser şöyle açıklıyor:
“Çünkü bugüne kadar birçok alanda mücadele verdik. Dernekleşme, cemevleri, siyasal mücadele. Kendimizi anlatabilmek için Aleviliğin kadim kimliğini durmadan ısrarla anlatıyoruz. Fakat eksik bıraktığımız bir şey var. Her ne kadar Alevilik sözlü bir gelenek diye iddia edilse de, bu kimliğin bir de akademik tarihi var. Bu akademik eğitim, ilk dergah, tekke, ocak örgütlenmesine kadar dayanır. Hem 4 kapı 40 makam öğretisi, hem ocak örgütlenmeleri hak mektebi idi. Buralar Aleviliğin öğrenildiği talibin rehberlik makamına, rehberlikten pirlik, pirlikten mürşit makamına erdiği akademik bir makamdır. Bu sadece teolojik bir inşa değil, kültürel felsefi bir inşa değil, eğitim ayağı çok önemli.”
“DELİL EĞİTİM AKADEMİSİ AKLA ÇERAĞ OLACAK”
Delil Akademisi’nin tarihten gelen mirasın yeniden inşası olduğunu kaydeden Eser, Alevilerin akademik alanı ihmal ettiğini dile getirerek, “Aleviler Selçukludan Osmanlıya kadar dergah ve medrese arasında kavga vermişlerdir. Vahiy temelli din eğitimine karşı, akıl temelli din eğitimlerini dergahlar yapmıştır. Delil Eğitim Akademisi, adı da öğretiden geldiği için, aklımıza yolumuza, davamıza ve kimliğimize çerağ olacak, akla çerağ olacak, bilgiyi yeniden uyandırmaya dayalı bir kavram. Delil aynı zamanda kanıt. Her türlü hurafelere, dogmalara karşı kanıt. Eleştirel düşünceyi bilimi ve sorgulamayı öngören bir düşünce sistemi. Dolayısıyla biz bu düşünce sisteminin kurumlaşmasını 21. yüzyılda zaruri olduğunu düşünüyoruz” diye belirtiyor.
“ZORUNLU DİN DERSLERİ KALDIRILSIN DEMEKLE OLMUYOR”
Dernek ya da cemevi merkezli mücadelenin yetmediğinin altını çizen Eser, Alevi hareketinin kamusal temelde kendini görünür kılacak çalışmalara yönelmesi gerektiğini belirtiyor. Eser akademik çalışmaların gerekliliğini ise şöyle özetliyor:
“Çünkü Alevi kimliğinin tahribatına yönelik her türlü saldırı ve kuşatma iki alandan geliyor. Teolojik kuşatma ve akademik kuşatma. Akademik kuşatma örneğin: Resmi müfredatlar, zorunlu din dersleri, bütün bu resmi görüşün islamizasyonuna bağlı eğitim. ‘Zorunlu din dersleri kaldırılsın’ demekle olmuyor. Bu akademik kuşatmaya karşı sizin akademik alandaki mücadelenizi kurumsallaştırmanız lazım.”
Eser, Aleviler adına başkaları söz söyledikçe, Alevilere slogan atmak kalacağına vurgu yapıyor. Alevilere düşen tarihi sorumlulukları ise şöyle ifade ediyor:
“Israrla akademik alanda kim olduğumuzu, inancımızı, bilime bilgiye ve hakikate dayalı doğrularla buluşturmamız lazım. Bu mücadelenin iki boyutu var: Bir içeri yönelik. Alevi toplumundaki kafa karışıklığını, Alevilere yönelik her türlü siyasal kuşatmalara, teolojik, ideolojik, kültürel kuşatmalara karşı “biz varız, burada görünürdeyiz , bilgimizle ve öğretimizle, eğitim kurumları ile buradayız” dememiz lazım. Delil Eğitim Akademisi bilinenin ve sanılanın ötesinde bir akademi. Eğitim hareketi olarak kendimizi görüyoruz.”
“ALEVİLER ESKİ ALEVİLER DEĞİL”
Malatya’nın Yeşilyurt ilçesi Cemal Gürsel Mahallesi’nde Alevilere ait 13 eve çarpı işareti konuldu. Adana’nın Yüreğir ilçesine bağlı Ali Hocalı Mahallesi’nde Alevi yurttaşların defnedildiği mezarlıkta 15 mezar taşı tahrip edildi. İstanbul Bahçelievlerde kimliğinden İslam ibaresini kaldıran vatandaşın kapısına, “defol dinsiz” yazılarak üç hilal ve çarpı işareti konuldu.
Peşpeşe yaşanan bu saldırıları da değerlendiren Eser, tarihin tekkerrür ettirildiğini kaydediyor. “Fakat bu tarih tekerrür ettirilirken bugünün Alevileri eski Aleviler değil” diyen Eser, “Türkiye gibi ülkelerde, yönetme krizlerinin olduğu yerde insanlar krizlerle yönetmeyi sever. Dolayısıyla bölgedeki çatışmalı ortam, komşularla çatışmalı ortamlar ve sürmekte olan ve kimsenin tasvip etmediği şiddet ortamı, ülkenin iç politikasını toplumsal yaşamını ciddi olarak etkiliyor. Daha çok toplumsal ayrımcılığı, toplumsal bölünmeyi inşa eden makro politik söylemler, küçük mahallelerde farklı olana karşı makro söylemin gözüyle bakmayı da öğretiyor. Dolayısıyla devletin müfredatında ötekine yönelik her türlü nefret söylemi mahallede karşılık buluyor ve o mahallede sosyal baskı mekanizmalarının oluşmasına vesile oluyor. Maraş’ta onu yaşadık. Osmanlıda benzeri olaylar vardır” şeklinde konuşuyor.
“FAY HATLARINI TETİKLEDİKÇE, BUNUN MAHALLEDE KARŞILIĞI OLUYOR”
Toplumun hassas noktalarını fay hattı olarak değerlendiren Eser, bir krizi yönetme sürecinde fay hatları denilen etnik ve inançlara karşı provokasyonların tetiklendiğini dile getiriyor. “Dolayısıyla Türkiye’de bu çatışma Türk, Kürt, Alevi, Sünni kimliği üzerinden yapılır. Bir dönem gayrı müslimlere, diğer azınlık inançlara karşı fay hattını kullanmışlardır. Fay hatlarını tetikledikçe bunun mahallede bir karşılığı oluyor” diyor.
“Kurt puslu havayı sever” sözlerini de hatırlatan Eser, “ Dolayısıyla bir provokasyonu acıları olan toplumlar üzerinden kaşırsınız. Maraş’ta, Çorum’da, Malatya’da, Sivas’ta denediler. Bugün Malatya’da tekrar tekerrür ediyor. Ortaca’da olan da başka bir şey değildi” ifadelerini kullanıyor.
“BİR TAKIM ÇOCUKLARIN İŞİ DEĞİL”
Eser olayları asıl gerçekleştirenlerin devletin resmi müfredatlarından mezun olmuş bir takım çocukların işi olmadığının altını çiziyor. Alevilerin saldırılar karşısında ne yapmaları gerektiği konusunda ise şunları belirtiyor:
“Burada sorgulanması gereken Türkiye’nin resmi politikaları, iktidar politikaları. Her türlü provokasyona karşı inadına bir şey savunmak lazım. Dinleri, inançları, kimlikleri, cinsiyetleri ne olursa olsun, Türkiye’deki çok kültürlü, çok inançlı, toplumsal yapımızı barış içinde, eşit haklarla, eşit yurttaş olarak bir arada yaşamasını sağlayan ve şiddetten arındırılmış politikaları sonuna kadar savunmak olacak.”
Elif SONZAMANCI/ESSEN
Yoruma kapalı.