Alevi Haber Ajansi

Yazar İbrahim Bulak, yeni kitabında Doğan Kılıç hakkında pek de bilinmeyenlere değindi!

PİRHA – Yazar İbrahim Bulak, ‘Kayıp Bir Kürt ve Alevi Aydını: Doğan Kılıç’ isimli yeni kitabını okuyucularıyla buluşturdu. Ömrünün yarısını sürgün ve hapishanede geçiren Doğan Kılıç hakkında birçok yeni bilgiyi kitabında aktaran İbrahim Bulak, Kılıç’ın Kürt basın tarihi ve Alevi hak mücadelesindeki çabasına da ışık tutuyor.

Yazar İbrahim Bulak, ‘Batıda Sahte bir Kürt Prensi: Kakelo’ isimli eseri ardından yine bir Kürt şahsiyeti üzerinden giderek yeni bir kitap kaleme aldı. Bulak’ın, Nubihar Yayınları’ndan çıkan ‘Kayıp Bir Kürt ve Alevi Aydını: Doğan Kılıç’ isimli kitabı, Türkiye basın tarihinde ismi pek de bilinmeyen bir Kürt entellektüeli Doğan Kılıç hakkında birçok detayı barındırıyor.

Kürdistan’dan adeta dünyaya açılan bir isim olan Doğan Kılıç, Yazar İbrahim Bulak tarafından birçok yönüyle adeta yeniden keşfedilmiş gibi duruyor. 1927 Yılında dünyaya gelen Kılıç, Kürt ve Alevi kimliğiyle dünya sahnesinde birçok eyleme imza atmış isim olarak aktarılıyor. Kürt basın tarihinde de önemli bir yeri olan Kılıç’ın yaşam serüvenini kitabın yazarı İbrahim Bulak’tan dinledik.

KATLİAM VE SÜRGÜN SONRASI DÜNYAYA AÇILAN BİR AYDIN!

PİRHA – Doğan Kılıçı özetle anlatmanızı istiyorum. Nerede, kaç yılında dünyaya gelir? Nasıl bir kültürle kendisini büyütür?

İbrahim Bulak: Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak Doğan Kılıç ve Norveç vatandaşı olarak Alexander Bertelsen olmak üzere çift isim ve vatandaşlığı var. Dersim 38’in bir parçası olan Zini Gediği Katliamı’na çocuk yaşta şahitlik yapmış, Kürt ve Alevi kimliğine farklı tonlarda sahip çıkmış, bazen bu iki kimliğinden biri diğerini gölgede bırakmış, bir yanıyla da aslında Batılı bir insan, çünkü hayatının neredeyse yarısı ABD ve Norveç’te geçmiş. Erzincan’ın Sürbahan, bugünkü adıyla Kılıçkaya köyünde 1927 yılında doğmuş. Doğum tarihine ilişkin iki tarih var, 1931 ve 1927 diye. Araştırmalarım neticesinde birçok Kürt gibi biyolojik yaşı ile kayıtlardaki yaş arasında farklılıklar olabileceğini hesaba kataraktan doğum tarihini 1927 yılı olarak esas aldım. Zini Gediği Katliamı’ndan sonra ailece Burdur’a sürgün edilirler. Orada okula gider ve sonrasında genç yaşında ABD’ye yerleşir. 1950’lerin ikinci yarısından sonra Türkiye’ye döner ve basın dünyasında görünür olmaya başlar. Farklı konulara ilgisi olmakla beraber 1961 darbesinin getirdiği nispi özgürlük ortamında en çok Kürt ve Alevi sorununa odaklanır. Gazeteler çıkarır, farklı dergi ve gazetelerde yazar, kitaplar yayınlar.

İLK MODERN KİRMANCKÎ METİNLER BU GAZETEDE YER ALDI”

PİRHA – Sizi, bu isim üzerinde odaklanmaya götüren sebepler neler oldu?

“Doğan Kılıç ismi ilk olarak Roja Newe gazetesiyle dikkatimi çekti. Bu gazete hakkında bilgilerim ise ilk defa Malmîsanij ve Mahmud Lewendi’nin birlikte hazırladığı Rojnamegeriya Kurdi li Kurdistana Bakur û li Tirkiyê kitabına dayanıyordu. Roja Newe gazetesi tek sayı çıkmasına rağmen Kürt basınında önemli bir yere sahiptir; zira ilk modern Kirmanckî/Zazakî metinler bu gazetede yer alır. Bu birçok açıdan önemlidir ki o dönemde Roja Newe’yle aynı yıl çıkan Dicle-Fırat ve Deng gibi yayınlara baktığımızda sadece Kurmancîye yer verildiğini görürüz. Bu bakımdan bu gazete hep farklı bir imaj kafamda oluşturmuştu. Gazeteyi de çıkaran Doğan Kılıç’tı haliyle onu da merak etmiştim. Fakat öyle sıradan bir meraktı. Sadece ismi aklımda kalmıştı. Aslında bu şekilde sadece birer isimden ibaret olan çok sayıda Kürt şahsiyeti var. Daha sonra 23’ler Davası’nı okurken de ismiyle karşılaştım. Fakat beni ona dair bir çalışma yapmaya iten ya da cesaretlendiren esas olay 2019 yılında araştırmacı yazar Mutlu Can’ın Roja Newe’nin tek sayısını bulup gazeteye ilgi duyanların ulaşabileceği bir platformda paylaşmasıydı. Bu tek sayı ortaya çıkmasaydı böyle bir işe de girişmezdim sanırım. Zaten kitap da Mutlu Can’ın çok değerli katkıları ve görüşleriyle ortaya çıktı diyebilirim.”

ROJA NEWE, TEK NÜSHA İLE KÜRT BASIN TARİHİNDE YER EDİNDİ!

-Kürdistan’dan dünyaya açılan bir entelektüel Doğan Kılıç. İlk Türkçe-Kürtçe Gazeteyi yayınladığını da belirtiyorsunuz. Bu yönleriyle Kılıç hakkında neler aktarırsınız?

“8 yıl ABD’de kalmasının ve iyi derecede İngilizce bilmesinin bunda önemli bir etkisi var. Mesela 60’lı yıllarda yazan çizen birçok Kürt aydını var fakat çoğu Türkçe ve Türkiye’nin sınırları içerisinde hareket eder. Doğan Kılıç bu konuda diğer aydınlardan avantajlı diyebilirim. Kürt sorununa oldukça ilgi duyuyor ve o dönemin popüler tartışması olan Doğu Davası’na dair oldukça kafa yoruyor. Roja Newe, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde kendisini doğrudan ‘Kürtçe-Türkçe Gazete’ olarak tanımlayan ilk gazetedir. Gazetenin içeriğine bakıldığında zaman aynı yıl çıkan Deng ve Dicle-Fırat gazetesine göre daha Kurdî bir içeriğe sahip olduğu görülecektir. Kürt sorununu merkezine almasının yanı sıra Kürtçenin farklı lehçelerine ve inançlarına yer vermesiyle oldukça kapsayıcı bir çizgiye sahiptir. Kürt Alevi kültürünü yansıtan öğelere de yer verir mesela. Söz gelimi, diğer iki yayının sahipleri, yazarları ve okuyucuları genelde Kürt Sünni bir profile sahipken, Roja Newe’yi hem çıkaranları hem de içeriğiyle daha renklidir. Ne yazık ki sadece bir sayı çıktıktan sonra Doğan Kılıç, 23’ler Davası nedeniyle tutuklanır ve gazete kapanır. Gazeteye bakınca insan, ‘Keşke daha fazla çıkabilseydi’ demekten kendini alamıyor.”

KÜRTLERE VE KÜRTÇEYE DAİR İLK BİLİMSEL ÇALIŞMA!”

Doğan Kılıç’ın Kürt dili üzerine yaptığı çalışmalara da ışık tutuyorsunuz. Bu konudaki hassasiyetini nasıl buldunuz?

“O yıllarda Kürtçenin bir dil olmadığı yönünde güya bilimsel metodlarla öne sürülen birçok iddia var. Bana göre onu dil çalışmalarına sevkeden en önemli etken bu iddialara ciddi ve bilimsel kaynaklara başvurarak cevap verme ihtiyacı. Mesela 1963 yılında çıkardığı Kürtlerin Menşei ve Kürt Dili İncelemeleri kitabı eksikleri olmasına rağmen belki de cumhuriyet tarihinde Kürtlere ve Kürtçeye dair ilk bilimsel çalışmadır. Bu bağlamda kitabın editörü Mutlu Can’ın, kitabın önsözünde belirttiği noktayı hatırlatmakta fayda var; günümüzde Kürt dili ve kültürünün öncülerinin en erken 1980’li yıllarda haberdar oldukları Batılı kaynaklardan Doğan Kılıç, 1960’lı yılların başında haberdardı. Tarihçi Mehmet Bayrak’la yaptığım bir görüşmede, TİP yöneticilerinin, partinin Kürt halkının ve Kürtçenin varlığını savunduğu için Anayasa Mahkemesi tarafından açılan kapatma davasına karşı savunma hazırlamak istediklerinde, Kürtlere ve Kürtçeye dair bilimsel çalışmalar aradıklarını anlattı. Bayrak, o dönemde TİP yöneticilerinin piyasada neredeyse bulabildikleri tek Türkçe kaynağın Doğan Kılıç’ın bu çalışması olduğunu söylemişti. Roja Newe az önce dediğim gibi Kürtçeyi sadece Kurmancîden ibaret görmeyen dili öğretmeyi, geliştirmeyi hedef edinen bir gazeteydi.”

BARZANÎ RÖPORTAJININ YANKILARI!

-Kürdistan coğrafyasında çatışmaların yoğun olduğu yıllarda savaş muhabirliği de yapmış bir isim Doğan Kılıç. Her ne kadar Türkiye basınında ısrarla “Türk gazeteci” diye tanıtılsa da Kılıç, gazetecilik pratiğinde kimlik mücadelesini de sürdürüyor gibi; ne dersiniz?

“Barzani’nin karargahındaki röportajında evet ‘Türk gazeteci’ olarak tanıtılır. Aslında o dönemde Kürt kimliğinin bir uyanışı var fakat çoğu Kürt aydın o yıllarda kendilerinin Türk olarak tanıtılmasından ciddi bir rahatsızlık duymaz ya da buna karşı çıkacak bir siyasi ortam yoktur. Bu sadece Doğan Kılıç’a özgü değildir, zira Musa Anter de o yıllarda yazılarında ‘Biz Türkler’ der. O zamanlar ulusal hatlar şimdiki kadar belirgin ve net değildi. Bunun aksini iddia etmek miyop olan bir insana neden uzağı net göremiyorsun demek gibidir. Kısacası o miyopluğa çare olabilecek ulusal netliğe sahip gözlük o zaman yoktu.

Barzani’nin Karargahında röportaj dizisi, her ne kadar bir gazetecilik faaliyeti olarak görülse de, dizide yer alan yazıların tamamı Doğan Kılıç’ın gözlemlerine dayanmıyor. Zira Kılıç, bu dizide gazeteciliğin yanı sıra farklı kaynaklardan da yararlanarak Kürtlerin var olma mücadelesini yazılarla ortaya koymaya çalışır ve bana göre bunu oldukça başarılı bir şekilde yapar. Zaten bu röportaj dizi, Türkiye’de geniş yankı uyandırır ve kısa sürede ırkçı çevrelerin hedefi haline gelir. O dönemi yaşamış bazı kişilerle yaptığım görüşmelerde de, söz konusu röportaj dizisinin Kürtler arasında büyük bir ilgiyle karşılandığı ve benimsendiği de bana aktarıldı.”

“KÜRT VE ALEVİ KİMLİĞİNE SAHİP ÇIKTIĞI İÇİN…”

-Aynı zamanda bir Alevi hak mücadelecisi olan Doğan Kılıç’ın, Elbistan’da yaptığı çarpıcı bir konuşma ve sonrasında yaşanan çatışma durumunu da kitabınızda anlatıyorsunuz. Kılıç’ın, Alevi direncine dair kitapta neler yer alıyor?

“Başta da dediğim gibi, Doğan Kılıç iki kimliği ile öne çıkar; Kürt ve Alevi olması. Aleviler adına başbakana telgraf çekecek kadar kendisine bir rol ve misyon biçmiş. Ehlibeyt Yolu ve Yeni Ehlibeyt gazeteleri, o dönemin ‘Alevilik halk İslam’ıdır, yazılı geleneği yoktur’ fikriyatından etkilenen ve Aleviliği Şamanizmle özdeşleştirmeye çalışan ırkçı-Türkçü çevrelerin iddialarının asılsız olduğunu savunan bir yayın politikasına sahiptir. Siyasi olarak 27 Mayıs darbesi sonrası oluşturulan Atatürkçülüğün modernlik ve ilericilikle neredeyse eş anlamlı hale geldiği siyasi çizgiye yakın durmaya çalışır. Siyasi arenada ise daha çok kurucularının Alevi olduğu Birlik Partisi’ni destekler. Gazetede, o dönemde neredeyse görünür olan her Alevi sanatçıya sayfalarında yer verir, Aleviler’le ilgili bütün gelişmeleri yakından takip eder. Abdülmelik Fırat gibi muhafazakar Kürt bir siyasetçiye sayfalarını açmasıyla da dikkat çeken bir gazetedir.

Alevilerin yaşadığı yerleşim yerleri dışında Atina’dan Almanya’ya kadar uzanan geniş bir ağa sahiptir. Gazetenin kısıtlı imkanlarla çıkarıldığı belli olsa da, Aleviler arasında güçlü bir sinerji yaratabilmiştir. Elbistan’daki gece de bu gazetenin bir etkinliği olarak yapılır ve Alevilere yönelik kanlı katliam provasının mimarı olarak Doğan Kılıç gösterilir. Medyada ve siyasette sürekli bir biçimde D. Kılıç demonize edilir. Oysa bu olaya yakından bakıldığında, Çorum ve Maraş gibi katliamların o dönemde bir provasının yapılmış olduğu anlaşılır. Doğan Kılıç’ın konuşması Alevilere devlet kurumlarında yeterince yer verilmediği yönünde eleştirel bir sıradan konuşmadır. Zaten bu konuşmanın ertesi günü Doğan Kılıç linç edilmek istenir ve tutuklanır. Alevilere de saldırılar aynı gün başlar ve birkaç gün devam eder.

Son olarak şunu diyebilirim; hakkındaki spekülatif ve tartışmalı yanları bir tarafa bırakırsak Doğan Kılıç, hayatının yarısından fazlasını sürgünde ve cezaevinde geçirmiş, üretken bir insandır. Bütün bunlara da Kürt ve Alevi kimliğine sahip çıktığı için maruz kalmıştır.”

Eren GÜVEN/İSTANBUL

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.